Kafa göz patlatma sanatı,
bir yanlış anlamanın hikâyesi 22.04.06
Bir Site ziyaretçisiyle aramda
gecen yazışma:
Ziyaretçi:
Bismillahirrahmanirrahim
Bir memleket düşünün ki, birbirine düşman. Batısında yasayan
doğu da yaşayanı hor görür. Doğudaki batıdakine kin
besler. Kuzeyinde yasayan „Bizler ayrıyız çünkü çok akilliyiz ve
diğerlerinden çok farklıyız.“ der.
Güney de yasayan apayrı telden çalar.
O memleketin milleti bizzat seçip başına getirdiği adamlara
güvenmez, küfür eder. Devletin başında bulunan ise, kendisini
seçenleri enayi yerine kor ve alay eder. Düşünün ki, bu
bir asırdır devam eder. Bu anlattıklarım bir masal değil.
Uydurduğum bir fantezi de değil. Burası Türkiye ve Türkiye de
her şey mümkündür. Bu toprağın insani olmazı olur kılmıştır.
Olmayacak bölünmüşlüğü de olur kılmıştır. Maalesef küçücük
Anadolu bile koca bir kıta misali 1000 ´e bölünmüş sanki. Her
şey de birinciyiz. İyi iş yasakta birinciyiz. Kötü iş yapsatta
birinciyiz. CIKTIKMI EN ZIRVEYE INDIKMI EN DIBE- BUNUN IKISININ
ORTASI YOK CÜNKÜ BURASI TÜRKIYE Soruyorum, “Türkiye’nin
tansiyonu nasıldır?” Diyorlar “Borsa gibi, bir iniyor-bir
çıkıyor. Sabit durum yok »
Birileri dedi ki, «
Adriyatik’ten Çin Seddi ne kadar bir Türkiye.» Diyorum ki bu
sözü söyleyen kimselere ; « Anadolu da daha birlik olamadı bu
Türkiye »
« Birlikten kuvvet doğar.“ denmiştir. Ayrılarak kuvvet sağlanır
mı? Her aza birbirine muhtaçtır. Küçük bir azan eksik olsa,
yarim adamdan sayılırsın. Sana “yarımadam” derler. İki kolla
yapılacak iş tek kolla yapılamaz. Tek bacak ilen yürünmez. Bir
adim atarsın sonra düşersin. Kalkarsın düşersin, düse kalka
gidersin. Böyle gidişe yürümek denmez. Düse kalka gitmek mi
denir yoksa sürünmek mi denir orasını sen söyle! Türkiye kendi
azalarını kendinden ayırmış. Bazı azalarını hor ve hakir görmüş
ve onlara ceza vermiş. Nitekim kendisi de ayakta duramaz hale
gelmiş. Uzun lafın kısası Anadolu da birlik sağlanmadıkça, Türk
ve İslam dünyasında birlik sağlanamayacaktır. Bunun aksini iddia
etmek akil kari değildir. Beğenmediğimiz ecdadımız olan Osmanlı
bunu çok iyi kavramış. İlk önce Anadolu da birliği sağlama
yoluna gitmiştir. Ve Anadolu da onun için aşırı Milliyetçilik
değil Ümmetçilik gütmüştür. Çünkü aşırı Milliyetçilik ayırır.
Ümmetçilik ise, birleştirir. Bir milletin diğer bir milletten
üstün olma tezi doğru bir tez değildir. Böyle bir tezin yanlış
olduğunu da tarih ispatlamıştır. Merak edenler araştırıp
öğrensinler. Milletler birbirlerinden üstün veya aşağı değildir.
Her milletin kendine münhasır özellikleri vardır. Osmanlı
muhtelif olan çeşitli milletleri bir araya getirip ve onların
kendilerine has özelliklerini gerektiği yerde gerektiği gibi
kullanıp dünya yi nizama sokmuştur. Ardından gelenler aksini
yapıp ülke de nizam intizam bırakmamıştır. Ayrılıkçı sistemlerin
her çeşidi denenmiştir. Ve bunlar insanlığa bir fayda
getirmemiştir. İnsanlığın ayrılıkçı değil birleştirici bir
sisteme ihtiyacı vardır.
Türkler der ki, “biz Araplardan ve Kürtlerden üstünüz” Araplar
der ki, “ Asil biz sizden üstünüz.“ Kürt de der ki, „ Biz
olmadan hiç biriniz is yapamazsınız. Türkün basarili olmasında
Arabin basarili olmasında da bizim çok büyük payımız var. Asil
üstün olan biziz.“
Nitekim, bu iddia yarısı bir olan ümmeti böldü ve bu coğrafyanın
insani tehlikelere acık hale geldi. Osmanlı öncesi durumda ayni
idi. Ümmet bölünmüş. Abbasi halifesinin sözü dinlenmez olmuş.
Her devlet ve hatta her beylik kendi faslını çalmış. Ve haclı
seferlerine ve Cengiz belasına maruz kalmıştır. Bu tecavüz ve
saldırılar Osmanlı nin kurulmasını mecbur kılmıştır.
Bizim dileğimiz bu ümmetin 700 sene önceki gibi başına bir bela
gelip birleşmesi değil. Gelmeden birleşmesidir.
BU MEMLEKETIN INSANI BIRLESIP BARISSINKI; DÜNYAYA HUZUR GELSIN
Cevabim:
Merhaba,
kim olduğunuzu ve hangi amaçla
bana bu maili gönderdiğinizi bilmiyorum. Anlayabildiğim
kadarıyla geçmişin görkemli dönemlerini özleyenlerdensiniz.
Voltairen deyimiyle “ … fikirlerinizi paylaşmıyorum ama fikir
özgürlüğünüz için ömrümün sonuna kadar mücadele etmeye hazırım
…”
Güncel tespitlerinizi kısmen
paylaş samda, Atatürk ve onun ilkelerine dil uzatmanıza müsaade
edemem. Laiklik ilkesi sizin bu gibi mailler yollayabilmenizi,
istediğiniz yer ve zamanda ibadet edebilmenizi sağlamış, Atatürk
ve silah arkadaşları bu topraklar üzerinde herkesin özgürce
yasayabilmesinin temelini atmıştır. Batinin bireyselliğini ve
doğunun ümmetçiliğini kabul etmiyorum! Ama bu, benim kişisel
görüşüm.
Tanrı bizi diğer canlılardan
farklı yaratmıştır. Anladığım kadarıyla gelenekçi bir
insansınız. Size soruyorum: “Kuranı kerim” hangi sözle başlar !?
OKU
Tanrı Kuranı kerimi, bu kitabi
oku demiyor. Oku diyor!!!
Osmanlıdan bahis ediyorsunuz.
Genellemelere karşıyımdır. Şüphesiz Osmanlıların doğruları ’da,
yanlışları ’da olmuştur. Bence Osmanlı ecdadının yanlışları
arasında Kanuni Sultan
Süleyman’dan sonra ileriyi
görememeleridir. Atatürk Salt bir kumandan değil ayni zamanda
ileriyi görebilen bir şahsiyetti. Tam anlamıyla bir devlet
adamıydı. Size Atatürk’ün “ … İstikbal göklerdedir …” sözünü
hatırlatırım. Ve sizden geçmişi hatırlamanızı, örneğin Irak-
Amerika savaşını gözünüzün önüne getirmenizi isteyeceğim. Sanki
bir oyun gibiydi! Bombalar nokta hedefi olarak göklerden
iniyordu. Dünyadaki 192 devlet arasında uzayda uydusu olan bir
avuç devlet var. Türkiye ’de bunların arasındadır. Dikkatinizi
çekerim.
Son zamanlardaki Osmanlı
kafasıyla bugün bu işi başarabilmemiz herhalde imkânsızın
ötesindeydi. Yanılmıyorsam amerikanın en az 40 tane casus uydusu
uzayda var. Bunun ne anlam taşıdığını sizin takdirlerinize
bırakıyorum.
Ve siz kalkmış bana ümmetçilik
’den bahis ediyorsunuz. Tanrı insanoğluna doğruyu ve yanlısı
ayırabilme kabiliyeti vermiştir. Tabiatın gereğidir merak,
ilerlemek, yerinde saymamak. Sen yerinde saydıkça diğerleri yol
alır. Bir gün gelir bakakalırsın.
Milliyetçilik, ille ırkçılık
değildir. Atatürk milliyetçiliğini ırkçılık saymak, yalın
anlamda cahillik diye nitelenebilir. Çünkü tarihi gerçekleri
bilmemek, öğrenmemektir! Cahil kafaların suçudur’ ki, zamanında
emperyalist devletlerin teşviki ile ayaklanmalar olmuştur. Bugün
ise yine ayni cahil kafalar ayni odak noktaları tarafından
kullanılmaktadır. Söylemler ve bu sözlere kananlar benzeridir.
Yeşil kuşak deyimi size bir şey
ifade ediyor’ mu ? Soğuk savaş zamanında Amerika, Sovyetler
birliği çevresinde Müslümanları devlet kurmaya teşvik etmiştir.
Bu devletler mümkün mertebe şeriat kurallarına göre
yönetilmeliydi. Çünkü şeriat ve kominizim birbirine zıt
kutuplardı. Böylece komünist düşüncelerin coğrafyaya yayılması
önlenecekti. Önlen’ dide!
Sizin deyiminizle “ Bizim
dileğimiz bu ümmetin 700 sene önceki gibi basina bir bela gelip
birleşmesi değil. Gelmeden birleşmesidir. BU MEMLEKETIN INSANI
BIRLESIP BARISSINKI; DÜNYAYA HUZUR GELSIN”
Bu kafayla geçmişin özlemini
çekerek, günün gerçeklerinden uzak hiç bir yere ulaşamayız. Şeyh
Edebali’ nin sözleriyle “… Ey oğul, Üç kişiye acı: Cahil
arasındaki âlime, zenginken fakir düsene ve hatırlı iken
itibarini kaybedene …”
Atatürk TBMM’ ni kurduğunda
içinde aydın din adamaları olduğu kadar vatanperverler yer aldı.
Ve biz bu insanlar çok şey borçluyuz. Atatürk’ ün hedefleri
arasında muasır medeniyet seviyesi yakalamak ve Türk milletini
bu topluma kazandırmaktı. Bizlerde bu çizgi ve bu hedef
doğrultusunda hareket etmekle yükümlüyüz. Ancak böylelikle
kültür ve inançlarımızı gelecek nesillere bırakabiliriz. Ve şuna
tüm samimiyetimle inanabilirsinizki, son nefesime kadar bu
ilkeleri ve bu hedefi kime karşı olursa olsun savunacağım
Ziyaretçi:
Merhaba
yazdiklarimindan ve
yazdıklarınızdan önce belirtmek istediğim bir şey var.
Niçin üslubunuz ağır ve kırıcı ve hatta yıkıcı. Osmanlı yi Rusya
yi Amerika yi bir kenara bırakalım önce, önce siz kendinize ben
kendime bakayım. Yazının üslubuna bakınca dedim ki; Ben bu sahsa
küfür mü ettim ki topuyla tüfeği ile hücuma kalkıyor. Çok güzel
bir isminiz var "Önder" Bu ismin hakkini vermek lazım. Hakkini
verebiliyor musunuz? Önder olan düşman bildiğini düşman
saydığını düşmanımdır dediğine ilk fırsatta savaş acar mı? Hele
ki bu kimse hiç tanımadığı hiç görmediği bir kimse ise? Önder
olan düşmanı dahi olsa o kimseyi kazanmaya çalışmaz mi? Diyelim
ki, bir insan yanlıştadır. Ve kendisine doğru öğretilmelidir. O
kimseye doğru öğretilirken, kafasına vurmak hakaret etmek doğru
bir yol mudur? Kişi bu uslubla karsılaşınca karsısındaki doğru
dahi söylese o kimseyi sevmez ve onun doğrusunu kabul etmez
Değil mi? Simdi gelelim bana, size bu mektubu yazdığım icin
üzgünüm. Hoşunuza gitmeyecek bir yazıyı gönderip üzdüğüm için.
Internet te Osmanlı ile alakalli sitelere girip oralara e
mailler atıyorum. Sizin sitenize yanlışlıkla girmiş olsam gerek.
saygılarımla
Cevabim:
Merhaba Mehmet Bey,
Kusura bakmayın. Yazdıklarınızda
haklisini. İnanın beni utandirdinz !!!
Amacım sizi kırmak değildi, ancak
son zamanlarda ülkemizde yasadıklarımız Ve özellikle gerici
akımların yoğunluğu zaman, zaman beli bir dilde karşılık
Gerektiriyor. Bakin sitelerimi ayda yaklaşık 20.000 kişi ziyaret
eder. Yanlış anlamalar olabiliyor. İnsanız, hata yapabiliriz.
Önemli olan hatayı anlayıp özür dileyebilmektir. Cani gönülden
belirteyim ki geçmişime bağlı bir insanimdir. Ama gericiliğe
asla taviz vermem. Bende Osmanlıyı internette çok araştırdım. Ve
itiraf etmeliyim ki bazen keşke o zamanlar yaşasaydım diye
düşündüğüm olur. Ama hayat bu, geçmişi bilmek ve ileriye doğru
bakmak gerekir diye düşünüyorum.
Önder Gürbüz
Ziyaretçi:
Selam Önder Bey,
Üzülmeyin!
Küçülmediniz hatta büyüdünüz.
Büyüklük; yanlış olanı ve yanlış söyleyeni dahi hoş
görmekse ve hatta ondan yeri geldiğinde özür dilemek ise, siz
büyüksünüz. Alttan almak ve özür dilemek insanin ego suna ağır
gelebilir. Ama bu icraatı isleyen kişi akli selim kimseler
tarafından takdir edilir . O kimse şerefinden olmaz hatta şeref
kazanır. Cağımızın hastalığıdır; Alttan almamak, özür dilememek,
zulüm etmek, küfür etmek. Muradım o dur ki, bu hastalıklar
bizden ırak olsun! Yazılarımı yazarken, çok dikkat ettiğim bir
husus vardır. Kişileri ve şahısları hedef almam! Genellemeri
özellikle yaparım ki, insanlar kırılmasın! İnsanlar demesinler
bizi kasd ediyor. Eğer sözümde bir doğruluk payı varsa, insanlar
o doğrulardan paylarını indirekt alsınlar. Direk almasınlar.
Çünkü insanin hatasını yüzüne vurduğunuzda ya öfkelenir ya da
hatasını kabul etse dahi utanıp zor duruma düşer. İnsanlar bu
gibi durumlara düşmesinler. Yanlisin yanlış olduğunu kabul
ettiğinde insan, hatasını kimsenin ruhu bile duymadan, utanmaya
gerek duymadan düzeltsin isterim. Onun için genelleme yaparım.
Mektubunuz beni sevindirip memnun
etti.