01.01.2014
11 yılın özeti
Müslümanlık nerede! Bizden geçmiş insanlık bile…
Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nafile!
Kaç hakiki Müslüman gördümse: Hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!
Mehmet Akif Ersoy
Yeni yılda cümlemize sağlık, bereket ve huzur dilekleriyle
*
Pişman olmak için çok
geç olmadan, harekete geçmek için acele edin*
Yıl 1913…
Almanya…
Lübeck kentinin varoşlarında bir bebek dünyaya gelir. Bu bebek hiç bir zaman
babasının yüzünü göremeyecek, onunla oynayamayacaktı. Gerçi bunda
günahı yoktu ama yazgısı böyleydi işte…
Dünyaya piç olarak gelmiş olmanın utancını ve sıkıntısını bir ömür boyu
omuzlarında taşıyacaktı. Anne, zamanla yarışırcasına zor şartlar
altında gündelikçi olarak o evden bu eve, o işten bu işe
koşuşturuyordu. Evladına ayıracağı vakti olmadığı için çocuğunu bir
tanıdığına emanet etmişti. Babasızlık yetmiyormuş gibi bundan böyle
anneye de hasret büyüyecekti. Büyüdükçe dedesini, babası olarak
tanıtacak veya dede kendini çocuğun babası olarak göstermeye
başlayacak, yıllar böyle geçecekti...
O zamanlar kim tahmin edebilirdi ki, 19 yaşında Nazi Almanya’sından
kaçıştığı ülkeye tekrar dönerek, Oslo’da Nobel Barış ödülünü1
alacağını.
İnsanlar…
İnsanların oluşturduğu toplumlar…
Ve hatta bir coğrafyayı paylaşan toplumlarda…
Yaşayan insanlar…
Sonuçta, tümünü kapsayan evrensel kabuller…
Beşeri ilişkilerin temeli, saygı…
Saygı üzerine inşa edilen ahlak…
Temel ahlak kurallarından meydana gelen kanunlar!
Şu satırları yazdığım bugün, Hristiyanlık, Hz. Isa’dan sonra 2014 yılına
girdi…
Yahudilik ise 3000 yılı aşkın bir süredir yeryüzünde olmakla birlikte,
insanlığın çok tanrılı dinden, tek tanrılı dine geçişinin
alemdarlığını yapmaktadır…
Bizler ise Hicri takvime göre 1435. yıllımıza başlıyoruz. Hristiyanlık 2000
yılı aşkın geçmişiyle övünürken, Mısırlılar, haklı olarak 7000
yıllık tarihlerine işaret etmektedirler!
Sayın Cfroglu’nun sorusunu yanıtlamak için bugün trilojinin üçüncü ve son
kısmını yazmaya başladım. Bunun için medeniyet ve uygarlık
kavramlarını kısaca tarif etmemiz gerekiyor:
Medeniyet kavramını belirli bir zaman kesitini ve/veya coğrafyaya bağlı
ve/veya sınırlı, bir toplumun geçmişten - günümüze maddi ve manevi
varlığının, fikir, sanat ve bilim dallarında ürettiğinin toplamını2,
uygarlığı da saymış olduklarımının anlam ve zaman olarak daha geniş
ifadesidir. Ayrıca uygarlık kavramı zaman olarak binlerce yılı
kapsayabileceği gibi insanlığın eseri ve malı olarak evrensel anlam
da taşıyabilmektedir3. Kavramlara biraz açıklık
getirdiğimize göre, siz Sayın Okuyucularıma bir soru yöneltmek
istiyorum:
Sizce insanlığın
“çağdaşlaşmasında, medeni ve/veya uygar” olmasında, kısaca taş
devrinden bu yana gelişmesinde inancın/dinin önemi nedir?
Bu soruyu, okumaya devam etmeden, lütfen içtenlikle cevaplamaya çalışın.
Şüphesiz, iman eden insan için Allah’ın Peygamberleri vasıtasıyla kelamı,
insana ve toplumlara bir “çeki
– düzen”, en azından ama…
Tabii anlayana, iyiyi – kötüyü ayırt etme imkânı vermiştir. Kanımca, insan
söz konusu olunca kesin sınırlar çizmek doğru değildir! Buna örnek
vermek gerekirse, topraklarımızın – iftarları
– arasında gösterebileceğimiz Hitit medeniyeti ön sıralarda
yer almaktadır. Hani şu - badem bıyıklı, kendine ve cebine Müslüman
– zihniyetin, Başkent amblemi değiştirdiği medeniyetin simgesi var
ya…
İşte o medeniyet MÖ 2000 sene evvel devlet, bugünün şartları altında bile
şehirler diye tabir edebileceğimiz yaşam alanları kurmuşlardır. Yani
bugün baktığımızda 4000 sene evvel!
Bu medeniyet çoktan unutulmuştu, Kur’an-ı Kerim’de adları geçiyor mu
bilemeyeceğim ama İncil’in bazı kesimlerinde kendilerinden söz
edildiğini değişik kaynaklarda okudum. Demek istediğim, hak dini
olarak tabir ettiğimiz dinler yayılmaya başlamadan önce insan, şimdi
gene kızacaklar, everilmeye başlamıştır. Tahmin edebileceğiniz gibi
bunun sayısız, bilimsel kanıtları vardır4.
Mükemmel ve kusursuz olanı yaratan Allah…
İnsanı diğer yaratığı varlıklardan üstün kılan yine Allah5…
İnsana düşünme, iyiyi – kötüyü ayırt etme yetisi veren, elçiler ve kitaplar
yollayan yine Allah!
Mevla’mın yazgısı…
Oku, okuyarak öğren, düşünmeye teşvik eden, aldanma diye seslenen …
Ve kendi akılsızlığın kurbanı olan “çaresiz” insan!
“…Karşı karşıya
kaldığımız tüm zorlukları aşarak vatandaşlarımla birlikte
Brandenburger Tor’un altından geçtiğimiz gün, hayatımın en güzel anı
olacağına inanıyorum…”
Bu anı yaşamak, yaşatmak için tüm varlığı ile çalışmış, çabalamıştı…
Ardından seslenenler hakkında
“Başbakan6 mıydı, evet! İnsan olarak kaldı mı? Evet!
İkisini bir arada yürütebilmesi büyüleyiciydi” diyeceklerdir7.
Bir davaya veya herhangi bir öğretiye, ülküye iman8 etmek…
Bu uğurda gerekirse canını bile feda edebilmek…
İnsana itici bir güç kaynağıdır…
Ancak insan yaradılış itibarıyla zayıf bir varlıktır9 ve
tabiatına aykırı hareket etmez, edemez. Bu yüzdendir ki tanrının OKU
emrinin karşın okumaktan çok “tablonun bütününü”10
görmeyi tercih etmektedir11. Okumak ve düşünmek, merak
etmek - sormak ve sorgulamak, bu sorulara mantığa yakın cevaplar
üretmek meşakkatli işlerdir. Kolaycılığa kaçmayı yeğleyen insan:
Resimlerle “konuşmayı” tercih eder!
Buna en güzel örnek Facebook’tur. Dikkatinizi çekmiştir, kısa bir iki
cümleyle birlikte bir resim. İnsanların beğenisine sunulan genelde o
kısa cümleler değil resmin kendisidir. Bir resim ile ifade edileni
kelimelerle anlatmak sayfalar doldurabilir. Farkındayım konuyu
dağıtığımı sanıyorsunuz ama…
J Hiçte
değil…
Tam aksine çünkü bu anlattıklarımla sizi yaklaştırmaya çalıştığım noktaya
getirdim. Bir nevi konunun bam teline basarak vurgu yaptık. Batı
kültürü, aristokrasi, toplumsal gelişme, sanat tüm bunların tek
nedeni olmamakla birlikte kaynağında yatan resimlerle; yanıltıcı,
karışık konuların yalın bir şekilde anlatılabilmesi yatmaktadır.
Bildiğim kadarıyla Kur’an-ı Kerimde resmi, resim etmeyi yasaklayan
bir ayet yoktur. Ancak Peygamber efendimiz öncesi ve sonrasında
“yoğun” bir, Hz. Musa ve Hz. Isa Peygamberlere rağmen, putperestlik
vardı. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim putları yasaklamaktadır12.
Hadislere13 dayanılarak getirilen canlı varlığı resim
etme yasağı kanımca İslamiyet’in batı medeniyeti karşısında geri
kalmasına neden olmuştur14. Hz. Isa’nın ölüm ile
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in ölümü arasında 632 sene vardır15.
Bence, Peygamber efendimizin ölümünden sonra geçen – “her gün” – ile
yavaş yavaş bağnazlaşmaya başlayan Müslümanlık, sözde hacı – hoca,
ulema esaretinin zincirlerini kırarak tekrar Kur’an-ı Kerimin, öz
öğretilerine dönmelidir. Çünkü dinimiz, bir mantık dinidir ve
Yaradan’ın insanoğluna yasakları sınırlıdır. Bu sınırlı yasaklara
yenilerin ekleyen sözüm ona din alimlerinden başkası değildir. Buna
en güzel örneklerden biri İslam Rönesansıdır16. Bugün
batı medeniyeti diye tabir etiğimiz medeniyet aslında İslam
Rönesans’ının temelleri üzerine inşa edilmiştir. Çünkü İslam
coğrafyasından etkilenen ve aynı zamanda bu bilgileri derinleştiren,
fikirleri / düşünceleri >sonuna< kadar düşünmeye çalışan batıdır17.
Denilebilir ki Müslümanlık, Peygamber Efendimizden sonra bin üç
yüzlü yıllara kadar Kur’an-ı Kerimi olması gerektiği gibi
yaşamıştır. Kesin kanıttım olmamakla birlikte öyle inanıyorum ki bu
süreç içeresinde, yani İslamiyet’in altın çağının son belki iki, üç
yüz yılı içeresinde ham sofuların – yobazlık virüsü – dinimize
bulaştırdığıdır. Çünkü bu virüs sinsi ve olağanüstü sabırlıdır.
Zamanın bir “önemi” yoktur, önemli olan arzulanan hedefe ulaşmaktır.
Dizginlenmesi mümkün olmayan bir hırsın elbette bir bedeli olacaktı…
Kimi zaman bu bedeli hırs sahibinin kendisi öderken…
Bu hırsın gerçek mağdurları, varsa tabii, genelde kişinin en yakınları, yani
ailesi ve özellikle çocukları olur. Öylede olmuştur zaten, eşine ve
özellikle çocuklarına pek zaman ayırmamaktadır. Bu sevgisizliğin,
şefkatsizligin kaynağında kendi çocukluğunda yaşadıklarının
yattığını ileride kendisi itiraf edecektir. Bundan sonra bir elmanın
iki yarısını yine birleştirmek, hayatının ve siyasetinin odağında
olacak, gençliğinde aşırıya kaçan sosyalist idealleri, yaş
ilerledikçe hayatın gerçekleriyle yüzleşerek yumuşayacaktı.
Açıkça görülmektedir ki insanlık tek tanrılı dine geçmeden önce de
medeniyetler kurabilmiş ve yaşatmıştır18. Dini inançların
medeniyetlerin temeli olmadığını iki örnekle, Mısır ve Hitit
medeniyetleriyle “kanıtlamış” olmakla birlikte, tek Tanrılı dine
geçişin insanları toplumsal ve bireysel olarak kökten değiştirdiği
söylense yanlış olacağını düşünmüyorum.
Buna rağmen ticaret ve ticaretin birlikte getirdiği tüm olumlu ve olumsuz
etkilerle, medeniyetlerin karşılıklı etkileşimini, yani bilgi
transferini de (aktarımını) göz ardı etmemeliyiz. Ancak bir nokta
var ki buna değinmeden devam etmenin yanlış olacağına inanıyorum.
Toplumsal ve bireysel gelişmenin anahtarını kutsal kitaplar olarak
kabul edersek. Özellikle gelişmişlik açısından Hristiyanlık ve
Müslümanlık19 arasında düz hesap 600 yıl bulunmaktadır.
Dile kolay, 6 aşır yani bir nesli 30 yıl olarak kabul edersek 20
nesil eder20. Çağımızda Müslümanlığın yaşadığı tüm
zorlukları Hristiyanlar bizden yüzlerce yıl önce yaşadı.
Devam edecek…
*
Fridtjof Wedel-Jarlsberg
Nansen
(Beeilt euch zu handeln, ehe es zu spät ist zu bereuen)
1.Ödülün verildiği tarih 10.12.1971
2.Örnek: Atatürk’ünde işaret ettiği Batı medeniyeti
3.Misal: Maya uygarlığı MÖ 600 – MS 900
4.Günümüze kadar gelemeyen ve ne zaman “kaybolduğu” hakkında fikrim
olmayan kitap. Söz konusu kitaptan etkilenerek bu medeniyeti
kurduklarına dair bilimsel bir veri bulamadım. Olasılıklar arasında
olmakla birlikte, bir gün kesin kanıtlara erişileceğini ümit
ediyorum.
5.Burada insanı neden mükemmel ve kusursuz yaratmadığı sorusu akla
geliyor ama en basit cevap şekliyle: Mutlaka bir bildiği vardı!
6.Almanca Kanzler
7.Recep Tayyip Erdoğan’ın kulakları çınlasın
8.Güvenmek ve samimiyetle inanmak
9.Bunun en güzel örneği tabiatta mevcuttur. Hayvanlar âleminde
dünyaya gelen canlılar genelde ilk andan itibaren “kendi kendilerine
yeterli” olabiliyorken, insan yavrusu uzun hem de çok uzun bir süre
yardıma muhtaçtır.
10.Badem bıyıklı zihniyetin son zamanlarda sıkça kullandığı deyim.
Tablonun bütününü görmeye çalışırken ayrıntılara dikkat etmeyen
insan(!?). Sinsi ve zekice bir hamle.
11.
Hani bir değim vardır: “Şeytan
ayrıntıda gizlidir” diye, elimde bilimsel bir veri yok ama öyle
inanıyorum ki bu yüzden insanoğlu tanrının öğretisinden
sapabilmektedir. Okumadığı, ayrıntılara dikkat etmediği, düşünmediği
için bir “tuzaktan” diğerine basan insan.
12.Bu konuda merakını gidermek isteyen okuyucularıma şu kelimelerin
Kur’an-ı Kerimde ne anlama geldiğini ayrıntılı bir şekilde,
araştırmalarını tavsiye ederim. Ben özetiyle yetinmek istiyorum:
El-bari (yaratan), Savvara (şekil vermek, şekillendirmek), Musavvir
(bir şeye şekil ve/veya suret veren, resim yapan) ve Bera’e
(embriyoda “hücre değişikliği”. Bu vasıf olmasaydı doku, farklı
organ olamazdı)
13.Rivayet zinciri yani Kur’an-ı Kerimde yer almayan ancak öyle
olduğuna inanılan (!?). Meraklısına Buhâri, Libâs 91,95 ve
Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’yi araştırmalarını öneririm.
Özellikle Şeyh Efendi adamı dininden imanından soğutur.
14.Örnegin bazı “âlimlere” göre canlı varlıkları resim eden Allah’la
boy ölçüşmeye kalkarmış ve kıyamet gününde resimlerini
>canlandırmak< zorunda kalacaklarmış (güler misin, ağlar mısın?)
başaramadıklarında cehennem azabı çekeceklerini…
Yine aynı “âlimlere” göre resmin kafasını koparmak ve/veya bozmak
yoluyla resim edilen etkisizleştirilebiliyormuş (yani canlandırmak
zorunda kalmıyormuşsunuz). Halı ve yastık gibi gündelik eşyaların
üzerine yapılan canlıların resimleri bu eşyaların üzerine basıldığı
veya oturulduğu için zararı olmazmış mış, mışmış da mışmış. Adama
kafayı katıksız yedirirler!!! Şimşekleri üzerime çekeceğimin
bilincinde olarak ifade etmeliyim ki, şahsen Kur’an-ı Kerimde -
yazılı - olarak yer alamayan hiç bir şey, buna hadislerde
dahil, beni bağlamıyor. Çünkü Kur’an-ı Kerim’in değişikliğe
uğramadan günümüze kadar gelebildiğini farz etsek bile, rivayetlere
dayanan hadislerin değişikliğe uğramadan gelebildiğine inanmıyorum.
Bu konuda ciddi şüphelerim var, özellikle dil ve kelimelerin
anlamları konusunda. Bu mevzuyu 2012 yılında Allah’ın Kelamı
başlıklı makalemde işlediğim için burada tekrarlamak istemiyorum.
Esas olan Kur’an-ı Kerim ve içinde yazılı olanlardır nokta!
15.Abbasi halifeleriyle (MS 749 – 1258) Müslüman dünyası bilim ve
sanatta doruk noktasını yaşamıştır
16.Islam’ın altın çağı diye de anılır
17.
Batı medeniyetinde bir – iki istisnanın
dışında, mesela engizisyon döneminde, düşünmek, serbest çağrışım,
öğretmenin ve öğrenmenin kaidesini oluştururken Ortadoğu’da genelde
ezber üzerinden öğrenime ağırlık verilmiştir. Yani Batı medeniyeti
düşünmeyi, çağrıştırmayı ve sorgulamayı teşvik ederken bizim
coğrafyamızda, öyle bir zaman gelmiştir ki düşünmenin,
çağrıştırmanın, sorgulamanın yerini biat, kör olası batıl inançlar,
hurafeler ve ezber almıştır. Bunun hep böyle olmadığının kanıtı
ise yine İslamiyet’te altın çağın kendisidir. Antik çağda doğu
ile batı arasındaki bilgi aktarımının itici gücü ticarettir.
Özellikle Yunanistan ve Mısır arasında çok önemli bilgi transferi
gerçekleşmiştir (meraklısına: Naukratis’i araştırın) . Aslında
karşılıklı etkileşimden tüm insanlık faydalanmıştır. Günümüzde de
hala böyle değil mi? Batı aristokrasisinin temelinde “paylaşılmayan
bilgi” yatmaktadır. Bu cümleden hiç bir şey anlamadanız değil mi?
J
Gerçekten öyle, gelin özetleyerek anlatayım: İnsanlık için Neolitik
Devrimde (Tarım Devrimi) ve sonrası için yaşamsal iki konu vardı.
Biri, o zaman kadar göçebe, avcı ve toplayıcıdan yerleşik düzene
geçen insan için “elinin emeği, gözünün nurunu” pazarlamak, yani al
gülüm – ver gülüm ticaretinin ilk adımlarını atmak diğeri ise
tarımcılığın temel kaidesi olan ekip / biçme zamanını doğru
ayarlayabilmekti! Bu “elinin emeği, gözünün nuru” genelde teknik
icatlar ama aynı zamanda gündelik eşyalar ve özellikle süs eşyası ve
takılar (kadın her dönemde kadın
J)
bir o tarafa bir bu tarafa gidip geliyordu. Bu doğu-batı
ticareti doğudan batıya göçlerle de ayrıca destekleniyordu. Batıda
metal işlemeciliğin başlangıcı ile - bilgi – gittikçe önem kazanıyor
bir insanı diğerinden üstün killiyordu. Bu mevzunun bir tarafını
teşkil ederken, diğer tarafı da daha az önemsiz değildi. Doğru
zamanda ekip-biçebilmek, zamanlamaya vakıf olan için yabana
atılmayacak bir üstünlük sağlıyordu (konunun meraklısı için iki
ipucu vereyim, astroloji ve Nebra’da bulunan gök tekeri).
İnsanoğlunun tabiatında yatan diğerlerine egemen olma dürtüsü
haliyle bilgiyi kendine saklamayı birlikte getiriyordu. Bu bilgi ile
üstünlük sağlama zaman içinde batı aristokrasisine dönüşecekti.
Siyaset bilimi, aristokrasi dendiğinde, küçük ama çok yetenekli /
bilgili ki bu bilgi ve yeteneği daha ayrıntılı tanımlamakla
birlikte, bir zümrenin (bugün elit diye tabir edeceğimiz)
egemenliğine atıfta bulunur. Günümüzde bu kavram kullanıldığında
daha çok “soylu” kelimesi ve bu kelimeye bağlı çağrışımlar akla
gelir.
18.Kutsal kitaplarda değişik vesilelerle dile getirilen ve
kaybolduğu iddia edilen kitaptan feyiz almadıysalar.
19.Hani medeniyetler çatışması diye tabir edilen kavram (meraklısı
için Samuel Huntington’u araştırın)
20.Buradan öznel bir izlenimimi aktarmak istiyorum. Batı
medeniyetinin gelişmişliği açısından, genelleme yapmadan – daha çok
“küme küme” bakıldığında, bir Avrupalı gözüyle, Avrupalılar
2014 yılını yaşarken, Türkiye 1984’ü, biz “Avrupalı Türkler” ise
1954’ü yaşamaktayız. İtirazlarınızı duyar gibi oluyorum ama dediğim
gibi öznel bir izlenim. Bu izlenimimin sağlam dayanakları var, arz
edeyim, “Avrupalı Türkler” olarak Avrupa’da yaşadığımız topluma
nazaran, düşünce ve hayat görüşümüz açısından “çok” geri kalmış
sayılırız (bu yüzden Avrupa’da yetişen nesiller hem velileriyle hem
de mesela Alman toplumuyla sorun yaşayabiliyorlar). Türkiye’ye
gittiğimiz ve toplumun geneline baktığımızda da toplumun değiştiğini
fark ediyor ve ciddi ciddi geri döndüğümüzde nasıl ayak
uyduracağımızı düşünmeye başlıyoruz! Türkiye’den Avrupa’ya
bakıldığında da medeniyet ve hayat anlayışı bakımından bir fark
görülmektedir. İstisnalar kaideyi bozmaz! Örneğimin uç bir örnek
olduğunun farkındayım ancak anlaşılabilmesi açısından faydalı
görüyorum.
***
02.01.2014
Zap zap manyayı oldum
Bir halk TV, bir ulusal Kanal...
Arada CNN...
Bir o kanala, bir diğerine zıplayıp duruyorum...
Eyyy Tayyip...
Hayatlarını çaldığın...
Ölümlerine sebep olduğun...
Yandaş ve yoldaşına peşkeş çektiğin kamu malları...
Çaldığın çaldırdığın paraların...
Hesabını nasıl vereceksin?
Vebaline girdiğin, ah aldığın o kadar insan var ki...
Tümünün hesabını nasıl vereceksin...
Anladık Kasımpaşalı delikanlısın...
Kuldan korkmasın....
Bre imansız Allahtan da mı korkmasın?
Yok, yok...
Seni asmak şart oldu...
Seni ve bu zihniyetin diğer yöneticilerini!
***
03.01.2014
Altına her koşulda imzamı atarim
MEHMET FARAÇ/ Tarihin en karmaşık seçimine sürüklenirken ahval ve
şerait!..
...
...
...
Türkiye böylesi bir atmosferde seçime giderken iç siyaseti körelten
gerekçeler yukarıdaki saptamalardan ibaret değil ki... Halkın önüne
üç ay sonra yerel seçim sandığı konulacak ama seçmen bu kaosta
tercihini nasıl yapacak belli değil... Alın size seçmeni
kararsızlığa iten ve yanıt arayan sorular:
- Yolsuzluğun ayyuka çıkması AKP seçmeninin Erdoğan'a bakışını ne
kadar değiştirdi?.. Yüzde 50'nin desteği halen sürüyor mu?.. AKP
halen seçeneksiz mi?.. ABD, Erdoğan'dan desteğini çekti mi, yoksa
"Erdoğansız AKP" yeni bir strateji mi?.. İş dünyasında "AKP giderse
ekonomik kaos başlar" şeklindeki kaygı devam ediyor mu?.. Medya
halen Erdoğan'dan yana mı?..
- CHP, yolsuzluk ve rüşvetin AKP'yi sarstığı bir dönemde; adı
yolsuzlukla anılan Sarıgül yerine şaibesiz bir ismi aday
çıkartmayarak şu siyasal ortamda bile en büyük strateji hatasını
yapmadı mı?.. AKP'nin cemaati "çete" diye suçladığı bir dönemde,
CHP'nin Atatürk'ün ideallerini bir tarafa bırakarak seçmenin
infialine rağmen bu gruba yanaşması ikinci büyük umutsuzluğa yol
açmadı mı?..
- AKP'nin de bir anketle saptadığı gibi, cemaatin oyu "yüzde 1"
olduğuna göre ve Erdoğan onlara kolaylıkla cephe alabildiğine göre
bu grubun siyasette etkisi tartışmalı değil mi?.. Hilafet
yandaşlarının tam egemenlik uğruna birbirine düştüğü, siyasal algı
dengesinin değiştiği, CHP'nin bile ne yazık ki laiklik
karşıtlarından medet umduğu bu dönemin sandığa yansıması nasıl
olacak?..
- Ve de MHP'nin dolduramadığı merkez sağdaki boşluk devam ettiğine
göre; AKP-cemaat çatışmasının sürdüğü bu dönemde söz konusu
kesimlerin oyları nereye gidecek, özellikle mürit-militanlarla Milli
Görüşçü-Fethullahçı kavgasını şaşkınlıkla izleyen muhafazakâr
çevreler sandıkta nasıl davranacak?..
Tüm bu sorular da şunu gösteriyor; Aydınlık dergisinin 1990'ların
sonlarında kapak konusu yaptığı gibi Erdoğan'ı iktidara ABD
hazırladı... Erdoğan'ın kısa sürelik şairane hapisliğini "demokrasi"
naralarıyla mağduriyete dönüştürmesi de siyasal senaristlerin cilası
oldu ve AKP henüz birkaç aylık partiyken 2002'de uluslararası bir
tezgâhla iktidara getirildi. 2007 seçimleri, muhalefetin
başarısızlığı nedeniyle AKP'ye yaradı. 2011'de CHP'nin ulusalcı
kadroları tasfiye ederek sağa yanaşması ve de merkez sağın tamamen
çökertilmesi, Erdoğan'ı yine tek seçenek yaptı... Peki bundan
sonrası?..
...
...
...
http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/mehmet-farac/31034-mehmet-farac-tarihin-en-karmasik-secimine-suruklenirken-ahval-ve-serait.html
*
Pardon
bu nerden çıktı Şimdi?
Yırtık dondan çıkar gibi...
Sayın Baykal bunu yapmamalıydınız...
Sizi çok eleştirdim, size katıldığım da oldu...
Şahsınıza kurulan tuzağa...
Kendini bilen, siyaseti takip eden insan zaten
itibar etmedi... K.K.
ya kılıf... AKP'ye
perde!
Sizin komplo iddialarina...
Cemaat / AKP cekismesine...
"Iadeyi intibar" namina da olsa...
Katilmaniz bence Dogru olmadi!!!
***
07.01.2014
Tanrının bankerleri*
Bu değim tarihte başkaları için kullanılmıştı…
Ancak dini inançların nedenli ticaret ve siyasetle iç içe olduğunu…
Geçmişten günümüze göstermesi bakımından tekrar hatırlatmaya değer
buluyorum!
Bu başlık birçoğunuzun zihninde…
İster istemez bir çağrışım yapmıştır!
Emin olmamakla birlikte…
Sayın Prof. Dr. S. Kemal Erol’a ait olduğunu düşündüğüm…
Bir başka değimi de bu bağlamda kullanmak yerinde olacaktır…
Kendisi bir makalesinde Kleptokrasi ve Kleptokrat kelimelerini
kullanmıştı…
Kleptomani, 19. Yüzyıldan kalma psikolojik bir terim olmakla
birlikte...
Artık günümüz psikologları tarafından kabul edilmemektedir.
Kleptomani patolojik bir çalma dürtüsü olarak tanımlanmaktadır…
Hukuki açıdan Kleptoman’a, en azından Almanya’da, bir ceza indirimi
uygulanabilir…
Çünkü bir akıl/ruh hastalığı olarak kabul edilmektedir!
Ancak Türkiye’de…
Kleptokratların…
Kleptokrasiyi bilinçli olarak yerleştirdiğine…
Emin olabiliriz…
Yani ani bir dürtü söz konusu olamaz!
*Tarihte ilk defa Medici ailesi için kullanılmıştır
*
Birden aklıma geldi...
Kaçakçılık, rüşvet, kara para AKlama...
hırsızlık, suiistimal, arsızlık...
Yüzsüzlük, yalan, nitelikli dolandırıcılık...
vs.
vs.
vs.
Oktay Eksi demişti...
Yakında kari, kız (!?)
Vallahi böyle bir rezillikte gün yüzüne çıkarsa şaşırmam!!!
***
08.01.2014
Emin
olduğum tek şey var
2007 seçimlerinden sonra al aşağı etmediniz...
Ne Kadar ağlansanız faydası yok!
Yok, askeri vesayetmiş mis...
12.Eylül'ü bende sizlerle birlikte yaşadım...
Ama bugünküyle kıyaslanamayacak derecedeydi...
Sivilini vesayeti de sayenizde gördük!
Mehmetçiğe baktığımızda...
Genelkurmay herkesin kurmayı olabilir ama...
Türk'ün Genelkurmayı olmadığını üzülerek söylemeliyim!
Siyasetçi ve özellikle...
Milletvekili, bazı istisnalar dışında...
Milletin değil kendisinin ve yakınlarının vekili!
Ben bunu görür, bunu yazarım
*
Hayırlı olsun
İleri demokrasi cümleten hayırlı olsun...
Önce HSYK'yi icat et...
Sonra HSYK'yi lav et...
Tüm yetkiyi tekrar Adalet bakanlığına bagla...
Sonra demokrasiden bahis et!!!
Bir tarafınızı yırtsanız...
üç göbekçik bir takla atsanız...
Faydası yok!
Yargılanacaksınız!!!
Ve Allah nasip ederse...
Sevdiğiniz Menderes gibi, yası adada...
***
09.01.2014
Velev
ki
Zamanlama manidar...
Ne çıkar?
Din, iman, Allah, Peygamber diyerek...
Dolandıran, çalan, gasp eden...
Ben miyim?
Üç sene...
beş sene bekler...
DÜGMEYE o Zaman basarim...
Sana ne?
Sen götürürken...
Zamanlamayı kendin belirleye biliyorsun da...
Is hesap sormaya gelince mi?
Zamanlama manidar oluyor?!
*
Mahalle kaırları, tek kelimeyle iğrenç!!!
***
10.01.2014
Kemal
Kılıçdaroğlu ve ayni isimli sayfanın Facebook yöneticisi,
Beni sayfanızda yorum yapmayı engelleyerek susturabileceğinizi mi
sanıyorsunuz?
Bir Whitehead Hacker, bilişimin ahlaki kurallarına uyan birisi
olduğuma dua edin. Yoksa sizin o sayfanızı, sanal olarak “başınıza”
geçirmesini bilirdim. Benim gibi düşünen milyonlar var!
Atatürk’ün, Cumhuriyet Halk Partisini ve ilkelerini –çiğnemenize-
ASLA müsaade etmeyeceğimizi buradan ilan ediyorum. Hele şu AKP ve
Cemaat belasından kurtulalım, Yeni- Cumhuriyet Halk Partisini de
yöneticileriyle birlikte bu vatandan def etmesini biliriz.
***
Bu
nasıl bir tiniyetsizliktir?
Sözüm ona gazeteci olacaklar!
Cumhuriyet Tarihi araştırmalarım sırasında haliyle Ermeni iddiasıyla
da ilgilenmem gerekti. Araştırmalarım sonucunda Sayın Cezmi
Yurtseverin bu konuda iki çok önemli belgeye ulaştığını
öğrenmiştim. 07.12.2010 tarihli makalemde buna yer verdim. Gazete
haberine baktığınızda Sayın Yurtseverden hiç söz edilmiyor. Bu mudur
gazetecilik, bu mudur gerçekten?
***
13.01.2014
Hassas
bir konu, Kardeş Aile projesi…
Bir kaç hafta önce yazmıştım…
Annem, yeğenlerimle birlikte Türkiye’de diye…
Aranızda halen AKP’nin oy oranı nasıl bu kadar yüksek oluyor
sorusunu soranlar var…
Sitemden bunun nedenlerini defalarca anlatmama rağmen…
Bir kez daha örneklerle anlatayım…
Annem dün Türkiye’den döndü!
Gerçi yasal konumu itibarıyla artık köy diyemeyiz…
Ama benim için köydü, köy kalacak…
Anne tarafım yüzyıllardır İstanbul’un (akıncı) köylerinden birinde
ikamet ediyor…
Annemin çocukluk arkadaşlarından bir hanımefendi, eşinin ağır
hastalığı nedeniyle maddi sıkıntıya düşmüş. Geçen sene niyet
etmesine rağmen, annem arkadaşına bir fırsatını bulup da yardım
edememiş. Bu sene bunu telafi etmek için arkadaşıyla buluşmuş.
Annem, arkadaşının gururlu kişiliğini bildiği için dolaylı yollarda
yardım etmeyi düşünerek, ölmüşlerimize Kuran okumasını istemiş ve
bir miktar parayı usulca eline sıkıştırmış. Oturmuşlar oradan
buradan konuşurken konu dönmüş dolaşmış AKP’ye gelmiş. Arkadaşı
başlamış anlatmaya:
Günün birinde temiz pak giyinmiş kişiler zili başmışlar…
“Merhaba, biz falanca belediyeden geliyoruz, sıkıntıya düştüğünüzü
öğrendik Kardeş Aile projesi kapsamında size yardım etmek istiyoruz”
demişler. Anemin arkadaşı nazik şekilde yardımı ret etmiş. Bir, iki,
üç gelip gitmişler. Dördüncü sefer elleri kolları dolu yine zili
basarak kendisinden kendilerini “tanrı misafiri” olarak kabul
etmelerini istemişler. Çaresiz kadın buyur etmiş! Konuşmuşlar, ila
Kardeş Aile projesi çerçevesi içeresinde ikna etmeye çalışmışlar
“yardım paketini” bırakarak gitmişler. Kadıncağız “yardım paketini”
daha muhtaç bir aileye vermiş(!?)
Başka bir örnekle devam etmek istiyorum; teyzem bu sene
anneme anlatmış. Baba tarafından akrabalarımız olan çok sevdiğim bir
aile, senelerden beri çok sıkıntılı bir yaşam sürmekte. Çok çalışkan
bir aile, o iş senin - bu iş benim etrafta fırtına gibi esiyorlar
ama buna rağmen yetmiyor, yetmiyor…
Bir kaç sene evvel, son seçimlerden önce, yine falanca belediyeden
geliyoruz diye evin kapısını çalmışlar:
“maddi sıkıntıda olduğunuzu öğrendik size yardım etmek
istiyoruz” diyerek içeri girmişler. Teyzem, akrabama kızmış neden
içeri aldın diye. Kendisi başlamış anlatmaya: “Abla, almayıp da ne
yapacaktım çok soğuktu, çocukların sırtında ceket, ayaklarına doğru
dürüst ayakkabı yoktu. Para verdiler çocukların ihtiyaçlarını aldım.
Yemin ettirdiler AKP’nin tüm etkinliklerine katılacaksın, AKP’yi
seçeceksin diye. Kontrol ediyorlar, etkinliklere gitmeyenlerin
yardımını kesiyorlar”
Başka sorusu olan var mı?
***
15.01.2014
Alo
Alo, alo...
Ankara...
Duyuyor musun beni?
Birbirinize girdiniz...
Allah çok daha beter etsin sizi...
Ama...
Beterin, beteri...
Kötünün çok daha kötüsü olduğu için...
Bir tüyo vereyim sana...
BaşÇalan...
Boşbakan...
Bak dinleniyorum dedin, anlatamadın...
Mit'i kaptırmadın (!?) kavga başladı...
Kurslara el attın...
Nasrettin Hocanın...
Komik adamın ümüğüne bastın...
Gel sen beni dinle...
Birde su Ihmam Hatiplere bir el atıver...
Bak Hocayı can damarından vurursun...
O 4+4+4'ü iptal et...
Tüm devşirdiğin...
Ihmam Hatibe çevirdiğin liseleri asli görevlerine...
Geri getir...
Hoca "Efendi" yerlerde!!!
Benden söylemesi...
Bak bu kıyağım karşısında senden ne Saat...
Ne de içi yeşillerle dolu ayak kabı kutusu istiyorum!
Alo, alo...
Ankara...
Duyuyor musun beni?
***
17.01.2014
Demokrasinin D’si
Sitemi takip eden vefalı dostlar bilirler…
Gerçekten çok büyük sağlık sorunlarım var…
Manevi açıdan bu sene benim ve ailem için iyi başlamasına rağmen…
Sağlık yönünden…
Arta kalan iki gram aklımı bir araya toplayarak başlamış olduğum projelerimi
ve makalelerimi bitiremiyorum. Ağrılarım anlatamayacağım kadar
şiddetli. Kullanmak zorunda olduğum ilaçlar tedavi edici değil, salt
ağrı kesici maiyetedir. Morfin kullanmam gerekiyor ama bunu ret
ettim. Açıkçası, bu ısrarı daha ne kadar sürdürebileceğimi
bilmiyorum. Kendimi Dr. Jekyll gibi his ediyorum. Kendi üzerimde,
verilen ilaçları değişik bileşimlerde deniyorum. Doktorlara kalsa
sormadan sorgulamadan yut gitsin (dönem önem günde 3x16=48 tane hap
kullandığım oldu). Ama arzu ettiğim neticeyi bir türlü alamıyorum,
ilaçların yan tesirleri çok fazla. Bu yüzden bu araştırmamın
değerlendirilmesini kısa tutmak istiyorum. Bu bilgilendirmenin Türk
toplumu için önemli olduğunu düşünüyorum. Demokrasinin ilerisinden,
gerisinden söz etmeyeceğim. Bilakis demokrasinin D’sini konu almak
istiyorum.
Daha önceleri de defalarca anlatmaya çalıştığım gibi demokrasi bir birikimin
tezahürüdür.
Ne birikimi?
Kültür!
Okumasını, düşünmesini ve araştırmasını sevmeyen bir toplumun, fırtınalı
günlerde sığınabileceği yegâne liman olan demokrasi kültüründen
bahis edeceğim. Bir insan babasını bilmeyebilir ama ana genelde
bellidir. Anayasa yani yasaların anası, ondan doğan, ondan türeyen
kanunlar döner dolaşır anayasaya dayanır. İşte bu yüzden – genel
kültür – anlamında anayasanın belli başlı bazı maddeleri öncellikle
bireylerin, sonrada toplumun ortak hafızasına yerleşmelidir.
Yerleşebilmesi içinde uzun dönem değişikliğe uğramaması gerekir.
Eğer gerçek anlamda demokrasiyi yaşamak istiyorsak bu bir
zorunluluktur. Bunu için beli başlı bazı demokrasilerden örnekler
vererek söze başlamak istiyorum:
Güncel Fransız anayasası 1958’de yürürlüğe girmiş ve bugüne kadar 18 kez
değişikliğe uğramıştır. Güncel Alman anayasası 1949’da yürürlüğe
girmiş ve bugüne kadar 13 kez değişikliğe uğramıştır. Güncel İtalyan
anayasası 1948’de yürürlüğe girmiş ve bugüne kadar 7 kez değişikliğe
uğramıştır. Güncel Norveç anayasası 1815’de yürürlüğe girmiş ve
bugüne kadar 2 kez değişikliğe uğramıştır. Güncel Danimarka
anayasası 1953’de yürürlüğe girmiş ve bugüne kadar hiç değişikliğe
uğramıştır. Güncel ABD anayasası 1787’de yürürlüğe girmiş ve bu
anayasanın temelini oluşturan 7 maddeye iki yüz sene içeresinde 27
madde eklenmiştir. Yani anayasanın temeli hiç değişikliğe
uğramamıştır*.
Yukarıda vermiş olduğum örneklerden de anlaşılacağı gibi bugün öve - öve
yerlere, göklere sığdıramadığımız bazı demokrasilerin temeli, mümkün
olduğu kadar az değişikliğe uğramış, anayasalara ve bilinçli –
bilgili bireylere dayanmasıyla yaşanabilmektedir. Çünkü okumasını
sevmeyen bir insan bile süreç içeresinde “kulaktan dolma” bilgilere
sahip olabilir. Gelin birde “son dönem” Türkiye Cumhuriyeti
anayasasına birlikte bir bakalım.
1982 anayasası 17 kez değişti!
*Kaynakça: Prof. Dr. Astrid Lorenz (Verfassungsänderungen in etablierten
Demokratien Motivlagen und Aushandlungsmuster sayfa 22) ve kendi
araştırmalarım. Bu anayasa değişikliklerinden ötürü gereken kanuni
düzenlemeleri hiç dikkate almadım
J
***
21.01.2014
Sesleniş
Brüksel’den sesleniyorsun...
Ey insanlık..
Suriye diye diye...
Öldürülen çocuklardan, kadınlardan bahis ediyorsun...
Bende sana cevap veriyorum...
Ey Erdoğan...
Bil ki Suriye’de akan kanda senin de parmağın var...
Bil ki Türkiye’de, Suriye’de, Libya’da ve Mısır’da...
Akan kana gırtlağına jadar bende bulaştın...
Bil ki sen yalnız bir hırsız değilsin...
Sen aynı zamanda da bir katilsin!
Ey Erdoğan...
Bu dünyaya gelirken...
Yanımızda hiç bir şey getirmiyoruz...
Ve giderken de hiç bir şey bir şey götüremeyeceğiz!
***
22.01.2014
Isyannnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn
Siyasal İslam’ın tüm sorumlularını…
Yandaşını, yoldaşını…
Hepsini ama hepsini Allaha havale ediyorum!
Allah sizi nasıl biliyorsa öyle yapsın…
Bu millete bu eziyetleri reva gördüğünüz için…
Sizi ve yedi geçmişinizi -
geleceğinizi Allaha havale ediyorum!
İnsanlık yapalım dedik…
Sabah, sabah ne sinir kaldı ne kafa!
Yaşlı bir tanıdık…
Eşinin ve kendisinin pasaportları bitmiş randevu alınması lazım…
Geldi rica etti…
Biliyorum adamın çocukları, nasıl desem?
En ılımlı ifadeyle hayırsız…
Tamam dedim…
Nüfus cüzdanlarını getir alayım…
Demez olsaydım!
O zamanlar…
Cumhuriyet Tarihi Kronolojisini hazırlarken…
Araştırmalarımda Genelkurmay dâhil...
İçişleri bakanlığı ve daha birçok bakanlığın web siteleri…
Ve linklerinde önemli – bilişim güvenlik açıklarına – rastladım…
Vatandaşlık görevim gereği…
İlgili kurumlara hemen yazılı bildiri yaptım…
Genelkurmay açığı en kısa sürede kapatmıştı…
Diğerlerini tekrar denetlemedim!
Eğitim sürecimi dâhil etmeden…
25 senemi bilişime vermiş bir insanim…
Hiç bir şey bilmesem, hiç bilgim olmasa…
25 senede insan yine bir şeyler öğrenir…
Öyle değil mi?
Neyse dönelim konumuza…
Senelerdir bir e-Pasaport, e-Devlet uygulaması…
Aldı başını gidiyor…
Bilişim güvenliği “yok” sayılarak…
“Hadi ondan geçtim…”
Bari uygulamaları doğru yapsalar…
Kullandıkları dil…
İnsanların anlayabileceği bir seviyede kullanılsa…
Gam yemeyeceğim!
Mütevazı bir kütüphaneye sahibim…
Elektronik kütüphanem bir bilgi deryası…
Okumasını, öğretmesini seven bir insanım…
Buna ve mesleğim olmasına rağmen ben zorluk çekiyorsam…
Varın gerisini siz düşünün!
Sorarım size…
Bilgisayar kullanmasını bilmeyen insan ne yapsın?
Yeterli dil bilgisine sahip olmayan insan ne yapsın?
Vatandaş emir eri…
Hükümetin yetkilileri gel diyecek…
Vatandaş gelecek…
Hükümetin yetkilileri git diyecek…
Vatandaş gidecek…
Çünkü vatandaşın başka işi gücü yok…
Genelde devletten insan gibi bir maaş alamayan memur bir yana…
Namussuz memur usulca çekmecesini, defterin sayfalarını açacak…
Vatandaş çorba, çay parası adı altında…
Pamuk elleri cebe atacak!
Yok arkadaş…
İşinin hakkını vermek yerine…
Milleti keriz yerine koymak…
Daha kolay!
*
Hiç şaşırmam
Seçimler birkaç gün kala…
Recep Tayyip Erdoğan, Bilal bombasını patlatırsa…
Sakın şaşırmayın…
Seçimleri kazanmak için…
Ne kadar namuslu olduğunu…
Oğlu bile olsa yolsuzluğa geçit vermeyeceğini…
Seçmene göstermek için…
Oğlunu “adalete” teslim edebilir…
Bunu yapabilir...
…
Yapar mı? Yapar!
*
Paralel
Sorulması gereken bir soru…
Y-CHP sakın AKP’nin paraleli olmasın? Ne K.K nede herhangi bir
CHP sayfasında yorum yapamıyorum artık!
***
04.02.2014
Kuşbakışı 2014
1. Bölüm
Sorunun bir parçası olduğunuz sürece sağlıklı bir değerlendirme yapmanız
mümkün olmayacaktır…
Sorun ile aranıza mesafe koymak zorundasınız…
Ve dönüp baktığınızda…
Sağlıklı bir tahlil yapma olasılığını göreceksinizdir!
Türkiye’deyim…
Simit 500, Kestane 660 Lira…
Sakın şaşırmayın…
Anlatacağım!
Elimde bastonla…
Ihlaya, pihlaya…
Oflaya - poflaya İstiklalde – Tünele doğru yürüyorum…
Yürümek, hareket etmek her geçen gün daha zor bir hal alıyor benim için…
Ama yürümek zorundayım, acıda çeksem yürümeliyim…
Yoksa gün gelecek sonum tekerlekli sandalye olacak!
Artık gençlerin bana amca demesine alıştım…
İster tesadüf deyin ister başka bir şey…
İstanbul 2014 benim için simitçi yılı oldu…
O kadar yoruldum ki…
Koskoca İstiklal Caddesi üzerinde oturacak bir bank yok…
Bayılacağım!
İleride…
Bir simitçinin arkasında bir sandalye gördüm…
Müsaade isteyerek oturdum…
Kendimi toparladıktan sonra simitçiyle sohbete daldık…
- İşler nasıl?
- Hamdolsun, geçiniyoruz (!?)
-…
-…
-…
- Hepsi çaldı ama bunlar milyar Dolarları çalıyor
- Abi, çalmayan bir tek Bülent Ecevit oldu!
- Evet, rahmetli dürüst adamdı. Eminim vergi dediklerinde gün
geçirmiyorlardır?
(Acı bir tebessüm etti)
-İşlerim iyi gitmese de beni bir kaç gün idare edin diyorum, etmiyorlar!
Her ay benden 500 Lira yer parası alıyorlar ama zavallı kestaneciler
660 Lira ödüyor.
Bir süre daha sohbet ettikten sonra simitçinin yanından üzülerek ayrıldım.
Umarım bir daha simit veya kestane aldığınızda aklınıza gelir
***
05.02.2014
Kuşbakışı 2014
II Bölüm
Anneme telefon edip helalleştim…
“Aman oğlum, binme oğlum, etme oğlum”
Şimdiye kadar kafama koyduğum her şeyi yaptığım gibi…
Bu seferde büyük sözü dinlemedim…
Anlarsınız ya…
Ne olur ne olmaz…
Eğer bu işi de diğerleri gibi yaptıysalar…
En kötüsüne hazırlıklı olmak lazım!
Emine’nin üzerinde kaymak da bunun gibi bir şey olmalı…
Şıp şak…
İki dakika…
Ne bir haz…
Ne bir ihtiras…
Soyunup giyindiğine…
Niyetlendiğine değmez…
Çünkü…
İki dakikada karşıdasın ama…
Gök kubbeyi görmen yaklaşık 15 dakika sürüyor…
Yürü babam yürü…
Dön babam dön…
Neymiş iş yapmışlar…
Millete büyük bir iş basarmışlar gibi Marmaray’ı yutturmaya çalışıyorlar…
“Hayaldi” gerçek oldu!
*
Deyyus
Yeryüzünde çok fazla deyyus vardır…
Ve genelde güçlüdürler…
Ama hiç bir deyyus son tahlilde yenilmez değildir…
Türkiye’deki ileri demokrat deyyus da buna dâhildir!
***
Kuşbakışı 2014
III Bölüm
Anam soğan babam sarımsak
Seni sayısız villalarınla…
Milyar dolarlarınla Allaha havale ediyorum…
Allah seni ve sana ait olanları…
O villalarda onca paran pulunla…
Cehennem azaplarına laik görsün!
Geçtim…
Geçtim vatanı, milleti pazarlamandan…
Geçtim satıp savmandan…
Allah sana ve yandaş – yoldaşından bu çocukların…
Evlatlarımızın hesabını sorsun…
Bana yeter!
Marmaray’dan çıktım Galata köprüsüne doğru yürüyorum…
Kadıköy’de cebimdeki tüm parayı harcadığım için…
Cebimde Akbil ve 25 kuruş kalmış…
Küçük bir kız çocuğu dikkatimi çekti…
Duvar dibine sıkışmış oturuyor…
Dileniyor…
Gittim yanına…
Maşallah…
Yüzü bir ay parçası…
Maviş
maviş gözler…
Atım elimi cebime kısmetine 25 kuruş çıktı…
Üzülerek verdim ve verirken sordum…
“Karnın aç mı?”
Allahtan “tokum” dedi…
Yoksa vicdan azabından kahır olurdum…
Bir kaç metre ilerde bir oğlan çocuğu…
Biraz ileride bir kaç yaş büyük yine bir kız çocuğu…
Çaresiz yanlarından geçip gittim!
Akşam oldu…
Bekârlık sultanlıktır diyorlar ya…
Diyen halt etmiş…
Eşimi birkaç gün önce Almanya’ya uğurladım…
Gerçi gitmeden önce…
Yemek yapıp buzdolabını doldurdu ama…
Bu aksam canım başka bir şeyler yemek istedi işte…
İndim aşağıya…
Yanı başımızda marketler…
Ve çöpleri…
Uzaktan çöpü karıştıran birisi dikkatimi çekti…
Yaklaşınca 13-14 yaşlarında bir kâğıt toplayıcısı bir kız çocuğu olduğunu
gördüm…
Gündüzün tecrübesiyle…
Alış verişten arta kalan tüm parayı kıza vermeye niyetlendim…
Çıktığımda iki büklüm oturmuş bekliyordu…
Birileri çöpü döksün de o da toplasın diye…
Akşam ayazı da çıkmıştı zaten…
Gittim yanına…
“Kızım bunları şatınca kaç para kazanıyorsun” diye sordum…
“Bilmiyorum, babam satıyor bende annemin gelmesini bekliyorum” diye cevap
verdi…
“Sana para versem kabul eder misin” diye sordum…
Boynunu büktü buruk bir tebessümle…
Cebimde ne var ne yoksa verdim…
Eve çıktım ne kadar meyve varsa bir torbaya doldurup aşağıya indim…
Kızın eline sıkıştırdım!
Çingene’ymiş…
Kürt’müş…
Türk’müş…
Ermeni’ymiş…
Hıristiyan’mış…
Müslüman’mış…
Yahudi’ymiş…
Bana ne?
Anam soğan babam sarımsak…
Ben kimim ki...
İnsan horlayacağım…
İnsan olana yardım eli uzatmayacağım!
İçim yanıyor dostlar…
Bu insan sefaletini gördükçe içim yanıyor…
Hele bu insan çocuk olunca içim kat be kat yanıyor!
***
06.02.2014
Internet yasağınız cümleten hayırlı olsun! Tabii kendine "kelepçe"
vurduranlara. İki örnekle "özgürlüğünüzü" vurgulamak istiyorum. 1.
Anti Virüs sektörü Virüs yazanların daima bir adim gerisindedir. 2.
Güvenlik administratörleride hackerlerin ardında yürür. Bu bakımdan
Sayın Taser'in yazdığı gibi: Pesnsilvenyadan aşağı Kasımpaşa
*
Acıların
çocuğunu seçimlere torbalayın. torbalarla yönettiler torbaya koyarak
hapishanenin yolunu açın...Ama nerde? Ne ar damari ne de yüz...
Kösele kapli olsa bu Kadar olaydan dolayi asinirdi!!!
***
09.02.2014
Güç ile tanıştılar…
Güç sayesinde paraya kavutsular…
Âlemlere kaydılar…
Yakında karı, kız sayesinde tarihin çöp kutusunu boylayacaklar!
*
Aklıma gelen inşallah başımıza gelmez
Öğrenci, öğretmen ve velilerin dikkatine!
Yarın okullar açılacak…
Bu zihniyet Allah birdir dese, inanmayın!
Büyük oranda tablet dağıtılacakmış…
Nuh nebiden kalma bilgisayar dağıtacaklarını sanmıyorum…
Dolayısıyla kameraları olacaktır!
Zararlı bir yazılım ile…
Kamera vasıtasıyla evinizin içinde olup biteni…
Tablette yazdıklarınız kayıt altına alınabilir!
Dikkatli olmakta fayda var
*
AbdülTayyip dönemi
Uzun meslek hayatımın bilgi birikimiyle sizlere daha öncede
seslenmiştim…
Biliyorsunuz bu zihniyet bizleri kendi müritleri gibi süzme salak ve
biatçı insanlar sanıyorlar…
“Hani Şeyh uçmaz mürit uçurur” misalinde olduğunda ki gibi!
Önümüzdeki seçim döneminde The Cemaat tarafından gelebilecek
saldırılara karşı akıllarınca önlem alıyorlar ama nafile! Gerçekler
tüm çıplaklığı ile – eninde sonunda
– gün yüzüne
çıkacaktır.
Genç nesil ve genelde sizler bir
– Internet –
tutturmuş gidiyorsunuz…
Ben…
ArpaNet’ten beri bu işin içersindeyim…
İnternetin kuruluş felsefesi askeri temellere dayanır. Yani soğuk
savaş döneminde bir atom bombası saldırısı karşısında bile –
iletişimin – sağlanabilmesi için dizayn edilmiştir.
Bu açıdan bakıldığında acıların çocuğu…
Hırsız, yalancı ve dolandırıcı Tayyip ve yandaş – yoldaşlarının
gayretleri beyhudedir!
Sizi bilmem…
Ama…
Benim sokağa atılacak param yok!
Haberler…
Siteler ve sosyal ağlar…
Tutturmuş bir VPN falan…
Fuzuli!
DNS ayarı önemli…
8.8.8.8 veya mesela…
194.25.2.129!
Kuzenim…
Bu satırları okurken muhtemelen kızacak…
Çünkü minik bir ağ ile onun Internet’ini kullanıyorum…
Bilgisi yok…
Ama…
Ne yapayım, merak işte…
Buradan kendisinden özür diliyorum…
Türkiye’ye geldiğimde ilk olarak beli bir internet sitesine giriş
yapmaya çalıştım…
Türk Telekom tarafından engellenmiş…
Mesleğimin çirkin taraflarından biri ama “güvenlik” açısından önemli
(birçok virüs ve zararlı yazılım bu gibi sitelerden dünyaya
yayılıyor)…
Erotik (porno) bir siteye girmeye çalıştım…
Bu site son derece “güvenli”, ücretsiz ve kuruluş amacına “hizmet”
ediyor…
Yılda 150 milyon € gibi bir ciro yapıyor…
Neyse lafı fazla uzatmayalım…
Neticede…
DNS ayarı sayesinde sorunsuz giriş!
VPN yerine…
Proxy kullanmanızı daha önce de tavsiye etmiştim…
Bu Proxylere “yeni” bir örnek daha vermek istiyorum…
Çin örneğinden de anlaşılacağı bir…
Google gibi bir “dev” ile ülkeler bile baş edemiyor…
Google Proxy kullanın…
Nasıl kullanılacağını bilirseniz sorun yok!
Örnek:
http://www.gmodules.com/ig/proxy?url=http://www.gurbuz.net
gurbuz.net yerine…
Rahmetli babamın deyimi ile…
Tatlı su manyaklarının yasaklamaya çalıştığı sitenin URL’ini yazın…
Durmak yok…
Aslanlı yolun saçtığı ışığa doğru yürümeye devam!
***
10.02.2014
Zalimce haksızlık yapıyorsunuz
Farkında mısınız?
Siz zalimsiniz!
Farkında mısınız?
Siz haksızlık yapıyorsunuz!
Yok…
Farkında değilsiniz…
Olsanız…
Garibimi bu kadar eleştirmesiniz!
Eskiden…
Çocuklarını okutacak parası bile olmayan…
Delik ayakkabılarla İstanbul’un Selamsızı’nda…
Emsalsiz bir hitabet ve ikna etme kabiliyeti ile…
Esnafa at ve eşek etti satan…
Eşek eti pazarlamacısı…
Ne yapsın yani…
Karşısına toplanan eşekler sürülerini görünce…
Eski günlerin anısına…
Başlıyor anırmaya!
Şimdi…
Kabahat anıranda mı?
Yoksa…
Onun bu denli coşturan…
Meydanlarda toplanan eşek sürülerinde mi?
Sakın…
Sakın kalkıp da bana şimdi meydanı boş buldu demeyin…
Değneksiz kalan köy misali…
Çünkü görünürde…
Değneğin iki bekçisi var!
Kendisi himmete muhtaç iki dede, kaldı ki başkasına himmet ede
***
13.02.2014
Son
tango
Kralların oyunu diye bilinen satranç…
Zekânın, stratejinin, hesap - kitabın, ileri görüşün…
Kısacası entellerin bir oyunu…
Hamleye, zekice düşünülen bir hamleyle cevap verilen…
Gerektiğinde…
İlk ateşe atılan…
Feda edilenlerin piyonların olduğu…
Kaz gelecek yerden tavuğun esirgenmediği…
Hele bir de oyuncular hünerli ise…
İzlemesine doyum olmayan…
Şahların, kralların oyunu!
Dansların beklide en…
Tutkulusu…
Ateşlisi…
Dişiyle erkek arasında ki…
Mahremiyetin…
Uyumun, ihtirasın…
Adeta simgesi, dışa vurumu…
Tango!
Ve demokrasi…
Aristoteles'in şu tespiti ilginçtir: "Şimdi bazıları yalnız bir tür
Demokrasi var diyebilirler [...], ama bu gerçeği yansıtmamaktadır…”
Demokrasi denen oyunda…
İktidar ve muhalefet…
Oyunların şahı olan satranç misali hamleye, hamle ile karşılık verirler…
Ama tıpkı satrançta olduğu gibi oyun tek taraflı oynanmaya başlanırsa…
Karşı tarafın hamleleri cılız ve etkisiz kalırsa…
Ne zevki kalır…
Ne de tadı, tuzu!
Dansa davet edildiniz…
Kavalyenizi beğenmeseniz bile…
Bu davete icabet etmek durumundasınız…
“Yerim dar” demek…
Olmaz!
Bu Tango…
Cehennemin kapıları ardına kadar açılmadan…
Bir önceki dans…
Henüz kavalyenizi seçme şansınız var…
Kavalyenizin ayaklarına…
Bilerek, isteyerek basmanızın bir sakıncası olmayacaktır!
Son Tangoya davet edildiğinizde…
Tökezlerseniz…
Asla bir daha kavalyenizi seçemeyecek…
Kendisini nazikçe geri çevirme…
Hayır, istemiyorum deme şansınız kalmayacaktır.
*
Ankara ve Ergenekon! Allah seni nasıl biliyorsa öyle
yapsın Kılıçdaroğlu, seni de Bahçeli! Bu zihniyete göz göre göre
önümüzdeki iki secimi kazandıracaksınız. Türk milleti sahipsiz mi?
Yok mu vatan - millet diyen siyasetçiler? Yok, mu önce vatan sonra
millet diyen halk önderleri?Kasalar, ayakkabi kutulari, gemicikler,
kuyumcular, milyarlar...
Ogullar ve babalar!
***
14.02.2014
Amerikan subayı
Müşteri desem değil…
Arkadaş desen o da tam değil…
Senelerden beri gelir…
Bilgisayar veya bilişim güvenlik sorunu oldu mu yardım ederim…
Sonra saatlerce dünyadan, siyasetten sohbet ederiz…
Navy subayı…
Kocaman bir savaş gemisinde dünyayı geziyor…
Aylarca kayıp olur…
Birden bire ortaya çıkar ve her fırsata bana uğrar!
Bugün yine bana geldi…
Bilgisayar güvenliği konusunda bir problemi vardı…
Aslında Türkiye’deki insanların yarısının…
İnternet sorununa benzer bir mesele…
Neyse karşılıklı fikir alış verişinde bulunduktan sonra…
Damdan düşer gibi…
“Erdoğan’a dikkat et…”
“Yakında Türkiye’de Ukrayna’da ki gibi olaylar çıkacak” dedi!
Çıksın…
Canım feda…
Yeter ki…
O herifin ablak suratını…
Kavgadan başka bir şey bilmeyen “Hitabet sanatını”…
Karga sesinin beynimi tırmaladığı gibi…
O gudubet sesini artık duymayayım!
***
14.02.2014
Ahmet'in öküzü, bakar iki gözü sırasıyla bugün iki farklı Bakış.
19.09.2006, 6.3.2011, 8.10.2011,23.2.2012 tarihli uydu görüntüleri.
Açıkça görülmektedir ki 2012 ve 2014 görüntülerine filtre uygulanmış
ancak videoyu izlediğinizde villaların deniz kenarında olduğunu
göreceksiniz. Hani var ya 30 yıldır orada oldukları iddia edilen
villalar...
http://video.sozcu.com.tr/2014/video/haber/urladaki-villalar-kacak-cikti.html
***
16.02.2014
Beyana itimat esastır
AK’a kara çalan sen…
Emanete ihanet eden sen…
Söyle…
Bu saatten sonra…
Millet, senin hangi beyanına itimat edebilir?
***
17.02.2014
Ben olsam utancımdan yerin yedi kat dibine girerim
Köse yazarları…
Bu iğrenç iftirayı yine ele aldılar
Ahlaksızlık hat safhada…
Kendilerini “haklı” çıkarmak namına çirkefe battıkça batıyorlar…
Üç beş kuruşa tamah eden oğullar…
Boy boy çelik kasalar…
El âlemin, cinsel organlarının orasına burasına sürtüldüğünü anlatan
gelinler…
Bunu anlatmasına izin veren boynuzlular…
Camide içki içildiğini…
Cinsel ilişkiye girildiğini ama bunu ispat edemeyen yürütmenin…
Yalancı başı!
***
18.02.2014
Arz, talep meselesi
Serbest ekonominin temelidir…
Arz ve talep…
Arzın çok olduğu, talebin az olduğu durumlarda fiyatlar düşer…
Aksi…
Talebin çok ama piyasaya arz edilenin az olduğu durumlarda…
Fiyatlar tavan yapar!
Durum böyleyken…
Talepleriyle kanaatkâr olan…
“İdare et abi” dendiğinde…
Sanki birisi düğmeye basarcasına…
İdare etmeye alıştırılmış bu milletin…
Daha çok “… koyarlar”!
Ömrünün çok büyük bölümünü Avrupa’da geçirmiş birisi olarak…
Küçük yaştan beri siyasetin içinde, kenarında ve de köşesinde yer alan…
Sus(!?)…
Dendiğinde susmayan…
Hayattan, insanlardan beklentisi olan…
Talepleriyle beli bir ölçünün altına inmemeye gayret eden…
Biri olarak tüm yurttaşlarımı uyarıyorum!
Başınıza ne geliyorsa…
Kanaatkârlığınızdan, talepsizliğinizden, bilgisiz ve bilinçsizliğinizden
geliyor…
Haberiniz ola!
Siyasette hayatın bir parçası olduğuna göre…
Size sunulan…
Ve siyasetin en alt seviyesini temsil eden anlayışla yetinmeyin…
Siyasetçiden beklentilerinizi…
Taleplerinizi karşılaması için, çitayı yükseltin…
Taleplerinizin artığı oranda hayat standartlarınızın da artığına…
Şahit olacaksınız!
Sorgulamayı, hesap sormayı ve hesap vermeyi…
Düşünmeyi, okumayı…
Sorumluluk almayı…
Askeri oranda da olsa hakkınızı, hukukunuzun bilicinde olmayı…
Niceliği değil niteliği…
Arayıp - bulmayı alışkanlık haline getirin!
Ununu eleyip…
Eleği duvara astığını sananlar…
Bilsin ki…
Memleket sallandığı, millet huzura kavuşmadığı sürece…
O elekte, o duvarda eğritti durur!
AKP ve Erdoğan hakkında yazmayacağım…
Y-CHP, Kılıçdaroğlu ve yönetim hakkında iki çift lafım olacak…
6 ilke, altı ok!
Cumhuriyetçilik, bilgi ve birikim ister…
Halkçılık, adaletin temelleri üzerinde yükselir…
Milliyetçilik, yürek işidir…
Laiklik, vicdan ve aklın kaidesi – özgürlüğün
güvencesidir…
Devletçilik, benciliği kaldırmaz…
İnkılapçılık (Devrimcilik) düşünen, his eden, geçmişinin bilincinde
geleceğini şekillendiren insan ister!
Kılıçdaroğlu ve Y-CHP’nin siyasi sorumluları…
Sizler…
Atatürk’ün ilke ve inkılaplarına sahip çıkabiliyor
musunuz ondan haber verin!Kasalar,
ayakkabi kutulari, gemicikler, kuyumcular, milyarlar...
Ogullar ve babalar!
***
TomaSavar
>>> Tüm TGB ve
vatanseverlerin dikkatine <<<
İster tesadüf
deyin ister başka bir şey…
Ben veya bir başkası…
Hiç fark etmez…
Önemli olan devlet gücü karaşınında
kendinizi koruyabilmenizdi!
Siyasal
İslam’ın, yobazlığın ve gericiliğin…
Atatürk düşmanlığının “yılmaz”
savunucuları ile mücadelemiz…
Birimizden biri YOK olana kadar
sürecektir…
Buna adımın Önder olduğu kadar eminim…
Biber
gazı kılavuzunu yazıp sitemden yayınladıktan sonra…
Deniz gözlükleri, bir nevi “savunma”
ve suç aleti sayılmaya başladı…
“Yasalar” bir bir onaylanıyor…
Bu gidişle direnişimiz…
Farklı boyutlar alabilir!
Zamanı
geldiğinde…
TomaSavar kılavuzunu yayınlayacağım…
Savunma amaçlı olup, Tomar’ların
ilerlemesini…
Engellemek için ETKILI bir çare
olduğuna inanıyorum!
Haberleri
izlerken…
Script Kid’lerinde olduğu gibi…
Sokaklarda…
Sözde Molotof Kokteyli
hazırladıklarını sanan tipleri gördükçe…
Başıma ağrılar giriyor!
Doğru dürüst…
Hazırlanan bir Molotof kokteyli öyle
kolay kolay söndürülemez…
Ayrıca biraz tarih bilgisiyle, bir kaç
tutam silah bilgisi…
İle Rum ateşine benzer bir karışım
elde etmek hiç de zor değil!
Tomar’larını
bir kaç metre önüne atılan bu karışım…
Toma’lar üzerinden geçtikçe
lastiklerinin tutuşmasına vesile olacaktır…
Rum ateşi veya doğru karışım seklinde
hazırlanan Molotof kokteyli…
Yapışkan bir özelliğe sahip olduğundan
ve kolay kolay söndürülemediği için…
Eninde sonunda etkisini gösterecektir.
Not: Her derde
bir çare vardır. Çareler iyi veya kötü amaçlı
kullanılabildiğinden
şu an için TomaSavar kılavuzunu
yayınlamıyorum. Hazır ve gerektiğinde kullanılmak üzere
yayınlayacağımı bilgilerinize sunuyorum.
***
20.02.2014
Alamanya benim gibi keriz bulamanyaaaaaaaaaaa
Wiesbaden, Hessen eyaletinin başkenti…
Yıkılıyor…
Keriz Feneri yetmedi…
Almanya’ya boşuna gelmedi…
Millete akın akın bedava bilet…
Ve cep harçlığı…
Yeter ki…
Seçimlerde havalimanlarında oy versinler…
Badem bıyıklılar >>> eşeğini <<< sağlam kazığa bağlarlar…
Yemin ettir, Kuran’ı Kerime el bastır…
Yolla seçim sandığının başına!
Bizler istediğimiz kadar … yırtalım…
Vatan, millet diye…
Sahipsiz kaldık…
Öksüz kaldık…
Yetim kaldık!
Ey dostlar can çekişiyoruz…
Kan kaybından ölmek üzereyiz…
Bağladılar demokrasinin sandığını boynumuza…
Attılar Türk’ü Marmara’ya!
***
21.02.2014
Kız
kardeşim rica etti…
O rica ederde ben kayıtsız kalabilir miyim?
Ağabeylik böyle bir şey işte…
İstesen de, istemesen de kardeşinin – her türlü – çağrısına kayıtsız
kalamıyorsun!
Manipülasyonun1 10 stratejisi (10 Strategien der Manipulation)
Dün bana “bilimsel” bir araştırmanın linkini yolladı. “Abi bunu örneklerle
çevirir misin, belki bazılarına ders olur” diye yazdı. Emir
edersiniz diyerek kolları sıvadım!
Kısa bir araştırmadan sonra kimine göre Sylvain Timsit, kimisine göre Les
cahiers psychologie politique dergisinde Noam Chomsky tarafından
kaleme alındığı iddia edilmektedir. Netice itibarıyla yazarı kim
olursa olsun dikkate alınması gereken bulgular içeriyor.
Aslında “Pişman olmak için çok geç olmadan, harekete geçmek için acele
edin” başlıklı makalemin devamı niteliğinde, psikolojik yönlendirme
yöntemlerini farklı bir bakış açısından ele alan bir yapıt.
Tercüme ve örnekleme işlemine başlamadan önce şu tespitte bulunmak
istiyorum:
Siyasetçinin belâgat2 sanatına hakim olması gerektiği kadar,
inandırıcılığı ve dürüstlüğü çok önemli olmakla birlikte geniş bir
genel kültüre, öngörü, engin ve ayrıntılı düşünme yetisine sahip
olması gerektiği kanısındayım.
Beşeri ilişkilerin etki ve tepki kanununa göre, algı eylemin temelini
oluşturmaktadır. Bu yüzden geniş tabanlı bir algı yönetimi
“toplumsal gerçekleri” ve “toplumsal dönüşümü”
şekillendirebilmektedir. Bunun için bu yöntemler kullanılmaktadır:
1. Toplumun dikkatini cezbetmek
Toplumsal algı yönetiminin anahtar işlemidir. Toplumun dikkatini siyaseten
önemsiz olaylar yönlendirmek ve bu sayede SosyoEkonomik sorunlardan,
yaratılan ve normal şartlarda toplumun tepkisini çekecek fili
gerçeklerden uzak tutmak.
Örnek: 12 senedir yaptıkları başka bir şey yok zaten.
Ama illa örnek istiyorsanız Kabataş Başörtülü bacıma saldırdılar
veya Camide cinsel ilişkiye girdiler, içki içtiler iddiası. Fiilen
ispatlanmamış, Gezi olaylarından ve ardında yatan sosyoekonomik
gerçeklerden, kamuoyunun dikkatini başka yöne çekme gayretinden
başka bir şey değildi.
2. Sorun yaratarak çözüm sunmak
Bu yöntem, “problem – reaksiyon çözeltisi” olarak da adlandırılır. Somut
ya da soyut bir sorun yaratılarak toplumun vereceği tepkiye göre
olayların gidişatını saptamak. Bu durumu Türk sinemasının unutulmaz
komedilerinden biri olan Şekerpare de ki bir sahneyle
kıyaslayabiliriz.
Bekçi (İlyas Salman) ile komiser Ziver (Şener Şen) arasında geçen diyalog:
- ama komiserim bizim görevimiz asayişi korumak değil midir?
Serkomser Ziver manalı bir el hareketiyle:
- bizim görevimiz asayişi önce bozmak, sonrada usulüne göre düzeltmektir!
Yani öyle bir durum yarat ki; normal şartlar altında toplumun geniş
kesiminde büyük tepki alacak bir olayı, toplumun – bireyin
lehineymiş gibi paketle.
Örnek: Toplumda yaratılan gerilim sayesinde toplumun, bireyin lehineymiş
gibi gösterilerek son zamanlarda bir bir geçirilen yasalar. Bu
güzide “siyasetten” ikici bir emsal vermek gerekirse
hatırlayacağınız gibi geçmiş yıllarda bin bir konu “tartışılmaya”
açılmış ve bu “tartışmalar da verilen tepkilere” göre hareket
edilmiştir.
3. Perdeleme3
Adım adım “devşirilen” toplumda tahammül sınırların gittikçe gevşetilerek
yapılan değişikliklerin kabulünü sağlamaya çalışmak. Bir nevi
toplumsal direnci hileli, küçük küçük adımlarla kırmak.
Örnek: Bunun en güzel örneği kamusal alanda dini
simgelerin açıkça kullanılabilmesidir. Sözde üniversitelerde başörtü
yasağıni4 kaldıracağız diye işe başlayarak kamu kurumlarına kadar
getirilen ve “toplumsal kabulü” sağlanan durum. Başka bir örnek ise
yavaş yavaş, alıştıra alıştıra gerçekleştirilen ve kamunun önemli
ekonomik değerlerinin özelleştirilmesi olgusu.
4. Arzulanan durumun ertelenebilmesi
Toplumda kabul görmeyeceği veya yoğun tepkiyle karışlanacağı bilinen bir
durumun, daha kötüsü gösterilerek ileri bir zamanda topluma
teslimiyet duygusuyla kabul ettirmek.
Örnek: TBMM’inde Merve Kavakçı olayı (rahmetli Bülent Ecevit’in tepkisini
hatırlayın) ve daha sonraları Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki
CHP’nin tepkisizliği ile TBMM’ine giren siyasal simge türban. Bir
başka örnek ise hatırlanacağı gibi bundan seneler önce AKP’li bazı
kadınların R. T. Erdoğan’a gösterdikleri türbanla ilgili tepki ve
RTE’nin zamanı olmadığına dikkat çekmesi.
5. Konuşurken karşındaki çocukmuş gibi konuş
Aslında başlığından da anlaşılacağı için ayrıntılara girme gereği
görmüyorum. Ama şunu da yazmadan geçmek istemiyorum. Psikolojik bir
gerçek olarak karşımıza şu durum çıkmaktadır: İstisnalar kaideyi
bozmaz. Yetişkine, karşınızda bir çocuk varmış gibi konuştuğunuzda
tam da bu algıyı yaratmak için bu şekilde hitap edersiniz. Ve ne
yazık ki birçok insan da bu beklenti doğrultusunda hitap edene pür
dikkat kesilir ve çocuk gibi olayın anlatılan noktasına dikkat
kesilerek tablonun tümünü görmezden gelir. Hatibin ses tonunda ki
değişikliklerle bu algı ve yönetimi doruk noktasına eriştirilebilir.
Bu konuda hakkını teslim etmemiz gerek; Recep Tayyip Erdoğan bu
konuda geçekten bir usta.
Örnek: Gerek görmüyorum, sesini duymaya dayanabiliyorsanız beş dakika
televizyonda haberleri açıp izleyin.
6. Duygulara odaklan, yansımalarına değil
Bireyin ihtiyatlı ve sağduyulu bir analizini engellemenin klasik bir
yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. İlaveten, duygulara hitaben
yapılan bir konuşma, bilinçaltından ideolojik, ihtiyaç, huzursuzluk,
bir takım dürtü ve korkuları da tetikleyebilir.
Örnek: Gerek görmüyorum, haberleri izlemeniz yeterli olacaktır.
7. Yığınların tepkisizliğini ve cehaletini denetim altına alma girişimi
Bir insanın, kitlenin, toplumun eğitim düzeyini ne
kadar düşük tutarsanız o oranda kolay yönetme kabiliyetine
kavuşursunuz. Eğitim kalitesi düşük toplumların, cahil insanların
yukarıda saymış olduğum ve daha sayacağım yöntemleri idrak
edebilmesi doğrudan bilgi düzeyiyle ilintilidir.
Örnek: Hatırlanacağı gibi Erdoğan, akademik çevrelerce kabullenilmemesini
bugüne kadar hazım edememiştir. Bu yüzden birçok kez değişik
vesilelerle tepkisini dile getirmiştir.
8. Seviyeyi düşür
Başlığından da anlaşılabileceği gibi toplumda
aptallığın, bilgisizliğin, kabalığın çağdaşlığın bir gereğiymiş gibi
bir algı oluşturulması. Böylelikle insanlar “eşitlenirken”, mürekkep
yalamışlarında toplumca dışlanması sağlanmış oluyor. Hatırlarsanız
bir zamanlar Anadolu topraklarında okumuş insana duyulan saygı ve
güven gittikçe azalmakta, hatta yok olma noktasına gelmiş
durumdadır.
Örnek: Sanırım etrafınıza bakmanız yeterli olacaktır.
9. Direnci vicdan azabına dönüştür
Tüm yanlışların ve hataların sorumlusu toplumun kendisi veya toplumun bir
kısmıymış gibi toplumsal bir kanaat oluştur. Böylelikle toplumda
veya bir kısmında oluşturulan “aşağılık duygusu” ve bunun neticesi
olan depresyon o kitlenin direncini azaltacak hatta yok edecektir.
Saldırı altında olan bu kesimler gittikçe özgüvenlerinden taviz
vererek kendilerini ciddi şekilde sorgulamaya başlayacaktır.
Örnek: Recep Tayyip Erdoğan’ın, Atatürk, İsmet İnönü ve Cumhuriyet Halk
Partisine süreklilik arz eden saldırıları ve karalama çabaları.
Bunun en güzel örneklerinden biri hızlandırılmış demir yollarıdır.
Hatırlayacağınız gibi Recep Tayyip Erdoğan’ın iddiasına göre
kendisinden önce bu yurt demir ağlarla örülmemiş, sanayi hamlesi ve
ekonomik temeller atılmamıştı. Okumasını, araştırmasını ve düşünmeyi
sevmeyen bir toplum (özellikle tarih bilincinden yoksun genç
nesiller) üzerinde yapacağı etki malumdur.
10. Bireyi, bireyin kendisinden iyi tanı
Son 50 yılda bilimsel verilerin ışığı altında
“sistem”5 bireyi, bireyden daha iyi tanımakta ve
yönlendirebilmektedir. Bu “bilgi ve yönlendirme yöntemleri” beli
başlı kişi ve kurumlara özgü olduğundan toplumun geniş tabanına
kapalıdır. Böylelikle bireyin kendisi ve toplum, bilinçaltı
yöntemlerle istenen doğrultuda işlenebilmektedir.
Örnek: Çağdaş reklamcılık, özellikle görsel medya
tarafından filimler de de kullanılmaktadır (Kurtlar Vadisi).
Siyasetten Recep Tayyip Erdoğan’ın miting meydanlarında yaptığı
konuşmaları örnek gösterebiliriz.
Çevirmenin notu: Anlam itibarıyla çevirdiğim ve
örneklediğim bu yazıdan da anlaşılacağı gibi Recep Tayyip Erdoğan ve
AKP’si, kim ne derse desin, gerçekten bilimsel yöntemler ve bulgular
ışığında hareket etmektedir. Son bir örnek vererek bu konuyu
noktalamak istiyorum. İster yandaş ister yoldaş değin ama yaptırılan
kamuoyu yoklamaları en azından AKP tarafından gerçekleştirilen
eylemlerin zamanını belirlemektedir. Ayrıca Recep Tayyip Erdoğan,
Uzan ailesinden ve yöntemlerinden ders aldığı konusunda ciddi
şüphelerim var (şantaj, baskı, kaset ve kayıt vs.)
Kaynakça: Internet’ten alınarak tarafımdan çeviri
1.Hileli yönlendirme
2.Retorik, güzel konuşma becerisi
3.Kamuflaj, gizleme, takiye
4.Önemli not: Geçen gün kardeşim anneme sormuş, annemde bilmesine rağmen
emin olmadığı için tekrar bana sorarak kardeşime aktardığı için
yazıyorum. Gençlerin bu konuda pek bilgi sahibi olmadıklarını
bildiğim için yazma gereği gördüm. Atatürk, başörtüsünü yasakladı ve
Atatürk masondu iddiasına başka bir makalede yer vereceğim.
5.Burada sistemden kast, serbest ekonomi denen
olgunun ışığında kapitalist “demokrasidir”Ama
nerde? Ne ar damari ne
de yüz... Kösele kapli
olsa bu Kadar olaydan dolayi asinirdi!!!
***
23.02.2014
Recep
Tayyip Erdoğan’a açık mektup
Korkunun ecele faydası yok demiş atalarımız…
Doğrudur…
Ve sen…
Kefeni giyerek bu yollara düştüğünü iddia ediyorsun…
Kefeninizi giyerek beraber yürüdünüz bu yollarda…
Koruma ordularının ardına saklanarak!
Kamu kurum ve kuruluşlarını…
Orduyu, polisi, jandarmayı…
Kısaca devletin tüm organlarını…
Ele geçirdiğini sansan bile…
Atatürk milliyetçilerini…
Asla boyunduruğun altına alamayacaksın…
Ve sonun bizim elimizden olacak!
Biz halkın bir bölümü olabiliriz…
Belki de “küçük” bir bölümü…
Ama biz…
Çekindiğin, korktuğun ve belki kâbusun olan…
Düşünen, parayla satın alamayacağın, vatan ve millet uğruna…
Kele koltukta gezenleriz!
Bizim kefeni giymeye vaktimiz bile yok…
Vatan topraklarının her karışını…
Kanımızla, alın terimizle sulayanlardanız…
Düşeriz, şehit oluruz ama…
Son nefesimizde bile vatan – millet sağ olsun diyenleriz!
Kısacası…
Biz hancıyız…
Sense yolcu…
Bu topraklar üzerinden birçok vatan haini…
Menfaatperest…
Din bezirgânı pezevek geldi geçti…
Biz hancıyız…
Sence yolcu!
Atatürk ve arkadaşları…
Bu millete gösterdi…
Halk – Ordu – Hükümet üçlüsü arasında…
Sağlıklı bir dengenin…
Millete getirdiği faydaları!
*
Sevgili dostlar…
Önce can sonra canan demişler…
Sert yazdığımı söylüyorsunuz…
Kimseyi mağdur etmemek için…
Aranızdan çekilme kararı aldım!
Zaten bir avuç insanız bu gurbet ellerde…
Çok şükür…
Sonuncusu bugün gelecek…
Aile fertlerimin hepsi yine yanı başımda!
Yani FaceBok gibi…
Bir iletişim aracına gereksinmem şimdilik kalmadı…
Son yasaklardan sonra…
Yayınlamak istediğiniz ama çekindiğini…
Belgeleyebileceğiniz…
Paylaşımlarınız olursa bana yollayabilirsiniz…
Ben bu zihniyet ile mücadelemi…
Kendi sitemden 2007 yılından sürdürdüğüm gibi…
Her alanda sürdürmeye devam edeceğim!
Pes etmek yok…
Bu herifleri devirene…
Yargılayana kadar mücadelemizi sürdürmemiz gerek!
Sağlıcakla kalın…
Not: Adınız ve iletişim adresiniz
yayınlanmayacak. Bilgi ve belgeleriniz, paylaşımlarınız için
bt@gurbuz.net adresini kullanabilirsiniz
***
23.02.2014
Bilal, evdeki paraları sıfırla....
Tarafımdan mümkün olduğu kadar "kalitesi düzeltilmiş" hali. MP3
formatında
http://www.gurbuz.net/Turk/Bilal%20evdeki%20paralari%20sifirla.mp3
***
06.03.2014
Soruyorsunuz neden mp3 formatında yayınlıyorsun diye
Birinci neden ses kayıtları BENIM Alan adım altında yayınlanıyor.
Yani ben istemedikten sonra kimse yayınlanmasını engelleyemez.
İkincisi, Video olarak yayınlanan bu kayıtları daha geniş bir
kitleye sunmak için mp3 formatına çeviriyorum çünkü mesela her cep
telefonu Video formatlarını kullanamaz ama neredeyse hepsi mp3
formatını destekliyor. Umudum cep telefonlarınıza kayıt etmeniz ve
her fırsatta insanlara dinletmenizdir.
Başbakan ve Bilal'in Yeni Ses Kaydı. Fenerbahçe Kongresine Müdahale
Başçalan Erdoğan'ın Oğlu Bilal İstanbul'u Parselliyor
Başçalan Erdoğan'ın Skandal Yargıya Müdahale Kayıtları
*
Recep Tayyip Erdoğan Milliyet'in sahibi Demirören’e İmralı
görüşmelerini yayınladı diye hakaret ediyor
*
AKP'nin sok Sayıştay ses kaydı
http://www.gurbuz.net/Turk/AKPnin%20sok%20ses%20kaydi.mp3
*
Megalomanyak=Megalohırsız=Recep Tayyip Erdoğan
***
10.03.2014
Sözüm ona artık yorum yapmayacaktım.
Arkadaşlar yakışmıyor, bizlere yakışmıyor!!! Bir Saniye oturup
düşünün hele... Erkek egemen bir toplumda "erkeğin, elinin kiri"
sayılan bir düşünce yapısı karşında RTE onunla bununla bilmem ne
yapmış!? Ne yazar? Artık bir Saniye bile o koltukta oturmaz
deniyor!!! Dolayısıyla farklı bir şey olmalı. Ailesiyle ilgili veya
Öcalan’la ilgili ama yok nimet, yok nadire... Sanmıyorum
*
Dolandırıcı, yalancı, hayalperest, hırsız ve
katil. O milyar dolarlara en sonunda Berkin'in de kani bulandı!
Bakalım bu "serüven" nasıl devam edecek... Umudum, insanoğlunun
adaleti tecelli etmezse ILLAHI ADALETIN sonunda tecelli etmesidir!
Bana kalsa o ve zihniyetinin önde gelenleri, Öcalan ve p.cleri hepsi
ASILMALIDIR!!!
*
Yeğenim Emrehan
Yıldız (6)
Bu Sabah
haberleri izlerken: Ananay (anneanne) koş Baskapan Erdoğan çıktı
televizyona diye annemi çağırdı :)
*
Sayın Yetişer, size hak vermekle birlikte
uyarmadan da edemeyeceğim. SAPINA KADAR BIR CHP'li olarak diyorum
ki... CHP'yi yönetenler 6 ok ilkesinden uzaklaşan ve CHP'yi
yozlaştıranlardır. Ben Y-CHP diye bir kavram Kabul etmiyorum. CHP,
Atatürk'ün kurduğu ve ilkeleriyle Hayat verdiği partidir. RTE ve
zihniyetiyle nasıl mücadele ettiysem en azından o kadar da K.K. ile
mücadele edeceğim!
***
12.03.2012
Teselli olur mu bilmem? Ama Halk
ayaklanmasını canlarıyla ödeyenler Deniz Gezmiş ve arkadaşları gibi
Türkiye Cumhuriyetinin siyasi tarihine geçecekler. Allah her kuluna
böyle bir SEREFI nasip etmez! Mesela rahmetli Berkin, milyonlarca
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının artık kardeşi ve evladı yerinde.
Milyonlar onun için dua ediyor.
***
14.03.2012
Bugün
Bir Atatürk milliyetçisi olarak
hatırlatmayı vazife bilirim... Berkin'ini toprağa verdik ama...
Bugün Suriye'de iç savaşın üçüncü yıl dönümü... 10000'in üzerinde
yavru daha hayatin ne demek olduğunu anlamadan katledildi... Bu
hafta sonu bir zamanlar Türk toprağı olan Kırım’ın kaderi
belirlenecek......
Erdogan'la yatip kalkiyoruz ama... Durgun sular derin olur der
atalarimiz... Yillardir PKK sesiz sedasiz güc topluyor...
Patlamaya Hazir olun!!!
Erdoğan’la yatıp kalkıyoruz…
Durgun sular derin olur der atalarımız…
Yıllardır PKK sessiz sedasız güç topluyor…
Patlamaya hazır olun!
***
15.03.2014
TGB ve
TLB’lilerin dikkatine, biraz matematik
Sizlerin yaşındayken hayatımda en nefret ettiğim şey matematikti.
Diğer fen bilimlerinde iyi olmama rağmen, matematik dersini hiç
sevmiyordum. Kısacası kafam çalışmıyordu. Yıllar sonra matematik ile
aram nispeten düzeldi. Bilişimi meslek edinmemle birlikte “zoraki”
bir birlikteliği de kabullenmiş oldum.
Belki
şu an farkında değilsiniz ama fen bilimleri sizi ömrünüz boyunca
“takip” edecektir. Çünkü fizik, kimya, biyoloji ve matematik hayatın
bir parçasıdır. Yürürken, uyurken, spor yaparken, sevdiğinin
dudaklarına dokunurken, araba kullanırken… Kısacası hayatınızda ne
yaparsanız yapın bir şekilde fen ile kesişecektir.
Bu
yazıya ek olarak yayınlayacağım asal sayı listesini İnternette
bulamazsınız. Muhtemelen bulabileceğiniz listeler bir kaç milyona
kadar asal sayılar içermektedir. Bu tür bilgiler için örneğin
bankalar çok büyük paralar ödemektedir. Çünkü - online banking –
şifrelemesi için asal sayılar esas anlanmaktadır. Bir düzine
sunucunun gece gündüz demeden (server) haftalardır hesapladığı asal
sayıları yayınlama kararını neden aldığımı ve bu listelerle neler
yapabileceğinizi bir dahaki yazımda yayınlayacağım. Bugünlük ikiden
(2) yüz milyona (100.000.000) kadar asal sayıları yayınlıyorum. Bu
yayınlama 10 üzeri 12'ye (Trilyon) kadar sürecek. Trilyon ötesini
şimdilik yayınlamayı düşünmüyorum.
http://www.gurbuz.net/Turk/5761455%20Primes%201-100000000.pdf
*
25 Aralık
Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu Fezlekesi- Erdoğan Bayraktar
http://www.gurbuz.net/Turk/25%20Aralik%20Yolsuzluk%20ve%20Rusvet%20Operasyonu%20Fezlekesi%20Erdogan%20Bayraktar.pdf
*
Soruyorsunuz neden PDF olarak
yayinliyorsun diye
PDF=Portable
Document Format
Ses kayitlarini MP3 formatinda neden
yayinliyorsam ondan. Mesela Fezlekeler Microsoft Word
formatinda. Mesela MAC kullanan birisi icin sorun yaratabilir
ama PDF hem Microsoft, Macintosh ve Android isletim sistemleri
tarafindan SORUNSUZ okunabiliyor.
***
16.03.2014
Efkan Ala'dan savcı için skandal talimat: Tutsunlar Zekeriya Öz'ü
İçeri Atsınlar
http://www.gurbuz.net/Turk/Efkan%20Ala%20savci%20oz%20iceri%20atsinlar.mp3
Recep Tayyip Erdoğan Zekeriya Öz'den yardım dilendi
http://www.gurbuz.net/Turk/Efka...n%20Ala%20savci%20oz%20iceri%20atsinlar.mp3
Asal sayilar listesi 100000001 - 200000000
http://www.gurbuz.net/Turk/5317482%20Primes%20100000001%20-%20200000000.pdf
***
17.03.2014
Kadir
Topbaş Çınaraltı'ndaki Tarihi Mekanı Yağmaladı
http://www.gurbuz.net/Turk/Kadir%20Topbas%20Cinaralti'ndaki%20Tarihi%20Mekani%20Yagmaladi.mp3
*
17 Aralik operasyonu bakanlar
fezlekesi Egemen Bağış Zafer Çağlayan Muammer Güler
http://www.gurbuz.net/Turk/17%20Aralik%20operasyonu%20bakanlar%20Fezlekesi%20Egemen%20Bagis%20Zafer%20Caglayan%20Muammer%20Guler.pdf
Asal sayilar listesi 200000001 - 300000000
http://www.gurbuz.net/Turk/5173388%20Primes%20200000001%20-%20300000000.pdf
***
***
Türkiye nasıl temizlenir?
Bir ucundan öteki ucuna…
10 metrede bir…
Batıdan doğuya…
Kuzeyden güneye…
Darağacı kuracaksın!
Batı ucuna, Abdullah Gül’ü…
Doğu ucuna, Abdullah Öcalan’ı…
Kuzey’de Recep Tayyip Erdoğan’ı…
Güneyde de Fethullah Gülen’i asacaksın!
Aradaki mesafe…
Yandaş, yoldaş ve tüm şoparlar için ayrılmış olup…
İbreti âlem için asıldı mı bak bakalim Türkiye böyle bir temizlik…
Arınma, AKLANMA gördü mü?
***
19.03.2014
Atatürk milliyetçiliği
Dün cevap veremedim...
İki kelimeyi bir araya getirecek durumda değildim...
AMA...
Bugün sağlığım gene idare ediyor!
Dün bazı arkadaşlar Atatürk'ü...
Bu alandan...
"Türk ırkçısı" olarak nitelemişlerdi...
Bunu…
En hafif tabirle Atatürk’e…
Ve Atatürk milliyetçiliğine karşı bir hakaret sayarım…
Atatürk ilke ve inkılaplarının…
Atatürk fikirlerinin, en yakın silah arkadaşları tarafından bile…
“Doğru” anlaşıldığından şüphe ediyorum…
Atatürk hayattayken bile açıktan açığa fikir ayrılıklarına düşen…
Rahmetli İsmet İnönü’yü bile bu “kervana” dâhil etmek durumundayız!
Zaten…
Başımıza ne geldiyse Atatürk’ü…
Anlamaya yeterince gayret göstermediğimiz için geldiği kanısındayım…
Eğer Atatürk gerçekten ırkçı olsaydı…
En başta dün yıldönümünü kutladığımız Çanakkale zaferinde hayatını
kayıp eden…
Türk topraklarını, vatanı istilaya gelen…
Yabancı askerlere karşı şefkat dolu sözleri (yabancı askerlerin
annelerine hitaben) edebilir miydi?
Irkçı olsaydı…
Fırsat bu fırsat diyerek…
Ne kadar Türk ırkına mensup olmayan insan varsa…
Kılıçtan geçirip, asıp - kesmez miydi?
Arkadaşlar…
Dostlar…
Kardeşlerim…
Fikir sahibi olabilmek için bilgi sahibi olmamız…
Yetmez!
Bilgiye ek bilinç lazım…
Dün yine bir arkadaş askerlik kanununun bilmem kaçıncı maddesini…
Bizzat Atatürk tarafından bir eklendiğinden (Türk ırkına mensup
asker) bahis ediyordu…
Sevgili dostum sözüm sana…
Bu “değerli” bilgiyi verirken hangi koşullar altında bu maddenin
eklendiğini de niye yazmadın?
Osmanlı İmparatorluğunun askeri…
Salt Türk ırkına mensup değerli vatan evlatlarından mı oluşuyordu?
Ortadoğu bataklığında kaç bin Arap asıllı asker, kanlı çarpışmalar
esnasında…
İngiliz saflarına geçtiğini neden yazmadın?
Yemende, orda burada şehit kanıyla suladığımız topraklarda…
Kaç tane kahpenin düşmanla işbirliği yaptığını neden yazmadın?
Geçelim…
Herkes yanlış anlıyor da bir tek sen mi doğru anlıyorsun diye
içinden geçirenlere…
Ne münasebet…
Ama ben en azından anlamaya olanca gücümle gayret gösteriyorum!
Not: Doğruya doğru, eğriye eğri dememiz gerek; Osmanlıya bağlı nice
Türk ırkına mensup olmayan değerli vatandaşımız da yaşamlarını
yittirmiştir. Tüm şehitlerimizin, bu vatan için kanını malını feda
eden tüm insanlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Atatürk’ün ne kadar ince ve zarif bir düşünce yapısına sahip
olduğunu anlayabilmemiz için bir örnek daha vermek istiyorum:
Ayasofya, hem Müslümanlar için hem de Hristiyanlar için önemli bir
ibadethane. Ona ibadet için müsaade etsen olmaz, diğerine müsaade
etsen olmaz! Ne yaptı? Artık orasına da siz biraz kafa yorun.
***
20.03.2014
Yasağı
yasaklarız ve reklam
Breh, breh, breh....
Hayatımda birçok kadının orospusunu gördüm, erkeğinde...
Ancak...
Bir orospu çocuğunun bile bu kadar alçalabileceğini şahit
olmamıştım...
Erkeğin orospusu!
Not: Kullandığım sözlerden dolayı hepinizden özür dilerim. Ancak bu
gibi tavırları anlatabilmek için Türkçemiz kifayetsiz kalıyor
*
Emniyet
Başbuğ ve tutuklanması... Herkes yalan söylüyor... Bir tek sen
doğruları konuşuyorsun öyle mi? Herhalde ananı doğrucu bilmem ne
yaptı!
***
21.03.2014
TapeKolik
Geçmişte defalarca yazdım....
Internet engellenemez diye...
...
Neyse lafı fazla uzatmayalım…
Neticede…
DNS ayarı sayesinde sorunsuz giriş!
VPN yerine…
Proxy kullanmanızı daha önce de tavsiye etmiştim…
Bu Proxylere “yeni” bir örnek daha vermek istiyorum…
Çin örneğinden de anlaşılacağı…
Google gibi bir “dev” ile ülkeler bile baş edemiyor…
Google Proxy kullanın… Nasıl kullanılacağını
bilirseniz sorun yok!
Örnek:
http://www.gmodules.com/ig/proxy?url=http://www.gurbuz.net
gurbuz.net
yerine…
Rahmetli babamın deyimi ile…
Tatlı su manyaklarının yasaklamaya çalıştığı sitenin
URL’ini yazın…
Durmak yok…
Aslanlı yolun saçtığı ışığa doğru yürümeye devam!
*
İletişim
cağında...
Simdi haberlerden geçti Twitterden açıklama: SMS
ile twitter'i kullanabilirsiniz.
Engelleyemezsin!!!
Korkuyorsan yakalanmaktan... Namussuzluk yapmayacaksın!
***
22.03.2014
2050 yılı
NSA…
İstihbarat servisleri…
Şifreleme…
Kuantum bilgisayarları…
Şifrelerin, milyonlarca dinleme kayıtlarının 1 saat içeresinde
analiz edilebilmesi…
ATV’de yayınlanan Kurtlar vadisinin son bölümünde öyle atıp tutmalar
var ki…
Recep Tayyip Erdoğan bile daha güzel atıp tutamaz…
İnsanları yanıltıp, korkutamazdı (!?)
Evet, gerçek şu ki bazı batı istihbarat örgütlerinin elinde…
Süper bilgisayarlar var…
Hesap kapasitesiyle hayal gücünüzün sınırlarını zorlayan sistemler…
Mesela Çinin elinde bulunan Tianhe-2 (33,86 PFlop yani saniyede
on
üzeri on beş
operasyon) veya ABD’nin elinde bulunan Titan adli bilgisayar (17,59
PFlop). Tabii bunlar kamuoyuna açıklanmasında sakınca görülmeyen
bilgiler. Bir yanda istihbarat örgütleri ve imkânları…
Öte yanda bilimsel gerçekler!
Bilim, ancak bilgisayar teknolojisinin 2050’da insan beyninin
kapasitesine erişebileceğini öngörüyor!
Günümüz bilgisayarları, süper olsalar dahi işlemleri klasik fizik
kurallarına bağlı kalarak yapabiliyor…
Kuantum bilgisayarları ise klasik fizik kurallarının dışında problem
çözebiliyorlar. Ancak bu teknoloji henüz kuram aşamasının pek dışına
çıkabilmiş değildir…
Yani bu bilgisayarların kullanılabilme aşamasına gelmesi için vakit
henüz çok erken. Bir ilkokul öğrencisinin kafasında çözebileceği bir
işlemi henüz 2001 çözebilmiş durumda. 02.01.2014 tarihli Washington
Post gazetesi E. Snowden’in açıklamalarına dayanarak NSA’nin şifre
çözücü bir kuantum bilgisayarı üzerinde çalıştıklarını duyurdu.
Teknolojinin şifreleri ve ses kayıtlarını Kuantum teknolojisiyle
çözümleyebilmesi bir müddet daha sürebilir sürmesine ancak…
Benim esas endişem bu tür sorunları günümüz teknolojisi ve
açıklanmayan bir algoritmayla kabul edilebilir bir süre içeresinde
çözümlenebilir olmasındadır. Bu ihtimal dâhilinde midir, evet!
***
23.03.2014
DNS Server
USA
|
Germany
|
United Kingdom
|
France
|
2001:470:8388:10:0:100:53:20
|
2a01:4f8:200:83e9:250:56ff:fe00:4bf9
|
2a01:388:0:201::10
|
2001:660:7401:201::10
|
2600:3c00::02:f053
|
2001:4dd0:fb32:3::d
|
2a01:388:0:101::10
|
2001:910:800::12
|
2001:470:1f10:c6::20
|
2a03:4000:2:24f::1
|
62.8.96.38
|
2001:910:800::40
|
2001:4f8:0:2::14
|
2001:638:902:1::10
|
62.24.228.202
|
2a02:2178:1:2::2
|
2600:3c00::20:b1ff
|
2001:bf0::6d
|
62.69.64.134
|
62.244.109.18
|
2001:4f8:3:2bc:1::64:20
|
2001:bf0::2
|
62.69.64.135
|
80.67.169.12
|
2001:4f8:3:2bc:1::64:21
|
2001:4dd0:fd5e::53
|
62.69.64.167
|
80.67.169.40
|
2001:470:28:3f7::10
|
2a01:4f8:161:1ffa::e
|
62.149.33.134
|
82.216.111.121
|
2001:4860:4860::8888
|
2001:978:1:1::d
|
62.255.243.1
|
82.216.111.122
|
2001:470:81eb::53
|
2001:978:1:2::d
|
77.239.96.2
|
83.145.111.52
|
2600:3c00::f03c:91ff:feae:5e2d
|
2001:978:1:20::1a
|
77.244.130.2
|
83.167.58.133
|
2600::2
|
2001:978:1:22::1a
|
77.244.130.10
|
89.107.16.2
|
2001:550:1:1::d
|
2a01:5c0:4::4
|
78.143.192.10
|
91.121.67.227
|
2600::1
|
2a00:9d80:4004:1::201
|
78.143.192.20
|
91.194.178.5
|
2001:550:1:2::d
|
2a02:ba8:97:0:250:56ff:fe8b:33
|
80.74.16.30
|
91.197.164.11
|
2001:550:1:20::1a
|
2a00:1f08:800::2
|
80.74.16.31
|
91.197.165.11
|
2001:550:1:21::2a
|
2001:1bc0::ffff:bbbb:2
|
80.74.249.70
|
94.23.222.19
|
2001:550:1:22::1a
|
2a01:138:b002:1::1
|
80.74.251.37
|
109.0.64.242
|
2001:550:1:23::2a
|
2001:1bc0::ffff:aaaa:2
|
80.74.253.18
|
129.185.32.3
|
2001:550:1:24::1a
|
2001:1640:3:4::dead:beef
|
80.84.72.20
|
129.185.32.9
|
2001:550:1:26::1a
|
5.9.28.125
|
80.84.72.25
|
162.38.221.50
|
2001:550:1:27::2a
|
5.145.176.44
|
80.94.32.240
|
164.2.255.241
|
2001:470:0:45::2
|
5.199.139.21
|
80.253.111.164
|
178.248.213.111
|
2001:470:0:78::2
|
37.221.193.195
|
81.17.66.14
|
193.17.192.53
|
2001:470:0:7d::2
|
46.182.18.228
|
81.17.72.70
|
193.41.238.1
|
2001:470:0:8c::2
|
62.26.185.2
|
81.21.68.76
|
193.52.218.19
|
2001:470:0:c0::2
|
62.72.87.4
|
81.21.68.77
|
193.251.64.225
|
2001:468:c80:4101:0:100:0:42
|
62.91.2.20
|
82.138.243.4
|
193.252.247.52
|
2001:418:3ff::1:53
|
62.128.1.42
|
82.138.243.24
|
193.252.247.53
|
2001:450:2005:3::5
|
62.128.1.53
|
82.198.129.138
|
194.2.0.20
|
2001:418:3ff::53
|
62.141.187.10
|
82.198.129.146
|
194.2.0.50
|
2001:4870:6082:3::100
|
62.152.168.253
|
83.146.21.5
|
194.51.149.1
|
2001:4870:6082:3::5
|
62.152.177.87
|
83.146.21.6
|
194.98.65.65
|
2001:4870:8000:3::100
|
62.225.183.250
|
83.151.112.193
|
194.98.65.165
|
2001:4870:8000:3::5
|
78.47.115.194
|
84.8.2.11
|
194.116.142.1
|
2001:4860:4860::8844
|
78.47.115.197
|
84.45.85.23
|
194.117.245.2
|
2001:470:20::2
|
78.138.97.33
|
84.234.17.30
|
194.169.203.3
|
2001:450:2005:2::5
|
78.138.98.82
|
84.234.18.111
|
194.250.223.1
|
2001:450:2005:2::4
|
80.64.128.10
|
85.90.48.10
|
194.250.223.2
|
2620:0:ccc::2
|
80.66.0.30
|
85.133.52.27
|
195.88.84.100
|
2620:0:ccd::2
|
80.66.1.42
|
85.159.152.1
|
195.154.152.98
|
2610:130:100:3::200
|
80.77.25.2
|
85.159.152.2
|
195.214.240.136
|
2001:470:f032:1::254
|
80.78.162.2
|
91.198.255.45
|
195.221.20.10
|
4.2.2.1
|
80.86.93.123
|
91.216.105.75
|
212.30.96.211
|
4.2.2.2
|
80.148.51.2
|
92.48.112.254
|
212.37.208.3
|
4.2.2.3
|
80.148.52.66
|
92.48.112.255
|
212.37.208.4
|
4.2.2.4
|
80.149.86.20
|
93.191.32.131
|
212.85.128.2
|
4.2.2.5
|
80.190.200.55
|
94.199.232.1
|
212.85.147.35
|
4.2.2.6
|
80.190.248.146
|
94.199.234.1
|
212.94.162.1
|
4.79.132.219
|
80.237.196.2
|
139.184.42.50
|
212.94.162.33
|
8.3.48.20
|
80.237.197.14
|
154.32.105.18
|
213.244.5.67
|
8.3.48.30
|
81.7.200.80
|
154.32.107.18
|
213.251.133.164
|
8.5.244.5
|
81.16.49.10
|
154.32.109.18
|
217.71.116.60
|
8.8.4.4
|
81.18.97.40
|
157.203.43.23
|
217.151.0.50
|
8.8.8.8
|
81.18.97.50
|
158.43.128.1
|
217.151.0.195
|
8.15.12.5
|
81.27.226.1
|
158.43.128.72
|
217.169.242.2
|
12.13.176.130
|
82.96.64.2
|
158.43.192.1
|
|
12.127.16.67
|
82.96.65.2
|
158.43.240.3
|
|
12.127.17.71
|
82.96.81.10
|
158.43.240.4
|
|
12.127.17.72
|
82.96.86.20
|
158.234.8.70
|
|
15.227.128.50
|
82.100.248.10
|
158.234.250.70
|
|
23.90.4.6
|
82.149.248.3
|
185.19.104.45
|
|
24.154.1.5
|
82.211.4.15
|
185.19.105.6
|
|
24.224.127.197
|
85.88.19.10
|
185.19.105.14
|
|
24.237.132.5
|
85.88.19.11
|
193.34.170.162
|
|
24.248.137.39
|
85.214.132.203
|
193.111.200.191
|
|
35.8.2.41
|
87.106.220.85
|
193.111.230.24
|
|
35.8.2.42
|
87.118.85.241
|
193.111.230.26
|
|
35.8.2.45
|
87.118.111.215
|
193.186.162.3
|
|
35.8.98.43
|
87.119.194.34
|
193.200.81.48
|
|
38.102.194.214
|
89.107.66.246
|
193.201.153.1
|
|
38.112.17.138
|
89.107.129.15
|
193.201.185.2
|
|
38.112.17.142
|
89.146.204.5
|
193.201.185.3
|
|
38.119.98.220
|
91.202.41.181
|
193.243.128.91
|
|
50.9.119.3
|
91.204.4.133
|
194.1.148.1
|
|
50.116.22.226
|
93.186.161.211
|
194.6.79.163
|
|
50.116.23.211
|
131.234.16.15
|
194.72.9.61
|
|
50.116.28.138
|
132.252.150.1
|
194.73.96.50
|
|
62.72.60.1
|
134.60.1.111
|
194.73.96.62
|
|
62.72.60.2
|
134.91.211.2
|
194.75.147.212
|
|
63.218.44.186
|
139.1.17.16
|
194.116.175.15
|
|
63.236.51.160
|
139.1.144.14
|
194.145.147.194
|
|
63.238.52.1
|
139.13.106.121
|
194.145.147.195
|
|
63.238.52.2
|
139.30.42.2
|
194.145.240.6
|
|
63.251.62.1
|
139.30.161.40
|
194.145.241.6
|
|
63.251.62.33
|
141.1.1.1
|
194.164.181.2
|
|
63.251.129.1
|
141.1.27.249
|
194.164.181.6
|
|
63.251.129.33
|
141.33.208.16
|
194.164.183.2
|
|
63.251.161.1
|
141.50.161.11
|
194.164.183.10
|
|
63.251.161.33
|
141.50.161.12
|
194.169.244.33
|
|
64.0.55.201
|
141.56.31.3
|
194.169.244.34
|
|
64.13.0.5
|
144.76.202.253
|
195.26.96.2
|
|
64.13.24.5
|
145.253.2.6
|
195.46.48.21
|
|
64.13.32.5
|
145.253.2.196
|
195.46.48.22
|
|
64.13.48.12
|
145.253.2.203
|
195.58.150.1
|
|
64.13.115.12
|
149.154.159.12
|
195.74.138.10
|
|
64.29.0.30
|
149.211.153.50
|
195.153.19.5
|
|
64.31.64.1
|
149.211.153.51
|
195.153.19.10
|
|
64.40.72.25
|
149.250.222.21
|
195.166.13.4
|
|
64.40.75.40
|
149.250.222.22
|
195.200.157.50
|
|
64.61.99.2
|
160.44.1.4
|
195.200.158.50
|
|
64.62.142.131
|
164.33.1.4
|
195.224.180.238
|
|
64.80.203.194
|
164.133.154.136
|
195.242.214.81
|
|
64.80.255.102
|
170.56.58.45
|
195.242.214.82
|
|
64.80.255.103
|
170.56.58.53
|
212.9.98.20
|
|
64.80.255.240
|
178.254.21.113
|
212.15.86.12
|
|
64.80.255.251
|
192.54.34.3
|
212.23.32.66
|
|
64.91.3.46
|
192.76.144.66
|
212.23.33.66
|
|
64.91.3.60
|
192.76.157.4
|
212.38.95.254
|
|
64.91.89.2
|
193.7.168.1
|
212.42.165.37
|
|
64.91.92.21
|
193.7.169.9
|
212.54.160.7
|
|
64.91.92.22
|
193.16.3.11
|
212.54.179.1
|
|
64.94.1.1
|
193.16.48.66
|
212.73.209.34
|
|
64.94.1.33
|
193.16.235.4
|
212.84.181.99
|
|
64.94.33.1
|
193.22.110.251
|
212.118.241.1
|
|
64.94.33.33
|
193.22.111.1
|
212.118.241.33
|
|
64.119.60.5
|
193.25.208.49
|
212.119.0.1
|
|
64.119.60.9
|
193.28.97.130
|
212.137.64.13
|
|
64.119.80.100
|
193.28.100.200
|
212.163.193.2
|
|
64.132.61.131
|
193.30.79.10
|
213.131.178.10
|
|
64.132.94.250
|
193.41.10.1
|
213.138.101.252
|
|
64.135.2.250
|
193.98.112.46
|
213.171.220.209
|
|
64.136.44.73
|
193.98.112.238
|
213.171.220.215
|
|
64.136.52.73
|
193.98.115.214
|
213.178.144.54
|
|
64.140.243.112
|
193.101.111.10
|
213.253.136.17
|
|
64.151.87.192
|
193.101.111.20
|
213.253.137.17
|
|
64.181.43.34
|
193.102.59.190
|
217.10.134.2
|
|
64.191.100.53
|
193.109.4.5
|
217.14.128.50
|
|
64.203.254.30
|
193.110.43.67
|
217.14.143.18
|
|
64.212.106.84
|
193.110.44.212
|
217.18.80.105
|
|
64.212.106.85
|
193.110.205.2
|
217.18.90.105
|
|
64.215.98.148
|
193.110.207.5
|
217.19.132.10
|
|
64.254.99.13
|
193.111.34.18
|
217.27.240.20
|
|
64.254.100.20
|
193.111.212.5
|
217.32.105.66
|
|
65.57.163.9
|
193.111.238.5
|
217.33.200.186
|
|
65.68.49.50
|
193.141.3.6
|
217.35.107.90
|
|
65.68.49.51
|
193.175.51.10
|
217.68.64.32
|
|
65.74.130.5
|
193.188.196.250
|
217.72.163.3
|
|
65.74.130.6
|
193.189.114.254
|
217.72.171.53
|
|
65.107.59.67
|
193.254.22.13
|
217.77.176.10
|
|
65.163.107.11
|
193.254.212.22
|
217.77.176.11
|
|
65.183.98.90
|
193.254.213.22
|
217.78.80.70
|
|
65.203.109.2
|
194.9.192.198
|
217.78.80.74
|
|
65.210.29.34
|
194.25.0.52
|
217.140.98.10
|
|
65.220.16.14
|
194.25.0.60
|
217.140.98.25
|
|
66.7.142.78
|
194.25.0.68
|
217.168.144.127
|
|
66.7.160.122
|
194.25.190.9
|
217.174.252.65
|
|
66.9.5.15
|
194.31.241.5
|
217.174.252.116
|
|
66.9.182.1
|
194.39.185.10
|
217.196.1.6
|
|
66.28.0.45
|
194.42.108.135
|
|
|
66.28.0.61
|
194.50.182.40
|
|
|
66.28.28.210
|
194.95.141.1
|
|
|
66.51.205.100
|
194.113.160.68
|
|
|
66.51.206.100
|
194.116.208.3
|
|
|
66.71.191.34
|
194.126.159.20
|
|
|
66.81.0.252
|
194.126.159.21
|
|
|
66.81.1.252
|
194.145.230.9
|
|
|
66.93.87.2
|
194.150.168.168
|
|
|
66.112.11.87
|
194.156.145.10
|
|
|
66.112.11.88
|
194.169.239.10
|
|
|
66.112.235.200
|
194.172.160.4
|
|
|
66.118.80.4
|
194.187.164.20
|
|
|
66.118.80.5
|
194.187.242.8
|
|
|
66.128.130.4
|
195.27.150.42
|
|
|
66.146.0.1
|
195.36.75.21
|
|
|
66.151.145.1
|
195.36.93.21
|
|
|
66.153.50.66
|
195.50.157.2
|
|
|
66.155.216.122
|
195.82.32.2
|
|
|
66.187.32.10
|
195.114.98.101
|
|
|
66.199.31.131
|
195.114.99.101
|
|
|
66.203.72.10
|
195.145.22.37
|
|
|
66.207.160.111
|
195.170.96.2
|
|
|
66.216.18.222
|
195.170.97.254
|
|
|
66.218.44.5
|
195.182.110.132
|
|
|
66.242.160.5
|
195.202.52.20
|
|
|
66.242.160.6
|
195.225.241.81
|
|
|
66.250.7.154
|
195.234.230.67
|
|
|
66.250.192.11
|
195.242.173.2
|
|
|
66.251.35.130
|
195.243.214.4
|
|
|
67.17.215.132
|
212.2.32.2
|
|
|
67.17.215.133
|
212.2.33.33
|
|
|
67.90.152.122
|
212.9.160.1
|
|
|
67.221.255.31
|
212.9.161.2
|
|
|
68.68.167.9
|
212.18.15.3
|
|
|
68.94.156.1
|
212.18.80.8
|
|
|
68.94.157.1
|
212.28.34.90
|
|
|
68.179.203.94
|
212.43.68.10
|
|
|
69.16.169.11
|
212.51.16.1
|
|
|
69.16.170.11
|
212.51.17.1
|
|
|
69.24.112.10
|
212.66.0.1
|
|
|
69.25.1.1
|
212.66.1.1
|
|
|
69.25.1.33
|
212.66.128.129
|
|
|
69.26.32.200
|
212.77.171.239
|
|
|
69.28.97.4
|
212.79.54.6
|
|
|
69.28.104.5
|
212.82.225.7
|
|
|
69.28.136.102
|
212.82.225.12
|
|
|
69.28.144.102
|
212.82.226.212
|
|
|
69.28.148.102
|
212.86.160.70
|
|
|
69.28.239.8
|
212.87.130.92
|
|
|
69.28.239.9
|
212.87.132.53
|
|
|
69.60.160.196
|
212.89.130.180
|
|
|
69.60.160.203
|
212.95.124.6
|
|
|
69.64.224.67
|
212.96.128.140
|
|
|
69.67.254.2
|
212.96.130.140
|
|
|
69.85.64.28
|
212.102.225.2
|
|
|
69.144.49.29
|
212.110.122.132
|
|
|
69.145.232.4
|
212.114.93.186
|
|
|
69.145.232.32
|
212.114.209.107
|
|
|
69.145.248.4
|
212.118.160.1
|
|
|
69.145.248.50
|
212.118.160.3
|
|
|
69.146.17.2
|
212.125.57.102
|
|
|
69.164.196.21
|
212.204.49.83
|
|
|
72.2.217.249
|
212.204.60.4
|
|
|
72.11.150.10
|
212.211.132.4
|
|
|
72.11.150.74
|
213.23.95.2
|
|
|
72.46.0.2
|
213.23.108.129
|
|
|
72.52.104.74
|
213.30.253.65
|
|
|
72.249.0.34
|
213.39.232.222
|
|
|
72.249.191.254
|
213.68.194.51
|
|
|
74.82.42.42
|
213.73.91.35
|
|
|
74.82.46.6
|
213.139.128.59
|
|
|
74.207.242.213
|
213.139.132.5
|
|
|
75.94.255.12
|
213.144.3.210
|
|
|
75.95.4.5
|
213.153.64.1
|
|
|
76.10.192.201
|
213.178.0.33
|
|
|
76.73.18.50
|
213.178.2.23
|
|
|
128.123.3.5
|
213.178.66.2
|
|
|
129.7.1.1
|
213.178.66.111
|
|
|
129.7.1.6
|
213.178.66.112
|
|
|
129.219.17.200
|
213.179.64.3
|
|
|
129.250.35.250
|
213.179.65.3
|
|
|
129.250.35.251
|
213.191.74.12
|
|
|
130.85.1.3
|
213.191.74.19
|
|
|
130.150.102.20
|
213.191.92.82
|
|
|
130.150.102.100
|
213.191.92.86
|
|
|
134.48.1.32
|
213.209.121.30
|
|
|
137.145.204.10
|
213.209.122.11
|
|
|
141.211.125.15
|
213.239.204.35
|
|
|
141.211.125.17
|
217.7.84.2
|
|
|
141.211.144.15
|
217.18.190.4
|
|
|
141.211.144.17
|
217.19.176.2
|
|
|
142.77.2.36
|
217.23.49.227
|
|
|
142.77.2.101
|
217.23.50.18
|
|
|
144.202.244.42
|
217.28.96.190
|
|
|
146.94.1.3
|
217.28.98.62
|
|
|
148.84.30.6
|
217.30.49.100
|
|
|
149.6.140.30
|
217.30.50.100
|
|
|
149.20.64.20
|
217.64.163.1
|
|
|
149.20.64.21
|
217.64.167.1
|
|
|
151.164.1.8
|
217.66.128.2
|
|
|
156.154.70.1
|
217.69.169.25
|
|
|
156.154.70.22
|
217.74.200.20
|
|
|
156.154.71.1
|
217.117.111.1
|
|
|
156.154.71.22
|
217.119.53.59
|
|
|
157.134.160.1
|
217.159.0.17
|
|
|
165.87.13.129
|
217.159.1.126
|
|
|
165.87.201.244
|
217.197.84.69
|
|
|
165.166.8.54
|
2001:678:e:102::53
|
|
|
165.166.142.42
|
2a00:15e8:23::2
|
|
|
168.215.165.186
|
2a02:648:1:0:20c:76ff:fe28:8f82
|
|
|
168.215.210.50
|
2a01:7a0:10:149:154:159:12:0
|
|
|
173.44.32.2
|
2a02:d40:3:6::d5b1:b9e6
|
|
|
192.88.193.144
|
2001:67c:220::
|
|
|
192.88.195.10
|
2001:67c:14c::
|
|
|
192.188.199.6
|
2001:680:0:20::2
|
|
|
198.6.1.3
|
2001:1560:42::52
|
|
|
198.6.1.4
|
2001:680:0:21::2
|
|
|
198.6.1.5
|
2001:1560:42::53
|
|
|
198.6.1.6
|
2001:1560:42::54
|
|
|
198.6.1.122
|
2a00:9d80:4003::106
|
|
|
198.6.1.146
|
2a00:9d80:4002::101
|
|
|
198.6.1.195
|
2001:4dc8::
|
|
|
198.23.150.16
|
2001:8d8::
|
|
|
198.32.2.10
|
2001:a60::
|
|
|
198.60.22.2
|
2001:bf0::60
|
|
|
198.82.247.34
|
2a01:4f8:a0:92a1::feed
|
|
|
198.153.192.1
|
2a01:4f8:a0:7066::feed
|
|
|
198.153.192.40
|
2a02:880::1337
|
|
|
198.153.194.1
|
2002:c25f:cac7:c25f:cac6::
|
|
|
198.153.194.40
|
31.19.128.0
|
|
|
198.188.2.69
|
31.150.0.0
|
|
|
198.237.209.130
|
31.172.8.10
|
|
|
198.252.166.8
|
46.165.221.166
|
|
|
199.2.252.10
|
46.243.80.0
|
|
|
199.5.47.164
|
62.75.224.95
|
|
|
199.52.8.42
|
62.141.32.0
|
|
|
199.79.203.10
|
62.141.32.3
|
|
|
199.80.64.202
|
62.141.32.4
|
|
|
199.85.126.10
|
62.141.32.5
|
|
|
199.85.127.10
|
62.152.160.0
|
|
|
199.101.98.178
|
62.152.176.131
|
|
|
199.201.159.5
|
62.206.245.34
|
|
|
204.8.180.42
|
62.245.135.179
|
|
|
204.9.122.102
|
74.125.18.80
|
|
|
204.9.123.122
|
74.125.18.82
|
|
|
204.45.18.18
|
74.125.18.83
|
|
|
204.45.18.26
|
74.125.18.84
|
|
|
204.95.160.2
|
74.125.18.209
|
|
|
204.95.160.4
|
74.125.18.210
|
|
|
204.97.212.10
|
74.125.18.211
|
|
|
204.107.252.7
|
74.125.18.212
|
|
|
204.117.214.10
|
74.125.18.213
|
|
|
204.152.184.76
|
74.125.18.214
|
|
|
205.134.162.209
|
74.125.18.215
|
|
|
205.152.6.20
|
77.0.71.254
|
|
|
205.152.37.23
|
77.21.128.0
|
|
|
205.152.132.23
|
77.90.128.15
|
|
|
205.152.144.23
|
78.46.238.90
|
|
|
205.171.2.65
|
78.47.115.193
|
|
|
205.171.3.65
|
78.47.115.196
|
|
|
205.172.19.79
|
78.47.119.230
|
|
|
205.211.206.141
|
79.143.183.251
|
|
|
206.13.28.12
|
79.192.0.0
|
|
|
206.13.29.12
|
80.69.192.10
|
|
|
206.13.30.12
|
80.73.32.15
|
|
|
206.13.31.12
|
80.79.224.225
|
|
|
206.78.236.20
|
80.128.0.0
|
|
|
206.123.64.245
|
80.146.190.1
|
|
|
206.123.69.254
|
80.190.139.6
|
|
|
206.123.113.254
|
80.190.200.10
|
|
|
206.124.0.254
|
80.242.143.10
|
|
|
206.124.1.254
|
81.24.32.10
|
|
|
206.124.64.1
|
81.24.32.134
|
|
|
206.124.64.253
|
81.173.201.34
|
|
|
206.124.65.253
|
81.201.41.2
|
|
|
206.130.133.2
|
82.98.86.167
|
|
|
206.131.229.9
|
82.145.9.38
|
|
|
206.131.230.9
|
82.211.8.90
|
|
|
206.165.6.11
|
83.125.5.15
|
|
|
206.165.6.12
|
83.223.73.3
|
|
|
206.231.8.2
|
84.56.0.0
|
|
|
206.253.194.65
|
84.128.0.0
|
|
|
206.253.194.97
|
85.10.192.165
|
|
|
207.2.120.249
|
85.25.11.44
|
|
|
207.15.68.36
|
85.25.26.178
|
|
|
207.15.68.164
|
85.25.55.214
|
|
|
207.44.226.173
|
85.31.186.15
|
|
|
207.59.153.242
|
85.112.224.46
|
|
|
207.69.188.171
|
85.176.0.0
|
|
|
207.69.188.172
|
85.214.20.141
|
|
|
207.69.188.184
|
85.214.101.164
|
|
|
207.69.188.185
|
87.106.130.21
|
|
|
207.69.188.186
|
87.128.0.0
|
|
|
207.69.188.187
|
87.139.105.60
|
|
|
207.69.188.188
|
87.193.157.211
|
|
|
207.69.188.189
|
88.84.130.20
|
|
|
207.91.250.34
|
88.130.0.0
|
|
|
207.130.95.40
|
88.153.0.0
|
|
|
207.158.92.18
|
88.198.26.41
|
|
|
207.172.3.9
|
88.198.230.182
|
|
|
207.172.11.72
|
88.217.0.0
|
|
|
207.172.11.73
|
89.244.0.0
|
|
|
207.178.128.20
|
91.0.0.0
|
|
|
207.178.128.21
|
91.136.135.5
|
|
|
207.179.3.25
|
91.194.90.12
|
|
|
207.190.94.2
|
91.195.220.0
|
|
|
207.190.94.129
|
91.204.4.5
|
|
|
207.200.7.21
|
91.204.6.66
|
|
|
207.217.77.82
|
93.192.0.0
|
|
|
207.217.120.83
|
94.216.0.0
|
|
|
207.230.192.254
|
95.222.0.0
|
|
|
207.230.202.28
|
109.73.52.11
|
|
|
207.230.202.29
|
109.73.52.12
|
|
|
208.1.60.15
|
130.193.96.201
|
|
|
208.38.164.130
|
134.255.239.8
|
|
|
208.48.253.106
|
137.251.36.6
|
|
|
208.54.220.20
|
141.2.1.1
|
|
|
208.54.220.21
|
141.2.1.3
|
|
|
208.59.89.20
|
141.20.40.2
|
|
|
208.59.89.21
|
141.20.40.11
|
|
|
208.59.247.45
|
141.53.8.1
|
|
|
208.59.247.46
|
141.53.8.3
|
|
|
208.66.232.66
|
141.61.1.32
|
|
|
208.70.22.22
|
144.76.117.248
|
|
|
208.70.158.229
|
145.253.2.7
|
|
|
208.76.50.50
|
145.253.2.11
|
|
|
208.76.51.51
|
145.253.2.75
|
|
|
208.78.24.238
|
162.211.228.237
|
|
|
208.82.116.72
|
178.63.26.172
|
|
|
208.86.117.40
|
178.162.151.41
|
|
|
208.92.9.21
|
188.40.24.98
|
|
|
208.112.89.187
|
188.40.51.250
|
|
|
208.115.243.35
|
192.78.147.2
|
|
|
208.115.243.38
|
192.78.147.3
|
|
|
208.180.42.68
|
192.109.44.14
|
|
|
208.180.42.100
|
192.109.135.70
|
|
|
208.180.83.133
|
193.22.0.33
|
|
|
208.233.32.8
|
193.37.152.199
|
|
|
208.233.32.12
|
193.41.252.146
|
|
|
209.0.205.11
|
193.151.4.201
|
|
|
209.0.205.50
|
193.151.6.201
|
|
|
209.51.161.14
|
193.151.32.40
|
|
|
209.51.161.58
|
193.151.35.1
|
|
|
209.55.0.110
|
193.164.131.178
|
|
|
209.55.1.220
|
193.194.148.20
|
|
|
209.63.0.18
|
193.194.149.101
|
|
|
209.68.1.11
|
193.254.184.231
|
|
|
209.86.63.237
|
194.0.11.102
|
|
|
209.87.64.70
|
194.9.124.5
|
|
|
209.87.79.232
|
194.11.253.85
|
|
|
209.130.136.2
|
194.50.182.41
|
|
|
209.130.139.2
|
194.59.156.1
|
|
|
209.142.136.85
|
194.64.31.3
|
|
|
209.142.136.220
|
194.77.8.1
|
|
|
209.142.152.253
|
194.95.64.4
|
|
|
209.142.152.254
|
194.97.130.239
|
|
|
209.142.182.250
|
194.99.75.166
|
|
|
209.143.0.10
|
194.99.75.167
|
|
|
209.143.22.182
|
194.113.60.2
|
|
|
209.148.83.210
|
194.133.122.42
|
|
|
209.148.88.228
|
194.133.122.47
|
|
|
209.152.32.26
|
194.150.190.0
|
|
|
209.152.61.178
|
194.150.191.99
|
|
|
209.161.175.29
|
194.175.236.2
|
|
|
209.161.175.30
|
195.20.112.252
|
|
|
209.168.126.3
|
195.20.112.253
|
|
|
209.179.23.217
|
195.34.64.44
|
|
|
209.183.33.23
|
195.34.187.2
|
|
|
209.183.35.23
|
195.42.232.2
|
|
|
209.183.48.20
|
195.94.88.254
|
|
|
209.183.48.21
|
195.94.90.10
|
|
|
209.183.50.151
|
195.210.48.3
|
|
|
209.183.52.21
|
195.234.105.5
|
|
|
209.191.129.1
|
212.6.140.65
|
|
|
209.191.129.65
|
212.8.1.1
|
|
|
209.193.68.2
|
212.29.0.1
|
|
|
209.193.72.2
|
212.34.160.52
|
|
|
209.206.136.8
|
212.34.160.55
|
|
|
209.206.160.253
|
212.34.164.70
|
|
|
209.206.184.249
|
212.44.160.0
|
|
|
209.206.184.250
|
212.63.70.18
|
|
|
209.212.30.143
|
212.66.129.98
|
|
|
209.213.64.2
|
212.68.96.75
|
|
|
209.213.72.9
|
212.76.194.5
|
|
|
209.213.196.218
|
212.76.198.5
|
|
|
209.213.223.18
|
212.77.170.241
|
|
|
209.244.0.3
|
212.101.201.139
|
|
|
209.244.0.4
|
212.112.227.247
|
|
|
209.251.33.2
|
212.112.231.183
|
|
|
209.252.33.101
|
212.114.140.1
|
|
|
209.253.113.2
|
212.122.47.6
|
|
|
209.253.113.10
|
212.124.35.10
|
|
|
209.253.113.18
|
212.204.83.161
|
|
|
213.137.73.254
|
212.227.39.54
|
|
|
216.2.192.32
|
213.133.100.45
|
|
|
216.17.128.1
|
213.139.95.4
|
|
|
216.18.240.22
|
213.146.249.30
|
|
|
216.22.81.60
|
213.157.0.193
|
|
|
216.37.1.19
|
213.168.66.68
|
|
|
216.52.1.1
|
213.183.65.31
|
|
|
216.52.1.33
|
213.183.76.241
|
|
|
216.52.41.1
|
213.191.74.18
|
|
|
216.52.41.33
|
213.198.78.3
|
|
|
216.52.65.1
|
213.203.229.182
|
|
|
216.52.65.33
|
213.203.242.37
|
|
|
216.52.94.1
|
213.214.11.188
|
|
|
216.52.94.33
|
213.239.207.82
|
|
|
216.52.97.33
|
217.6.0.99
|
|
|
216.52.126.1
|
217.13.201.16
|
|
|
216.52.129.1
|
217.24.48.30
|
|
|
216.52.129.33
|
217.24.50.254
|
|
|
216.52.161.33
|
217.69.160.18
|
|
|
216.52.169.1
|
217.145.96.0
|
|
|
216.52.190.33
|
217.194.64.94
|
|
|
216.52.254.1
|
217.194.65.7
|
|
|
216.52.254.33
|
|
|
|
216.54.2.10
|
|
|
|
216.54.2.11
|
|
|
|
216.66.22.2
|
|
|
|
216.66.38.58
|
|
|
|
216.66.80.26
|
|
|
|
216.66.80.30
|
|
|
|
216.66.80.90
|
|
|
|
216.66.80.98
|
|
|
|
216.81.128.132
|
|
|
|
216.106.1.2
|
|
|
|
216.106.1.3
|
|
|
|
216.106.184.6
|
|
|
|
216.107.0.4
|
|
|
|
216.126.204.8
|
|
|
|
216.131.94.5
|
|
|
|
216.131.95.20
|
|
|
|
216.136.95.2
|
|
|
|
216.143.132.20
|
|
|
|
216.143.135.11
|
|
|
|
216.143.135.12
|
|
|
|
216.147.131.33
|
|
|
|
216.147.131.34
|
|
|
|
216.152.64.199
|
|
|
|
216.152.64.201
|
|
|
|
216.167.223.22
|
|
|
|
216.185.192.1
|
|
|
|
216.185.192.2
|
|
|
|
216.186.27.15
|
|
|
|
216.194.28.33
|
|
|
|
216.194.28.69
|
|
|
|
216.218.221.6
|
|
|
|
216.218.226.238
|
|
|
|
216.220.80.200
|
|
|
|
216.237.221.42
|
|
|
|
***
24.03.2014
Nöbet
Gerçi inanmıyorum ama...
Bu gece nöbetteyim...
Yarın 25 Mart...
Bakalım "hükümeti" devirecek...
Twitter'i kapattıracak Kadar önemli ne yayınlanacak?
***
DNS listesine ekleme yaptım. PDF olarak indirebilirsiniz
http://www.gurbuz.net/Turk/DNS%20Server.pdf
*
AIHM Son Dakkika
AIHM Erdogan'a karsi
acilan insan haklarina karsi islenen suc ve savas sucu davasini
Kabul etti
*
Istanbul'da sandik nöbeti icin gönüllüler lazim!
Lütfen yardimci olun, yoksa tüm fedakarliklar - tüm ölümler
ve sakatlanmalar BOSUNA olur!!!
Herkes görev basina
*
Her türlü namussuzlugu
bekleyin.... Buna hazirlikli olun...
Herkes
görev basina
http://www.sandikbasindayiz.org/
***
Bir oy bir oydur...
Demeyin! Demeyin çünkü...
İster Türkiye sınırları içinde...
İster dışında olun...
Oy kullanabilmek o Kadar kolay değil!
Annem ve babam 50 yıldan
fazla yurtdışındalar...
Konsolosluktan...
Hatta büyükelçilikten bile eve mektup
gelmiştir......
Yani adressizim yurtdışı temsilcilikleri tarafından
biliniyor...
Bun rağmen...
Sözüm ona adresimizi bildirmemişiz diye...
Annem oy kullanamayacak!
Bu nasıl iş?
Türk iş!!!
***
25.03.2014
K. Kilicdaroglu'ndan Kirk yilin basinda COK güzel bir fikir
Oylamadan sonra... Sayım esnasında veya hemen sonrasında
elektrikler kesilirse... CHP ve MHP'li yetkililer hemen
sandıkların üzerine elektrikler gelene kadar otursunlar Yani adressimiz yurtdisi
temsilcilikleri tarafindan biliniyor...
Bun ragmen...
Sözüm ona adressimizi bildirmemisiz diye...
Annem oy kullanamayacak!
Bu nasil is?
Turk is!!!
***
26.03.2014
Şok ses
kaydı: "Baykal kasetini Erdoğan servis etti" iddiası
Ses kalitesi cok kötü... Elimden
geldigi Kadar düzeltmeye calistim ama... Tam bir felaket!
http://www.gurbuz.net/Turk/Baykal%20kasetini%20Erdogan%20servis%20etti%20iddiasi.mp3
***
27.03.2014
Kafaya
koydular
O iğrenç
canlarını...
O beş
para etmez götlerini kurtarmak için...
Memleketi
savaş felaketine sürmekten çekinmeyecekler!!!
O
Genelkurmayın başında oturan kişi...
Böyle bir
adim atarsa...
Bu
vebalin altından kalkamaz...
En basta
O...
Ve Başbuğ
dahil son üç Genelkurmay başkanından hesap sorulmalıdır!
Not:
Sayın Başbuğ bahsi gecen Genelkurmay başkanları arasında yine en
"masum" olanıdır. Kaldı ki muhtemelen kesilecek cezasının bir
kısmını o iğrenç iftiradan dolayı hapis yatarak ödemiş
bulunmaktadır. Ancak görevi suiistimal bildiğim kadarıyla "büyük"
bir suçtur. Hele bu suiistimal sonunda memleket uçurumun esiğine
geldiyse!!!
Ben bunu
bilir bunu yazarım. Saygıyla kamuoyuna duyurulur
*
Yemedik yedirdik, içmedik içirdik YouTube’u
kapatsan ne yazar?
Allahsız peygamberiz bilmem nenin
çocukları… Biz bu evlatları sizlerin o uçkur maceralarınız…
Hırsızlıklarınıza perde olmaları için yetiştirmedik!
O
kutsal analar… Gece demeden gündüz demeden… Bin bir
fedakârlıkla sizin hırslarınıza yem olsun diye… Bu evlatları
büyütmedi!
9 ay yavrularını karnında taşıyıp… Kara
toprağa teslim etmek için okutup yetiştirmedi!
Gün
gelecek… Belki bugün, belki yarın… Belki yarından da
yakın… Vicdanlar mahkemesinde yargılanacaksınız!
“Orijinal” iki parça olarak yayınlandı. Ben bunu 1 dosyada
birleştirdim (15 dakkika) Süleyman Şah
Türbesi'nden sıcak saatler IŞID
http://www.gurbuz.net/Turk/Bascalanin%20Secim%20Güdümlü%20Savas%20Plani.mp3
*
Recep usulü harem
Herifin
haremine girdiniz…
Herifin
namahremini teşhir ettiniz…
Yok,
ismi şuymuş buymuş…
Bana
ne?
Yaptığınız her şeyden evvel ayıp (!?)
Ancak
dikkatimi bir şey çekiyor…
Hiç
kimse kalkıp da su soruyu sormuyor…
Tabii…
Tayyip
usulü “İslami seks” nasıl yapılır bilemeyeceğim…
Ama…
Bu
herifin altına, üstüne veya önüne...
Duracak
hatun kişinin…
Önce
aklına, sonra midesine şaşarım…
Söyleyin a hatun kişiler…
Bu
nasıl bir akıl, bu nasıl bir mide?
*
Kozmik rezalet
Bir
zamanlar…
Ağlamaktan sorumlu bakana suikast yapılacakmış miş miş…
Daldılar
Türk Silahlı Kuvvetlerin kozmik odasına…
Aradılar, taradılar…
Muhtemel
saldırılara karşı alınacak tüm önlem paketleri…
Yayıldı
ortalığa…
Yabancı
istihbarat servisleri…
Vatan
millet düşmanları öğrendi Türk Silahlı Kuvvetlerinin en mahremini!
Kimdir
namussuz…
Kimdir
rezil…
Kimdir
casus…
Bilemem
ama…
Bildiğim
bir şey vardır…
Ben
yaparsam ulusal güvenliğe zararı olmaz…
Sen
yaparsan olur dendiğinde…
İrkilirim, tüylerim ürperir…
Pür
dikkat kesilir, başlarım düşünmeye…
Kendi
götünü kurtarma planlarına evladımın sağlığını dâhil ettiğin anda…
Paylaşırım…
Sen istediğini de!
*
DNS listesine ekleme yaptım. PDF olarak indirebilirsiniz
http://www.gurbuz.net/Turk/DNS%20Server.pdf
***
28.03.2014
Vatan
hainliği suçlamasını ret ediyorum
Devleti yönetmekten sorumlu kişilerin....
Bu büyük sorumluluk karşısında gösterdikleri
zafiyet, gaflet ve görevi suiistimal karşısında...
Kendi tespitleri ile yıllardır dinlendikleri
kanıtlanmış olduğundan...
Süleyman Sah Türbesi ses kayıtlarının
tarafımdan yayınlanması...
Vatan hainliği olarak nitelenemez!
Bu daha çok sorumsuz, ilgisiz, bilgisiz ve
bilinçsizliğin dışa vurumu ’dur...
Devlettin yönetilemediğinin, cehaletin ve
yetersizliğin açık bir kanıtı olarak değerlendirilmesi
gerektiğinin ifadesidir.
*
Sayın Akyüz, "rakibini, düşmanını" hafife alma gafletinin
sonucu hüsran olabilir!
Mandela içinde neler söylenmiş, yazılmış – terörist – ilan
edilmişti. Sonunda ne oldu hepimizin
malumu. AB(D) ve Türkiye’de ki kollu yıllardır bu p…
boşuna beslemiyor. Salt bu yüzden milli kuvvetler güç birliği
yaparak bu ülkenin başına geçmeli ki bu herifleri hak ettikleri ölüm
cezasına çarptırmalı. AIHM’in son kararına dikkatinizi
çekerim.
Tüm bunlar gördükleriniz,
duyduklarınız, bizzat yaşadıklarınız yaaa bu
herifler devrildikten sonra
açığa çıkacak olanları düşündünüz mü hiç?
Hayal gücünüzün sınırlarını
zorlayacak, yalın gerçeklere hazır mısınız?
Hiç sanmıyorum!
Dostlar, arkadaşlar,
kardeşlerim…
Vatanını, milletini sevenler
olarak bu zihniyetten sonra…
Gelecek nesillerin böyle bir
tecrübe yaşamaması için alınması gereken
önlemler hakkında hiç kafa
yordunuz mu? Ben yordum ve zamanı
geldiğinde açıklayacağım.
“Hazırlıklı olmak hayatin yarısıymış” der
Almanlar! Bizler ise
hazırlıksızlıklarımızım kurbanı olmaya devam
ediyoruz!
***
30.03.2014
Bugün
T.C.'nin geleceği belirlenecek!
Ne olacağını kestiremiyorum...
Ancak...
Eğer Türkiye'de bir şeyler değişmezse...
Bunu Erdoğan’ın basarisi olarak görmemeliyiz...
Çünkü...
Bu durumda başarısız olanlar...
Bahçeli ve Kılıçdaroğlu olacaktır!
***
31.03.2014
Muhafazakârların azizliği
Dehşet ve ibretle bazı arkadaşların yorumlarını
okuyorum…
Belki ben yanlış düşünüyorum veya çağdışı kalmış…
Çoktan ölmesi gereken bir dinozorum!
Levent Kırca’ya, İşçi Partisine hatta…
Canlarını, sağlıklarını ortaya koyan…
Hiç bir fedakârlıktan çekinmeyen…
Türkiye Gençlik Birliğine varana kadar…
Suçlamalar silsilesini sürdüren bu arkadaşlara
sesleniyorum:
Arkadaşlar, dostlar, kardeşlerim…
Hepimiz ama hepimiz, istisnasız bu yola baş koyduk…
Bu vatanı, bu milleti bu zihniyetten arındıracağız
diye!
Demokrasiye inanmıyorum…
Bunun nedenlerini de sitemden ayrıntılı şekilde
anlattım…
Bazı vefakâr okuyucularım hatırlayacaklardır…
Ancak…
İnsanlık daha “iyi” bir yönetim biçimi geliştirene
kadar…
İlerisini değil…
Gerçek demokrasiyle “idare” etmek zorundayız!
Sanayileşme devrinin başlamasıyla birlikte…
Oluşan işçi sınıfının – iliğine – kadar sömürülme
gayretleri…
Karl Marx ve Friedrich Engels gibi düşünürlerin…
İnsanlık tarihinde ezeli paylaşım kavgasını…
Daha adil şekillendirme modelleri üzerinde kafa
yormalarıma sebep olmuştur…
Bu felsefi yaklaşımlar sağ (muhafazakâr)…
Ve sol (komünist / sosyalist) kisvelere ayrılan...
Siyasi toplumların oluşmasına neden olmuştur.
Konuyu kısaca toparladıktan sonra…
Gelelim muhafazakâr deyimine…
Tayyip Dil Kurumuna göre muhafazakâr:
Tutucu demekmiş, örnek olarak da şu cümleyi kullanmışlar:
Yeni prens halk hürriyetleri aleyhinde idi ve muhafazakârlara dayanıyordu.
F. R. Atay
Yani sağ görüşlü (muhafazakâr) kitleler…
Mevcut toplumsal düzeni, düşünceleri, kurumları
değiştirmeden…
Olduğu gibi korumak isteyen kitleler…
Sol diye tabir edilen görüş ise genelde karşımıza…
Eşitlikçi, paylaşımcı ve yenilikçi olarak
çıkmaktadır…
Bu iki felsefi görüş veya hayat anlayışı tam bir
tezattır!
Türkiye’de ise…
Bu tanıma uymayan bir muhafazakâr anlayış karşımıza
çıkmaktadır…
90 yıldır “alıştıkları” düzenin muhafazasını
savunmuyor, değerleriyle ilgilenmiyor, benimsemiyorlar…
Bu anlayış geçmişin görkemini…
Yani, Neo-Osmanizm hortlatılmaya çalışılmaktadır…
Geçmişin tüm hatalarını, yanlışları bu görkem ile
perdelenmek…
Bu görüşü paylaşan kitleler tarafından gerçekler
görmezden, bilmezden ve hatta…
Tarihi gerçekler çarpıtılarak, hayali bir “tarih”
yeniden yazılmak isteniyor…
Yani Türk muhafazakârları gerçekler ile düşleri
arasında bocalıyor!
Dünyada sağ ve sol görüşler şekil alırken...
Türkiye’de genç bir subayın zihninde…
Sömürü sistemine karşı düşünceler şekilleniyordu…
Gerçi…
Gerçekçi bir insan olarak sol görüşü insanlarına
uygun görmüyordu ama…
Din kisvesi altında insanlarının sömürülmesini de
içine sindiremiyordu…
Ait olduğu toplumun, vatan topraklarının yabancılar
tarafından da…
İnsafsızca sömürülmesine karşıydı…
İster nasip, ister kaderin cilvesi deyin…
Bu genç subay çok az insana nasip olan bir başarıya
imza atmış…
Koskoca bir ülkenin kaderini değiştirmiştir…
Bugün Kemalizm veya Atatürkçülük olarak tabir edilen…
Ve bilakis Atatürk milliyetçisi diye anılanlar…
Zaman tünelinde sıkışmayanlardır!
Kemalizm’in en belirleyici özelliklerinden olan…
Bağımsızlık ülküsü her türlü sömürüye karşıdır…
Millet kavramına etnisite, dini aidat katmadan…
Yurttaşların tümünü bir bütün olarak gören…
Ve tüm insanları aynı hukuki zemin üzerinde
buluşturmayı ilke edinen…
Ekonomik anlamda ilk olarak dışa bağımsızlığı şart
koşan…
Türk milletinin çalışkanlığına ve zekâsına güvenen,
bilimi ve…
İnsan mantığını öne çıkaran bu felsefi yaklaşım…
Türk toplumuna uzun süre kalkınma ve huzur
bahşetmiştir!
Bu bakımdan 30.Mart seçim sonuçlarında aranan
suçlular…
Yukarıda adı ve sıfatı geçenler değil…
Kullanılmaya, kandırılmaya müsait…
“Türk” muhafazakârlarını ve basiretsiz, beceriksiz,
pısırık…
Koordinasyon ve yönetme yetisine sahip olmayan…
Muhalif siyasi parti liderlerinin görülmesi gerektiği
kanısındayım!
*
Güvensizlik
Kentli - Köylü...
Kemal Kılıçlaroğlun’a güvenemiyor...
Recep Tayyip Erdogan'a rakip olabilecek bir "kişilik"...
Siyaset üretebilecek bir insan olarak görmüyor!
Kemal Kılıçlaroğlun’u derhal istifa etmeli...
Giderken de Bahçeli’yi alıp gitmeli!
*
Altyapı
İnsanlık tarihine bakıldığında…
Gelişmişlik düzeyinin…
Altyapısıyla aynı oranda geliştiğine şahit oluruz.
Bu altyapı ihtiyacının kentsel, bireysel, toplumsal,
siyasi…
Gereksinimlere cevaben verildiğini kabul eder ve…
Türkiye’ye bakarsak ne görürüz?
Gördüğümüz umumi manzarayı şöyle özetleyebiliriz:
Altyapıya gereken önem verilmeden…
Yani yürümeyi öğrenmeden, koşmaya çalışıyoruz…
Bu madalyonun bir yanı…
Öteki yüzü ise daha vahim…
Kolaycılık, hazırcılık, bırak başkası yapsın ve…
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesidir!
Siyasi yapılanmaların…
Yani siyasi partilerin asli görevleri arasında…
Toplumun en azından bir kısmının…
Siyasi görüşü, hayat tarzı, dünya görüşü bakımından…
Yönlendirmek…
Güç birliği sağlayarak hakkını, hukukunu bir çatı
altına…
Birleştirmektir!
Bu yönlendirmeyi…
Bu birleştirmeyi…
Gücü toparlamayı başaramayan…
Siyasi parti “liderleri”…
Lider midir?
Altyapıyı oluşturamayan…
Yönetici…
Yönetici midir?
***
01.04.2014
Kurabiye
Tayyip’e buradan açıktan açığa tehdit
Bana bak diktatör bozuntusu…
Gerçi diktatörlüğü bile beceremiyorsun ya…
Bu saatten sonra senin tehditlerin…
… aşağı Kasımpaşa!
Anladın mı?
Seni ve en yakın müttefikin olan terörist başını…
Yağsız urgan ile Yası Ada’da asmadan…
O açılım zırvasını tarihin çöp tenekesine atmadan…
Bizi durduramayacaksın!
Andımızı okullarda…
Evlatlarımıza tekrar gururla okutturacağız…
Sokaklarda başımız dik onuncu yıl marşını coşkuyla
dilendireceğiz…
Gerek görürsek, içimizden geldiğinde Atamızın
anıtlarına…
İstediğimiz gibi çelenk koyacağız…
10 Kasımlarda Atamızı anacağız…
Gençlik ve Spor Bayramında…
Kızlarımız erkeklerimiz çağdaş spor kıyafetleriyle
birlikte atalarını anacaklar…
Ve sen bunu engelleyemeyeceksin!
*
Sen ve
ben asla biz olamayız
Senin cinsellik gördüğün yerde…
Ben önce insan görüyorum!
Senin genetiğinle oynadığından beynin bacak arasına
kaymış…
Benim beynim olması gerektiği yerde!
Sen Allah’ın hepimize bahşettiği düşünme yetisini
yitirmişsin…
Ben, insanı diğer yaratıklardan ayıran yetimi
kullanmakta ısrar ediyorum!
Senin hayatın korku ve korkutmak üzere kuruluyken…
Benim hayatımda cesaret ve mertlik ön sıralarda!
Seni kin ve nefret ayakta tutarken…
Ben sevgi, hoşgörü ve saygı çerçevesinde yaşamaya
çalışıyorum!
Sen aslında Allah dediğinde cebimi nasıl doldururum
düşüncesindeyken…
Ben Allah dendiğinde kâinatı yaratanı düşünür
Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdûhü ve
resulü
diye içimden geçiririm!
***
02.04.2014
Duydum
ki…
Engellemeye çalışıyormuşsun…
Duydum ki…
TIB vatandaşımın haber alma özgürlüğünü kısıtlamaya
çalışıyormuş!
Ben…
Önder Gürbüz, 25 senelik meslek hayatımda (öğrenim
zamanımı dâhil bile etmiyorum )…
Bilişimden başka bir şey yapmamışım…
Bilişimin her dalında…
Programlamadan, platin tamirine, LAN, WAN, MAN ve GAN
ağıları kurarak…
Güvenliğini üstenmişim…
Sen ve TIB mi beni durduracak?
Akılına şaşarım…
Sen bizi yandaşın, yoldaşın mı sandın?
Sen bizi trafolara giren / girebilen…
Kedilerden daha mı akılsız sanıyorsun?
Bugün…
Engellemeleri nasıl aşacağınızı…
Bizlerin dilinde Hijacking denen
- yanlış yönlendirmeyi – nasıl aşacağınızı açıklayacağım!
Elimden geldiği kadar basit bir dil ile anlatmaya
çalışacağım…
Önce bir tespit ile başlayalım (Windows işletim
sitemi için geçerlidir. Çoğunluk bu sistemi kullandığı için yine
onun üzerinden anlatacağım):
Kendi bilgisayar ayarlarınız (yani admin tarafından
yapılan ayarlar) diğer ayarların üstündedir!
Bu ne anlama geliyor daha sonra anlayacaksınız. Bu
olguyu anlatmakla vakit kaybetmek istemiyorum. Birçoğunuzun bildiği
üzere DNS ayarlarıyla oynandığında engellenen sayfalara
ulaşılabilmektedir. Peki, DNS nedir?
DNS sistemi insanların işini kolaylaştırmak için
işleme konan bir sistemdir. Dikkat burasını anlamanız şart: Yani
internet tarayıcısına (http://www.) google.com
yazdığınızda, DNS sunucusu tarafından alan adı (google.com) dünya
çapında yalnız bir kez olan IP numarasına (mesela google.com’un ip
numaralarından biri olan 173.194.116.97) çevrilir. Şimdi taktir
edersiniz ki Google.com’u, 173.194.116.97’den daha kolay aklınızda
tutabilirsiniz. İşte bu yüzden DNS’ler vardır. Root DNS denen bir
avuç DNS’ın yanı sıra binlercesi vardır ve 24 saat içeresinde
birbirleriyle defalarca irtibata geçerek kendilerini güncellerleler.
Buna rağmen bazen bir alan adının dünya çapında tanınması 6 ay kadar
sürebilir. Ayrıntısına girmeyeceğim ama bu yöntemin dezavantajda tam
budur. Bu yöntemi kullanabilirsiniz çünkü hiç bir ayar değiştirmeden
– doğrudan – ilgili sunucu ile irtibata geçtiğinizden, DNS ilk
etapta devredişi kalır. Çünkü bu yöntemi kullandığınızda Root
DNS’ler sizi doğrudan ilgili sunucuya yönlendirecektir. Yani siz
Türk Telekom veya başka bir Türk DNS ile irtibata geçmeden doğrudan
veya bunlar tarafından - siz anlamadan - yanlış yönlendirmeye
(Hijacking) tabii tutulamadan istediğiniz adrese ulaşmış
oluyorsunuz.
Mesela:
http://173.252.110.27
diye tarayıcınıza yazdığınızda Facebook açılacaktır.
http://173.194.35.133
173.194.35.128
173.194.35.132
173.194.35.129
173.194.35.136
173.194.35.130
173.194.35.131
173.194.35.142
173.194.35.134
173.194.35.137
173.194.35.135 Google IP numaralarından bazılarıdır. Burada
bir parantez açarak bir bilgi daha vereyim; Google IP numaralarından
herhangi birini alarak ardına YouTube yazdığınızda ne açılacak bilin
bakalım? (http://173.194.35.142/youtube)
Ancak…
http://199.16.156.230
yazdığınızda Twitter açılmayacaktır. Çünkü öyle görünüyor ki Twitter
sanal bir IP numarasına sahiptir (yani diğer örneklerde olduğu gibi
gerçek bir IP numarasına sahip değildir. Bunun nedeni ise eskilere
dayanır. Yeri geldiğinde anlatırım).
Bu kadar basit mi?
J
Maalesef değil!
Bu yöntem büyük siteler için, yani kendi gerçek IP
numarasına sahip siteler için geçerlidir (Bazen onlarca alan adı
aynı IP numarasını paylaşabiliyor ve bu ilgili sunucu tarafından
yönetiliyor). Ama üzülmeyin hepinizin kullanabileceği basit başka
çözümlerde var.
Konuyu daha fazla açmadan sizin “bildiğiniz” yöntem
ile devam edelim; Birçoğunuz DNS numarasını IP ayarlarına
veriyorsunuz. Peki, kaçınızın alternatif DNS sunucusuna dikkat
ederek oraya bir DNS sunucusunun IP numarasını yazdı?
Bilgisayarınız ağ işlemlerinde öncellikle sistem
içinde (yani kendi ayarlarında) gerekli komutlar, güvenlik
düzenlemeleri gibi ayarların varlığına bakar, sonra gerektiğinde
başka bir “üst” sistemden ayar alabilir miyim diye ağ içinde arama
yapar.
Örnek: DNS sunucusu: 194.25.2.129 Alternatif sunucu
8.8.8.8 gibi!
Yine bazı Router’ler DNS ayarlama imkânı sunmaktadır.
Sizin yerinizde olsam kendi bilgisayarımda DNS, alternatif başka bir
DNS sunucusu ve imkan varsa Router’de – farklı – DNS numaralarını
kayıt ederdim. Nedeni de – tekrarlamakta – fayda var;
bilgisayarınızın öncelliği kendi ayarlarına önem vermesidir.
Gelelim Tayyip ve TIB diktatörlüğüne karşı
vuracağımız öldürücü darbeye. Bu yöntem
Personal Computing’de eski bir “kurt” olup
olmadığınızı gösterir. Çünkü “genç” bilişimciler bu ve buna benzer
birçok yöntemi bilmez(!?)
Anlatacağım bu yöntem gerçekten çok eskilere dayanır
ve Windows ve Unix (yani sizin kullandığınız ve Unix sistemine
dayalı Linux içinde geçerlidir).
Takdir edersiniz ki…
Internet kurulduktan ve PC’ler piyasaya arz edilmeye
başladıktan sonra DNS’ler az sayıda mevcuttu. Ve tabii fiyatlar çok
ama çok yüksekti (ben profesyonel olarak bu işe başladığımda bir
bilgisayar 30.000 Mark’tı. Aşağı yukarı Efsanevi 8086 işlemci
piyasaya çıktığından beri bilişim ilgi alanımdaydı ve bu ilgi
malulen emekli olmama rağmen hala sürmektedir)
…
İşte o günlerden bugünlere kadar gelebilen bir dosya
(tüm Windows, MAC OS ve Linux sürümlerinde mevcut olan) ile
Tayyipgillerin münasip bir tarafına tekme atabilirsiniz. Nasıl mı?
Anlatayım efendim, ancak…
Bundan sonrasını hayata geçirebilmeniz için – mutlaka
– bilişimden – iyi - derecede anlayan birisini yanınıza almanız
lazım çünkü nasıl yapıldığına dair pek ayrıntısına girmeyeceğim.
Mutlaka bilmeniz gereken ile yetineceğim. Nedenine gelince, başka
türlüsü bu makalenin gerçekten sınırlarını zorlar.
Geçelim…
Bu dosyanın adı, hosts veya lmhost olarak geçer ve
bir text (txt) dosyasıdır. Yani üzerine tıkladığınızda Windows hangi
programla açayım diye sorduğunda sisteminizde mevcut bir editörü
seçeceksiniz (notepad gibi). Bu dosyanın görevi yukarıda anlatılan
DNS sunucularının görevini üstlenmekti.
Ama dikkat! Bu dosya gerekli önlemler alınmadığında
bazı (az sayıda) kötü amaçlı kişiler tarafından sizi yanlış
yönlendirmeye kullanılmaktadır. Alınması gereken önleme daha sonra
değineceğim.
Neyse,
Öncellikle, bundan sonra yapacağınız tüm işlemleri
admin olarak yapmaya özen gösterin ve adı geçen bu dosyayı
görebilmeniz için Explorer ayarlarında tüm dosyaları
görebileceğinizi sağlamanız gerekiyor. Windows XP’den Windows 8.1’e
kadar (önceki sürümlerde de bu dosya mevcut ama ilgilenen yerini
kendi araştırsın. İşletim sistemleri çok eski olduğundan burada
bunlara değinmeyeceğim) bu dosyayı
%SystemRoot%\System32\Drivers\Etc
(yani \windows\System32\Drivers\Etc) dizini
altında bulabilirsiniz. Host dosyasının noktadan sonra eklentisi
yoktur. Dosyayı açtığınızda muhtemelen şöyle bir içerik ile
karşılaşacaksınız:
# Copyright (c) 1993-2009 Microsoft Corp.
#
# This is a sample HOSTS file used by
Microsoft TCP/IP for Windows.
#
# This file contains the mappings of IP
addresses to host names. Each
# entry should be kept on an individual
line. The IP address should
# be placed in the first column followed by
the corresponding host name.
# The IP address and the host name should be
separated by at least one
# space.
#
# Additionally, comments (such as these) may
be inserted on individual
# lines or following the machine name
denoted by a '#' symbol.
#
# For example:
#
#
102.54.94.97
rhino.acme.com
# source server
#
38.25.63.10
x.acme.com
# x client host
# localhost name resolution is handled
within DNS itself.
#
127.0.0.1
localhost
#
::1
localhost
# işaretini not almak için
kullanabilirsiniz. #’den sonra gelen herhangi bir şeyin bir işlevi
yoktur.
Ben sizin için bu dosyayı düzenleyerek
download için hizmetinize sunacağım. Olur ya ileride sizin için
önemli başka yasaklı siteler gelebilir. Bu dosyayı yeniden
düzenleyerek kayıt etmeniz yeterli olacaktır.
Tekrarlamakta fayda var: Bu dosya sayesinde
IPS’lerin DNS ayarlarından etkilenmeden dosyanın içeriğinde bulunan
sitelere ulaşabilirsiniz. Çok önemli hosts dosyasının bir
eklentisi yoktur!!!
Hatırlı okuyucularım bilirler, defalarca
tekrarladım, buradan bir kez daha tekrarlamak istiyorum insanların
iyiliği için düşünülmüş herhangi bir olgu, insanların aleyhinde de
kullanılabilir. Bu açıdan alınması gereken ek önlemlere de kısaca
değinmek istiyorum. Ayrıntılara girmeyeceğim.
1. Host dosyası işlendikten sonra
(Türkçesini bilmiyorum) mutlaka write protect olarak kayıt edilmeli
ve değişikliğin tarihi bir yere yazılmalı. Arada bir tarihe
bakılmalı ki siz istemeden / bilmeden bir değişikliğe uğrayıp
uğramadığını anlayın.
Not: Hackerler veya devlet kurumları,
bilgisayarınızda yeterli güvenlik önlemi almadığınız taktirde bu
dosyayı değiştirerek sizi “yanlış” yönlendirebilirler.
2. Mutlaka bir anti virüs kullanın (Microsoft’un
anti virüs yazılımı ücretsizdir. Buna rağmen görevini iyi
derecede yerine getiriyor)
3. Her şeye, tüm aldığınız önlemlere rağmen
birileri sisteminize girmeyi başarabilir bunun için arada sırada;
mesela
Hijack This gibi bir yazılımı kullanmayı ihmal etmeyin.
Tarafımdan güncellenmiş
host dosyası
# Copyright (c) 1993-2009 Microsoft Corp.
#
# This is a sample HOSTS file used by
Microsoft TCP/IP for Windows.
#
# This file contains the mappings of IP
addresses to host names. Each
# entry should be kept on an individual
line. The IP address should
# be placed in the first column followed by
the corresponding host name.
# The IP address and the host name should be
separated by at least one
# space.
#
# Additionally, comments (such as these) may
be inserted on individual
# lines or following the machine name
denoted by a '#' symbol.
#
# For example:
#
#
102.54.94.97
rhino.acme.com
# source server
#
38.25.63.10
x.acme.com
# x client host
# localhost name resolution is handled
within DNS itself.
#
127.0.0.1
localhost
#
::1
localhost
81.169.145.157
www.gurbuz.net
173.194.32.242
www.google.com
173.194.35.130/youtube
www.youtube.com
199.16.156.198
www.twitter.com
173.252.110.27
www.facebook.com
192.155.212.202
www.whatsapp.com
204.79.197.200
www.bing.com
213.180.204.62
www.yandex.com
#
freedom and democracy in the world also in Turkey
#
(c) by önder gürbüz 2014 germany
***
03.04.2014
Üsküdar
Yok, atı alan Üsküdar geçmedi...
Bilakis Üsküdar'da secim sonuçlarının toplandığı...
YSK bilgisayarında futbol oyunu kurup oynayan
görevlinin...
Fotoğrafları yayınlandı!
Allah belanızı versin!
Sizin de, sizin yapacağınız seçiminde...
Sizin İleri demokrasinizin de...
Recep Tayyip Erdoğan’ında...
Tüm yalaka ve yoldaşlarında!!!
Stuxnet virüsü...
Gelmiş geçmiş en tehlikeli virüs olarak biliniyor...
ABD ve / veya Israil tarafından Iran atom enerji
bakanlığına...
Ve sanayi kuruluşlarına sokulan (bir çalışanın USB Sticki
vasıtasıyla)...
Iran atom araştırmalarını çok zora sokmuştur!
Ciddiyetsizliğe bakin...
YSK...
Ve bilgisayarları...
Seçim sonuçları ve futbol!
Allah bin bir türlü belanızı versin!
***
04.04.2014
Dikkatimi çekti...
Belki yanılabiliyorum...
Kimsenin "pis" günahını almak istemiyorum
ama...
Günlerden beri secim şaibelerini
tartışıyoruz...
ve benim aklıma bir takım sorular
takılıyor...
Hiç kimsenin bu şekilde sormadığı ve
yanıtlamaya çalışmadığı sorular!
Vatandaş oylarına sahip çıkıyor. Bu çok
sevindirici bir durum...
Vatandaş oylarına sahip çıkmasına karşın
nasıl olur da...
Seçimlere şaibe karışıyor?
Sandık başında her partiden bir yetkili
bulunmasına karşın...
Yani bir AKP'liye karşın diğer partilerden
üç - dört kişi...
Nasıl olur da oylar yakılabiliyor?
Nasıl olur da sonuçlar "yanlış"
aktarılabiliyor...
Nasıl olur da Ümraniye - Üsküdar’a
karışabiliyor?
Nasıl olur da oylar çalınabiliyor?
ve saire, ve saire!
Bunun bence bir tek açıklaması var...
Ama açıklamaya geçmeden önce bir soru daha
sormak lazım...
Erdoğan saltanatı için yaşamsal öneme sahip
bu secimin önemi...
Hepimizin malumu...
Saltanat, devlet olanaklarının tümüne
sahip...
Para...
.ok gibi!
Biz secim sonucu neticeleriyle uğraşırken...
Neden kimse bu neticelere nasıl varıldığını
sormuyor?
Madem bir AKP'liye karşın diğer tüm parti
yetkilileri duruyor...
Bu rezillik nasıl yaşanabiliyor?
Dedim ya...
Konu yaşamsal öneme sahip...
Para .ok gibi...
Acaba?
Olabilir mi?
Neden olmasın!
Fırsat bu fırsat!!!
On sandıktan, ikisi üçü yapsa...
Bu da yeter!
*
Hosts
dokümanını PDF olarak yayınlıyorum
Recep
Tayyip Erdoğan…
AKP…
Internet
service sağlayıcıları…
TIB...
Bundan
böyle sizi
(DNS temelinde) engelleyemez!
http://www.gurbuz.net/Turk/Hosts.pdf
*
Recep
Tayyip Erdoğan yetmez!
Breh, breh, breh…
Pes vallahi!
Kullanacağım argo kelimelerden ötürü peşinen özür
dilerim…
Saygı ve mantık çerçevesinde anlatılanı anlamayanlara
sözüm…
Onlarında anlayacağı dilden yazarak belki meramımı
anlatabilirim…
Kendi kıçındaki pisliği görmeyip…
Başkasının götündeki boku kınayanlar…
Bir seçim yenilgisinden diğerine koşturan…
Parti liderlerinin kusurlarını görmeyenler…
Hiç bir zaman BEN nerde yanlış yaptım diye sormayıp…
Hep hatayı başkasında arayanlar…
Yok, bu partili, şu partili sayfamda istemiyorum
diyenler…
Size ne lazım biliyor musunuz?
Recep Tayyip Erdoğan v2.0…
Hatta bu bile yetmez…
Evet, size Recep Tayyip Erdoğan v3.0 lazım…
Ağzı Kasımpaşalı…
Eli maşalı…
Yandaş ve yoldaşın eli sopalı, palalı…
Recep Tayyip Erdoğan v3.0 lazım!
Ağzınızı açtığınızda…
Kafanıza yumruğu indirecek…
Hık dediğinizde maşasıyla kızgın korları … anladınız
değil mi beni?
Bık dediğinizde devletin tüm gücüyle sizi ezip
geçecek ki…
Belki artık aklınız başınıza gelir!
Sanki sayfamda…
AKP’li ıvır zıvır istemiyorum demek çok büyük bir
marifet…
Marifet nerede biliyor musunuz?
Ne yapabiliriz, nasıl ederiz ki…
Tüm AKP karşıtlarını bir çatı altında toplayabiliriz…
İşte bu soruya cevap bulabilirsek…
Esenliğe çıkarız!
***
07.04.2014
İslam –
Hukuk – Fıkhı
Serişti savunanın…
Şeriat kanunlarına göre cezalandırılması adil olmaz
mı?
Şeriat kanunlarına göre…
Hırsızlığın cezası…
Sağ elle başlamak üzere diğer uzuvların kesilmesidir…
Neden hırsızların imparatorunun…
Ve diğer büyük baş hayvanların ellerini - ayaklarını
kesmiyorlar?
Sahi…
Dikkatinizi çekti mi?
Artık kimse dünya liderinden falan bahis etmiyor…
Balonun söndüğünden olabilir mi acaba?
***
08.04.2014
Ohhhhhhhhhhhhhhh
Kim yaptıysa eline sağlık.......
Keşke bir yumrukta benim için sallasaydı......
K.K TBMM’sinde yumruğu yemiş!
Sol gözüne yemiş SERT yumruğu...
Belki aklı başına gelir bundan sonra!!!
Darısı D.B.'nin gözün...
Allah birde duamı kabul etse...
Yağsız urganda Tayyip'in boynuna!
***
09.04.2014
Züğürt
tesellisi
Ve tanrıyı inkâr edenler1, bir kez daha
zafer kazandı…
Zenginin malı züğürttün çenesini yorarmış misali…
Kesintisiz, bir nakarattan diğerine geçiş yapıyoruz…
Durmak yok yola devam!
İyi de…
Bu gidişata hiç mi kimse dur diyemeyecek?
Elbette bu tükenmişliğe, aldatmaya ve hırsızlara dur
denmesi lazım…
Siyasi partilerden umut yok…
Gezi Park olaylarından sonra oluşan halk hareketini…
Yönlendirme gayretleri, milli merkez denen oluşumda…
Sessiz sedasız kendini lav etti…
Umutlar yine başka bir bahara kaldı!
Anlayacağınız…
Ayıkla pirincin taşını, sür mercimeği fırına!
Haberleri bir izleyin…
Devlet Bahçeli…
Kemal Kılıçdaroğlu…
Hepsi ama hepsi kendini seçimin…
Gerçek galibi olarak görüyor…
Anlamıyorum…
Karşılarındakileri gerçekten geri zekâlı mı
sanıyorlar?
Herkes seçimlerin galibi…
Kaybeden yok (!?) sanki…
Hâlbuki…
Bir Fransız düşünürün çok eskilerde dediği gibi…
Matematik, tanrıyı anlamanın, tanrıya yaklaşmanın yoludur…
Rakamlar ortada!
Dil, nah bir karış…
Marifet desen sırra kadem basmış!
1. Tanrıya şirk koşan Müslüman olamaz çünkü
günahların en büyüğünü işlemiş oluyor. Hadi bir densiz kaktı
Erdoğan’ı, Peygamber ilan etti (!?) Sen, AKP’li vatandaş buna karşı
çıkmadın! Bir diğer densiz kalktı Allah’ın vasıflarının Erdoğan’da
olduğunu ilan etti; Sen, AKP’li vatandaş buna karşı çıkmadın! Sen
sesiz şeytan kılığında, seni yaratana karşı çıkmış olmuyor musun?
*
Palavracı pezevenk
Hani ulan inlerine giriyordun…
Götün yemedi değil mi?
*
Israr
etmek
Hala anlamamakta ısrar edenlere…
Çok tehlikeli bir ruh hastasıyla karşı karşıyayız…
Bu nasıl bir nefret?
Bu nasıl bir kin?
MİT’in TIR’ını durduran iki subaya tutuklama kararı…
Istıfa eden Hakan Şükür’ün adi stadyumdan silindi!
Kin ve nefretin panzehri sevgi ve saygıdır benden
söylemesi!
*
Ya
arkadaşlar
Sizleri anlamıyorum…
Allah akıl vermiş, fikir vermiş…
Oku diye emir etmiş...
Görmeniz için göz…
Duymanız için kulak vermiş!
En beğendiğim, takip ettiğim…
Yazarçizer takımını bile anlamakta zorluk çekiyorum
bazen…
Belki anlayışım kıt veya aklım yetmiyor olabilir ama…
Yok, Recep Tayyip Erdoğan aslında söylemiş,
böyleymiş…
Yok, Kemal Kılıçdaroğlu aslında dürüst, iyiniyetli
bir siyasetçiymiş falan…
Ama…
Ona veya ötekine danışmanlık yapanlar, yakın
çevreleri…
Bu siyasi parti “liderlerini” yanlış
yönlendiriyorlarmış mış!
Çüş artık…
Yok, daha neler!
Ya bu kişiler…
Damdan mı düşütü?
Uzaydan mı geldi?
Bunların aklı, fikri yok mu?
Bu insanlar düşünme yetilerini…
Serbest iradelerini mi kaybetmiş?
Böyleyse eğer…
O koltuklarda neden oturuyorlar?
***
11.04.2014
Karılar
hamamı
Bahtsız bedeviyi çölde kutup ayısı öpermiş derler…
Bahtsız değil ama akılsız Türk milletini de AKP
zihniyeti öpüyor…
Yalnız öpmekle kalmıyor…
…!
Evet, Türkiye Cumhuriyeti devleti…
Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu…
Çağdaşlaşmaya doğru dev adımlarla ilerlemeye gayret
eden bu millet…
Ama kör…
Ama topal…
Demokratik bir idare ile bugünlere kadar gelmişti…
İleri demokratik bir kabile yönetimi sayesinde…
Bir tarafta Erdoğan…
Diğer karafanda Gül…
Kenarından köşesinden Fethullah…
Koskoca devlet, kurum ve kuruluşlarını…
Devlet geleneği ve tahammüllerini…
Karılar hamamına çevirdi*!
Devletin başında yoğun bir güç savaşının yaşandığına
inanıyor…
Edinilen acı tecrübelerin gelecek nesillere ders
olmasını umuyorum!
* Rivayetler muhtelif, gerçekten karılar hamamının
nasıl olduğunu bilinmiyorum tabii, hep merak etmişimdir ama…
***
12.04.2014
Demokrasinin beşiği Yunanistan ve Türkiye
Bir - iki gün önce…
Yunanistan hükümeti ülkeyi uçurumun ucundan
kurtardı(!?)…
Uluslararası piyasalarda…
Yunanistan devlet tahvilleri ve hazine bonoları
tahmin edilenin ötesinde…
Rağbet gördü!
Kapitalist sistemin kan emicileri…
Bankalar ve borsalar böylelikle bir kez daha…
Zaferlerini ilan etmiş oldu!
Parayı vuran onlar…
Ceremesini çeken insanlar!
Öyle ya…
Üretmeden tüketen bir toplum…
Eninde sonunda uçurumun kenarına gelir…
Allah yardımcınız olsun arkadaşlar, kardeşlerim,
dostlarım!
Bak unutuyordum neredeyse…
Yunancada demos, halk…
Kratos, güç demek…
Gücünün bilincinde olmayanlara duyurulur!
***
13.04.2014
Herkesin gerçeği
bilgisi kadardır
Yabancı basında yer alan haberlere göre…
Erdoğan, Anayasa Profesörü Kuzu’dan feyiz almış
olacak…
Twittere karşı yeni önlemler alma aşamasındaymış!
İddialı konuşmak gibi bir alışkanlığım yoktur…
Tam tersi…
Belki de mesleğimin bir getirisi…
İhtiyatlı olmayı yeğlerim!
Ancak yüzde bin beş yüz emin olduğum konularda…
Aksi ispatlanana kadar da doğru bildiğimden şaşmam!
Bir iddiam vardır…
Bilişimde herhangi bir şeye karşı alınacak tek önlem…
Eninde sonunda…
Kesinlikle yetersiz kalacaktır!
Bilişimde önlemler…
Bir önlemler manzumesidir…
Siz, değerli okuyucularıma…
Atatürk milliyetçilerine, vatan – millet, tek bayrak
diyen tüm insanlara…
Elimden geldiği, dilimin döndüğü, bilgimin yettiği
yere kadar…
Yardımcı olmayı bir görev bilirim!
Bilişim ve alınabilecek önlemler konusunda birçok
makale yazdım…
Öneride, tavsiyede bulundum…
Host dosyası bunlardan sonuncusuydu…
Herkes bu yöntemden kolayca faydalansın diye…
Birkaç satırlık bir program yazdım…
Namusum ve şerefim üzerine yemin ederim ki…
Makalede konusu gecen IP numaraları ve numaraların
karşılığı olan…
Alan adı çözünürlüğünün dışında herhangi bir komut
yazmadım…
Programı bulabileceğiniz bir yere kayıt edin…
Sağ fare tuşu ve yönetici (administrator) olarak
çalıştırın…
Bilgisayarınızı kapatıp 5 dakika kadar bekleyin…
Sonra açabilirsiniz…
Bundan sonra bilgisayarınız alan adı sorgulaması
yapacağı zaman…
Önce kendi ayarlarına bakacaktır…
Yani BTK ve ISP DNS ayarlarından soyutlanarak beli
başlı sitelere giriş yapacaksınız!
Not: İlle şart değil ama yapılsa iyi olur. Host
dosyası Write Protect ve Firewall ayarlarında korunmaya alınsın.
Elden yapılması daha güvenli olur. Otomatik her zaman “otomatik”
değildir, hele bilişimde hiç değildir
J
http://www.gurbuz.net/Turk/BTK.exe
***
17.04.2014
Değirmenin suyu
Annem dün akşam Türkiye’den geldi…
Hoş geldin, beş gittin falan…
Çoluk, çocuk, akrabalar filan, ne var ne yok…
Laf döndü dolaştı hayat pahalılığına, Erdoğan ve
siyasete geldi…
İstanbul’u bir göreceksin…
Adamlar gerçekten çok(!?) çalışıyor…
Haaa, bak unutuyordum…
Bana artık tüm vasıtalar, vapur hariç bedava…
?!!!
Ne demek istediğini anlamadım anne…
Oğlum altmış yaş üzeri olanlardan bilet parası
almıyorlar…
Gösteriyorsun nüfus cüzdanını geçiyorsun…
Vapurlar özel olduğundan bir tek onlara para
ödüyordum…
Ama her şey çok pahalı…
Kiminle konuşsam…
Özellikle taksiciler, Erdoğan diyor başka bir şey
demiyor!?
Pısırık muhalefet…
Büyük hırsızların gölgesinde, bir nevi arttığından
geçinen…
Küçük hırsızlar (!?) ve onların himayesine palazlanan
haramiler…
Bir kısır döngüdür bu düzen…
Kapalı devre çalışır…
Müslümanlığı ağızlarına sakız yapmışlar…
Geviş getiren inekler gibi çiğneyip duruyorlar…
Arada…
Şişirip, çat pat diye patlattıkları da oluyor!
Ve bazı kendini bilmez serseri…
Kendi deyimleriyle göt kılları…
Ne olmuş çaldılarsa, Müslüman, zekât falan
diyebiliyor…
Aslında hoşt köpek dur bakalım durduğun yerde demek
var ama…
Beyhude zahmet olur…
Çünkü o paraların hepimizin parası olduğunu
anlamazlar…
Bu değirmenin suyunun…
Benim, senin, onun vergilerinden…
Evlatlarımızın, torunlarımızın hak sahibi olduğu…
Ve mirasyedi bir tavırla ona buna peşkeş çekilen…
Kamu iktisadi teşebbüslerin satışından geldiğini…
Özelleştirmelerin bedelinin…
Bir gün acı bir şekilde geri ödenmesi gerektiğinin
farkında bile değiller!
Sıcak – soğuk…
Para gelsin de, nereden ve nasıl geldiğinin bir önemi
yok…
Değirmen…
Taşıma suyuyla dönüyor…
Kimsenin umurunda değil (!?)
***
19.04.2014
Herkes
ders çıkarmasını bilmez
Bugün düğün var…
Herhalde insanoğlu var olduğundan beri…
Yani ezelden beri, bir didişme, çekememezlik,
kıskançlık…
Gelinle kaynananın…
Gelinle eltinin, görümcenin…
Arasına kara kedi misali girer ve huzur diye bir şey
bırakmaz!
Sözü gelinden açtım çünkü…
“Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” özdeyişi
ile…
Bazı kalın kafalıların – olmayan – beynini “yarmak”
istiyorum!
2007 yılından beri yazdığım yüzlerce belki de
binlerce sayfada…
Temcit pilavı gibi her fırsatta önünüze koyduğum bir
iddia var…
Üniversiteyi bitirmekle, ün – unvan sahibi olmakla…
Adam olunmaz…
Hayatım boyunca tanıştığım, sohbet ettiğim,
tartıştığım onca akademisyenden…
Edindiğim tecrübeye dayanarak diyebilirim ki…
Şüphesiz iktisat alanlarında birer “uzman”…
Ama genel kültürleri genel anlamda yetersiz kalıyor!?
Çünkü…
İnsani gelişmenin itici gücü meraktır…
Sorgulayarak doğrulara yaklaşma çabasıdır…
Ama bizim coğrafyamıza özgü boş – beleş…
Mahalle karısı merakı, sorgulaması değil…
Bilimsel temellere dayanan hayata dair temel
sorulara…
Yanıt bulma çabalarıdır!
İşte bu gücün…
Adeta “ilahi” bir yardımcısı vardır…
Bu yardımcı, insanoğlunun ömür boyu refakatçısı,
danışmanı…
Ve en büyük eğitmenidir…
Adı da…
Hayat, hayatın ta kendisidir…
Hayatın bizlere öğrettiğini…
Hiç bir okul bize öğretemez…
Okul hayata hazırlamaya çalışır…
Fakat asla bu hayatın kendi içinde barındırdığı
gerçekleri öğretemez!
Hayat, bazılarımıza…
Bu dünyaya gözlerimizi açtığımız andan itibaren…
Çok ama çok acımasız davranır…
Bazılarımıza ise ömür güllük gülistanlıktır…
Ancak…
Hayat denen muamma çoğu zaman…
İnsanoğlunun karşısına fırsatlar çıkarır…
Hazırlıklı olan, tecrübelerden gereken dersleri
çıkaran insan ise…
Bu fırsatları değerlendirir…
Diğerleri de buna şans der!?
Kendisi gelin olduğunda…
Kaynanasından, eltisinden çok çekmiştir…
Kocasını şişirir, şişirir üzerine salarlardı…
Az ağzı burnu kan içinde…
Hüngür hüngür ağlamadı…
Korkmuş, sinmiş bir hayvan misali…
Evin, bodrumun veya bir köşe başında
Sicim gibi akan gözyaşlarını sesiz sedasız akıtmadı!
Gel gör ki…
Yaşadıklarından ders çıkarmadı…
Çıkaramadı…
Kardeşi bugün evleniyor…
Ve o…
Gelinini düğün günü ağlatıyor!
Ben kimim ki…
Neyim ki…
Sizleri uyarmaya çalışıyorum…
Atatürk gibi bir insan sizleri uyardı…
Olabilecekleri anlattı…
Ama ders alan olmadı!
***
21.04.2014
Bayrak
düşmanları
Rahmetli ne demişti?
Türk halkının %60 aptal!
Ey millet…
Aptal olmak başka bir şey, bayrak düşmanı olmak başka
bir şey…
Bu milletin yarısına yakını vatan, millet ve bayrak
düşmanı!
***
Bugün
23.Nisan
Ey Recep Tayyip Erdoğan…
Ey Abdullah Gül…
Ey Fethullah Gülen…
Ey irili ufaklı tüm şoparlar…
Bilin ki…
Yüce Türk milleti…
Atatürk’ün bu vatanı emanet ettiği Türk gençliği…
Atatürk ilke ve inkılaplarına sonuna kadar sahip
çıkacaktır!
Sizler medeniyet savaşında…
Bir muharebeyi kazanmış olabilirsiniz…
Ancak…
İnsanlığın ve Türk ulusun uygarlık savaşı devam
edecektir…
Ve bu mücadelede son gülen insanlık olacaktır!
Çünkü…
Günün ilk ışıklarıyla…
Yüce Mevla’m…
Karanlıkla inlerinden çıkan tüm çirkinlikleri…
Şer yuvalarına dönmeye zorlar…
Bu dünya böyle gelmiş böyle gider…
Ve her gün güneş yeniden doğar!
*
Son
durak eşek cenneti
Sonunda bunu da gördük...
"Kürt sorunu" deyimi bildiğim kadarıyla bir "Alman"
ifadesidir...
Hani şu yüz yıllık "dost" var ya...
İşte Onun...
Ve AKP tarafından Türkçeye çevrilerek siyasi
literatürümüze sokulmuştur!
Şu an gece yarısını yarım saat geçti...
Ve Alman haber ajansında Erdoğan’ın o ablak, iğrenç
yüzünü gördüm...
Habere göre...
Erdoğan, Ermeni diasporasının sözüne gelerek...
Ermeni tecridinde ölenlerin torunlarına seslenerek...
Üzüntüsünü belirtmiş (taziyede bulunmuş)...
Soykırım dememiş miş ama...
Torunlarından bir nevi özür dilemiş!
Kahpenin evladı...
Bir gün ölmeyecek sanki...
"Dedesi" Vahdeddin’i bile soysuzlukta geçti...
Yatacak yeri yok pezevengin...
Toprak böylelerini kabul eder mi bilmiyorum!
***
25.04.2014
Taziye
Buradan dünyaya sesleniyorum....
Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri, taziye dileği...
Türkiyelileri bağlar...
T.C.'ni, Türk ulusunu değil!!!
*
Kalın
kafalılar
1.Mayısı Taksimde kutlamakta ısrar edenler…
Arkadaşlar neden anlamıyorsunuz…
Bir kereliğine mahsus, göstermelik müsaade ettiler…
Anlayın artık…
Siz isçisiniz, siz proletaryasınız…
Taksim artık kapitalizmin yeni tapınağı…
AVM’lerin!
*
Özüm,
sözüm
Ah Gülay…
Sabah, sabah tepemi attırdın...
Olmayan iki dirhem aklımı bir araya getirerek…
İki satır bir şey yazmak bile…
Canımı acıtıyor…
Çünkü yazmak bile beni çok yoruyor!
Bir buğday tanesi…
Bir insanın dişinin kovuğunu doldurmaz…
Bir serçenin karnını bile doyurmaz…
Ama…
Yüz tane, bin tane, çuvallar dolusu oldu mu…
İşin rengi değişir!
Bir dalı…
Çocuk bile kırar…
Beş, on, yüz tane dalı bir araya getirerek birbirine
bağladın mı…
Kırda göreyim!
Bir tohum deyip geçme…
O tohumdan neler fışkırır…
O bir tane tohum kıta sarar…
Bakar kalırsın!
Işın sırrı özdür…
Öz!
Buradan…
Bir kez daha anlatmayı deneyeceğim…
Türk’ün tarihini incelediniz mi…
Kayıtsız, şartsız dönem dönem baş gösteren…
Bölünmelere şahit olacaksınızdır…
Ama…
Bir araya gelmeyi başardıkları an…
İşte o andan itibaren…
Türk’ü kimse durduramaz!
Yani işin sırrı neymiş?
İnsanın, toplumun öz değerlerine dönerek…
Al gülüm, ver gülüm diyerek…
Orta yolu bulmasında ve…
Kardeşçe kenetlenmesindeymiş!
*
Gülay bak güzel kızım, muhtemelen sen ve senin gibi
birçok insan madalyonun bir yüzünü görüyor.
Yazdıklarında haklısın ama…
Evet, aması var…
Tamam hukukçu değilim, bilişimciyim…
Ama ömrüm akademisyenlerle, hukukçularla ve en
nihayetinde doktorlar ve Profesörlerle geçti…
Ve ben olayları değerlendirirken…
Olaylara bir felsefeci gözüyle yaklaşmaya
çalışıyorum!
İcraatları yorumlarken…
“Senin” veya onun gördüklerinin dışında…
Bir nevi satranç oyununda olduğu gibi…
Gelebilecek iki, üç, beş hamleyi görmeye gayret
ediyorum!
Bak Atatürk’ün ömrü yetmedi…
Ama…
Atatürk, Atatürk olmazdı…
Olamazdı…
Gereğini yaşarken yapmamış olsaydı…
Bize öyle bir eser bıraktı ki…
Ders çıkarabilene…
Türkiye Cumhuriyetinden bahis etmiyorum…
Nutuk veya diğer adı ile Söylevden bahis ediyorum…
Unutma ki…
Atatürk, irticayla mücadele eden ve irticayı yenen
yegâne lider…
Dünya çapında!
Yapılması gerekeni Nutuk’ta çok güzel yazmış…
Bu kansız ve soysuzun bu çıkısı...
Hukuki sorumlulukları ardından getiriyor…
Ulusal ve uluslararası…
Benim yaptığım tanımama çıkısı…
Aslında muhalefet partilerinden gelmeliydi!
Sakın unutma…
Resmi İstanbul hükümeti dururken…
Ankara’da bir takım yürekler başkaldırdı…
Çünkü haklıydılar…
Ve kazandılar!
***
07.05.2014
Topladım
tası tarağı, taktım hanımı koluma
Çıktım yollara…
Söyle bir uzandık hanımla uçsuz bucaksız kıyılara…
Nede olsa…
Malulen de olsa…
Arada sırada da olsa…
Emekliliğin keyfini çıkarmak lazım…
Anlayacağınız yurtdışında…
Acı “vatan” Almanya’nın dışında (12 gün)…
Yurtdışında girdim yeni yılıma!
Yarım yüzyılla bir sene kaldı…
Yaş günümü kutlayan, kutlamayan tüm dostlara…
Vatanseverlere…
Yani cümlemize ve özellikle çoluk çocuğumuza
bereketli, sağlıklı…
Ve kedersiz bir gelecek diler…
Hepinize teşekkür ederim!
İlginizi çekeceğini sandığım…
Grand Nation (büyük millet) başlıklı makalemi yarın
öbür gün yayınlayacağım!
***
08.05.2014
Grand Nation
Büyük…
Büyüklük…
Ne demek, ne anlama geliyor?
Büyük olmanın vasıfları nelerdir?
Büyük olmak…
Büyüklük göstermek…
Bu kavramlar soyut mudur yoksa somut mu?
Evet, sizce bu kelimeler ne gibi manalar
içeriyor?
Üzerinde…
Güneşin batmadığı imparatorluk…
İngiltere…
Günümüzde, düz hesap 53 milyon insanın…
130 bin
kilometrekarede yaşadığı…
Dünden bugüne…
Kendisi küçük, siyaseti büyük bir ülke…
Büyüklüğünü, İmparatorluğunu…
Büyük oranda korsanlara, maceraperestlere,
bilimsel meraka…
Mucitlerine, buhara…
Buhar ile çalışan makinalar sayesine…
Sanayi devrimini gerçekleştirebilmesine…
Hammadde ve
ucuz işgücü kaynağı sömürgelerine…
Ve kraliçelerine ve Union Jack diye anılan
bayraklarına bağlı…
İnsanlara borçlu!
Çağımızda…
İngilizce tüm dünyada ama özellikle bizim
gibi…
Benliğini yitirmek üzere olan ülkelerde sanki bir zorunlulukmuş
gibi…
Öğrenilmeye, öğretilmeye çalışılıyor…
Büyük kentlerde, mağaza ve benzeri
alışveriş merkezlerine…
Yaşam ve eğlence alanları sayılan yerlerin
isimlerine baktığınızda…
Kendinizi Türkiye’de değil, İngiltere’de
sanırsınız!
Peki, bu çarpıklık…
Bu bensizlik tüm dünya ülkeleri için mi
geçerlidir?
Kesinlikle hayır…
Özgüvene, tarihi bilince sahip…
Dünyada ve hatta evrende yer ve söz sahibi
olma azminde olan…
Toplumlarda, ülkelerde durum böyle değil!
Grand Nation
deyimi…
Fransızların özgüvenini tanımlayan bir ifade olmakla birlikte…
Avrupa’da birçok devlet tarafından bu
ülkeye yakıştırılan ve…
Bu ülkeyi tarif etmek için kullanılan bir
tabir şekli olarak karşımıza çıkmaktadır…
Bunun tabi sebepleri var!
Bunun çok az insan
bilincindedir…
Almanya’yı, Almanya yapan Napolyon
Bonapart’tır…
Birçok ülkede özgürlük ve milli bilinç
ateşini yakan Fransızlar…
Ezeli rakipleri İngilizler karşısında
boyunlarını bükmemeye çalışan yine Fransızlar…
Evet, bu büyük millet…
Büyüklüğün ne demek olduğunu dünyaya
anlatıyor…
Anlayabilene!
Büyüklük konusunda…
Türk milletinin de
diğer büyük milletler karşısında…
Geri kaldığı söylenemez, tam aksine…
Ama milli ve tarihi bilincini diğer büyük
milletlere nazaran…
Daha çok “unuttuğu”, gözüne katarakt
indiği, algısının bulandığı da…
Ne yazık ki bir gerçektir!
Ortak bir dil,
toplumun birlikteliğinin temel taşıdır…
Ortak kullanılan dil sayesinde insanlar
anlaşır, kaynaşır…
Kederini, sevincini paylaşır…
Gerçi atalarımızın “bir dil, bir insan”
ifadesi… Bir
gerçeği yansıtsa da…
Dil insan gibi doğan, büyüyen ve sonunda
ölen… Yani
yaşayan ama ayni zamanda her canlı gibi…
Süreç içeresinde
değişime uğrayan bir “nesnedir”…
Mesele insanın diline sahip çıkma
meselesidir…
Yine özdeyişlere sığınarak durumu biraz
daha açmak istiyorum…
“Ana gibi yar olmaz” derler…
“Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar”
deyimi de ananın kutsal sevgisini anlatır…
İşte anadil de…
Her birimizin o güzel varlıklar sayesinde
öğrenmeye başladığımız…
Bize en yakın olan annelerimizle iletişim
kurduğumuz dilimiz…
Çünkü “gerçek” büyüklük her şeye rağmen…
Diline sahip çıkarken bu dili diğer
toplumlara da kabul ettirebilmektir!
Amerikan
emperyalizminin en tanınan ögelerinden biri…
Bir içeceğin müptelasıyım…
Yemekle pek fazla aram yok aslında…
Günde bir övün o da genelde aksamları
yerim…
Yedimi de tencerenin dibini görmeden durmam…
Buna rağmen şişmanlamamın en büyük etkeni…
Çocukluğumdan beri içtiğim bu şekerli, asitli içecektir!
İşte bu içeceği
ilk defa bindiğim Fransız havayollarında…
Yine içtim…
Ancak…
Birçok kez aksine şahit olmama rağmen…
Fransız havayollarında bu içecek
üzerindeki yazılar Fransızcaydı…
Olabilir, doğal bir durum diyebilirsiniz…
Fransız havayollarında, Fransızca dilinin
kullanılmasından…
Daha doğal ne olabilir?
Ancak şansızlığıma
giderken de, gelirken de…
Uçağın kanat kısmında oturmak zorunda
kaldım…
Dikkatimi ne çekti biliyor musunuz?
Uçak kanatları üzerinde bir uyarı ibaresi
yer alır… Bu
yazı genelde İngilizcedir…
Yine Fransızcaydı!
Bugüne kadar
gittiğim…
Gördüğüm tüm ülkelerde…
Uluslararası hava limanlarına giden tüm
otoyollarında…
Havalimanın icin, küçük de olsa, en
azından İngilizce bir yazı yer alır…
Fransa’da buna şahit olamadım…
Bilmem anlatabiliyor muyum?
***
18.05.2014
Hayvan
sevgisi
Yeğenimin emaneti...
Eve kedi gelince...
Kafesteki kuşlar kapı dışarı edildi...
Tabii sokağa atacak değiller…
Zorunlu olarak, mülteci kabul ettim…
Tüy, kıl yüzünden…
Akvaryum dışında evde hayvan sevmem!
Senelerden beri odamda yaşıyorlardı…
Ve aylar geçtikçe ikisini de daha çok sevmeye
başladım…
Kediyi, yavru olmadıktan sonra sevmem…
Hele evin içinde hiç…
Köpekte öyle…
Köpek, köpeğe benzemeli…
Müstakil bir ev olduktan sonra…
Hem kedi, hem köpek kabulüm!
Neyse…
Dün kafesi temizlerken…
Erkek olan, bir anlık dikkatsizliğimden faydalanarak…
Kaçtı!
Hepimiz gerçekten çok üzüldük…
Saatlerce sokakta geri gelmesini bekledim…
Yok, uçtu gitti…
Hatırladığım kadarıyla bir muhabbet kuşunun…
Dışarıda yaşama süresi 12 saat kadarmış(!?)
Dişi olan, ister inanın ister inanmayın…
Dünden beri yemeden, içmeden kesildi!
Hayvan bile…
Sevgisini…
Sadakatini gösterebilirken…
Biz…
Neden insanlığımızı yitirmeye başladık?
Ne oldu bize de…
Artık can kaybı karşısında bile…
Hele, hele Müslümanlığını öne çıkaran…
Kıçını, başını örtmekle…
Ahlak abidesi…
Allah’ın sevgili kulu…
Olduğunu sananlar…
Bu kadar vicdansız, ahlaksız bir şekilde…
“İnsani” düşüncelerini paylaşabiliyorlar?
Not: Hayvan kelimesini kullanarak bu gibi
yaratıkların hayvandan bile aşağı oldukları kanısındayım.
Yani, hayvan desem hayvanlar âlemine hakaret etmiş
olurum.
***
20.05.2014
Bir soru
bir cevap
Bilmece çözmeyi sever misiniz?
Bir soru soracağım…
Cevabı yarına!
Kömür…
Elmas…
Ve insan arasında ne gibi bir bağ vardır?
***
21.05.2014
Ve cevap
Mevla’m görelim neyler, neylerse güzel eyler…
Oku diyerek yaratığını düşünmeye davet eden Mevla’m…
Şüphesiz…
Okumanın - düşünmeyi, düşünmenin - sorgulamayı,
sorgulamanın gerçekleri arayıp bulmanın yolu olduğunun bilincinde!
Mısır medeniyetinin…
Haylaz, atadan kalma düzene isyan eden çocuğu…
Firavun Akhenaton (IV. Amenhotep) o güne kadar
yeryüzünde akla gelmeyen…
Çok tanrılıktan, tek tanrılığa geçişi sağlayan kişi
olarak bilinir!
Yaşamın olmazsa olmazlarından sayılan su…
Suyun hemen ardından gelen karbon…
Karbonun kimyasal özellikleri…
Yeryüzünde yaşamın temel taşları!
Ve…
Tanrının yaratığı insanoğlu…
Düşünmeye başlar…
Günümüz medeniyetin atası sayılan…
Felsefenin…
Bundan 2000 sene önce önemini kavrayan…
Sanata ve özgür düşünceye önem veren…
İnsanın ve yaşamın anatomisini inceleyen…
Eski Yunan!
Gözle görülmeyen…
Ama varlığı bundan binlerce sene önce…
Varsayılan atom…
Ve atomların birbirine kenetlenme şekli…
Tanrının sırrı…
Higgs Bozonu!
Evrende…
Ve evrenin parçası olan insanoğlu…
Organik yaşamın, birbirine kenetlenmenin…
Birbiriyle uyum içeresinde yaşamanın…
Milyarlarca çeşit örneği!
Evet…
İnsan, kömür ve elmas…
Karbon ile birbirine bağlı!
Ve Recep Tayyip Erdoğan…
AKP zihniyeti…
O kömür karası içeresinde bedenleriyle…
Ekmek davasını peşinde olan madencilerimizin…
Katili!
Daha ayrıntılı bilgi için tavsiyem:
http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/komur-elmas-ve-insan-mayis-2011.html
*
Bak
yaaa, mantığa bak
Pennsylvania…
Erdoğan’a beddua edecek…
Beddua…
Somadaki madenciyi bulacak…
Allah’ım akımı koru!
*
Tam
Aziz Nesin’lik
Bu sabah haberlerinde yer almıştı…
Ancak yazmaya fırsat buldum!
Yaşlı adamın boğazına sinek kaçacak…
Yaşlı adam sinekten çok rahatsız olacak ve etrafına
ne yapabilirim diye danışacak…
Çevresi tarım ilacı içmesini önerecek…
Ve altmış yaşın üzerindeki adam...
Hiç düşünmeden tarım ilacı içerek zehirlenecek!
Bu gibi gerçekten yaşanmış olayların binlerce örneği
var ülkemizde…
Eldeki “mal ve malzeme” bu…
Al tepe tepe kullan!?
Arkadaşlar, kardeşlerim, dostlar…
Ve Albert Einstein bir kez daha hâkli çekti
“aptallığın sınırları” gerçekten yok herhalde…
Bu cehalete…
Bu düşüncesizliğe…
Topyekûn savaş açıp yenmediğimiz sürece…
Bu kafadan çok çekeceğiz!
*
Almanya’da yaşayan tüm Atatürk milliyetçilerine
On dakika evvel…
Cumartesi günü Köln’de…
Erdoğan’a karşı protestoyu düzenleyenlerden biri ile konuştum…
Etkinlik saat 13’de başlayacak ve takriben 19’a kadar sürecek…
Toplanmaya yeri Köln
Ebertplatz
(Bahnhof yakını)!
Ben kısmetse oğlum ve üniversiteli arkadaşlarıyla orada olacağım!
Saygıyla duyurulur.
***
21.05.2014
Çarkın
dişleri kanla yağlanıyor
Beraber yürüdük biz bu yollarda…
İleri demokrasinin tadına vara, vara!
Baktılar…
Yol yürümekle aşınmıyor…
Demir ağlarla örelim dediler yurdun dört bir yanını…
Pamukova faciasıyla vaz geçtiler!1
Yol yürümekle bitmez dediler…
Karadeniz sahil yolunu tüm uyarılara rağmen yaptılar…
Hopa, Kastamonu ve Samsunda yol çöktü…
Sonuç, 4 milyar doları Karadeniz’e gömdüler!2
Yol yürüdükçe günler, aylar, yıllar…
Mevsimler gelip geçiyor…
Fakir fukaraya bedava kömür lazım…
Bursa Kemalpaşa ilçesinde maden kazası yaşanıyor3…
AKP arabuluculuğu sayesinde…
Kazada ölen isçilere kan parası veriliyor…
Bir yıl sonra Zonguldak Karadon medeninde4…
Grizu patlaması oluyor ve…
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer…
“Güzel öldüler” açıklamasında bulunuyor…
Erdoğan, ihmali kadere bağlıyor!
Yandaş, yoldaş ve taşeron…
Sömürüyor sömürebildiği kadar işçi vatandaşı…
Tabii böyle bir sömürü düzeni kurmak kolay değil…
Kutlamak lazım…
Ne gerek?
Maytap…
Davutpaşa – Zeytinburnu’nda maytap atölyesinde patlama5…
3 Şubat 2011’de Ankara Ostim ve Ivedik’te patlama…
17 işçi hayatını kaybediyor…
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer de…
"Türkiye'de onlarca, yüzlerce organize sanayi bölgesi bulunuyor.
Bunlar şimdiye kadar yönetildiler. Bir yerde bu sorun çıktı, bir
kaza oldu diye baştan sona yönetim modelimizi tartışmamalıyız ve
bunu sorgulamaya kalkmamalıyız. Problemin niçin ortaya çıktığını,
sorumlusunun ne olduğunu görmeliyiz. Ondan sonra bu sorun yönetim
sisteminden kaynaklanmışsa kabul, bunu tartışalım" diyebiliyor!
Arkadaş hangi birini yazayım ki…
Yaz, yaz bitmiyor…
Zaten bu yazının amacı AKP rezilliklerini…
İhmallerini, görevi kötüye kullanmaları…
Ve bilumum yanlışlarını hatırlatmak değildi!
Bu yazı ile başta
Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül olmak üzere…
Yukarıdan aşağıya doğru…
Mesela dün haberlerde yer alan dayakçı polisi…
Görevini ihmal eden devlet memurunu…
“Yüreksiz” Cumhuriyet savcılarını…
Adaleti eğip büken hâkimi…
Görevi devleti ve milleti her türlü tehlikeden korumak olan…
Ancak görevini ihmal eden yüksek rütbeli askeri…
Bu çarkın işlemesi
için elinden geleni ardına koymayan…
Tüm dişlere
şunu
hatırlatmaktı:
Eninde sonunda…
Bugün veya yarın…
10 sene sonra ama elbet bir gün hesap vereceksiniz!
İşte o zaman ben…
Ve benim gibiler yaptıklarınızı tek - tek saymaya başlayacağız…
Atatürk milliyetçileri asla unutmaz!!!
Buradan bütün dünyaya ilan ediyorum…
Dişe, diş…
Göze, göz…
Bu zihniyetin “iktidarı” döneminde…
İşlenen hiç bir suç…
Kimin tarafından işlenirse işlensin…
Evrensel hukuk kuralları…
İnsan vicdan ve mantığı çerçevesinde…
Cezasız kalmayacak!
1. 22.Temmuz.2004 41 ölü, 80 yaralı
2. 2007
3. 2009 19 madenci hayatını kaybediyor
4. 2010 30 madenci ölüyor 11’i yaralanıyor
5. 31.Ocak.2008 21 ölü 116 yaralı
***
22.05.2014
Biz
kediye – kedi, hırsıza – hırsız, katile – katil deriz
Mutlak okumalısınız…
Ve Recep Tayyip Erdoğan hala o koltuğu işgal etmektedir…
Tez kelesi vurula…
Tez, tez, tez!!!
http://www.gurbuz.net/Turk/M_Yilmaz_Hurriyet220514.jpg
M. Yilmaz * 22.05.2014 * Hürriyet Avrupa Baskısı
*
Açıtımı cicim?
Haberlerde izliyoruz…
Hop oturup, hop kalkıyor…
Diktatör olsaymış öyle hareket edemezmişiz…
Bre hey gafil…
Sen bilmez misin atadan kalma sözü…
Bıçak kemiğe dayandı mı…
Sen Türk milletini ne sandın?
Ulan zibidi…
İstiklal marşımıza bile yazmışız:
…
…
…
Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal,
Hakkıdır, Hak’ka tapan, milletimin istiklal!
Ben ezelden beridir hür
yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım;
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
…
…
…
***
24.05.2014
Dikkat, Dikkat
Köln’e gidecek tüm vatanseverin dikkatine…
Lütfen arkadaşlar sağduyuyu elden bırakmayalım…
Atatürk’te birleştiğimizi…
Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti taraftarı olduğumuzu…
Atatürk’ün mirasına sahip çıktığımızı tüm dünyaya…
Medeni bir şekilde gösterelim!!!
Not: Bu uyarıda bulunmamın CIDDI sebepleri var!
***
27.05.2014
Kırmızı bülten, İsrailli komutanlar, Hz. İsa’nın çarmıha gerilişi ve Aa Ka Pe
Başlığa bakarak Israil ve Aa Ka Pe
arasında bir bağ kurmanız olasıdır…
Mavi Marmara ve Israil’i komutanların
kırmızı bülten ile aranmasında doğal karşılayabilirsiniz…
Ama…
Hz. Isa ile Aa Ka Pe arasında bir bağ
kuramayacağınızı düşünüyorum…
Hâlbuki çok doğal maddi bir bağ var…
Yahudiler…
Ve bu topluluğa olan düşmanlığının
sebepleri…
Sizlere yarına kadar bu konuda düşünme
fırsatı vermek istiyorum…
Arkası yarın!
J
***
28.05.2014
Almanya’da bir deyim vardır…
“von Pontius zu Pilatus…” diye…
Bu deyimi Türkçe’mizde beyhude bir
şekilde bir yerden diğerine…
Giderek bir işi yapmaya çalışmak…
Yani günümüz Türkiye’sinde…
Recep’ten Tayyip’e…
Dönüp dolaşıp ayni noktaya varmak diye
tercüme edebiliriz!
Pontius Pilatus…
Hz. Isa döneminde…
Roma tarafından işgal edilen Ortadoğu
bölgesinin “valisi”!
Hz. Isa…
Ve ondan önce – sonra gelen tüm
Allah’ın elçilerini…
Birer devrimci olarak nitelesek
sanırım yanlış olmaz!
Roma işgalinde olan Kudüs…
Ve Kudüs’ün Yahudi ileri gelenleri…
Tapınak Tepesi olarak bilinen ve
ibadet edilen alanını…
Süreç içeresinde tam bir ticarethaneye
dönüştürmüştü!
Devrimci özelliği ile Hz. Isa…
Aslında ibadet için kurulan…
Ama sonradan ticari faaliyetlerin
odağı haline gelen…
Yahudi “din âlimlerinin” güç
merkezini…
Tarumar eder, halkı bu din tacirlerine
karşı bilinçlendirmeye çalışır!
Ancak din tacirleri* buna göz
yumamazlardı…
Onlar için din her şeyden önce…
Para demekti…
Para ise güç…
Ve bu gücü yitirmemeleri gerekiyordu…
Türlü hileler ile Hz. İsa’yı dönemin
muktedirlerine şikâyet ederek…
Yargılanması için gereken tüm
tedbirleri alarak harekete geçerler!
Roma için ve aslında bugün bile bir
devlet yönetimi için…
İsyandan, halkın galeyana gelmesinden
daha büyük bir iç tehdit düşünülemezdi1…
Hele, hele birilerinin çıkıp da
kendini “kral / yönetici” olarak niteleyerek…
Dönemin muktedirlerine ve temsil
etikleri güce ortak çıkarak…
“Koltuklarını” tehdit etmesi
kesinlikle kabul edilemez bir durumdur!
İşte bu yüzden…
Romanın dolayısıyla Pontius
Pilatus’un…
Hz. Isa hakkında kesin bir hüküm
vermesi kaçınılmaz olur. Pontius Pilatus’un, Hz. İsa’yı “tüm
cabalarına” rağmen ölüm cezasından kurtaramaması ise Yahudi
toplumunun başka2 bir “utancı” olarak tarihe geçecektir.
Rivayette göre dini değil maddi sebeplerle bağlı olan bu yargılama
için Hz. İsa’nın Tapınak Tepesini tarumar etmesi, Yahudilerin ruhani
liderliğini yapan zümreye ve uygulamalarını şiddetli şekilde
eleştirmesi kesin bir çözüm için yetmiyordu. Ölüm cezası için daha
fazlası gerekti ve bu gerekçeyi de Hz. Isa kendisi yaratmıştı;
kendisini tanrının oğlu3 olarak nitelemesi af edilemezdi!
Böylelikle bu zümre tarafından ölüme
mahkûm edilen ama idari sebeplerden dolayı ölümün infazını
gerçekleştiremeyen bu hizipler Hz. İsa’yı Pontius Pilatus’un
yargısına teslim ederler. Hz. İsa’yı halkı görevlerinden alıkoymak
(Roma’ya vergi vermek) ve Romanın nüfuzunu hiçe sayarak kendini
Yahudilerin kralı olarak nitelemesini bahane ederler. Yani olay
tamamen siyasi yöne kaydırılmıştır…
Uzatmayalım…
Luka İnciline göre Pontius Pilatus,
Yahudileri Hz. Isa ve Barnabas isimli birisi arasında tercih yapmaya
“zorlar”. İkisinden birini af, diğerini ise çarmıha gerecektir.
Yahudilerin tercihi Barnabas yönündedir ve Hristiyanların –
Yahudilere karşı “dinmeyen” kinlerinin başlangıcı olacaktır4.
Görüleceği gibi bundan 2014 yıl önce
bile birileri – dini – kullanarak kendi maddi ve manevi çıkarları
pesinde koşuyormuş. O halde dünden bugüne ne değişti?
* Kaiphas isimli birisi liderliğinde
1. Recep Tayyip Erdoğan’ın Gezi
protestosuna gösterdiği tepkiyi örnek verebiliriz
2. Tarih boyunca kendisi büyük acılara
maruz kalan bir toplumun çağımızda başka bir topluma gaddarlık
etmesinin bir utanç vesilesi olduğu kanısındayım
3. Bilim çevrelerinde bu deyimin Hz.
Isa tarafından da kullanılmış olabileceği hala hararetli bir şekilde
tartışılmaktadır
4. Hukuki açıdan olaya bakıldığında
Yahudiler değil Pontius Pilatus bu kararı vermiş ve infaz
ettirmiştir.
***
12.07.2014
Yeğenim Emrehan'dan inciler (6 yaşında)
Gazetede
resimleri görünce... Pis Erdoğan... Vatan haini Erdoğan...
Kılıçlıoğlu...
Bizler böyle nesiller yetiştirdiğimiz
sürece KORKACAK bir şey yok... Asla başaramayacaklar! :)
***
06.08.2014
Rüşvetin,
yolsuzluğun, kokuşmuşluğun, hırsızlığın, vatan - millet
pazarlamanın açık kanıtları!? Sorumlu kim? Başçalan! Pardon,
Cumhurbaşkanı adayı "başbakan" Recep Tayyip
Recep Tayyip Erdoğan
Ulan Recep misin Tayyip misin ne nokta,
nokta, noktasın bilmem ama bildiğim defalarca bana yeminimi
bozdurduğun. Facebok'a girmeyeceğim diyorum ama bir takım
bilgileri de paylaşmak gerek...
http://www.fcpablog.com/display/Search?moduleId=17494820&searchQuery=turkey
...
***
29.08.2014
Protesto
Affınıza sığınarak yazıyorum...
Hayır!
Yazmıyor avazım çıktığı kadar
haykırıyorum......
Siz değil misiniz...
Bu bilmem nenin çocuğuna bu yolu
açan...
Siz değil misiniz bunca rezalete rağmen...
İnsan gibi, adam gibi muhalefet
yapmayarak...
Bu herifi, zihniyeti...
Atatürk'ün
koltuğuna oturtan...
Siz değil misiniz açık veya kapalı
destek olan...
Söyleyin...
Hesap verin...
Neyi protesto ediyorsunuz?
***
01.09.2014
Bugün bayram değil seyran değil...
Peki Almanya neden Kürt'leri
öpüyor?
Silah yollamaya yelteniyor?
...
Durup dururken AB(D) neden
Suriyelilerle ittifaka girerek...
Irak - Şam İslam Devletine savaş
ilan ediyor?
BOP tehlikede de ondan!
"Büyük Kürdistan" ve Akdeniz!
Üç tarafı denizlerle çevrili
Türkiye ve limanlar...
Tüm bunları >>> görmemekte <<<
ısrar eden memleketimin insani!
Satıldınız...
Pazarlandınız...
Kıçınızda ki dona kadar borca
sokuldunuz...
Evlatlarınızın istikbali ipotek
altında...
Ve siz hala hırsızın peşinden...
Gözü kapalı masallarına
inanıyorsunuz!
12 yıllık can yoldaşını...
Paralelini sattı sizi mi
satmayacağını sanıyorsunuz?
Not: Çizgili yer ISID tarafından
işgal atında bulunan bölge. Böylelikle "Kürdistan"
Akdeniz'den kesilmiş oluyor.
***
04.09.2014
Elhamdülillah
Cumhuriyet kuruldu kurulalı... Böyle
hükümet görmedi... Enflasyon bekleneninden yüksek çıktı...
Suçluyu hemen buldular... Aşarı kuraklık, dolayısıyla gıda
maddelerinin >>> doğal <<< olarak yükselişi!
Dinleniyoruz
dediler... Türlü rezillikler... Telefon tapileri...
Tescillenen konuşmalar... Kaçırılan milyar dolarlar...
Ayakkabı kutuları... Suçluyu hemen buldular... Bizim
paralelimiz dediler... Ve topyekûn savaş ilan ettiler!
Hırsızlıklar, vakıflar, gemicikler vs. vs.... Değerli
yalnızlıklara büründüler... One minütler... Değil Avrupa,
ABD... O çok beğendikleri Araplar bile... Herifleri
kırçlarına takmıyorlar... Suçluyu hemen buldular... Bizi,
başarımızı çekemiyorlar dediler!
İyide arkadaş... Her
boka... Her türlü rezilliğe bir bahane buluyorlar da...
Türkiye'de... Kadınların... İnsanların... Madencilerin
ve değişik meslek guruplarının... Haybeye, boş yere
ölmelerine... Bir türlü bir bahane uyduramıyorlar...
Suçu... Kadere, fıtrata falan bağlamaya çalışıyorlar ama...
Bilmem millet yiyor mu?
*
Taçlandırma
Hükümet programı okundu... İleri
demokrasiye vurgu yapıldı... Vesayet kalktı dendi...
Halbuki vesayet sadece gömlek değiştirdi!
İleri
demokratik bir şekilde... Ölüyoruz ki, eğer bu kaderse ben
böyle kaderinde... Bu kadere razı olan aklında ...!
Neyse... İleri demokratik bir şekilde... Sürünüyoruz
arkadaşlar... İleri demokrasinin gereği olsa gerek... Ana
ve yavru muhalefet... Zihniyet ile tam bir uyum içeresinde!
Ve Atatürk ilke ve inkılaplarına sözde değil... Özde
bağlı biçareler... İzlemekle yetinirler!
Bakarsan
sokakları inim inim inletenler... Askeriyiz, neferiyiz
diyenler... Çaresizlik içeresinde kıvrananlar!
Mustafa
Kemal böyle mi kurtardı vatanı? Eli kolu bağlı mi izledi
memleketin halini?
Dün yabancı postallar çiğnerdi
memleket topraklarını... Bugün... Bu memleketin evladıyım
diyemeyenler... Pazarlar kamu mallarını!
Dünden bugüne
ne değişti? Cumhuriyet Halk Partisi!!!
Yeni CHP'den ve
yönetiminden hoşlanmadım arkadaşlar... Ben şehidimi,
gazimi... Mustafa Kemal'imi... Türkiye Cumhuriyetini...
Altı oku bilirim... Yaşım ermemiş olsa kemale... Sağlığım
olmasa virane... Gençlik yıllarımdaki gibi kurardım partimi
katılırdım seçimlere!
Sözüm size gençler... Bu
gidişata dur demek size düşüyor... İnanmayın ihtiyar
bunaklara... Bilimin ışığı, aklın yolu birdir... Ne
yapacaksanız şimdi tam sırası... Rahat, huzur vermemek lazım
bu zihniyete!
***
07.09.2014
Yorumlar ve ötesi
Birçok insanı şahsen tanımıyorum...
Tanımak zorunda da değilim... Hata... Fikirlerimiz
birbirine uymayabilir... Belki de yaşam felsefemiz, hayata
bakışımız... Yaşam tarzımız bile çok faklı olabilir...
Etnik kökenlerimiz, soyumuz sopumuz ve inançlarımız bile...
Farlılıklar arz edebilir!
Ama... Birleştiren, bizi
biz yapan, hepimizin ortak iki yanı var... Bu toprakların
evlatlarıyız... Ve vatan dediğimiz bu mübarek toprağa
bağlılığımız... Şeytan ayrıntıda gizlidir derler... İşte
bizi dürten şeytanda bu ayrıntıları... Aşılması mümkün
olmayan engeller olarak önümüze koymaktadır!
Gerçekten
öylemi acaba?
5-10 dakika önce göz kenarıyla bir
arkadaşın isyanını okudum... İsmine cismine bakma fırsatı
olmadan gözden kaybettim... Bu yazıyı aslında ona hitaben
yazıyorum!
CHP'den istifa etmekle... Nesnetsel içeriği
olmadıktan sonra... CHP'den istifa etsek ne olur, etmesek ne
olur?
Arkadaşlar... Tam aksine şimdi mücadele
zamanı... Türk milleti ilk defa birden çok cephede
çarpışmıyor... Evet, birçok cephede aynı anda mücadele vermek
durumundayız... Pes etmek yok!
Bu vatan... Kan ve
gözyaşı... Alın teri üzerine kuruldu... Nasır tutmuş
eller... Bu vatanı inşa etti... Atatürk milliyetçisiyim
diyen birine havlu atmak yakışmaz!
***
08.09.2014
Ölüyoruz
Yavaş yavaş... Tek, tek... Bazen topluca!
Ölüyoruz dostlar... Yavaş yavaş... Tek, tek...
Eriyoruz... Tükeniyoruz dostlar... Yavaş yavaş!
Kaza diyorlar, fıtrat diyorlar... Uyutuyorlar... Ölüyoruz
dostlar... Yavaş yavaş!
Din diyorlar... Allah
diyorlar... Peygamber diyorlar... Kitap diyorlar...
Yeşil diyorlar... Ama gönüllerinde ve akıllarında...
Doların yeşilini kast ediyorlar!
Ölüyoruz... Yavaş
yavaş... Tek, tek... Bazen topluca!
Ölen
isçilerimize Allahtan rahmet... Ailelerine başsağlığı
dilerim!
***
09.09.2014
Sap gibi... Takiye!!!
Yiğidi öldür ama hakkını yeme demiş
atalarımız... Herif hiç olmazsa sap gibi dikilmekten
muzdarip... En azından açık açık söylüyor... Diğerleri
vatanı bölmeye çalışanlara açık destek veriyor... Saklama
gereği duymuyor... Hele aralarında birileri var ki...
Milliyetçilik dendiğinde, Türk kelimesi telaffuz edildiğine...
Mangalda kül bırakmıyor... Ama Türkiye Cumhuriyeti ibaresi
tek tek tabelalardan silinirken... Şanlı Türk bayrağı kirli
eller tarafından gönlerden indirilirken... Hatta bir
densizin, kendini bilmez bir serserinin... Türkiye
Cumhuriyetinde, Türkçeyi yasaklama isteğine tepkisiz...
Kendimi çok ama çok zorlayarak hepsine eyvallah çekiyorum!
Ama... Tüm bu rezilliklere... Tüm bu gelişmelere...
Gereken tepkiye gösteremeyen biri var kiiiiiiiiiii... İşte
onu af edemiyorum!
Tamam... Allahtan çekinmez, kuldan
utanmaz... Anladık ama... Kurultay bitmişmiş...
Anıtkabir'e, Atanın huzuruna çıkacakmış... İnsan... Hiç
olmazsa aynaya baktığında kendinden utanır!
***
10.09.2014
Düzen bu! İster kabul et - ister etme
Bayram değil seyran
değil... Ama 1000 TL üzeri maaşlara zam... Paranın yüzü
sıcak... Öyle sıcak ki... Ne ar, ne namus, ne adalet, ne
insan, ne kadın... Nede vatan... Hiç birinin önemi kalmaz
paranın karşısında!
Pazarlanıyoruz... Biçilen fiyatlar
muhtelif... Kimisi bir çuval kömür - nohut fiyatına...
Kimisi milyon dolara!
***
11.09.2014
Internet çocukları
Bugün oğlanı Prag'a yolcu ettim...
Altı ay Çekoslovakya'da eğitim görecek... Dendiğine gör
Siyaset ve Ticaret üzere en iyi üniversitelerden biriymiş!?
Annesi yorgun argın ama... Bavullar, börekler vs. vs.
vs... Kolay değil 6 ay kalacak herif... :) Nerden
baksan anne işte!
Eh, bende herifi teknik olarak tam
donattım... Ve hatta ona özel yeni bir server (sunucu)
kurarak... Güvenli ve sağlıklı iletişimi sağlayalım... On
binlerce elektronik kitap ve arama modüleri ile...
Gerektiğinde ona lazım olan bilgileri sunayım diye... Tam bir
haftadır uğraştım!
Neyse.. Dün akşam... Oğlum gel
yapma etme... Alt tarafı git - gel 1100 Km... Ben seni
götüreyim, kos koca bavullar... Kendi ellerimle
yerleştireyim, göreyim neredesin, nasıl yaşayacaksın... Yok
herife laf dinletemedim!
Neymiş? Hayatin zorluklarını
öğrenmeliymiş... Arkadaşlar arası konuşmuşlar... Diğer
velilerde götürmek istemişmiş... Ama... Onlar bebek
değilmiş artık!? İçimden güzel bir ... çektim ama...
Nafile!
Bu vesileyle... Uzun zamandır dikkatimi çeken
bir olguyu dile getirmek istiyorum... Tamam benim nesil...
Gurbet ellerinde... Özellikle 2. nesil diye tabir edilenler
tabii ki farklı yetiştiler... Olanaklar çok farklıydı...
İmkânlar çok fazla sınırlı, ana - baba dil; yol yordam bilmez...
Anlayacağınız... Küçük olmadan, çocukluğumuzu doğru dürüst
yaşayamadan... Büyümek, büyüklerimize yol gösterici olmak
zorundaydık!
Bugünün internet, Coca Cola ve McDonald's
çocukları böyle mi?
Öğrenmek ve serbest çağrışımla
hayatta kalma mücadelesiyle yoğrulduk!
Bugün... Ik
deseler, araba... Gık deseler para... Pik deseler özel
hocalar, vs. vs. vs. Çocuklar... Mesuliyetten, kendi
kendilerine öğrenerek... Sorumlu birey olmaktan uzak...
Internet denilen... Kullanıma bağlı yerine göre çok
faydalı... Yerine göre şeytani derecede zararlı... "Akıl
hocasına" emanet... Gerçek bilgilerden, bilinmesi zorunlu
olandan... Öğrenmekten, düşünmekten uzak!
***
13.09.2014
Karagözün, karakaşın için
Peşin, peşin özür dileyerek…
Bazen belirli bir üslupla yazmanın gerekliliğine bizzat tanık
olduğum için… Affınıza sığınarak “özel bir üslupla” sözlerime
başlamak istiyorum!
Kimse seni Karagözün, karakaşın…
Kaytan bıyıkların, kıllı göğsün için parmağını bile oynatmaz…
Hatta artık bu vasıflar para bile etmez!
En iyi ihtimale
sen yerinde sayarken… Çevrendekiler ya servetlerine; servet
kattılar… Yada iyi kötü geçinirken muhtaç duruma düştüler!
Elindekini avcundakini sattılar… Gırtlağa kadar ya borç
içeresindesin… Yada ele güne muhtaç yaşıyorsun!
İyi
kalpliminsin… Saf mısın… Yoksa tatlı su manyağı mısın…
Karar veremedim!
Dost acı söyler derler… Ben dosttan
da öte… Kardeşinim… Allaha çok şükür… Ne zenginim,
nede fakir… Ama para yüzünden, geçim derdinden… Ömrüm
gurbet ellerinde geçti!
Gelişmeler çok vahim… Aç
gözünü… Bak etrafına ne oluyor diye… Allah sana petrolden
de daha önemli bir servet vermiş… Çünkü onsuz bu dünyada
hayat yok… Üç tarafın onunla çevrili ama… İlla O… Onsuz
yaşam olmaz!
Analar ağlamasın diye… Yakında Fırat ve
Dicle’yi kapsayan… Ezelden beri ata toprağı olan… Elinden
yitip gittiğinde… Yandı götüm diye bağırsan da… Nafile…
Götünü kiraya veren… Acısına katlanır!
***
Yüzde 25 ile yüzde 75 arası
Dünya lideri...
Dünya'nın... En tehlikeli fay hattı üzerinde bulunan bir
ülkeyi yönettiği iddiasında!
Anladık... Iman dolu
göğsün var... Allah verdi, Allah alır diyorsun... Ama
bilmez misin mal canın yoncası!
Hadi kendini
düşünmüyorsun... Ya sevdiklerin?
Biliyorum...
Bilime, ilime ne saygın ne inancın var... Ama Allah sana bu
canı verdi ki... Çalışasın, üreyesin, hayatı dolu - dolu
yaşayasın diye... O emanet bedenini kendin ve çevren için en
verimli şekilde kullanasın... Kendin ve çevren için
sorumluluk taşıyasın diye!
Bak bilim insanları...
Önümüzdeki 25 sene içeresinde... Yüzde 25 ile yüzde 75 arası
olasılıkla depremi bekliyor... Ama bugün ama yarın...
İstanbul'un binaları... Yüzde 80'i çürük... Ve senin
umurunda değil!
Hiç bir hazırlığın, tedbirin var mı?
Seni, ülkeni yönettiği iddiasında bulunanlar... Onların
hazırlığı, tedbiri hakkında bir fikrin var mi? Hic hesap
sormak aklına geliyor mu... "Ne olacak benim çoluğum, çocuğum
- evim barkım?" diye!
***
14.09.2014
AKP ve "İleri demokrasi"
193 ülkeden... Cok şükür...
Hamdolsun... İnşallah... Ve maşallah... Basın
özgürlüğünde... 154. sıradayız!
İnsan Allahtan daha ne
ister?
http://rsf.org/index2014/en-index2014.php
***
15.09.2015
Hırsız var
Bu hırsız başka hırsız... Bu hırsız yavuz
hırsız... Ve ev sahibi şaşkın!
Cumhuriyet tarihinin en
büyük... En organize soygunu devam ediyor!
*
Ve....
Eskilerin bir deyimi vardır... Ne şehittir ne
gazi, bok yoluna gitti Niyazi!
Ölümler devam ediyor...
Talan devam ediyor... İhanet tam gaz!
Ve sen
seyrediyorsun(!?)
*
Kütüphanemde hazine buldum
Bugüne kadar benim için neler
dendi neler!
Hiç unutmam... Kardeşimin düğününde...
Yanıma gelerek suratımı mahkeme duvarına benzettiler...
Kardeşim evden çıkıp gidiyor... Zil takip oynayayım mı?
Cimriymişim... Var yemezmişim falan... Hiç alakası
yok... Rahmetli eşim hep derdi... "Önder her şeyin bir
zamanı var!" Yerden göğe kadar haklı... Hepinizin bu
tecrübeyi yaşadığını sanıyorum... Zamansız yapılan veya
karşılığı olmayan bir harcama... İnsanı zora sokar!
Kirli çıkıymışım... Bak bu doğru işte... Atalarımızın çok
güzel bir sözü vardır... "Sakla samanı gelir zamanı" Ve bu
huyumun çok ama çok faydasını görmüşümdür... Ve hala
görüyorum!
Kendime göre mütevazi bir kütüphanenin
sahibiyim... Evladıma, inşallah okumasını seven bir gelin
sahibi olurum ona... Olmadı... Dada'ya çünkü kitaba,
siyasete daha şimdiden çok meraklı... Dayday okumasını
şimdilik pek sevmiyor... Bırakabileceğim en büyük miras...
Bence kütüphanem!
Geçenlerde de yazmıştım... Oğlan
için elektronik kitaplarımı yeniden derliyorum diye... Eğer
doğru hatırlıyorsam en son 10 sene önce endekslemiştim...
Nereden buldum... Ne zaman kütüphaneye dahil ettim haberim
bile yok... 1920'lerden kalma... Orijinalden alma dijital
değerler... Gelibolu savaşını ve benzer konuları anlatan...
Kitaplar!
Hatırlarsınız... Galatasaray Üniversitesi
yangınında ne kitaplar yanmıştı... Bir daha yerine
konulamayacak kitaplar... İhmalden, bilgisizlikten,
cahillikten, tedbirsizlikten... Atadan, mirastan, Allah ve
Peygamberden söz eden utanmazlar... Bilmezler mi acaba...
Bilgi dünde, bugünde, yarında... En önemli değerdir...
Korunması ve geliştirilmesi... Tabiat gibi gelecek nesillere
devredilmesi gerekir!
***
16.09.2014
Kenar mahalle dilberlerinden siyaset örnekleri
Adam
olamadıktan sonra Profesör olmuşsun ne yazar? Ana gibi ana
olamadıktan sonra kadın olmuşsun ne yazar? Taş kalpli
olduktan sonra milyar dolarların olsa ne yazar? Ahlak
olmadıktan sonra dindar olsan ne yazar? Önce vatan - millet
diyemedikten sonra siyasetçi olsan ne yazar? Haysiyet sahibi
olmadıktan sonra insan olsan ne yazar?
Sözcü 16.09.2014
***
17.09.2014
Paralel mevzular
Bugün Türk siyaset lağımından bir örnek
vererek… Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla demeye
getireceğim!
Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile…
Palazlanana kadar yan yana yürüyen paralel… Birden bire
gömlek değiştirme ihtiyacı his ederek… Prof. Dr. Necmettin
Erbakan’a çelme takmış… O güne kadar safları sıkı tutanlar…
O “büyük dava adamları” ve sonradan kendi deyimleri ile… Göt
kıllarını şaşkına uğratmıştı!
Benim gibi saftirikler de…
Derin bir ohhhhhhhhh çekerek nihayet bölündüler…
Parçalanacaklar demiştik… Hâlbuki büyük oyunun birinci
perdesi kapanmış… İkinci perde açılmak üzereymiş!
Tabii dava o kadar büyük ki… Kolay değil… Kos koca bir
Cumhuriyetti ve kazanımlarını yıkmak gerek… Bunu tek
başlarına yapamazlar… Okyanus ötesi hoca imdatlarına
yetişmiş… Üçü birlikte paralelliğin tüm gereklerini yerine
getirerek… Yıkım projesi için kolları sıvamış!
Süreç
içeresinde, defalarca, kardeşim diye hitap ettiği ile…
Paralel, paralel beraber o AK yolda yürürken… Paraleli
Cumhurbaşkanı seçilince… Avratlar arası bir çekememezlik,
kıskançlık yüz göstermiş… Kinci ve dindar olan bunu
unutmayarak… Zamanı geldiğinde paraleline şut atarak…
Devre dişi bırakmıştır… Yani ne paralellik kalmıştır ne
kardeşlik… Her şey palazlanana kadarmış!
Eh ne demiş
eskiler… Mal canın yoncası… Işın içine mal- mülk, güç ve
para girince… Okyanus ötesi olmuş… Baş düşman!
Sözüm sana EYYYYYYYYY Davutoğlu… Ve sana Kılıçdaroğlu… Bu
herif palazlanana kadar… Bu herif istediğini elde edene
kadar… İnsanla paralel, paralel yürür… Ama işi bitince…
Adama öyle bir siktir çeker ki, şaşar kalırsın!
***
18.09.2014
Gülme komşuna gelir başına
Yıllardır böldün, yönettin ve
sömürdün... Bugün... Yaptıklarının bedelini ödemeye
başlayabilirsin... İskoç halkı senden ayrılırsa....
Majesteleri prestij kaybına uğrar ama sen... İnşallah gereken
dersi çıkarabilirsin!
Biz... Türk milleti olarak...
Ulusumuzun birlik ve bütünlüğünü... Misakı-milli sınırlarımız
içeresinde... Korumaya çalışacağız... Çünkü.... Et,
tırnaktan ayrılmaz!
*
Kafatası sapıklarına
Beş parmağın beşi bir mi? Değil,
değil mi! Yine de... Parmaklar, avuç içi*... Yani
tümüne; el denir!!!
*bizi birleştiren doğduğumuz,
büyüdüğümüz toprak
***
20.09.2014
Dil orucu
Daha doğrusu kalem... Daha da doğrusu tuş
orucuna gireyim diyorum ama... Olmuyor, olmuyor, olmuyor!
İsyanımı dağa taşa anlatsam... Belki dile gelir, teselli
verirdi... Açılsam engin denizlere... Haykırsam avazım
çıktığı kadar... Belki deniz tepki gösterirdi!
Kime,
neye derdimi anlatayım bilmiyorum?
Mevla'm... İnsan
evladını diğer yaratıklarından ayrı tutmuş... Ona akıl
vermiş... Düşünme yetisi vermiş... Yetmemiş...
Kitaplar, elçiler göndermiş... Oku demiş!
Ama insan ne
yapmış? Hala ne yapmaya devam ediyor?
Yapmayın...
Allah, peygamber aşkı için yapmayın... İnsanı dininden,
imanından soğutmayın... Müslüman olduğu için insan
utanmamalı... Tam aksine gurur duymalı... İslamiyet'in ilk
yüzyıllarında... İnsanlık... Dünya... Gıpta ile
bakıyordu Müslümanlara!
Tıpta, sanatta, bilimde, ilimde
ve mimaride... Müslümanlar harikalar yaratıyordu!
Bugün alış verişten geliyorum... Dükkana girdim ve...
Herkese açık olmayan arka tarafa geçerken... Yani kapıyı
aralamamla... Kap kara, panter gibi "bir şey" kapıya doğru
atladı... Göz kenarıyla sandalyede üstünü değiştiren...
Küçük bir kız çocuğu gördüm... Başı kara bir paçavrayla
örtülmüş... Yemin ediyorum... En fazla 10-11 yaşlarında...
Meğer kapıya hamle yapan... Anası olacak zilliymiş!
İçeri giremezsin diyor... Çocuk üstünü değiştiriyor!
Elimin tersiyle kadını iterek, ya havel çekerek içeri girdim!
Dostlar, kardeşlerim... 10-11 yaşında küçük bir çocuk...
Ya benim gözümde "bebek"... Allah aşkı için bırak yan
gözle... Doğrudan, doğruya bakılır mi?
***
23.09.2014
Demokrasinin diktatörlüğü
Türk Dil Kurumuna göre
diktatör: “Bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış kimse” diye
tarif edilmektedir. Demokrasi gibi bir kavramı ise yalın bir
şekilde: İsim, toplum bilimi, Fransızca démocratie diye
anlatılmaktadır(!?)
Demokrasi bu mudur? Gerçekten
tarifi bu kadarcık mıdır?
Demokrasinin ne olduğu ve daha
da önemlisi ne olmadığı hakkında sayısız makale yazdım. Bu
yüzden bu kavrama tekrar değinmek istemiyorum. TDK’na göre
demokrasi tarifi için bu kadarıyla yetinilebiliyorsa, ileri
demokrasiyi varın siz düşünün. Demokrasi çoğulculuğu
gözetmeyerek çoğunluğun hegemonyasına girdiği an demokrasinin
diktatörlüğünden söz etmek sanırım yanlış olmaz.
Ve
sizler… Hala öyle mi yapalım, böyle mi yapalım diye bir çatı
altında toplanmamaya devam edin… Eskilerin bir değimi vardır…
“Zararın neresinden dönersen kârdır” diye… Herifler yalnız
para çalmıyor… Herifler benliğinizi, kimliğinizi çalıyor…
Ve sizler seyretmekle yetiniyorsunuz!!!
*
Eskiden
At, avrat ve silah... Artık... At (araba),
avrat (eskiden de böyleydi - hala böyle), silah (artık
bilgisayar silahtan da tehlikeli oldu bkz. Erdoğan ve
rezillikleri), para ve vatan kimseye emanet edilmez! Aç
gözünü!
Türkiye uyanmıyor... Gaflet uykusunda derin
derin uyuyor... Ve soygun... Ve devşirme devam ediyor!
Ne zamana kadar? Atatürk'ün askeriyiz diye baz, baz
bağıranlar... Enteli - danteli halkla birleşip... Ve
sen... Birlik ve beraberlik içeresinde harekete geçene
kadar!
*
Ve türban ilkokulda
Neyi merak ediyorum biliyor musunuz?
Recep Tayyip Erdoğan... Tüm şoparları... Ve Abdullah
Öcalan'ın cezalandırıldığını... Yaptıkları tüm iğrençliklerin
hesabını verdikleri... Ve asıldıkları... Günleri
görebilecek miyim?
*
Taksimde bir iskele
Bugün fırtınalı havada Taksimde bir
iskele yıkılarak insanları yaraladı! Buda bir şey mi?
Yolda yürürken kafana saksı düşer ölürsün... Arabanın
içeresinde seyir ederken tepene köprü yıkılır ölürsün...
Arabalı vapur hareket eder küçük Ece Su'lar ölür... Otobüse
binersin, bir o... çocuğu Molotoflarla hayatını karartır...
vesaire, vesaire... Sesin soluğun çıkmaz... Kader der,
taksirat der geçersin!
Ya arkadaş... Tepene Erdoğan ve
ailesi düştü... Can çekişiyorsun... Felç olmuşsun...
Hala sesin çıkmıyor... Anlamıyorum seni!
Vatan elden
gidiyor... Doğu sınırlarına "Kürdistan" kurulmuş... Komşun
eli kanlı... İnsan kalbi yiyen, kafa kesen yaratıklar
olmuş... Ve sen hala... Kader, taksirat, Allah'ın takdiri
der durursun!
***
24.09.2014
Özgül ağırlık
Bir cismin hacim ağırlığı diye tarif
edilir... Hani taş yerinde ağırdır derler ya... İşte o
hesap... Atatürk'ü, ilke ve inkılaplarını... Yok etmeye...
En azından ama etkilerini hafifletmeye çalışanlar...
Hesap hatasındalar!
10-12 yaşında bir çocuğa...
Türban takmakla... Ne dindar olunur... Ne ahlak... Nede
Müslümanlığın temelinde yatan felsefi değerler öğretilebilir!
Bu yaşta küçücük çocukları baskı altına almakla... Ancak
ve ancak... Ezik, özgüvenden yoksun... İleride her şeye,
her baskıya boyun eğen... Anne adayları nesiller yetişir!
Amaç buysa... Eyvallah... Hayır! Amaç gerçekten bu
değilse... Dinini, kitabını bilen... Ve Kuran-ı Kerim'in
emirlerini, gereklerini yerine getiren... Getirmeye çalışan
insanlar yetiştirmekse... Bu yol zaten yanlış!
Neden
mi? Çünkü zorla güzellik olmaz... Ve dinimizin temel
kaidesi olan... Zorlamadan, insanın hür iradesiyle Allah
yolunu... Peygamber Efendimizin izinden gitmesidir!
Tüm hak dinlerin ortak özelliği... İstisnasız her insanın
içinde olan... Kenarında, köşesinde... Ama çok gelişmiş,
ama az... İyi taraflarını geliştirerek, ön plana çıkararak...
Ahlak denen toplumsal yaşam kalıbına yerleştirmektir!
Ben
ve benim gibi düşünenler... Asla... Tekrar ediyor,
vurgulayarak ifade ediyorum... Asla... Küçücük bir kız
çocuğunda... Cinsellik aramayız... Aslında... Bu yaşta
bir çocukta böyle vasıflar arayan tiplerin... Bilmem nesini
kesip... Kendisine yedirmek var ama... Aması var işte!
***
25.09.201
Ayağım sana söylüyorum başım sen anla
Alnı birlikte
secdeye varanlar... Ah o başınız secdeye varamadan... O
kirli ortaklığınızın mahsullerini toplayamadan… Şeytan sizi
çarpmadı ki… Vatanında – milletinde huzuru kaçmadan… İki
tarafta cehennemin dibini boylasın!
Ayaklar baş oldu
kıyamet bundan koptu!
Eski okuyucularım bur ihtimal
hatırlayacaktır… Bundan yıllar önce kendi sitemden
yayınlamıştım… Recep Tayyip… Bir ambivalenz vakası ve
yalancının tekidir diye… Evet, yalancı bir pazarlamacıdan
başka bir şey değildir… Ve yöntemleri son derece
tehlikelidir… Uzan’lar ve AKP yöntemleri arasında bir
paralellik sezinlemiş… Yayınlamıştım!
Hatırlanacaktır…
Uzan’lar kayıtlar vasıtasıyla… Yani… Rüşvet ve şantaj ile
işlerini yürütüyorlardı… Ortaya çıkan kaset rezillikleri ile
içgüdülerimin… Beni yanıltmadığı kanıtlanmış oldu… Yoksa
başta kader ve yol arkadaşı… Abdullah Gül’ün ve onca insanın
suskunluğunu… Nasıl yorumlamalı?
Bak kardeşim…
Yukarıda Allah var… Kulun sormadığı, soramadığı hesabı Allah
sorar… Genç ve tecrübesiz değilsen eğer… Biraz kafan
çalışıyor… Gözün görüyor… Kulağın işitiyorsa eğer…
Bilirsin… Yalancının söylemi ve eylemi… Birbirini tutmaz…
Aç artık gözlerini… Uyan gaflet uykusundan!
*
Şaşırdım kaldım
Ancak yazmaya fırsat buldum... Berbat
bir gün geçirdim... Kelimelerin kifayetsiz kaldığı...
Anlatmanın mümkün olmadığı kadar ağrılar içeresindeyim... Ben
morfine baktım... Morfin bana... Ama içmedim, öylede pis
bir huyum var... İnadım inattır... İçsem bir gün bağımlısı
olacağım diye korkuyorum... Çok ağır... Ağrıkesicilerden
üç taneyle ancak kafam toplandı!
Neyse... Artık ağzı
açık ayran budalası gibi etrafımı seyrediyorum... Anlamaya
çalışıyorum ama anlayamıyorum!
Dün akşam Alman haber
ajansları çalkalandı durdu... Olay söyle gelişiyor... Bir
"Türk" şırfıntısı... Kendisine ne kadın, ne hanım, ne
bayan... Nede nezaket kurallarına uygun... Bir ifade
yakıştıramadığım için bilinçli olarak bu kelimeyi kullanıyorum!
Bu şırfıntı Almanya'da... Katolik Kilisesinin
hastanesinde... Dikkatinizi çekerim... Katolik Kilisesinin
hastanesinde hasta bakıcı olarak çalışıyormuş... Ve bundan
sonra hastalarıyla türbanlı olarak ilgilenmek istemiş...
Tabii işveren buna müsaade etmemiş... Olay iş mahkemesine
yansıyor... Ve bilin bakalım mahkeme kime hak veriyor?
Bre şırfıntı... Allah akıl dağıtırken... Sen hangi
kuburda, hangi lağımın etrafında iş görüyordun da... Akıldan
nasibini alamadın?
Yok... Yok arkadaş... Bu işin
şakası makası kalmadı artık... Yüz verdik kadıya, geldi sıçtı
halıya!
***
26.09.2014
Big Data
Tam olarak hatırlamıyorum... 1991 civarı
olması lazım ilk cep telefonumu almıştım... Cep telefonu
dediğime bakmayın... Resmen takoz gibi bir şeydi!
Tıpkı bugün dizüstü bilgisayar diye tabir ettiğimiz... Ama o
zamanlar küçük bir bavul büyüklüğünde olan... Bilgisayarlar
gibi!
Hiç unutmam... İşyeri iki katlıydı... Müşteri
bilgisayarını almaya geldi... Dönemeçli merdivenden aşağıya
inerken... Ayağım takıldı, paldır küldür - bilgisayarla
birlikte - soluğu aşağıda aldık!
İster inanın, ister
inanmayın her tarafım yara - bere, kan içinde... Millet
koşarak yanıma geldi... Ben haşat olmuşum... Bilgisayarda
çizik yok... Bugünün teknolojisine yan bak... Bozulur!
Genç delikanlıyım tabii... Çabuk atlattım... Gündelik
olağan hayata devam... Gelsin kızlar, gitsin karılar*...
İkisini, üçünü bir arada idare ettiğim... Bazen hepsini
birden elime yüzüme bulaştırdığım... Aman sende diyerek gülüp
geçtiğim günler... Hızlı arabalar, bilgisayarlar ve
robotlar... Para gani, keyfim yerinde!
İşte o
zamanlardan bu yana... Özelde bilişim... Genelde teknoloji
hızlı gelişen... Çok ama çok para isteyen bir dal... Ve bu
yüzden... Hiç kimse... Benim gibi idealistler dışında ki
istisnalar kaideyi bozmaz... Babasının hayrına bu dalda iş
görmez!
Akıllı telefonlar diye tabir edilen… Benim
1993’den beri kullandığım (PDA) bu “akıllı telefonlar” çok
tehlikeli!
Bu cihazlar için piyasaya sunulan ücretsiz ve
çoğu gerçekten profesyonel yazılımlar… GPS üzerinden sizin
her adımınızı izlemektedir… Çünkü yazılım yüklenirken…
Sözde yazılımın çalışması için “takip” yani tracking yapmasını
onaylamanız gerekiyor… Yani siz ne zaman nerede, nereye
gittiğinizi… Bir yerde ne kadar kaldığınızı… Buranın
neresi olduğunu (mesela Google Maps babasının hayrına bu
verileri –ücretsiz- kullanıma sunmuyor)… Sosyal medya, mesela
Facebook vasatisiyle kimlerle “arkadaş” olunduğunuzu…
Kimlerle görüştüğünüzü… Kiminle ne yazıştığınızı… Tüm bu
verileri istatistik amaçla… Ticari faaliyetler için
kullanıyor!
Bu kadarla kalsa… Daha vahim olanı bu tür
bilgiler… İstihbarat örgütlerini de ciddi şekilde
ilgilendiriyor!
*Bunu yazmamın nedeni, çok düşündüm ve
belki, bilmiyorum tabii, bugün yaşadığım çilelerin, çektiğim
ağrıların nedeni; o zamanlar ahını aldığım bu kızlara
bağlıyorum. Sözüm size gençler hiç bir kızın günahına girmeyin,
onun "masum" hayallerinin katili olmayın, ah almayın!
***
27.09.2014
Doğudan batıya
ezilenler, sömürülenler ve iki parmak toz
Kırk dokuz
yaşındayım… Bir kırk dokuz sene daha yaşasam… Bu kadın
denen varlığı anlamam mümkün olmayacak… Karmaşık bir
hissiyat… Çoğu zaman kalbin, duyguların… Aklın önüne
geçtiği… Ama aynı anda… Şeytanın aklına gelmeyecek
kurnazlıklarla donatılmış… Erkekleri güzelliği, dırdırıyla
çileden çıkaran… Cinsel cazibesiyle en olmayacak
aptallıkları yaptıran… Kadın!
İşte bu varlık var ya…
Türkiye’nin sorunlarına çözüm olabilir!
Bizi dünyaya
getiren… Emziren, yıkayan, paklayan, doyuran… İleriki
yıllarda yoldaş olan… Ve en sonunda… Bizi toprağa veren
kadın!
Edindiğim tecrübelerime dayanarak yazıyorum…
Birçok millet ve kültür ile tanıştım… Ama hepsinin ortak
özelliklerinden biri… Kadının ezilip, sömürüldüğüdür…
Ezilip, sömürüldükçe gücüne güç katılan kadın!
Çalışma
odamı... Eşimin temizlemesini yasakladım… Odam derli –
toplu… Bana göre temiz(!? ) Eskiden… Kadın ne zaman
odama girip temizlik yapsa… Saatlerce ya bir şeyimi arıyorum…
Yada… Ki esas beni çileden çıkaran bu oluyor…
Bilgisayarlar veya ağ çalışmıyor… Malum odada yaklaşık 500
metrenin üzerinde kablo döşeli… İşte bu yüzden eşimin odama
girmesini bile istemiyorum… Geçen gün bir şeyler aradım…
Elimi bir köşeye atmamla birlikte… İki parmak kalınlığında
tozu bulmam bir oldu… Örümcek ağları falan çabası… :)
Hatırlanacaktır… Atatürk’ün Türk kadınına olan güveni…
Ona verdiği önem!
Gün geçmiyor ki… Tayyip’gilerin
ülkesinde bir kadın hunharca katledilmesin... En son dün…
12 yaşında küçük bir kız çocuğuna yapılan satırlı saldırı!
Hanımlar… Değerli ve muhterem Türk kadınları… Bir
kadın hassasiyetiyle… Hemcinslerinizi ikna ediniz…
Bilmemenin ayıp sayılmadığı ama öğrenmemenin, öğretmemenin…
Ayıp sayıldığı bir kültürün evlatlarıyız… Sizler bakmayın
bize… Atalarımız bile bunu biliyordu… Yoksa neden
“erkeliğin yüzde doksanı kaçmaktır” desinler ki… Sizlerin
iffeti üzerinden siyaset yapmaya kalkanları utandırın… Ve
sakın unutmayın… Kadının fendi erkeği yendi!
***
29.09.2014
Ve Atatürkçüler...
Ey millet... Ey Atatürkçüler...
Doğu sınırlarımızda filen Kürdistan kuruldu... Miski-i milli
sınırlarımız içinde kolluk kuvvetleri denemeleri yapılıyor...
Ve sonunda ISID bahanesiyle ki... ISID'in AB(D) tarafından
beslenip, büyütüldüğünü... Ve BOP senaryosu gereği...
Ortadoğu'nun başına bela edildiğini düşünüyorum... Filen
Kürt ordusu kurularak güçlendiriliyor... Neredesiniz?
Neden kimsenin sesi çıkmıyor?
*
Ve çivisi çıkanlar
Salt Türkiye'de işlerin ters gittiğini
sananlar... Salt Türkiye'de keyfiyete göre kanunların,
demokrasinin eğilip büküldüğünü sananlar yanılıyorlar. Misal
Almanya'da bir insan öldürmenin "bedeli" yaklaşık on iki yıl!
Bilmem biliyor veya böyle şeylerle ilgileniyor musunuz? Dünya
bakır ihtiyacı artık karşılanamıyor. Bakır'ın fiyatları tavan
yaptı. Ve hırsızlıklar gittikçe artıyor. Alman devlet
demiryolları bakır hırsızlarının bir numaralı yeri. Almanya'da
bakır hırsızlığının "bedeli" 10 yıl! Çiviler her tarafta
sökülmeye başladı haberiniz ola!
*
Birey olmadan kul olunmaz
Mevla’mın yaratıkları arasında…
Belki de en savunmasız olan insanoğlu… Diğer yaratıklarına…
Öyle ya da böyle kendini savunma araçları vermiş…
Yaratıkları arasında bir “denge” sağlamıştır… Genel olarak
tabiat dediğimiz ise… Sürekli bir dengeleme arayışınızdadır!
Terazi… Denge… Tabiat ve insan… Denge bozuldu mu…
İşler çığırından çıkar, düzen bozulur… Dengeyi sağlayamayan
kaybolur gider!
Bana inanmıyorsanız… Ulemaya sorun…
Aklı başında bir din bilginiyse… Vereceği yanıtın pek farklı
olmayacağını sanıyorum.
Oku bir emir kipidir… Ve
Allah… Bu emri belki yaratıkları arasında en savunmasız
olanına veriyor… Çünkü görünürde savunmasız olan… En güçlü
silah ile donatılmıştır!
How are you? Wie geht es
ihnen? お元気ですか? كيف حالك
011010000110111101110111001000000110000101110010011´
001010010000001111001011011110111010100111111 Nasılsınız?
Bu altı örnekten hangilerini okuyarak anlayabildiniz? Ne
yazdığını anlamak çok önemli… Çünkü okuduğunun hakkında -
icabında düşünmen gerek… İyi kötü “herkes” okuyor… Ama
herkes gerçekten okuduğunu anlıyor mu?
Nihayet… Bilim
çevreleri ortak bir kanıya vararak… Dünyada yaklaşık 8 milyon
700 bin civarında canlı olduğu yargısına varmıştır*… Sayın
Prof. Dr. Haspelmath’a göre ise 6500-7000 civarında dil
konuşulmaktadır… Daha geçen gün bilimsel bir dergide…
İster inanın, ister inanmayın… Bilim adamları yerin 3800
metre altında… Solucana benzer bir canlıya rastlamışlar!
Mantık bu ya… Mevla’m, kâinatın - evrenin yaratıcısı…
Bunca çeşitte can veren… İnsana gelince neden istisnaya
ihtiyaç duyuyor… Yok yani… Allah akıl vermiş… Yetmemiş,
istekleri ve emirleri daha iyi anlaşılsın diye… Elçiler
göndermiştir… Ve son elçi… Hazreti Muhammen (sav)… Ve
hepimiz bilincindeyiz ki… Ondan sonra gelen olmayacak!
O halde… Sen sevgili kardeşim… Neden daha Şeyhlere…
Simsarlar, din tacirleri, tarikatlar veya şark kurnazlarına…
Teveccüh gösteriyorsun?
Birey olmak demek… Kendi
verdiğin kararların sorumluluğunu taşımak… Özgürlüğün
getirdiği sorumluğun yükünü omuzlarında his etmek… Kimliğine,
özgüvene kavuşarak… Emek sarf etmektir… Sarf ettiğin bu
emek ister istemez… Seni, salt seni tanrıya kavuşturacaktır!
Sence de… Allah aracıya ihtiyaç duysaydı… Bu aracıları
takdim etmez miydi?
*Senede yaklaşık 15000 canlı
bilimsel olarak bilgi bankasına aktarılmaktadır. Bu hesaba göre
bilim çevreleri daha yaklaşık 480 yıl bu işle uğraşacak
***
30.09.2014
Türk ulusuna sesleniş
Adettendir... Bayramda seyranda
yetkililer Türk ulusuna seslenir... Bazıları balkon konuşması
bile yaparak milleti aldatmaya çalışır... Hele birileri var
ki... Tüm tapeler'e, "kanıtlara", rezilliklere... Çarşaf,
çarşaf meydana çıkan yolsuzluk ve hırsızlıklara rağmen...
Balkonlarda ailecek arzı endam eder!
Birde ben ulusuma
sesleneyim dedim... Doğrudur... Ben kim oluyorum da
milletime sesleniyorum... Anam sarımsak, babam soğan!
İşte tam da bu yüzden kendimde bu hak ve görevi buluyorum...
Çünkü sizden biriyim... Emekçi insanların emekçi evladı
olduğum için... Ekmek için yıllarını gurbet ellerinde geçiren
biri olduğum için!
Kardeşlerim, dostlarım... Gezi
direnişi ile... Türk gençliği bir kez daha damarlarında akan
asil kanı kanıtlamış oldu... Ancak dünya dönmeye devam
ediyor... Zaman akıp gidiyor!
Yüzünü Ukrayna'ya
çevir... Maidan meydanını hatırla... Engin ufku aşarak
gözlerini Hong Kong'a dik... Yüz binler özgürlükleri,
bağımsızlıkları için meydanları dolduruyor... Sende gereğini
yapsan nasıl olur?
*
Erdoğan’cık
Soruyorsunuz korkmuyor musun diye… Korkmaz
olur muyum hiç… Bir kere birin… Bir olduğunu
hesaplayabilen… Azıcık aklı başında olan herkes gibi bende
korkuyorum!
Kendimden değil… Yaş gelmiş elliye…
Sağlık desen avuçta bir serçe… Bir sıkımlık canı var… Ama…
Tevfik Fikret’in sözleriyle… Viran olası hanede evladı ayal
var!
Buna rağmen… Ve bu yüzden düşündüklerimi
yazmaktan geri durmayacağım!
Ancak birileri var ki…
Gerçekten çok korkuyor… Korkusundan koruma orduları eşliğinde
geziniyor… Hâlbuki söylemine baktığınızda… Din, iman,
Allah dendiğinde mangalda kül bırakmıyor! Sözde değil özde
dindar bilmez mi… İki türlü ecel vardır… Ecel-i müsemmâ ve
Ecel-i kazâ!
Evet… Kork Erdoğan’cık… Korkun
Tayyip’giler… Kalemden korkun… Bu kalem ki depremden
beter… Yer yarılır, toprak yutar ama bazı fikirler,
düşünceler zamansızdır… Yerküreyi aydınlatan güneş gibi!
Önder’den korkun… Benim gibi milyonlarca önder var…
Benden daha zeki, daha kültürlü, daha yürekli… Mustafa
Kemal’in gençleri var… Bu gençlerden korkun… Ama şunu da
bilin... Korkunun ecele faydası yok!
Aşağılamaya
çalışarak, ağzın iyi laf yapıyor diyorlar… Bazısı laf ebesi…
Kimisi kalemin kılıçtan keskin diyerek teveccüh gösteriyor…
Ancak… Farz-ı misal… Önder bir karınca… Bir karıncadan
ne olur, ezer geçerim dersen eğer… Yanılırsın… Ormanların
kralı bile… Binlerce, milyonlarca karınca karşısında…
Kuyruğunu kısar… Siktir olur gider!
Not: Bu aralar
sağlığım yine çiftetelli oynuyor bana biraz müsaade
***
01.10.2014
Bugün kafam çok bozuk dostlar
Canım çok fena çekti…
Bir yerlerden bulsam… Hiç fark etmez ister Makedon ister
Bulgar Mastikası olsun… Ama nerde… Çocuklara ısmarlamam
lazım bir daha gidişlerinde getirsinler… Çaresiz ya Beluga
Votkası… Ya da Tekirdağ şişesinin dibini göreceğim!
Ya
bu dünya ters… Ya da ben… Bir türlü karar veremiyorum…
Şişenin dibini dört gözümle görürsem eğer… Belki rahat bir
uyku çekerim!
***
04.10.2014
Baskın var(!?) Gördüğüm en yeşil başkentlerden biri… Ve
soytarılar!
Malum yazmıştım… Oğlan Çekoslovakya’da…
Geçen günlerde annesiyle konuşurken… Kaldığı yurtta geceleri
internet olmadığından… Internet kafelerine gittiklerini…
Orada bir İngiliz işadamıyla tanıştığını söylemiş!?
Midem
bulandı… Okul ve üniversite çevrelerinde salt aydınlık yüzler
dolaşmıyor… Tecrübesiz… Bazen de akılsız gençleri
bekleyen bin bir türlü tehlikeler var!
Belki…
Paranoyak bir kişiliğe sahibim… Az biraz deli de olabilirim…
Saftirik’lik göbek adım… Ama kimse bana ihmalkâr olduğumu
söyleyemez!
Dün Almanya’da tatil vardı… Haftanın
başında eşime dükkânı kapattıktan sonra oğlanın yanına
gideceğimizi… Gereken hazırlıkları yapmasını söylemiştim!
Perşembe akşamı yola çıktık… 5-6 saatlik yol… Oğlanın
geleceğimizden haberi yok… Baskına gidiyoruz... :)
Neyse gece yarısı Prag’dayız… Gecenin kör karanlığı, yol
bilmem iz bilmem… Nerede Otel arayıp bulacaksın?
Çaresiz arabada yattık… Ben erkenciyimdir… Hatta gece
yarısı kalkanlardanım desem yeridir… Eşim uyuyor… Verdim
adresi telefona… Ortası raylı, uzun ve temiz bir caddenin
ortalarına doğru… Yine temiz ve bakımlı bir yurdun önündeyim…
Arabayı park ettim… Bir iki yudum kahvemden aldıktan sonra
gözlerimi kapadım.
Saat yedi sularında uyandım… Eşim
hala uyuyor… Doğru yurda… Resepsiyonda genç bir kız…
Almanya’dan geldiğimi, oğlumun burada okuyup – kaldığını
söyledim… Bir kez… Tekrar ediyorum, bir kez… Adını
kodlamama bile gerek kalmadan… Oğlumun adını söylememle kızın
oda numarasını vermesi bir oldu!
Kendim şaşırdım…
İngilizce konuşuyoruz… Telaffuz yanlışlıkları falan… Neyse
oda numarasını aldıktan sonra arabaya geri yürümeye başladım…
Gözümün önüne oğlumun bebekliği geldi… Pezevek daha o
zamanlar ileride ne olacağını belli etmişti aslında… Şişman
bir bebekti, şişmanlıktan emekleyemediği için yuvarlanıyordu…
Ailece onu masaya yatırır öyle seyrederdik… Aradan 22 seneyi
aşkın bir süre geçti… Hala çok şişman… Ama arkadaşları
arasında sayılan ve sevilen bir insan… Özellikle ama kızlar
onu çok seviyor… Şakacı, tatlı dilli, adalet duygusu çok
gelişmiş, koruyucu – kollayıcı bir kişiliğe sahip… Ben o
taraflarını hiç tanıyamadım, görmedim… Hep arkadaşlarından
duyuyorum!
Aslında zayıflasa… Siması ve tipi gereği
tam bir çakır… Yani kızların ilgilenmemesini garipserdim…
Ama böyle… Demek ki tatlı dil rivayetinde gerçeklilik payı
var!
Annesini uyandırdım… … Oda kapısına vur Allah
vur… Ne ses var ne soluk… Çıt yok!
Yürü kadın her
halde okula gitti… Bizde gezelim bari dedim… Arabaya
giderken… Ya odasında kız vardıysa, onun için kapıyı
açmadıysa dedi eşim… Güldüm, geleceğimizden haberi yok ki…
Prag’ı geziyoruz… İstanbullu bilmeyen Paris trafiğinden söz
eder… İstanbullu bilen Prag şoförlerinin centilmenliğine
gıptayla bakar!
Gençliğimde Avrupa kazan ben kepçeydim…
Prag… Viyana ve Paris karışımı kendine has tipik bir Avrupa
başkenti… Ama yemyeşil!
Bir yandan eşimle Prag
sokaklarını arşınlarken… Öte yandan Vltava nehri kıyısında
kahvemi içeceğim anı sabırsızlıkla bekliyorum… Sonunda
dayanamadım şu çocuğu telefonla bir ara ama burada olduğumuzu
çaktırma dedim… Gerçekten de bir kaç dakika telefonu
çaldırdıktan sonra uykulu bir sesle… Aloooo!
Neyse
odasındaymış… Herif bizi duymamış… Evi başına yıkacaktık
ama o bizi duymuyor… Annesi bir şey çaktırmadı… Telefon
kapandı!
Atladık arabaya yurdun yolunu tutuk… Bir
trafik ama… Aklınız durur, buna rağmen ne bir korna sesi ne
küfür veya kavga eden şoförler… Tam aksine bunca karmaşaya
rağmen birbirine yol veren taşıtlar… Medeni insanlar
vesselam… Nokta!
Annesiyle yurdun önündeyiz…
Yoruldum adım atmaya halim yok… Planladığımızın aksine…
Sen git getir dedim… Hani fotoğrafını çekecektik? Diyen eşime
boş ver dedim… Diyorum ya ameliyattan sonra bir saniyeden
diğerine… Adeta sifonu çekercesine gücüm tükeniyor!
Aslında kapıyı ben çalacaktım… Eşim kenarda oğlumun yüz
halini çekecekti… Babalar bilir… Oğullar bu yaşlarda
isyankârları oynarlar… “Adam olduklarını, erkek olduklarını”
babalarına kanıtlama peşindedirler!
Uzatmayalım… Uyku
sersemi… Eşimin anlatmasına göre… Tam anlamıyla bir
sürpriz baskın olmuş… Kapıyı aralamış… Bir bakmış… Bir
daha bakmış… Gözlerini ovuşturmuş… Sen ne arıyorsun burada
diye sormuş… Eşim tedbirli, odasına izin isteyerek girmiş…
:)
Oğlumun rehberliğinde geziyoruz… Gözüm hep o
yeşilde… Arkadaş yeşil, yeşil, yeşil… Her yerde tarihi
binalar… Sevgiyle onarılmış harabeler… Tarih ve yeşil…
İkinci dünya savaşı… Komünizme ve maddiyatsızlığa rağmen!
Ve düşünüyorum… Bizim soytarılar… Ankara’yı ve Atatürk
orman çiftliğini… Ve AK Sarayı… Ve rant uğruna yakılan,
yıkılan… Kaderine terk edilen tarihi anılarımızı!
***
07.10.2014
Ne demiştik? Haydarpaşa!!!
2007 yılından
beri…
Sağlığım el verdiğince…
Önceleri kendi sitemden…
Son yıllarda…
Ağırlıklı
olarak “sosyal medya” denen olgu üzerinden uyarmaya çalışıyorum!
Bu vatanın
namuslu ve dürüst insanlarının…
Yorgunluktan kapanan gözlerini açmaya…
Tek düze beslenmekten duran
beyinlerini uyarmaya çalışıyorum!
Kendimce
muhalifim…
Sitemi takip
edenler hatırlayacaktır…
Önceleri bende ne olup bittiğini…
Stratejinin ne olduğunu…
Anlamaya çalışıyordum ki…
Yapılan hamleye gereken yanıtı
verebileyim!
Artık her şey
gün gibi meydanda…
Muhalefet etmesi gerekenler…
Oyunun bir parçası!
Önce yak, yık…
Sonra özelleştir…
Haydarpaşa’da olduğu gibi!
Susmayanı…
Parayla olmadı…
Baskıyla sustur…
Yargıda, akademik kadrolarda…
Askerde, yazar – çizerde olduğu gibi!
Ama ben susmayacağım…
Gördüğümü, anladığımı sandığımı
yazmaya devam edeceğim…
Sözde muhalefeti acımasızca
kınayacağım…
Müzmin muhalefet…
Harekete geçene kadar!
Ben ayrıştıran
değil birleştirenim…
Ben ve benim gibi düşünenler…
Atatürk milliyetçileri…
Kendince ulusalcıları aşağılamaya
çalışan…
Hani karıyla – kızla bir ilgisi olsa…
Çıkacak birileri kendisine…
“Boynuzlu pezevenk” diyecek…
Senin haddine mi...
Ulusal birliğe inananları aşağılamak…
Senin tekelinde mi…
Milliyetçiliği, bu milletin birlik ve
bütünlüğünü savunmak…
Özelleştirmenin işbirlikçisi kaypak!
*
Analar ISID Kobanide
Yurdumun fedakar kadınları,
kızları... Müstakbel anneler... Analar... Evlat
dediğin... Anasını dünyanın bir ucundan diğerine sırtında
taşısa... Acaba bir nebzede olsa... Hakkını ödeyebilir
mi?
Ben sorumu cevaplayayım... Ödeyemez!
Ama
birileri sizlerin gözyaşını bahane ederek... Kirli
siyasetlerine alet etme peşinde... Tanklar sınırda... Bu
ne vatan savunması... Ne toprak kavgası!
Bu düpedüz...
Uzun vadeli bir siyasetin tenakuzu... Ve sizlerin her damla
gözyaşı... Evlatlarınızın canı... Bu kirli siyasetin,
Recep Tayyip Erdoğan denen... Vatan haininin... İhanetinin
bedeli olacak!
*
Lafa bak
Dün akşam haberleri dinlerken karar verdim...
Bundan sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinden... Türk kelimesini
çıkaracağım... Çünkü dün... Artık bir ordumuzun olmadığına
kesin kanaat getirdim!
Biliyorum... Mehmet'im...
Hala dimdik ayakta... Her şeye rağmen öl denildiği yerde...
Ölüme gidecek!
Sen... Milli ordunu tarumar et...
Ondan sonra sınırlarını kevgire çevir... Sonra... Evet,
sonra... NATO bir saldırı olduğunda bana yardıma gelecek diye
bekle... Affedersiniz ama... İnsanın siktir oradan diyesi
geliyor!
***
08.10.2014
Bu ne düğmeymiş ya!
Bildik laflar... Nakaratlar!
Allah'ın verdiği aklı bir kullan be kardeşim... Suçlu hep
başkası... Birileri düğmeye basıyor ve olan oluyor... Öyle
mi?
Sen... Evet, sen... Suçlu sensin!
İhmalkârlığın... Vurdum duymazlığın... Sorumsuzluğun...
Hak, hukuk tanımazlığın... İlkelliğin... Cehaletin ile
suçlu sensin... Başkasında suçu arama!
Senin gibilerin
oluşturduğu toplumların kaderidir... Başkasının oyuncağı
olmak... Bir kıvılcım yeter... Senin gibilerini yakıp,
yıkıp, kül etmeye!
*
21. yüzyılda devlet
Yeter!!! Evet, yeter artık!
14 ölü... Kobani!
40'in üzerinde ölü... Kurban
bayramı!
Bu ne? Allah, Peygamber aşkı için bu ne?
Türkiye... Bir zamanlar kör, topalda olsa... İyi veya
kötü bir hukuk devletiydi... Bir zamanlar iyi - kötü düzen
denen bir şeyler vardı... Artık... Kim kiminle, nerede ne
yapıyor... Kimin eli kimin cebinde beli değil!
Demin
Babacan ekonominin durumunu anlatıyor... Çizdiği pembe
tabloya bakarsan... Ortalık güllük - gülistanlık!?
Peki, ya gerçekler?
Çarsıya, pazara çıkmak... Banka
dekontuna bakmak... Bırak hepsini... Elini cebine at...
Ay sonunu nasıl getirdiğine bak!
Bak kardeşim... İster
ilk okul mevzunu ol... İster Profesör... Samanı bile
dışarıdan getirmek mecburiyetinde kalan bir ülkede... Ekonomi
iyi olmaz... Olamaz!
Hiç kendine sordun mu...
Devlet nedir? Devletin işlemesi için gereken nelerdir?
Devleti kim yönetir diye?
Yok!!! Senin sandığın
gibi... Dört senede bir seçtiklerin değildir seni yöneten...
En azından 21. yüzyılda artık değildir!
Geçen gün...
Internet üzerinden bir bilim adamının sempozyumuna katıldım...
Çok eğitici ve ondanda önemlisi... Çok düşündürücü bir bilgi
alışverişiydi!
Bu düşüncelerin özü... Devletleri artık
halk tarafından seçilenlerden... Seçilenlerin atadıkları
tarafından değil... Uluslararası konsorsiyumlar ve bu
uluslararası şirketlerin... Menfaatleri doğrultusunda
yönetildiğidir!
Minareyi çalan kılıfını hazırlar der
atalarımız... 21. yüzyılda... Demokrasi(!?), liberalizm,
serbest ekonomi... Kapitalizm* sömürünün... Birilerinin
cebini doldururken milyonların aç - sefil olması demektir...
Demokrasi sömürü için bir kılıfsa... Var >>> ileri
demokrasinin <<< ne olduğunu sen düşün!
* Vladimir
Ilyich Lenin'in, Karl Marx'ın, Friedrich Engels'in mezarda
şüphesiz kemikleri sızlıyordur. Ki... onların savunduğu sistem
bile içi boş, çürük çıktı!
*
Tıbbın, matematiğin, fennin evrenselliği ve annem!
Bu
sabaha kadar... En azından tıbbın evrensel olduğunu
düşünüyordum... İnsan denen varlığın... Etnik altyapısına
bakmaksızın aynı kaide ve kurallarla "işlediğini" sanıyordum!
Meğer ne kadar aptalmışım!
Bir saat kadar önce annem
telefon etti... 67 yaşında... Noterlik bir işimiz olduğu
için akıl sağlığı hakkında rapor istiyorlar... Buraya kadar
her şey normal... Kanun böyleymiş... Kanun önünde boynumuz
kıldan ince... Ancak raporun geçerlilik süresi...
Anormal... Sözüm ona en erken notere gidilmeden 24 saat
öncesi alınması lazımmış(!?) Aslında en iyisi notere
gidildiği gün alınmasıymış(!?) Böyle demişler hastaneden
anneme!
Almanya... Bundan yaklaşık bir sene öncesi...
O zamanlar 95 yaşında olan bir tanıdığın noterlik işi var...
Akıl sağlığı hakkında rapor isteniyor... Rapor alınıyor ve
gereken neyse yapılıyor... Rapor hala geçerliliğini
koruyor... Kendisi şimdi 96 yaşında!
Bilmiyordum ama
öğrenmiş oldum... Son on iki yılda aslında evrensel olması
gereken... Mesela matematik... Türkiye'de birden kural
değiştiriyor... Ve eksiler, artı - bir artı bir üç
edebiliyor... Ama tıbbın temel ekseninin kayabilmesi... Ne
akılım alıyor... Ne mantığım kabul ediyor!
*
Ummadık taş
Ölü sayısı 19'a çıktı... Kobani nere
Mardin, Diyarbakır nere... İşine geldi mi... Alırsın eline
silahı... Vurursun Mehmetçiği!
Demokrasiden,
özgürlüklerden dem vurursun... Türk Silahlı Kuvvetlerine* kan
kusarsın... Bilirsin ki... En fazla ölürsün... Kimse
senin o beş para etmez keleni uçurmaz!
O kadar
yiğitsen... Götün yiyorsa... Güvenlik kuvvetlerine taş
atacağına, ortalığı savaş alnına çevireceğine... Git
Kobaniye... Yemez değil mi? Götün yemez... Erkekliğin
buraya kadarmış!
* ister istemez gene Türk kelimesini
kullandım :(
*
İyi oluyor, Allah daha beter eder inşallah
Geçenlerde
İngiltere... Bugün Almanya... 14 yaralı... Yıllardır
dilimde tüy bitti... Benim gibi kimler, kimler anlatmaya
çalıştı... İnsana ne dincilerden... Nede PKK
yandaşlarından yâr olmaz!
Bu kadar ikaza, uyarıya
rağmen... Sen hala silah bile yollarsan... Başına daha
neler neler gelir... Bekle gör!
***
09.10.2014
Kobani'yi bırak balığa bak
Bu ne biçim başlık demeyin...
Bilinçli olarak bu başlığı seçtim!
Şüphesiz dünyanın dört
bir tarafında vahim insanlık dramları yaşanmaktadır...
Şüphesiz bu dramların yoğun olarak yaşandığı coğrafyalardan
biri... Ortadoğu'dur!
Dün akşam programları
zarplarken... İlgimi çeken bir yayına rastladım... Konu
önümüzdeki 25 yıl içeresinde insanlığı bekleyen >>> felaketler
<<< idi!
İspanya gençler arası işsizlik oranı ortalama
%54 Yunanistan gençler arası işsizlik oranı ortalama %52
Fransa gençler arası işsizlik oranı ortalama %24 Almanya
gençler arası işsizlik oranı ortalama %8 İngiltere gençler
arası işsizlik oranı ortalama %16 Avrupa Birliği ortalaması
%22
İklim değişikliği... Şuursuzca tüketim...
Ortalama yedi milyar insan!
Ve dünyayı kasıp kavuran...
Dur, durak bilmeyen... Vahşi kapitalizmin iblisleri...
Sürekli yeni ihtiyaçlar doğuran... Arzular uyandıran!
Evet, önümüzdeki on yıllarda... İnsanlık öncelikli olarak
yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamanın peşine düşecek...
Devletler... Toplumlarını yaşatabilmek uğruna savaşlar ilan
edecek... Ve en önemli sorun... Su, yiyecek ve sürekli
artan enerji ihtiyacını karşılamak olacak!
Batılılar...
Sorunların bilincinde ve çözüm arayışlarında... Müslümanlar
birbirini yemekle, öldürmekle meşgul... Dünyadan bir haber...
Ahiretle uğraşıyor!
Doğu ile batı arasına sıkışmış...
Aslında ne doğulu ne batılı olan... Bir türlü olamayan...
Oturacağı sandalyeye her halükarda karar veremeyen...
Türkiye!
Ve bu ülkeyi yönettiği iddiasında olan bir
zihniyet... İşi gücü bırakmış... Sanki bu hayati sorunlar
yokmuşçasına... Ülke deprem kuşağında... Atımızda ne zaman
patlayacağı beli olmayan saatli bir bomba... Affedersiniz...
Karıların, kızların kıçıyla - başıyla uğraşıyor!
Dünyada
gün geçtikçe azalan tarım alanları... Süper güç olduğu
iddiasında olan Amerika Birleşik Devletleri... Ama aslında
yaklaşık on seneden fazla bu gücü Çin'e devir eden... Karadan
umudu kesen ve bu yüzden denizlere saldıran... Denizleri
sömürmeye başlayan insanlık!
Ve sen Türkiye'm... Üç
tarafı denizlerle çevrili... Fırat ve Dicle kaynağının...
Güneşin, denizlerde dalganın ve rüzgârın eksik olmadığı...
Yedi düveli besleyebilecek kadar bereketli toprakların sahibi...
Bahtsız bedevi misali... Türkiye'm!
*
Ölü sayısı 25'e çıktı
Aslında Tayyipistan çoktan duvara
tosladı... Tayyipistan çöktü... Türkiye can çekişiyor...
Işın Tayyip'e... Öçalana kalmış... Vah Türkiye vah!!!
***
10.10.2014
Bakan çavuşoğlu iddia
ediyor
Esad rejimi terör örgütüymüş(!?) Benim bildiğim
sandıktan çıkan bir siyasi çizgi... O halde... AKP
zihniyeti ne oluyor?
*
Saygı
Ya yaşının verdiği olgunluk ve tecrübe... Ya
bilgi birikiminle... Ya aldığın terbiye gereği saygıyı hak
eder, görürsün!
Bunları neden mi yazdım?
İnsan 99
yaşında bile olsa... Karşındaki senden kat be kat küçük de
olsa... Saygı görmek için senin de çorbada tuzun olması
gerekiyor da ondan... Hele paran, pulun var diye benden zere
kadar saygı görmezsin!
*
Türkiye
Tek çözüm: Darağacı
*
Affedersiniz
Böyle kelimeleri kullanmak... Hele aleni
olarak hiç adetim değildir... Ancak zorunlu hallerde
kullanırım veya... Çocuklarda, gençlerde o da aslında sevgi
ve şefkatle!
Ama bu zihniyette kelimenin anlamına sadık
kalarak... Pezevenk çıkmış konuşuyor... Parti başkanı
gibi... 2023'lerden dem vuruyor... Başı örtülü
sürtüklerde... Ya para karşılığı, ya da gönüllü... Gelmiş
bu herifi dinliyor!
Biliyor musunuz aslında neye
üzülüyorum... Bir kadının başını örtmesini bir yere kadar
anlarım... Ama başıyla birlikte beynini de örtmesini asla af
edemem!
*
Tosunlar
Gençliğimde... Sokak savaşları yıllarında... Sağ - sol
birbirini öldürdüğü yıllarda... Daha doğrusu sol genelde
savunmada... Sağın ise "devletinde*" desteği sayesinde...
Kıtır kıtır adam kestiği yılarda... Türklüğe toz
kondurmuyordunuz!
Biliyorum... Aranızda Atatürk'ten
hoşlanmayanlar da var... Ama bu bayrak... Senin de
bayrağın... Geçmişinin ve geleceğinin simgesi!
Ülkücüler... Hadi bre tosunlar... Var mısınız bayrak
nöbetine?
Yürek ister... Bu yürek Türk gençliğinde
var!
*mesela Susurluk
***
12.10.2014
Diyalektik yoksa dil mi güzel dilber mi?
Oh
beeee….
Dünya
varmış!
Uzun bir
süreden beri “sosyal medya” diye tabir edilen…
Her
halükarda egoların kendini sahneye koyabileceği…
İnsanların şeytani bir zekâ ile yönlendirildiği…
Yine
insanların bilgisizliğinden ve bilinçsizliğinden faydalanarak
bireylerin, bireyselliği…
Ticari amaçlarla kullanıldığı…
Veya
benim gibi idealistlerin insanların zekâsına veya vicdanına
seslendiği bir ortamdan…
Kendi
dünyama, siteme döndüm…
Oh be
diyorum çünkü…
İnsan
denen varlıkta aradığımı orda fazlasıyla buldum!
Paylaşalım…
Sevinci
de…
Hüznü
de…
Paylaşalım…
Gördüklerimizi…
Duyduklarımızı…
Düşüncelerimizi…
Öğrenelim – öğretelim…
Ama…
Temel
ahlak kurallarına uyarak…
İnsan
denen çok gelişmiş hayvanın neler yapabileceğini…
Yine
insan denen…
Ama
hayvani içgüdülerini bastırmayı başaranlar zaten biliyor…
Kesilen
kelleler, öldürülen insanlar…
Bunlar
paylaşım değildir…
Ancak
insanları tiksindirir…
Ne
sorunlara çözümdür nede çözüme katkı sağlar!
Yunus
Emre’nin deyimiyle…
“Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü”
Veya
bence gerçek İslam’ın temsilcilerden biri olan…
Anadolu
topraklarının özünü temsil eden yüce Hz. Mevlana’nın sözleriyle:
“Gel,
gel, ne olursan yine gel,
İster
kafir, ister Mecusi,
İster
puta tapan ol yine gel,
Bizim
dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir,
Yüz kere
tövbeni bozmuş olsan da yine gel…
Şu
toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz biz,
Beri
gel, beri! Daha da beri! Nice bu yol vuruculuk?
Mademki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik”
Evet,
buna benzer yaklaşımlarla son yıllarda yaşadığımız cinnetin…
Nedenlerini öğrenmek istedim. İstedim çünkü hayvanlar koklaşa
koklaşa…
İnsanlar
konuşa konuşa anlaşır der atalarımız!
Karşındakini dinlemeden…
Konuşup,
tartışıp…
Orta
yolu bulmadan bu ülkenin sorunlarına çözüm bulunamaz!
Aranızda
olduğum bu süre zarfında…
Bu süre
içeresinde tutmuş olduğum notları…
Bu
notlardan elde edebileceğimiz verileri…
Çıkan
sonuç ve değerlendirmeleri on beş gün kadar sonra yayınlayacağım!
Bu arada
bana müsaade edin sevgili dostlar…
İnsan
dediğin yalnız yaşayanlarla değil…
Arada da
olsa ölmüşleriyle de ilgilenmeli…
Eşimin
ve oğlumun yanına gidiyorum…
Maneviyatımı…
Ruhumu
temizlemem lazım…
Çirkinliklerden, kokuşmuşluktan bir nebzede olsa arındıktan sonra…
Yeni bir
şevk ve güçle buluşmak üzere!
Önder
***
14.10.2014
Benim davam
Medeniyet!
Batı medeniyeti…
Gayet tabii…
Doğu medeniyeti…
Memnuiyetle…
İslam…
Eyvallah!
Ama bir şartım var!
İnsanla ilgili her şeyde olduğu gibi…
İki taraflı yaklaşmalı…
İyi ve kötü yönlerini irdelemeliyiz!
Kötüyü, yanlışı bir tarafa bırakarak…
İyiye, güzel olana yöneldiğimizde…
Toplumsal huzura kavuşacağımıza eminim!
Medeniyet dediğin…
Ancak ve ancak bilgiyle, öğrenmek ve öğretmekle,
hoşgörüyle ve uzlaşıyla…
Doruk noktasına kavuşur!
Ve yıllardır iktidarda olana bak…
Affınıza sığınarak rahmetli babamın
bu gibi durumları tarif eden “güzel” bir cümlesini aktarmak
istiyorum: “Enseye tokat göte parmak!”
***
20.10.2014
Tansiyon, uluslararası şirketler ve nabza göre şeker
Telefonlar “akıllandıkça” insanlık aptallaşıyor…
Buna rağmen, hatta bu yüzden bıkıp usanmadan yazmaya devam edeceğim!
Tansiyon…
İnsanın gündelik yaşamında belirleyici bir unsurdur. Varlığına ancak
kendimizi iyi his etmediğimiz zaman farkına varırız. Yüksek tansiyon
yaşamsal tehlike arz edebileceği gibi düşük tansiyonda insanın
hareket kabiliyetini oldukça kısıtlayabilir!
Şirket adına gerek yok…
Yirmili yaşlarımda ilk defa gitmiş, benim tarzım ve kalite
anlayışımı karşılamadığı için “zorunlu” olmadıktan sonra bir daha
oradan alışveriş yapmamaya özen göstermiştim. İstanbul’dayım, bazı
elektronik ihtiyaçlarımı karşılamak için AVM’lerinde geziniyorum.
Boşuna kadınla alışverişe çıkma dememişler, bu kadın insanın annesi
olsa bile.
Ne istediğimi bildiğim için doğrudan gerekli
yerlere giderek istediğim özelliklerde alışverişimi yapıyorum.
Annemde yanımda, etrafa “bakınıyor”. Bu arada, bana göre tamamen
fuzuli, ona göre gerekli bir kaç “ihtiyaç” karşılamış
:)
Uzatmayalım alışveriş bitti, ben içimden şükür ediyorum hem “ucuz”
kurtuldum diye, hem de çok yorulduğum ve arabaya gittiğimiz için.
Birden
“Ah oğlum bak …!
Gel şuraya girelim bir kaç raf lazım” demez mi!
Bela geliyorum demez ki!
İster istemez takıldım peşine. İlk gözüme çarpan, sergilenen
eşyaların modelleri Almanya’ya nazaran çok farklı. Hatta bazıları
hoşuma bile gitti diyebilirim. Modeller enteresan!
Lafı uzatmayalım. İnsan dediğin arada birde olsa değişiklik istiyor.
Bu damak tadında olsa bile. Çok daha önceleri dikkatimi çekmişti
Fastfood diye tabir edilen “restoranlarda”; ölçüler, isimler,
malzemeler vs. aynı olsa da
“lezzet” farkı bariz bir şekilde ortaya çıkıyor. Şimdi diyeceksiniz
ki ne var bunda, malzemelerin yöresel çeşnisi?!
Hayır, efendim öyle değil!
Özellikle uluslararası çalışan şirketlerin faaliyet gösterdikleri
alanda müşterilerinin “her çeşit zevk, alışkanlık, ihtiyaç vs.”
gözetmesinden meydana gelen değişikliklerdir bunlar. Yani müşterinin
nabzına göre şeker verirler!
Ticari olarak durum bundan ibaret!
Tabii tansiyonu ve nabzı salt doktorlar dikkate almıyor…
Devletleri oluşturan toplumlarında nabzı, tansiyonu vardır ve bunlar
genellikle siyasetçi, politikacı diye tabir edilenler tarafından
tutulur. Türkiye’de uzun bir zamandır hipertansiyon bağlı görme
yetersizliği yaşanmaktadır. Soru…
Toplumsal olarak bu hipertansiyonla ne zaman beyin kanaması veya
felci, kalp – böbrek yetersizliği, olmadı kalp krizi
geçireceğimizdir!
***
21.10.2014
Soruyorsunuz
Sorun!
Bağımsızlık dendiğinde ne anladığımı…
Biraz ayıp kaçacak ama rahmetli eniştemin bir sözüyle bu
soruyu yanıtlamak istiyorum:
“Namerde muhtaç
olacağıma çükümü keser yerim”
Eğer bunu söyleyebiliyorsanız…
Özveri ile…
Fedakârlığa, yokluğa…
Gerektiğinde bunu yapabilecek kadar cesaret ve kararlılığa
sahipseniz bağımsızlık gönüllüsüsünüz!
Başka sorusu olan var mı?
***
22.10.2014
Biri bunu bana izah etsin
Frankfurt – İstanbul…
Ortalama iki saat yirmi dakika…
Atatürk havalimanı – sur içi…
En iyi ihtimalle 20 dakika…
Sabiha Gökçen – Taksim…
En az bir saat!
Almanya…
Fransa…
İtalya…
Hollanda…
Belçika…
Lüksemburg…
Yugoslavya…
Avusturya…
Bulgaristan…
Yunanistan, vs. vs. vs…
31 senede…
Yaklaşık 775000 Kilometre…
Böl
» 40000’e…
Düz hesap dünyayı 19 defa turlamışım!
Annem…
“Adamlar çalışıyor, yollara bak” dedi…
Doğru(!?)
Yollar gıcır, gıcır…
O kadar ki…
Araba kuru havada lastiklerin durumuna bağlı, yokuşta,
patinaj yapabiliyor…
Yollarda tabelalar son anda istikameti gösteriyor…
Yeni yapılan yollar o kadar mükemmel ki…
Dörtyol…
Bir yoldan diğerine geçişte, şerit değiştirirken…
Yolların kesiştiği yerde…
Lap diye, damdan düşer gibi…
Yırtık dondan çıkarcasına…
Akan trafiğe dalıyorsun…
Bir anlık dikkatsizlik ve sonu en iyi ihtimalle maddi
hasar!
Sizin yapacağınız işin…
…
Yetmedi…
Yedi sülalenizin…
…!
***
24.10.2014
Artış
Dün akşamdan itibaren yine Almanya’dayım…
Bu yılın başında da Türkiye’deydim…
Aradan geçen yaklaşık sekiz ayda gözlemleyebildiğim…
AKP ve Erdoğan’ı açık açık eleştirenlerin…
Ve Türbanlıların* sayısında bariz bir artış olduğudur!
*
THY
Frankfurt havalimanı…
Dünyanın sayılı havaalanlarından biridir…
Lufthansa, Alman havayolları ve bu havaalanının “ev
sahibesi”…
Ağır şekilde özürlüyüm / engelliyim…
Dışarından baktığınızda bir şey göremezsiniz!
Bir engelli olarak bende sağlıklı insanların arasında
varlığımı sürdürmeye çalışıyorum…
Lufthansa şirketinin Check In diye tabir edilen yerinde
görevliye engelli olduğunuzu bildirdiğinizde…
Engel durumunuza bağlı olarak ya doğrudan Check In’den
alınarak veya kendiniz bu şirketin özel olarak engelliler için
ayrılan “odasına” gidersiniz / götürülürsünüz. Çay, kahve, su
bedava! Ferah ve aydınlık bir oda, sıra sıra koltuklar. Gerçekten
güzel bir şekilde ağırlanıyorsunuz. Özürlüler tuvaleti hemen yanı
başınızda. Özürlü hizmetleri için özel ofis ve odası var. Vaktinde
alınıp, vaktinde götürülüyorsunuz. Akülü arabalar vızır vızır…
Eskiden milli bir gurur vesilesi olan Türk Hava Yolları…
Özeller kazanacağına, devletim – milletim kazansın diyerek
çok kullanırdım. Tayyip Hava Yollarına dönüştürüldüğünden beri bu
uçak şirketiyle elimden geldiğince uçmamaya gayret ediyorum. Ama
gerçek şu ki birçok insan gibi bende maddiyatıma dikkat etmem gerek.
Hele malulen emekli olduğumdan beri. Uçak biletleri “pahalı”. Annem
ve benim için uygun bilet bulunca bu sefer aldım.
Dün…
THY Check In’e giderken bir THY görevlisi ikimizi bastonlu
görünce doğrudan THY özürlüler servisine yönlendirdi. Ben hem
seviniyorum, hem de ne bileyim gurur duydum diyebilirim(!?)
Çünkü havaalanında yürüme mesafeleri bazen çok aşırı
olabiliyor…
Kısa keselim, gittim biletleri verdim tamam, bekleyin
aldıracağız sizi dediler…
Annem kalça kemiğini kırmıştı aradan neredeyse on beş ay
geçmesine rağmen bir düzelme yok…
Ben malum, bırak birkaç dakikadan fazla ayakta durmayı
bazen adım atmaya mecalim yok. Beş – on koltuk var hepsi dolu.
Çaresiz koltuk boşalmasını bekledim ve annemi oturttum. Bekle Allah
bekle, ayakta sallanıyorum. Gücüm tükenmek üzere…
Neyse sonunda hemen annemin yanında koltuk boşaldı. Orada
gördüğüm insan manzaralarına hiç değinmek istemiyorum çünkü bu
milletin bir mensubu olmak insana her zaman kıvanç duydurmuyor!!!
Uçağın kalkmasına yaklaşık iki buçuk saat var…
Tuvalete gitmem gerekti…
İnanın dış hatlar binasının bir ucundan neredeyse diğer
ucuna yürümem icap etti!
Neyse, arada…
Londra yolcuları, Paris yolcuları, Düsseldorf falan…
Bazen ismen çağırarak insanları ya akülü ya da ve bu
çoğunlukta tekerlekli sandalyelerle alıp götürüyorlar. Uçağın
kalkmasına yaklaşık bir saat var…
Yavaş yavaş tedirginliğim…
Dakikalar geçtikçe huzursuzluğum artıyor…
Ne Frankfurt yolcuları ne ismen çağrılma…
Arada görevlinin yanına giderek soruyorum…
Adam benden bıktı, uçağı kaçıracağız…
Cevap; bekleyin aldıracağız…
Uçağın kalkmasına yaklaşık yarım saat kala geldiler
almaya, biri tekerlekli sandalye olmak üzere…
Daha alçak olduğu için annem tekerlekli sandalye ben
akülüye bindim. Vınnnnnnnn…
İki genç uçağa yetiştirmeye çalışıyor bizi…
Pasaport kontrolünde annem sorunsuz geçti, ben takıldım…
Âdetim olmasa da kendimle ilgili işlerde ihmalkârlığım
vardır…
Nasılsa yine ben yapacağım diyerek savsakladığım olur…
Pasaportum biteli bir ay oldu, Alman kimliğinle Avrupa’da
fink attığım için ihtiyacım da olmadığından yenileme gereği
duymamıştım. Gerçi bir daha seneye bir ABD ziyareti söz konusu ama
nasılsa o zamana kadar yaptırırım diye düşünmüştüm! Her neyse…
Türkiye’ye girişi kimlikle yaptım. İnanın hiç farkında
değilim kimlikle giriş yapıldığında insana küçük bir kâğıt
veriyorlar, ya verdiler ben kaybettim ya da hiç vermediler ki buda
oluyormuş. Açıkçası bilmiyorum! Polis gümrükten geçebilmem için
şefine yönlendirdi bizi…
Uzatmayalım, ülkeden çıkabilmek için gerekli izni aldıktan
sonra gümrükten geçtim. Uçağın kalkmasına dakikalar var. Annem ve
genç görevli gümrüğün öteki tarafında bizi bekliyorlar…
“Çok
vakit kaybettik acele etmemiz lazım” dedim gence…
“Sorun
yok abi, bizdesin, yetiştireceğiz” diye yanıtladı…
Bu arada gence havaalanında mı yoksa taşeronda mı
çalıştığını sordum…
“Ne
gezer abi, taşeronda! Havaalanına girmek çok ama çok zor” dedi…
Gençler bizi gerçekten uçağa yetiştirdi ama “son
dakikada”. Tekerlekli sandalyeyi iten kan ter içinde. Bu çocukların
aldıkları her kuruş helal!!! Hırsızlar utansın! Bahşişi verdikten ve
teşekkür ettikten sonra ayrıldık.
Allah var yukarıda…
Bugüne kadar görmediğim bir özürlü yoğunluğu vardı…
Ama Lufthansa bu işi organize edebiliyorsa…
Türk Hava Yolları bunu neden organize edemesin?
Neticede diyebilirsiniz ki suç sende, pasaportun veya
kâğıt olsaydı sıkışmazdın…
Mesele o değil!
Yazdıklarımı bir daha okuyun lütfen…
Anlamaya çalışın…
Bizim neyimiz eksik ki başkalarının yaptığını biz
yapamıyoruz?
Bir özürlü olarak ben bu rezilliği neden yaşamak
zorundayım?
Neden, neden, neden?
*
Allah aşkına
heriflerin yaptığına bakın
AKP'lilier...
Recep Tayyip Erdoğan ve gilleri... Atatürk düşmanları...
Hırsızlar, dolandırıcılar, namussuzlar... Para için değil
avradını, kızını, kız kardeşini - anasını bile satan p...!
Bilişim konusunda siz benimle aşık atacak kadar ADAM olduğunuzu
mu sanıyorsunuz?
Oğlum siz bu yolla başladığınızda ben
dönüyordum! Böyle çocuk, çocuk girişimlerle beni
durdurabileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz!
Dünya
çapında okuyucum var... Sağlığım elverdiği, yazdığım
taktirde… Her Allah'ın günü artan sayıda bir okuyucu kitlem
var... Var mi ötesi?
Siteyi bugün Google şikâyet
etmişler… Akılları sıra… Aranarak - okunmamı
engelleyecekler… Siteye giriş yapanlar Google tarafından
Maleware var diye uyarılacak ve… S… oradan!
Oğlum
beni Verfassungsschutz (anayasayı koruma)… ??? bile kontrol
etti… Binlerce kez site saldırıya uğradı… Erkek gibi
karşıma çıkarak mücadele etmeye cesaretiniz yok… Ama kancık
karı gibi davranarak, kahpelik yapabiliyorsunuz!
Ya sizin
mayanız mı yoksa sütünüz mü bozuk? Analarınız sizi acaba
kimlerden peydahladı?
Bu ay http://www.gurbuz.net
sitesini… 23 günde ziyaret edenlerin yaşadığı yerler!
TR Istanbul US US Mountain View RU Moscow NL
Amsterdam CN Guizhou FR Paris TR Ankara GB
Beaconsfield PL Polska BR RU Yoshkar-ola PL Warsaw
US Syosset DE Wiesbaden CN Beijing CN DE Kiez RU
Tyumen DE Berlin DE Gundersheim US Seattle RU Kazan
TR Eskisehir TR DE Goslar RU BR Muriaé FR Nice
TR Izmir CA Laval RU Tomsk UA Kiev FR Villacoublay
DE Hochstetten-dhaun BR Ribeirão Prêto TR Izmit UA
Kiselëv RU Rostov TR Antalya BR São Paulo TR Bursa
US Simi Valley TR Konya DE Frankfurt Am Main DE
Karlsruhe DE Recklinghausen TR Adana UA TR Denizli
MX UA Baryshevka TW TR Maltepe TW Taipei BR
Juiz De Fora DE DE Dittelsheim US Winter Haven DE
Niedernhausen RU Nizhniy Novgorod PL Gdansk AM NO
Oslo DE Königs Wusterhausen NO Stavanger KW Kuwait
US Staten Island DE Neunkhausen DE Duisburg DE Nürnberg
TR Antakya TR Mersin PT Lisboa MX Xalapa IT Florence
IT Ancona IT Nettuno DE Sprendlingen MA BR Salvador
CA Salmon Arm CZ Chrudim DE Munich NL IT Milan
RU Vladivostok SE Traryd CA Ottawa NL Utrecht ES
Málaga US Lombard NL Purmerend US Brandon BR
Barbacena DE Leverkusen TR Sakarya DE Trier US
Staten Island RU Taganrog DE Düsseldorf LV Riga DE
Wachenheim US Sterling GB Maidenhead GB London BR
Brasília US White Plains CZ CL Santiago ES
Valladolid US Falls Church BR Recife BR Juazeiro Do
Norte HN Tegucigalpa CL Los Ángeles MT TR Mugla
DE Homburg DE Worms US Ann Arbor BR Porto Alegre PT
Tomar IL Jerusalem SG Singapore IT Turin RO Bârlad
MU IT San Vendemiano RO Timis IN DE Hürth RU
Izhevsk TR Kayseri TR Iskenderun TR Samsun IR Tehran
TR Ordu AU Waterford US Thornton TR Çorum RO CN
Guangzhou AU Melbourne EC BR Campo Grande PL Lodz
DE Neumünster NL Wormerveer EG Damietta US Bethlehem
DE Mörfelden-walldorf NL Maassluis PT US San Francisco
ES Villamediana De Iregua DE Trechtingshausen US Orange
UA Dnepropetrovsk TR Trabzon RU Chita GB Uxbridge TR
Bornova DE Walluf US Durham US Cary US Brea TR
Gaziantep UA Lugansk US Port Richey CH Münchenstein
US Kansas City US Providence PY Asunción TR Manisa
TR Urfa UA Mariupol US Washington US Austin TR Düzce
IE PL US Sunnyvale US New York TR Tekirdag TR
Aydin US Richmond DE Ismaning FR Andelu SE Stockholm
NO Nesoddtangen AT Vienna TR Balikesir DE Filderstadt
US Ocean City US Spartanburg US Spartanburg TR Rize
CN Shenzhen US Lake Mary DE Dortmund US Woodinville
TR Kütahya TR Isparta FR IT Rome CZ Prague FR
Amiens TR Orta TR Malatya TR Diyarbakir TR Batman
CN Putian US Las Vegas IN Mumbai DE Nierstein US San
Diego LT Vilnius DE Gunzenhausen DE Büdelsdorf BR
Belo Horizonte UA Vasilkov DE Erfurt VN MD UA
Vinnitsa TR Elazig TR Sivas TR Dogan AZ Baku PL
Wroclaw FR Gennevilliers KZ Almaty ID US Huntington
Beach US Washington UA Cherkassy TR Zonguldak US
Edmonds BR Rio De Janeiro IE Louth DE Mainz CZ Brno
RU Saint Petersburg RU Irkutsk FR Roubaix CN Changchun
CN Jinan UA Kharkov GB Birmingham US Fort Lauderdale
HK Central District TR Gebze TR Nevsehir AZ TR
Mahmutbey TR Kahramanmaras US Seattle DE Bremen CN
Shanghai RU Novorossiysk CN Henan CN Taiyüan MA
Casablanca SN GB Glasgow TR Bilgi TR Amasya US
Dallas US Clearwater IL Tel Aviv MX Cuernavaca US
Leesburg DE Nörten-hardenberg DE Ober-olm CO Bogotá
US Ridgefield TW Kaohsiung RU Perm NL Rotterdam SE
Halmstad ID Jakarta TW Taichung US Sacramento CN
Wuhan CN Hefei US Floresville DE Hadamar TR Güvenlik
TR Edirne TR Kirikkale FR Puteaux RU Pushkino US
Menlo Park CH Zürich US Wilmington US Houston DE
Nettelsee DE Calw DE Bad Vilbel IT DE Rodgau DE
Braunau US Lansing US Wayne CN Hebei MY Kuala Lumpur
NL Papendrecht CN Changsha CN Harbin VN Ho Chi Minh
City PE Lima US Phoenix TR Çanakkale TR Adiyaman
TR Bilecik AT Purkersdorf TR Bitlis RO Bucharest HK
IN Hyderabad TR Erzurum TM Ashkhabad TR Bolu TR
Dumlupinar US Bakersfield SA Riyadh US Rockville DE
Leimen DE Ludwigshafen DE Kriftel DE Kassel AT Graz
IT Salerno AR Rosario TT IT Venice AR Esperanza
BR Goiânia IT Cagliari ES Cartagena BR Bento Gonçalves
ME PL Henryk IL DE Bruchsal DE Freiburg DK
Copenhagen MX Empalme NO Grimstad SE Lund CN
Shenyang CA Ottawa ID Indo IT Verezzo BY Minsk CN
Chongqing US Bloomfield Hills VE Caracas NO Elverum
DE Nordenham JP Osaka IN New Delhi BR Itatiba US
Cosby ES Valencia US San Jose PS Hebron US Fort
Smith DE Griesstätt SA IS IT Cantù DE Troisdorf
TR Menderes DE Kappel-grafenhausen DE Göppingen US Fort
Worth FR Dreux US Lynn TR Ardahan IQ Erbil TR
Büyük TR Bingöl TR Sincan TR Vakiflar KG US
Carrollton TR Kibris TR Pamukkale TR Kars TR
Umraniye TR Karabük DE Aachen TR Sariyer TR Tokat
TR Acibadem TR Sisli SE TR Afyon CA Montreal TR
Eser TR Mardin DE Lüdenscheid GB Manchester IE
Carlow DE Brandenburg US Ogden US Austin NL Haarlem
RU Velikiy Novgorod MX Cuauhtémoc AR Tucumán PT Lisbon
PT Celorico De Basto IT Pomezia IN Madras GR
Thessaloníki ES BO Santa Cruz IT Giugliano In Campania
IT Comazzo TR Kirklareli DE Wallertheim DE Halle DE
Crimmitschau DE Friedersdorf DE Oberhausen US Akron
US Atlanta US Cleveland DE Netze SK Bratislava RU
Kstovo SE Borås GB Stafford UA Donetsk DE Balve
US Corona CN Chaoyang US San Diego GB JP CN
Hangzhou RU Volgograd GB Banbury PK Karachi BR
Jaraguá Do Sul MA Anoual US Marina Del Rey VN Hanoi
NO Bergen US Spokane ES Oria US West Henrietta US
Littleton IT Trani US Rancho Cucamonga CZ Cheb AU
US Los Angeles US Tucson US Portsmouth AT Linz
PK US Provo RU Orenburg TH Muang Rajburi DE
Weilheim US South Bend FR Rennes RU Play PL Oborniki
UA Simferopol US Durham TR Ordu CH Hochdorf AT
Kalsdorf CH Full GR Athens TR Yaman TR Genel CH
Zizers US Dallas NL Oost US Laguna Niguel AU
Lidcombe BG Rousse RO Curtea De Arges TR Bayburt IT
Zovencedo NI Managua CZ Kraluv Dvur MK Skopje DE
Hammelbach NL Maastricht US Saint Louis DE Dreieich
GB York US Boulder NL Venlo TR Destek US Houston
TR Aksaray TR Selçuk TR Marmara AT Gmunden TR Kadir
TR Giresun TR Yenimahalle TR Afyonkarahisar GB Poole
TR Sabanci TR Adapazari ES Mondariz TR Havza BG
Varna AL Tirana BA Sarajevo TR Ortaca TR Marmaris
US Austin TR Batikent RU Arkhangelsk US Chesterfield
TR Ataköy TR Yalova TR Bakirkoy TR Alaaddin TR
Fethiye TR Tarsus BG Lyuben Karavelov NL Den Haag TR
Menemen TR Alpaslan DE Benz TR Van US Richmond DK
Glostrup FR Cergy TR Ilya AT Kitzbühel RU
Yekaterinburg DE Halle RU Penza RU Cheboksary RU
Stavropol RU Velikiy Novgorod RU Khimki DE Heidelberg
AT Altenberg Bei Linz TR Bostanci US Santa Clara FR
Boulogne DE Leipzig DE Baden TR Ceyhan DZ Blida
US Westerville IT Mestre CH Oberriet US Dodge City
TH US Alpharetta DE Höst NL Maasdijk US Secaucus
US Saint Charles PL Lazy US Fort Huachuca DE
Wolfenbüttel DE Kempten US Savannah CZ Praha GE
Tbilisi BE Tielt GB Daresbury US Jacksonville US
Columbus US Brunswick CN Nanning US San Francisco ZA
Johannesburg DE Grimma DE Ahrenviöl US Auburn AP
US Houston RU Gagarina US Montgomery SE Helsingborg
US Bellevue DE Senftenberg IL Haifa BR São Luís KR
Seocho IN Kurnool CN Daqing CN Xiaoshan CN Xiamen
US Los Angeles CN Liuqiao CN Qingdao US Johnston US
Middleboro US Mount Laurel CN Zhengzhou US Westland
CN Suzhou RO Iasi US San Jose IR Jahan US Kirkland
US Mound US Commack IN Silchar CN Ningbo KR Seoul
TW Taoyüan DE Nieder-olm ES Lasarte US New York US
Sherman US Miami RO Galati VE Maracay US Seattle
FR Rueil US Overland Park BE Herent DE Friedrichshafen
DE Bad Dürkheim RU Davydkovo US Malvern JP Sakura US
Columbus DK Copenhagen US Sayreville US Scottsdale
GB Nottingham US Las Vegas CA US Chicago IT Leghorn
PK Lahore US Phoenix CN Langfang RU Krasnogorsk DE
Beauregard PH Mandaluyong City CZ Lazne Bohdanec US San
Jose US Fairfield KR DE Linderbach DE Köln US
Stockertown FR Marly-le-roi US Easton
***
25.10.2014
Ense
tıraşı
Okul zamanını
hesaba hiç katmıyorum...
Bu yıl bilişimde 28. yılım doluyor...
Dün yazmıştım, beni Google ihbar
etmişler Maleware var diye...
Meslek hayatım hackerlerle...
Siyasi yaşamım PKK, cehalet, siyasi
İslam'ın irticacı kısmıyla ve yabancı düşmanlığı ile mücadeleyle
geçti!
Osmanlıdan bu yana alaylı - mektepli
mücadelesi...
Dün mektepliler kazandı...
Alaylıların iktidarında Türkiye'nin
düştüğü durum ortada...
Yarın yine mektepliler kazanacak...
Çünkü bilgi ve birikim hayatın her
alanında esastır!
İstendiği
takdirde sitemden her türlü bilgi ve belgeyi...
Gönül rahatlığıyla indirebilir,
okuyabilirsiniz!
Önder
*
Ümmet-i Müslim’in
Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eshedü enne Muhammeden
abdûhu ve resûluhu
Arife tarif gerekmez…
Müslüman bir insana yukarıdaki cümlenin ne anlama
geldiğini izah etmeme gerek yok!
İyi de…
İzah etme ihtiyacı neden his ediyorum?
Türkiye’den yeni geldim…
Kime sorsam…
Elhamdülillah Müslümanım diyor(!?)
Çarşaflılar, türbanlılar…
Başörtülüler…
Sarıklılar, sakallılar!
Allah, Allah…
Nasıl olurda sen Müslüman olduğunu iddia etme cüretini
gösterirsin?
Hiç kendine sordun mu…
Allah beş vakit namazı neden farz kıldı diye?
Mesela sabah namazı…
Sabahın kör karanlığında kıldın, Allah kabul etsin ama
neden bu saate?
Yok, sen kıçını devirip tekrar yatasın diye değil...
Erken kalkıp rızkını arayasın diye…
Kalktıktan sonra camdan bir bak bakalım bakkal, çakal saat
kaçta dükkân açıyor, sen kaçta işbaşı yapıyorsun? Ondan sonra
kendine sor bakalım Allah senden neden erken kalkmanı istediğini!
Dilinden cihat kelimesini düşürmüyorsun…
Bilmez misin cihadın küçüğü ve büyüğü olduğunu?
Ve büyüğün nefsinle mücadeleyi temsil ettiğini…
Hiç dikkatini çekti mi?
Kadın yalnız…
Ve çıplak bir şekilde “yakalandı”…
İlk olarak neresini örter?
Göğüslerini…
Keza erkek edep yerini…
Neden?
Düşün bakalım neden?
Kuran-ı Kerimde kadının “ziynetini” örtmesi öneriliyor…
Ama sen ne nefsine nede bilmem nene sahip çıkamadığın
için…
Kara çarşafa bürünmesini istiyorsun…
Hâlbuki…
İslam bilimcileri ziyneti farklı yorumluyor…
Dikkatini çekerim; hacıdan – hocadan, şeyhten falan bahis
etmiyorum…
Kuran-ı Kerim eğitimini bilimsel tabanda almış…
Doğru dürüst tefsirine hakim insanlardan söz ediyorum…
Kimine göre ziynet…
Kadının edep yerleri örterek kendi ile köle kadınlar
arasında farkındalık yaratması…
Kimine göre ise, ki bu hem dilbilgisine, tarihi gerçeklere
hem de sosyolojik olgulara dayanan bir açıklama…
Ziynet ile kast edilenin o zamanın Arap kadınları
takındıkları mücevherat ile başkalarında özendirme, arzulama, istek
uyandırmaması olarak yorumlanıyor.
Gelelim oruca…
Neden oruç tutarsın?
Allah rızası için!
Güzel!
Peki, bilimin son yıllarda orucun insan sağlığına
katkıları hakkında edindiği bilgiler hakkında malumatın var mı?
Allah…
Tabiri caiz ise önce yaratığı kulunun sağlığını düşünüyor…
Sonra…
Evet, sonra nefsinle mücadele etmeni…
İradene hakim olmanı istiyor…
Ama sen…
Ya orucu uykuya tutturuyorsun…
Ya da hayvan gibi yemek yiyorsun…
Pabuçlarımın Müslümanı!
Söyle neden benden korkuyorsun?
Sözde adam diye ortalıkta dolaşıyorum…
Bazen beş on kiloyu kaldırmaya gücüm yetmiyor…
Seninle burun buruna gelsek…
Püf desen yıkılırım!
Aklımdan mı?
Korkma, kazalarda kafayı vura vura iki gram kaldı!
Bilgimden mi?
Bildiğim tek şey, hiç bir şey bilmediğimdir!
Kalemimden mi?
Ne kalemler gördüm, ben neyeyim ki?
Doğru ya…
Az kalsın unutuyordum…
Atalarımız bile boşuna dememiş…
Doğruyu söyleyen dokuz köyden kovulurmuş!
***
27.10.2014
Tuzaklarla dolu Şile yolu
Atam sen rahat uyu diyenleri okuyorum…
Biz varız diyorlar…
İyi ki varsınız…
Sizler olmasanız acaba daha neler olur?
Ama…
Tuzakları…
Ve uzun vadeli sonuçlarını…
Kaçınız görüyor, kestirebiliyor?
Misal Şile yolu…
İstanbullular Şileyi bilir…
Karadeniz’e kapıdır…
Kum baba…
Gel keyfim gel…
Aileme iyiliğim dokunduğu kadar kötülüğümde olmuştur…
Cehalettir, düşüncesizliktir kötülüklerin anası…
Seksenli yıllarda yurda kesin dönüş yapmıştık…
Velilerim 30 yıl önce “tek” ettikleri ülkeye ayak
uydurmaya çalışıyor…
Ben…
Gençlik işte, cehalet – düşüncesizlik, heyecan – vatan,
millet sevgisiyle…
Sağ – sol olayların ortasında…
Ölümle burun buruna…
Babam durumdan haberdar olunca…
Ver elini Almanya, şansta yardım etti…
İmkânsız gerçek oldu…
Yani, anlayacağınız bizim tekrar Almanya’ya dönmemizin
asıl sebebi benim!
O zamanlar…
Dayım her hafta sonu çoluk çocuk bizi arabaya bindirir…
Şilenin yolunu tutardık…
Deniz, güneş – mangal keyfi…
Ohhh!
Yol boyunca midem bulanırdı virajlardan!
Bu sene annemle Şile’deyiz…
Gel eski yoldan İstanbul’a dönelim dedim…
Hay demez olaydım…
Yine midem bulanmaya başladı…
Ancak…
Biraz abartılı olacak ama…
Adım başı desem yeridir…
Kız öğrenci yurdu…
İmam Hatip öğrenci yurdu…
Bilmem ne öğrenci yurdu…
Gözlerden ırak…
Gizli gizli…
Meydanda…
Alenen Işık Üniversitesi…
Beyin yıkama, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetini
yıkma yuvaları!
Bilmem ne demek istediğimi, neyi anlatmaya çalıştığımı
anladınız mı?
***
28.10.2014
Validebağ Korusundaki
dostlara
Direnişiniz önünde saygıyla eğiliyorum... Tüm
dost ve özellikle gençlerin direnişinize katmasını umuyorum...
Bu pazarlamacı, bölücü, kutsal dinimizi şahsi ihtirasları için
kullanan... Tüm kanı bozuk soysuzlarla ancak... Direne
direne mücadele edebiliriz!
Not: direnişimizi
birleştirebilirsek çok daha etkili olabiliriz
***
29.10.2014
Demokrasinin anasını bilmem ne edenler
İleri demokrasi... Analar ağlamasın... Yolsuzluk,
haksızlık olmasın diye yolla çıktılar!
Türkiye onların
"hükümet" zamanında bugüne kadar yaşamadıklarını...
Görmediklerinin alasını yaşadı!
Vahşi kapitalizmin
piçleri... Rant uğruna insan hayatını hiçe sayarak...
Allah'ın insan oğluna ve TÜM canlıların hizmetine sunduğu
tabiatı... Nimetlerini... Bugüne kadar zar zor edinilen
milli değerleri... Para uğruna pazarladı!
Dün yine
maden kazası yaşadı Türkiye... Bir hükümetin asli görevleri
arasında olan yasama... Yürütme, yargı ve bunların denetimini
Recep Tayyip Erdoğan denen... Bir soysuzun eline "emanet"
edecek kadar şuursuzca!
Denetim dedikte aklıma geldi...
Yürütmede neden erkler ayrılığı esastır?
Çünkü...
Yapılan bir yanlış... Gözden kaçan bir ayrıntı... Dikkate
alınması gereken ama bir şeyi sonuna kadar... Tahlil
etmemenin sonucu olarak... Dikkate alınmayanın...
Diğerleri tarafından düzeltilebilmesi için!
Beyler...
Demokrasi dediğiniz... Bir uzlaşı, azınlıkta olanların da
haklarının gözetildiği... Denetimi esas alan bir yönetim
şeklidir!
Bilmeyenlere duyurulur!!!
***
30.10.2014
Bu millet adam
olacak ama
Ben görür müyüm bilmem… Bugüne
kadar yaşayanlar hakkında çok yazdım – çizdim… Biraz da
ölmüşler hakkında yazmanın zamanıdır!
Acıların en büyüğü…
Evlat acısıdır… Hiç bir şeyle kıyas kabul etmez!
Allah
kimseye göstermesin… Allah cümlemize sıralı ölümler nasip
etsin!
Aradan 25 sene geçti… Oğlum bir buçuk
yaşındaydı… 618 günün acısını tarif edemem… Rahmetli
eşimle… Arkadaşlık dâhil… İki sene iki ay bir
beraberliğimiz oldu… Ama Allah şahidimdir… Bu iki sene iki
aya 22 seneyi sığdırdık desem yeridir… Zaten delinin
tekiydim… Tüm maddiyatsızlıklara rağmen… Avrupa kazan biz
kepçeydik… Allah rahmet eylesin kırmızıbiberim, sevdam…
Allah nur içinde, huzur içinde yatırsın… Tüm ölmüşlerimizi!
Ben komadayken… Rahmetli babam yaptırdı aile
mezarlığımızı… O günden bugüne… Elim hep üzerlerinde...
Temizlik, tadilat, dua ve onların adına hayır… Ama aradan 25
sene geçti… Köy, büyük şehire bağlandı… Yaslar çıktı…
Mezar kullanım belgeleri falan… Lafın kısası… Sorumlu
olduğum iki ailem var… Ve ikisine de, karınca kararınca
yetişmeye çalışıyorum!
Mezarda artık dipten bir
yenilemeye ihtiyaç hasıl oldu… Onun için bu sene
ulaşabildiğim tüm mezarlıkları ziyaret ettim… Fikir edinmek,
ilham almak için… Ve ne dikkatimi çekti biliyor musunuz?
Eskiye nazaran… İnsanlar ölmüşlerine ve mezarlarına daha
itinalı yaklaşıyorlar!
Yaşayana saygısı olmayanın…
Ölmüşüne, geçmişine, tarihine saygısı olabilir mi?
Hoş
yasamada gerekenleri yapmış durumda… Allah var yukarıda…
Eğri oturup doğru konuşalım… Mezarlıklar ve düzenlemeleri ile
Avrupa standartlarına çok yaklaşılmış… İnşallah bu
düzenlemelerde… Bir zamanlar sağlık reformunda olduğu gibi
fos çıkmaz… Gerçi… Yaptıkları, yapacaklarının teminatıysa
eğer… Paraya sıkışınca… Mezarlıkları AVM’ye
çevirmeyeceklerinin hiç bir garantisi yok!
*
Recep’e açık mektup
Eline kan bulaştı
Recep… … Suriye’de… Reyhanlı’da… Soma’da... …
En son dün… Karaman’da… Eline kan bulaştı Recep… Bu
kanın vebali boynuna!
Suçu ona buna yıkmaya çalışma…
Boşuna… Hz. Ömer’e mâl edilen… “Fırat’ın doğusunda bir
koyun kaybolsa bunun sorumlusu benim” sözünü hatırla… Eline
kan bulaştı Recep… Bu kanın vebali boynuna!
Yaptığın
iddia edilen tüm hırsızlıklara… Göz yumduğun… Hatta
sorumlusu olduğun tüm yolsuzluklar bir tarafa… Eline kan
bulaştı Recep… Bu kanın vebali boynuna!
Gerçi Allah’ın
işine akıl sır ermez… Ama… Gördüğüm kadarını yazıyorum…
Boşuna cennet kapısından içeri gireceğini umma… Eline kan
bulaştı Recep… Bu kanın vebali boynuna!
Sen Rab’ına
duacı ol ki… Sonsuza kadar iki âlem arasında sıkışıp
kalmayasın… Cehennemde bir yer bulasın… Gerçi… Şeytan
seni kabul eder mi bilemem… Ama… Cehennem ateşinin seni
yakıp kavurmaya yeteceğini de sanmam… Eline kan bulaştı
Recep… Bu kanın vebali boynuna!
***
Bakırköy tımarhanesi
Bugün coştum
dostlar... Parmaklarım... Klavyenin üstünde adeta dans
ediyor... Beynim harıl harıl işliyor... Yok, sandığınızın
aksine... Cumhuriyetimizin 91. yılını kutladığımız için
değil... Utancımdan, daraldığım - sıkıldığım için!
Tamam... Biliyorum, tescillenmiş deliyim... Delidir ne
yapsa, yazsa yeridir diyeceksiniz ama... Hem vallahi hem
billahi... Yazmayayım diyorum... Hele Facebook'ta hiç...
Ama yerimde duramıyorum... Zaten yedi yirmi dört
bilgisayarlarla haşır neşirim... Arada "kazayla" bir kaç
satır elimden kaçı veriyor!
Sözüm size Aydın Doğan...
Bir zamanlar... Saygın... Hatta Türk basınının amiral
gemisi sayılan Hürriyet gazetesi... Sayın Oktay Ekşi başta
olmak üzere... Emin Çölaşan, Yılmaz Özdil ve diğerlerini ne
uğruna "feda" ettiniz? Para değil mi, para uğruna... Tamam
bu sizin şahsi kararınız... Kararınıza saygı duymaktan başka
yapabileceğim, diyebileceğim... Hiç bir şey yok... Ama...
Sayın Doğan ve Hürriyet gazetesinin sorumlu yöneticileri...
Artık bu kadarı fazla... Gerçekten çok fazla... Annemle
baş edemiyorum... Eski alışkanlıklar... Hürriyet diyor
başka bir şey demiyor ancak yarından itibaren... Hürriyet
gazetesi artık benim evime giremeyecek!
Bugün...
Hürriyet Avrupa baskısı ekinde... 91 yıl kadın başlığıyla
çıkan "rezalete" bakar mısınız... Halide Edip, Refet Angın,
Afet İnan, Semiha Es, Müzeyyen Senar, Sabiha Gökçen, Safiye
Ayla, Muazzez İlmiye Çığ, Satı Kadın, Tansu Çiller, Türkan
Akyol, Kerime Nadir, Elif Şafak, Adalet Agaoğlu, Madam Curie'nin
tek Türk öğrencisi Prof. Dr. Remziye Hisar, Kırmızılı kadın,
Prof.. Dr. Türkan Saylan ve saymaya "üşendiğim" daha onlarca
saygıdeğer hanımefendilerin yanı sıra... On altıncı
sayfada... Aşağıda gördüğünüz yayınlanmıştır!
Yalaklığın, yağcılığın böylesine ancak pes denir! Soruyorum…
Bu götü boklu, sidiklilerin… Türk ulusuna, bilime, edebiyata,
insanlığa ne gibi faydaları olmuştur?
***
31.10.2014
L’addition s’il vous plaît
veya hesap lütfen
Şu dünya kuruldu kurulası…
Neler gördü, neler…
Ne güç, kudret…
Ne heybet, ne ihtişam…
Ne zenginlik ve sefillik…
Adım attıklarında yeri göğü titreten dinozorlardan
tutunda…
İnsan zekâsı sayesinde varlığı iki bin yıl önce tahmin
edilen gözle görülemeyecek kadar küçük…
Ama bir araya getirilerek patlatıldığında…
Hayal gücünü zorlayacak tahribata yol açan atomlara kadar!
Ancak…
Bu dünya gelip geçici heveslerin…
Arzuların, tutkuların, ihtirasların…
Gücün, kudretin dünyası…
Baki olan Allahtan başkası değildir!
Kırk dokuz senede…
Sarışını, esmeri, kumralı…
Ve kızıl saçlısı…
Hayatıma giren, isimlerini çoktan unuttuğum ama…
Yüzlerini…
Hala hayal mayal hatırladığım kadınlar…
Tanıştığım, kavga ettiğim, tartıştığım…
Birlikte gülüp eğlendiğim, içtiğim ve bir ihtimal bir
hedef uğruna…
Birlikte aynı istikamette yürüdüğüm…
Yüzlerce beklide binlerce insan…
Çoğu iz bırakmadan geldi geçti…
İz bırakanlar ise…
Yüreğimin derinliklerinde…
Benimle birlikte…
Ve benimle birlikte gömülecekler!
İnsan dediğin…
Kendini dev aynasında görür…
Sanır ki…
Benden sonrası tufan…
Hâlbuki miniciktir, küçücüktür ve unutulup gidecektir!
Unutulmayanlar…
Küçücük, minicik ama fikirleriyle, yaptıklarıyla…
Eserleriyle…
Bazen de gönül bağından dolayı…
Küçücük, minicik ama yine de büyük insanlar!
Üzülmeyin!
Göz bazen aldatabilir…
Yanıltabilir…
Gözle görülen her zaman gerçekleri yansıtmayabilir…
Gerçekler…
Bazen zaman ister!
Gün gelecek…
AKP’de hesap verecek…
Acı olan…
Hesabı nesillerin ödemek zorunda kalması olacak!
***
02.11.2014
Özeleştirmeler, mecburiyetler ve çaresizlikler
Ey muktedirler…
Ey nazlı güzeller…
Ey geçmişin mağdurları, günümüzün zalimleri…
Kul yapımı hiç bir şey ebediyet için yapılmamıştır…
Kul kurar, kader gülermiş…
Zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter…
Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter…
Güzellikte, güçte gelip geçer, kudrette!
Zaman, zaman…
Yazarım aşktan…
Vefadan, sevdadan…
Bazısı sapık der, methiyeler düzüyor…
Kendimi övdüğümü sanan…
Zavallılar!
Anlamazlar ne demek istediğimi…
Çünkü düşünmezler…
Hayatımda boşluğu, dengesizliği, disiplinsizliği sevmem…
Boşuna konuşmam, yazmam…
Her hareketim…
Çok ağır sancılarım olmadığı taktirde…
Ölçülüdür, dengelidir…
Sık eleyip ince dokurum…
Bu yüzden yaşam…
Mümkün mertebe disiplin içeresinde geçer!
Zevkler ve renkler tartışılmazmış…
Eleştiriye tahammül edemeyen…
Ne yazacak…
Ne konuşacak…
…
Nede siyaset yapacak...
Eleştiriye…
Hele beni düşünüp, araştırmaya teşvik eden…
Yapıcı eleştiriye olabildiğince açığımdır…
Çünkü öğrenelim, öğretelimdir felsefem!
31.10.2014 tarihli makaleme istinaden bir yorum yapıldı…
Beni derinden yaralayan bir yorum…
Ancak yorumcuya ne kırgınım nede küskün!
İnsan hayatını…
Tabiatı, milli değerleri, tarihimizi, kültürümüzü hiçe
sayan…
Hele Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünceleriyle,
eserleriyle…
İnsanlığa mâl olan birini insafsızca, yalan ve dolan
vasıtasıyla eleştirdiğini sanan…
Kayıtsız şartsız biat’ı esas alan insanlarında…
Siyasetinde karşısındayım…
Son günlerde yaşadığımız tüm şehit ve işçi ölümlerine
doğrudan değinmek istemiyorum…
Yazabileceğim tek cümleler…
Ölenlere Allahtan rahmet, ardında bıraktıklarına metanet
dilemek ve…
Bu ölümlerin suçlusu bu ülkeyi idare ettiklerini iddia
edenler ve onların…
Hesap sormayan seçmenleridir demekten başkası olamaz…
Çünkü konum başka…
Daha bundan bir kaç gün önce…
Biz kadınların…
Orasıyla burasıyla uğraşırken…
İnsanlık uzayda üs kuruyor ve…
ABD, International Space Station’a füze gönderirken…
Yıllar sonra yine bir kazanın yaşanıyor olmasıdır!
Kaza…
ABD’nin uzay yolculuklarını >>> özelleştirmesinden <<<
sonra meydana gelmiştir!
Bu düşünen…
Güncel olayları takip eden insanlar için düşündürücü bir
durumdur…
Çünkü…
Devlet denetiminde olması gereken bazı alanların…
Özelleştirilmesi demek…
Bu alanlarda devlet mevzuatından çıkarılarak bilmem
kimlerin eline verilmesi demektir!
Ticarette esas olan kâr etmek olduğuna göre…
Yaşananlara şaşmak…
Abeste iştigal olur!
Soruyorum…
Bırakın yarınları…
Yüz yıl sonrasını…
Bir kaç saat sonrasını göremeyen, görmek istemeyen…
Düşünmeyen…
Çaresizliğine çare aramayan…
Biat kültürüyle ezilen…
Biçareler…
Gerçekten o kadar çaresizimizdir?
Ektiğimiz biçtiğimiz nohut…
Paşa konağını görünce kendini leblebi sandı zahir!
***
03.11.2014
Cumhuriyet tarihi kronolojisi çalışmalarım sürüyor
Bu sebepten dolayı...
Kendi camiasına, ideolojisine yönelik yayın yapan…
Gazetelere* bir çağrı yapmayı görev bilirim…
Empati yapmayanın empati (duygudaşlık) beklemesi…
Milletimizin acılı ve sevinçli gününü yürekten paylaşmayanın…
Bu toplumun bir parçası olması beklenmez!!!
Lütfen arkadaşlar aklımızı başımıza toplayalım
* Mesela Özgür Gündem, Akit veya Agos
gazeteleri gibi
*
Rakamlarla kadın
Şüphesiz kadın olmak zor zanaat…
Bu batılı ve doğulu ülkeler içinde geçerli…
Hele Türkiye’de…
Bam başka bir şey!?
İncelemenizi tavsiye ederim!
Bu bağlamda bilimsel verilere dayanan…
Belki birçok kadının bile bilincinde olmadığı bir bilmeceyi sormak…
Zorunlu oldu
J
Kadınlar, erkeklere nazaran neden o kadar çok ayakkabı alır?
Biraz düşünün bakalım, yanıtını yarın vereceğim.
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16056
*
Tecrübelerle sabit
Belki dikkatinizi çekmiştir…
Birkaç istisna dışında kimsenin yorumuna beğeni vermem…
Bunun nedenleri var…
Sizde bana vermeyin!
Bilgi, tecrübeyle birleştiğinde…
Varılan sonuç genelde müspettir!
Kimsenin başını belaya sokmak istemem…
Bu yüzden beğeni vermem…
Haftalardır Facebook bana bir öneride bulunuyor…
Bu…
Facebook’un >>> her kullanıcısını <<< analiz ettiğinin bir
kanıtıdır…
Ben AKP düşmanı değilim…
İzlediği yol ve yöntemlerin yanlış olduğu kanısındayım…
Muhalifim nokta…
Ayrıca cumhuriyetçiyim…
Bir ailenin, zümrenin Türkiye’yi yönetmesi…
Kaderini belirlemesinin karşısındayım!
***
04.11.2014
Musluk
AKP ekonomisinin temelleri... Dişe dokunur ne var ne
yoksa pazarla... Yabancı, Türk fark etmez yeter ki para
gelsin... Kredi musluklarını aç... Milleti gırtlağına
kadar borçlandır ki... Hem ekonomik refah algısı yarat...
Hem de insanları sana mecbur et... Öylesine mecbur etki...
Ölümüne sana muhtaç... Gıkını çıkarmadan "kaderine" razı...
İşin fıtratı neyse razı olsun!
***
05.11.2014
2023
Kafaya
koydular...
Mutlaka
gerçekleşmesi lazım...
Gelecekleri, refahları buna bağlı...
Bu yolda
engeller tek tek ortadan kaldırılırken...
Küçümsedikleri, muhtemelen unuttukları…
Hesaba
katmadıkları küçük bir ayrıntı...
Zaten
şeytanda ayrıntıda gizlidir derler…
Uzun
vadeli tüm planlarını bozabilir!
20.
yüzyılda...
Kapitalistlerin komünistlerle mücadelesiyle geçerken...
Tabiri
caiz ise araya bir virüs gibi...
Faşizm
girerek insanlığı yakıp kavurdu...
Gerçi
Kapitalizm, Komünizmi tarihin sayfalarına gömdü ama...
Bu virüs
için için, sesiz sedasız varlığını sürdürmeye devam ediyor...
Yine
tarihin ve kaderin bir cilvesi olsa gerek...
Kapitalizm, dinciliği komünizmle mücadele yöntemlerinden biri olarak
keşif
etmesi…
Batılıların daha şimdiden başını ağrıtmaya başladı…
Bitip tükenmeyen hırslarıyla…
Yüzyıllardır sömürdükleri insanların bir gün gelip onlara tepki
verebileceğini…
Öngöremediler ve bir nevi kendi şeytanlarını yine kendileri yaratmış
oldular!
Bana hangisi daha kötü diye sorsanız…
Komünizmimi, 20. yüzyıl vahşi Kapitalizm mi yoksa dinciler mi diye…
İnanın biri diğerinden beter derim…
Çünkü her birinin kendine göre artı ve eksileri vardır!
Ama kesin olan…
21.
yüzyılda…
Faşizm
ve dincilik…
İnsanlığın daha çok başını ağrıtacak!
Çağımızda demokrasi ise…
Kendi başına zaten yetersizliğini ortaya koymuş olmaktadır…
Bu yüzdendir ki…
İnsanlık demokrasinin değişik sürümlerini denemiş, denemektedir…
En son ileri demokrasi dedikleri…
Ne olduğu asla bilinmeyen gudubeti!
Çağımızın sorunlarına…
Çevre başta olmak üzere…
Artan insan sayısına, buna bağlı ihtiyaçlara…
Sosyo – ekonomik problemlere…
Dünya çapında yanıt aranmaktadır!
Jeo - stratejik konumuyla…
Türkiye ne gibi bir yol izlemelidir?
Bakın…
Kimisi ilkeleri yeniden yorumlanmalıdır diye zırvalasa da…
Bazısı kendini deccal, mutlaka mücadele edilmesi gereken bir illet
gibi tanıtmaya çalışsa da…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk…
Türk milletine…
Onunla birlikte kanını, canını akıtan…
Ermeni’sinden – Kürk’üne…
Müslümanından – Hristiyan’ına…
Kısacası Türk ulusuna…
Evrensel, zaman ve mekâna bağlı olmayan ilkeler bağışlamıştır!
Bu ilkeler çerçevesinde hareket edildiği sürece…
Bu milletin sırtı öyle kolay kolay yere gelmez…
Çünkü…
Atatürk aslında önce insan demiştir…
Mantıkta, bilgide, bilimde insan olmayınca olmaz…
Keza…
Mevla’m da insan demiştir…
Oku diye buyurmuştur…
Hayvan okuyamaz…
Ama insan olan okur…
Ve düşünmeye başlar!
***
06.11.2014
Hamdık çiğdik meselesi
Hz.
Mevlana…
“Hamdım, piştim, yandım” sözleriyle hayatını özetler…
Evet,
dünyaya geldiğimizde hepimiz hamız…
Hayat
dediğin…
Bizi
değişik ısılarda pişirmeye başlar!
Yine
kendimi örnek vermek istiyorum ki kimseyi incitmeyim, küstürmeyeyim
diye…
Mesela
ben bir türlü ölemiyorum(!?)
Koskoca dünyada…
Mutlaka bana benzer vakalar vardır…
Ama
çok olduklarını da tahmin etmiyorum…
Örnek
mi istiyorsunuz…
Annem
hep anlatır…
Küçükken Yugoslavya’da azgın nehire düşmüş…
Çılgın
akıntıya kapılarak sürüklenmeye başlamışım…
Kafam
bir su üstüne çıkıyor bir kayboluyormuş…
Babam
arabanın içinde uyuyor olan bitenden haberi yok…
Annem
feryat figan nehirin kenarında…
Birkaç
delikanlı arkamdan azığın akıntıya atlamışlar…
Kimse
bana yetişemiyor, sürükleniyorum…
Birkaç
yüz metre sonra bir dala tutunmayı başararak kenara çıkmışım…
Annem
hala arkamdan azgın sulara atlayan insanların akıbetini merak
ediyor…
Genç
delikanlıyım…
Geçmiş
zaman, hatırlamıyorum…
Muhtemelen kız arkadaşımın yanından geliyorum…
Yıllar
sonra aynı yerde…
Birkaç
metre altında hayat arkadaşımı ve evladımı kaybedeceğimden habersiz…
Trafik
kazası…
Çarpma
o kadar şiddetli ki…
Şoför
mahallinden camdan fırlıyorum…
Hayata
kalmam şans eseri diyelim…
Anlatıyorlar ben hatırlamıyorum…
Yüzümün üstüne yüz eklenmiş…
Alnımda izlerini hala taşıyorum…
Aradan
yıllar geçiyor ve…
Araba
akordeon…
Ben
hala yaşıyorum…
Tüm bu
anlattıklarımın arasında sayısını unuttuğum, sonu mutlak ölüm olan
vakalar…
Anlayacağınız bir türlü ölemiyorum…
Allah
ne yazdı bilmiyorum…
Çukurumu açmışlar, tahtaları döşemişler…
Almanya’dan gelmemi bekliyorlar…
Ölmeyince çukuru kapıyorlar…
Ve ben
eşimin, oğlumun başında dua ederken…
Sola
bakıyorum, kapatılan çukura…
Ve
kendime ettiğim küfürün bini bir para!
Evet…
Hayat
hepimizi pişiriyor…
Değişik ısılarda…
Kimimiz çiğ kalıyoruz…
Çoğumuz kıvamında…
Bazımız ise…
Yanıp
kül oluyor!
*
Pamir
Bu sabah haberleri izlerken iki
satır yazsam mi diye düşündüm... Sonra vaz geçtim... Kız
kardeşimin Hamdık çiğdik meselesi başlıklı yazıma bir yorumu
yüzünden yazmaya karar verdim!
Baykuş... Bizde
uğursuzluğun... Batılı toplumlarda daha çok bilgeliğin
simgesidir!
Ne alaka... Küçük Pamir ile ne ilgisi var
demeden okumaya devam edin... Baykuş yavrusunu beslemek için
değişimli olarak... Yani biri yavruyu beklerken diğeri ava
çıkar... Erkek olan avını yavruya olduğu gibi sunarken...
Dişi, avı; yavrunu "ağzına göre" parçalayarak yavrusunu
beslemeye çalışır... Bunu biliyor muydunuz?
Aklım
başıma geldikten sonra savcılık tutanaklarından öğreniyorum...
Eşimin ve oğlumun ölümüne sebep olan kaza yüzde yüz benim
suçum... 80 KM hız sınırlaması olan yerde... Ben 60 ile
gidiyormuşum... Ama bu bile o günün hava şartları için çok
hızlıymış!
Yasa gereği... Kasıtsızda olsa... Ceza
evine girmem gerekir ama... Savcı, ve aynen annemlere
söylediğini Türkçeye çevirerek aktarıyorum... "Ölmez
yaşarsa... Allah onu zaten yeterince cezalandırmış" demiş!
Ve o gün bugündür... En dipsiz, düşünebildiğiniz en
karanlık zindandayım... Savcı beni derdest etse... Hapse
attırsa... Hakim ömür boyu pranga cezasına çarptırsa....
Acaba... Vicdan azabımı bir nebze olsun dindirebilir miydi?
Sen... Savcı olmuşsun... Ama insan olamamışsın ne
fayda!?
O bir ana... Yavrusunu dokuz ay karnında
taşımış, his etmiş... Emzirmiş, vefat ettiği güne kadar her
"saniyesini" onunla geçirmiş... Sen ona hapis versen ne
yazar?
***
07.11.2014
AK(ıl)
AK Babalar... AK Saraylar... AK lananlar... AK
Kasalar ve kutular... AK ılsız insanlar,
kör gözler!
Kesilen zeytin ağaçları... Kararan
umutlar... Aydınlık Türkiye'nin yüzleri... Neredesiniz?
***
Verilen söz
Özellikle... Yaşlılara ve
çocuklara verilen söz daima tutulmalıdır... Laf ağızdan bir
kere çıkar... Ve... Türk toplumunda dünden bugüne bir
özdeyiş vardır... Erkek sözü!
Bu özdeyişi
siyasetçilerde arada hatırlasa... Verdikleri sözü yerine
getirseler... En azından ama yerine getirmeye çalışsalar...
Halimiz bambaşka olurdu!
Ben... Sözümün eriyimdir...
Söz verdim mi mutlaka yerine getirmeye çalışırım!
Facebook direnişi Sizler ve gelecek nesiler için
seçtiklerim... 854 paylaşım, her paylaşım bir sayfa...
Yaşadığımız günler unutulmasın diye!
indir
***
Hangi admin zincir vuracakmış şaşarım
Sağ olun var olun... Guruplara dost davetleriyle dahil
oldum... Kendiliğimden kimseni kapısına gitmem bunun değişik
nedenleri var... Ha dost ararım... Benim gibi düşündüğünü
sandığım insan... Hele adına Türkiye Cumhuriyeti ibaresini
koyan.... Doğuştan... Yoldaştır, kardeştir, ailemden bir
insan!
Çok söz yalansız, çok para haramsız olmaz der
atalarımız... Ama Allah şahidimdir... Araştırırım
okurum... Sağlam kaynaklara dayanmayan... Bilgi
paylaşmam!
Buna rağmen... Beşer şaşar... Hatam,
yanlışım olduysa eğer... Hoşgörünüze ve affınıza sığınırım!
Son bir kaç gündür... Admin denetiminden sonra
yayınlanacaktır diye... Bazı guruplardan mesaj almaya
başladım... Arkadaş... Düşüncelerime gem vuracak adam daha
anasından doğmadı!
***
08.11.2014
Çengelköy
İstanbullular bilir… Çengelköy’ün salatalıkları
meşhurdur… Artık Çengelköy’ün yeni bir hıyarı var… Afiyet
olsun… Dikkat, hazımsızlık yapabilir :)
*
İlginizden ötürü teşekkürü bir borç bilirim
***
10.11.2014
Doktorlar, ilaçlar, Plasebo, Vladimir İlyiç Lenin ve
Türkiye’de güncel siyaset
Veya bazı sözde devrimciler ve ardında yatan gerçekler
Amma başlık atmışım ama!?
İlk bakışta…
Birbirleriyle ilgileri anlaşılmayabilir…
Ama var, hem de sandığınızdan çok daha fazla!
Öncelikle Plasebo etkisi nedir onu anlamaya çalışalım. İnsan
beyninin “aldatılması” ile istenilen sonuca ulaşmak diye tarif
edebiliriz. Yani ilaç diye zararsız ve etkisiz bir maddenin hastaya
verilerek telkine dayalı bir etkiye ulaşma yoludur. Türkiye’de halk
tabiriyle şeker ilacı olarak bilinir!
Bu etkinin geniş çaplı “saha araştırması” ilk
defa Amerikalı bir doktor tarafından yapılmıştır. İkinci dünya
savaşı esnasında doktorun morfini bitter ve yaralılara verebileceği
herhangi bir ağrı kesici ilaç kalmamıştır elinde. Çaresizliğinden
yaralılara morfin diye tuzlu su enjekte etmeye başlar ve ilginç bir
gözlemde bulunur; Dr. Henry K. Beecher tuzlu su enjekte ettiği
yaralıların yüzde otuzundan fazlasında sanki kendilerine morfin
verilmiş etkisini fark eder! 1955’de bilimsel bir dergide
gözlemlerini yayınlayarak Plasebo etkisinin bilimsel olarak
araştırılmasının yolunu açar. Bu incelemelerin su yüzüne çıkardığı –
çok önemli – bir olguya daha değinmek istiyorum;
doktorun ikna, inandırıcılık
kabiliyetine bağlı olarak verilen Plasebo insanlar üzerinde ya daha
fazla ya da daha az etki yaptığıdır. Yani doktor kilit konumundadır.
Lafı uzatmak istemiyorum onun için önemli iki noktaya daha değinerek
bu konuyu noktalamak istiyorum.
- Batılı tıbbın aslında kabullenmek istemediği bir durumdur çünkü
batı her türlü olayı mantık ve bilimin ışığında açıklamaya çalışır
ama söz konusu insan olunca bu her zaman mümkün değildir.
- Günümüz imkânlarına rağmen, bilim bu etkiyi yani organik bir
rahatsızlığın telkin yoluyla (psikolojik) dindirilmesini doyurucu
bir şekilde açıklayabilmiş değildir.
Gelelim Vladimir İlyiç Lenin’e...
Lenin’in az bilinen bir yönüne değinmek istiyorum ki sonuç bölümüne
geldiğimizde ne demek istediğimi daha iyi anlayın diye.
Özetliyorum…
1917 yıllının yaz - son bahar ayları…
20. yüzyılın sonuçları itibarıyla muhtemelen en ağır siyasi
gelişmelerinin yaşanacağı…
Rusya’nın Avrupa’ya açılan penceresindeyiz…
Sankt Petersburg saray meydanı bir imparatorluk çöküşüne ve yeni bir
süper gücün doğuşuna tanıklık edecektir. Neden bahis edildiğini daha
iyi göz önüne getirebilmeniz için bugünün Almanya yüzölçümü yaklaşık
50 defa bu imparatorluğa sığıyor, 100 değişik millet bu
imparatorlukta yaşıyordu! İşte böyle bir imparatorluk son anlarını
yaşamaktaydı. 19. yüzyıl ve önceleri Alman ve Rus sarayları arasında
akrabalık ilişkileri süregelirken 20. Yüzyılda bu durum değişecek ve
iki ülkenin arası açılacaktır. Mesela son Çar II Nikolay, Romanov
Hanedanlığının son temsilcisi ile Alman ama özellikle Prusya sarayı
arasında kan bağı vardı. II Wilhelm’in denizlere açılma isteği
Rusya’yı tehdit eder hale gelmişti. Rusya’nın, Fransa’yla
işbirliğine girmesi Almanları tedirgin ediyordu. 1914 yılında
Rusya’nın seferberlik ilan etmesiyle Alman – Rus savaşı başlar.
Savaş önceleri Almanların zaferleriyle sürerken, Rus tarafında
inanılmaz kayıplara neden oluyordu. Almanya, Fransa cephesinde
ilerleyemeyince iki cephe arasında sıkışmaya başlar, bir tarafında
Fransızlar diğer tarafında Ruslar. Almanlar yoğun kayıplar nedeniyle
kaynamaya başlayan Rusya’yı daha çok karıştırmak azmindedir.
O yıllarda Avrupa’da sosyal devrim demeyelim de
düzenlemeler birbirini kovalarken Çar II Nikolay bu düzenlemeleri
yapmayı ihmal ederek şatafatlı hayatına devam etmesi Almanların
işine yarayacaktır. Rusya’da yaşanan sosyal sefalet, kapıyı çalan
kanlı devrimi ilan ediyordu ama Çar bunu görmemekte ve duymamakta
ısrarcıydı. Burada bir parantez açalım ve günümüz Türkiye’sine bir
bakalım; algı yönetimi, açılan kredi musluklarıyla vatandaşlarımız
sözde refah bir hayat yaşamaktadır ama bu gerçekleri olduğu gibi
yansıtmamaktandır, açıkçası ciddi şüphelerim var. AKP seçmeni
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çoğunlukla alt tabakasını temsil
ederken, AKP karşıtı insanların ki, genelde orta direk diye tabir
edebileceğimizlerden oluşur,
ödediği
vergiler ile bu sosyal sınıfın ihtiyaçları karşılanmaktadır.
Ayrıca gün gelir, borç elbette geri
ödenmelidir ve elde avuçta satacak bir şeyler kalmayınca “ufak
ateşte” kaynamakta olan tencere taşar ve ortalık berbat olur!
Almanlar Rusya’daki durumdan hoşnut olmayan tüm guruplarla irtibata
geçerek tabiri caiz ise kaleyi içten fetih etmeye uğraşıyorlardı.
İşte tam bu esnada tarihe adını yazdıracak Vladimir İlyiç Lenin
dikkatlerini çeker. 1914 sonlarında Alexander Keskuela İsviçre’ye
hareket eder. Amacı Alman hükümeti adına Lenin ile pazarlığa
oturmaktır. Ancak bir devrim öyle kolay kolay yapılamaz, organize
edilmelidir, para gerekir! Böylelikle sahneye Dr. Parvus Helphand
çıkar. Gerçi on sene önce bir kez daha başarısız bir devrimde
sahnedeydi ama bu sefer başka olacaktır.
1915 yılında Alman maddi – manevi desteği ile Dr. Parvus Helphand,
Lenin’i Bern’de ziyaret eder…
Ancak hayat bu bilirsiniz, bazen resmen kişiler veya guruplar
arasında bir ilişki gözükmese de kapalı kapılar ardında yapılanlar
çok farklı olabiliyor. Bakınız AKP döneminde Türkiye – Israil
ilişkilerine. O zamanlarda aynısı yine olmuştur. Lenin, satın
alınmış bir devrimci görünümünde olmamak için Helphand’ı kovar ama
ileride yine bir araya geleceklerdir. Helphand bu arada boş
durmayarak Danimarka’nın Kopenhag kentinde bir şirket kurar. Amaç
Almanlardan, Rus devrimi için aldığı milyonları “aklamaktır”. Bu
arada savaştan dolayı Rus ekonomisi iflas ederek gıda sıkıntısı
kendini göstermektedir. Yıl 1916, Rusya kaynıyor. 1917’de Rusya
çapında bir grev ve Çarın askerlerine halka ateş aç emri Çarın sonu
olacaktır. Birinci dünya savaşı bu arada tüm hızıyla devam
etmektedir. Şubat devrimine rağmen Almanlar yeni kurulan Rus
hükümetiyle ateşkes imzalayamayınca, ve hala iki ateş arasındayken
entrikalar sürmeye devam edecektir. Lenin Zürih’te çaresizlik
içeresinde kıvranmaktadır…
Sonunda Almanların teşviki ve yardımı ile Lenin Rusya’ya gitmeye
karar verir. 21.04.1917’de Alman Genelkurmayı Lenin’in Rusya’ya
geldiğini ve Alman istekleri doğrultusunda hareket ettiğini
dışişlerine bildirir. Lenin, yeni kurulan -demokrat hükümete- karşı
harekete geçer ve barış, ekmek ve toprak sözleriyle komünist devrimi
başlatır. Burada bu konuyu noktalamak istiyorum, ancak…
Unutulmamalıdır ki, Lenin Rusya’ya doğru yola
çıktığında o zamana kadar yapılan maddi – manevi yardımların yanı
sıra, Alman devletinden ayriyeten 5 milyon mark “taze” paraya
güvenebiliyor olmasıdır! Devrimler dâhil, dünyada ölmek bile parasız
mümkün değildir, öldün ama cenazen bile para karşılığında
kaldırılır!
Ve Türkiye…
Öncelikle ana muhalefet ile söze başlayalım!
Yukarıda bahis etmiştim, değişik bir ifadeyle
ama işin özü aynı kapıya çıkıyor. Büyük umutlarla kendisine “Gandi
Kemal” yakıştırması bile yapilan Kemal Kılıçdaroğlu bırakın
beklentileri karşılamayı mevcut seçmenini her girdiği seçimde bir
hayal kırıklığından diğerine sürüklerken, son zamanlarda yaşayarak
şahit olduğumuz milletvekili istifaları veya gönüllü disiplin kurulu
sevkleriyle bir bir kaybetmektedir. Bu inandırıcılığı olmayan insan
CHP delegeleri tarafından daha ne zamana kadar seçilecektir?
Gelelim yavru muhalefete, arada höt –
zöt ederek yine AKP’nin dümen suyuna kıran Bahçeli Türkiye
Cumhuriyetinin hangi derdine derman olabilmiştir?
Derde derman olamayan doktor, doktor mudur?
Keza siyasi rakibinin en zayıf anında dahi muhterem vatandaşın oyunu
lehine çeviremeyen, değerli vatandaşlarımızı ikna etmekten yoksun
siyasetçi, siyasetçi midir?
Parti lideri koltuğunda, hele Cumhuriyet Halk Partisinin liderlik
koltuğunda oturmayı gerçekten hak ediyor mudur? Tüm bu vurdum
duymazlıkların, duyarsızlığın ve beceriksizliğin tam aksi…
Ki yiğidi vur ama hakkını yeme atasözünü hatırlatırım; Recep Tayyip
Erdoğan’dır(!?)
AKP’siyle…
Türk siyaset sahnesini hallaç pamuğu gibi
atmıştır. Sunduğu çözümler, izlediği yol her ne kadar yanlış olsa
da, doktorun “hastalık hastası” insana sunduğu Plasebo misali,
organik rahatsızlığı tedavi etmese de hastasını iyileştiğine ikna
etmeyi başarmıştır! Art arda kazandığı seçimler bunun açıkça
kanıtıdır. Bunun aksini iddia edecek birisi var mıdır?
Ama bir konu var ki, işte o konuda Recep Efendi tabiri caiz ise
altına kaçırdı!
O kadar kaçırdı ki, kokusu dünya çapında his edilmeye başladı. Gerçi
şu an için para ve şahsi ikbal uğruna ihanet derecesine varan suçlar
aleyhinde kesin kanıtlar yok gibi ama…
Evet, unutulmamalıdır ki gerçekler ilelebet saklanamaz. Eninde
sonunda ama bugün ama yarın bu kanıtlar tek tek ortaya çıkacaktır.
Lenin’de olduğu gibi!? Tarih gerçekleri ortaya dökecek ve gelecek
nesiller iki binli yılların başından beri Türkiye’de yaşananları
öğrenecektir. Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi babası Prof. Dr.
Necmettin Erbakan olabilir ama bugünlere gelmesini…
Gayri resmi babası George Walker Bush’a borçludur. Finansörlüğünü
de, sahnelediği sahtekârlıkların da ABD kaynaklı olması muhtemeldir.
Şu bir gerçektir ki…
Hiç bir işbirliği, bu Müslüman kardeşliği dahi olsa…
Ebediyete kadar sürmez!
*
50 Cent
Ben hayatımda hiç çalışmadım…
Ömrüm, hobimin peşinden gitmekle geçti… 28 yıl… Yaptığım
“işi” çok severek yaptığım için bana hiç bir zaman iş olarak
gelmedi… Bilişimin neredeyse her dalında faaliyet gösterdim!
Yorumlarınıza, paylaşımlarınıza bakıyorum da… Bazen
kendimi almayarak kendim yorum yapsam bile… Şaşıp kalıyorum!
Ticari alanda yani bir ürünün “değerlendirmesini” yapan
“özel şahıslar”… Şirketlerden pozitif veya negatif yorum
başına… 50 – 60 Cent alıyorlar… Anlayacağınız ürün
değerlendirmesi, yorumun falan… Ticareti yapılıyor, para
kazanılıyor!
Siyasetinde ticareti olduğuna göre…
Benzeri bu alan için de geçerli… Kızarak, küfür ederek
yaptığınız yorumlar “genelde” kasıtlı yapılan yorumlardır!
Doğru olan… Yaptığınız paylaşımın altına kaynak linki
vermek olacaktır ki… İnsanlar… Doğrudan kaynağına yorum
yapsın… Ancak… Lütfen… Karşı mahallede olsalar…
Onlarda bizim bir parçamız… Ve onların öyle olmasının suçu
biraz da bizlerde… Özenle seçilen kelimelerle… Kırıcı
olmayan yorumlarla onların yanlış yolda olduklarını
anlatmalıyız… Atatürk’ün evlatlarına yakışan da budur!
*
Namussuz herif
Utanmaz, arlanmaz...
Girdiği her seçiimi kaybeden arsız... Yüz ayakkabı
köselesi... Çiğnene çiğnene yıpranıyor... Dün açıklama
yapmış... Partili kadınlardan daha çok çalışmalarını istemiş
miş... Sitemden yıllar önce açık mektupta... Galiba bir -
iki defada buradan da yazmıştım... Bu garabet durumu çözerse
kadın çözer diye... Atatürk'ün kadına neden önem verdiğini
hala anlamak istemeyenlere... Kadın anlıyor musunuz kadın!
Erkek ne zaman faaliyete geçer?
Ya kalbi... Ya
midesi... Yada uçkuru için!
Hanımlar... Bayrak
sizde!
***
11.11.2014
Bundan sonrası cinayet
Tarihten ders almayanlar geleceği öngöremez!
Şüphesiz 20. Yüzyıl dendiğinde…
Halk arasında taraftarı olduğu kadar…
Kendisinden nefret eden, siyasetini paylaşmayan
insanlarında olduğu…
Idi Amin…
Stalin…
Hitler…
Saddam…
Kaddafi hatırlanacaktır. Neredeyse hepsinin ortak
özellikleri arasında sıralayabileceğimiz küçüklüklerinde baba
otoritesinin eksikliği / fazlalığının yanı sıra, iktidarda kalmak,
güç ve servet uğruna halklarına yaşattıkları inanılmaz gaddarlık,
işkence ve siyasi ikballeri uğruna işledikleri cinayetlerdir.
Siyasi İslam dendiğinde Tunus’u, Mısır’ı ve özellikle
Müslüman Kardeşleri anlamayan, anlayamayan, bu ülkelerde ne olup
bittiğini öğrenmeyen - bilmeyen, Türkiye’de yaşananları asla
kavrayamaz!
Haklarında iddia edilen ve vatana ihanet derecesine varan
suçlamalar doğruysa(!?) ve kanıtlanabilirse…
Başta Recep Tayyip Erdoğan, AKP
iktidarı, yandaş ve yoldaşları dişlerini tırnaklarına takarak bu
gücü ellerinde tutmaya çalışacaklardır. Bu uğurda meydana gelecek
“kazalar” ile siyasi rakiplerini ortadan kaldırmaya çalışacakları
aşikârdır!
Çünkü gün gelecek yalan, dolan,
düzenbazlık, sahtekârlık, hırsızlık, rüşvet iktidarda kalmaya
yetmeyecektir.
***
12.11.2014
Çalkala yavrum çalkala
Yok, şarkıyı kast etmiyorum…
Bu sabah Alman haberlerini izledikten sonra aklıma geldi…
Hani saksı, reklam panosu falan insanların kafasına düşer…
Arabalar insanları yaya kaldırımında ezerde…
Insanlar ... yoluna gider ya...
Ama iki tane yüz kilo ağırlığında çimento torbasının…
İnsanın tepesine düşebileceği aklıma gelmemişti doğrusu…
Siyasette öyle her gün başka bir gündem…
Yok, yok bırak günü her saat başı gündem değişiyor…
Ve bakıyorum Almanya’ya…
Sesiz, sakin…
Gündem haftada bir değişirse…
Ne âlâ…
Bir Türk olarak insanın canı sıkılıyor, uykusu geliyor…
Türkiye çalkaladıkça çalkalıyor…
Çalkala yavrum çalka!
Bugün…
Avrupa
Uzay Ajansı (ESA) projesi “Rossetta” Uzay Aracının…
Kuyrukluyıldız 67P/Churyumov-Gerasimenko üzerine bir “kondu”
indirmesiyle…
Insanlığın uzayı anlaması açısından tarihi bir gün yaşanacak.
Ve Türkiye…
Yetmedi Müslüman dünyası…
Dinciler sayesinde karıların, kızların…
Kıçıyla, başıyla uğraşıyor ki…
Çalkala yavrum çalkala!
***
13.11.2014
Aklı .ükünün tepesine kayanlar
Ve Mevla’m insanı yarattı…
Allah…
Gövdeni şekillendirdi…
Uzuvlarını ekledi…
Kol, bacak falan…
5 dedi, çünkü beş onun için önemliydi…
Ve…
Diğer yaratığı canlılara baktı…
Kimisi sürünüyor…
Kimisi dört bacak…
Arada iki bacaklı olanlarda var…
Yok! Dedi…
Bu yaratığım farklı olacak…
Başı dik, kendi dik insan!
Ve tanrı gövdenin üzerine baş koydu…
İçine beyin yerleştirdi…
Bu beynine akıl denen soyut kavramı koydu…
Çevresiyle iletişim kursun, çevresini algılasın diye…
Göz, kulak ve ağız ekledi bu başa…
Ne var ne yoksa birbirine bağladı…
Bağlantılar haliyle kısa…
Oh, oh dedi. Yaratığıyla gurur duydu…
Ve can verdi cansız yığına!
Ancak kör şeytan…
Tanrının yeni yarattığı bu canlıya kafayı taktı…
Şeytan zaten şeytan olamazdı, şeytanlık yapmasa…
Kimisinin aklını başından aldı…
.ükünün üstüne yerleşirdi…
Ve bu canlılar artık .ükünün tepesiyle düşünmeye başladı…
İnsanlıktan çıkmışlardı bir kere…
Artık ne yapsan nafile!
2286 Kilometre yerinden, yurdundan uzakta yaşayan soruyor:
Bre ey sözde Müslüman…
Sen kimsin ki…
Allah’ın en tepene yerleştirdiğini…
Bacak arana almaya cüret ediyorsun?
Hadi şeytan aklını başından aldı, bacak arana koydu…
Böylece beyin, göz, kulak ve dudak arasındaki mesafe kat
be kat artı…
Ama sen Allaha kulluk ettiğini iddia ediyorsun…
Her şeyi bir tarafa bırak ve biraz olsun düşün…
Aklını başına almanın zamanı geldi de geçmiyor mu?
Biliyorum bana inanmıyorsun…
Gel ben sana başka bir örnek daha vereyim…
Hani her gün beş vakit namazının ardından beddua ettiğin…
Allah’ın lanetlediği…
Israil var ya…
8 milyon insan…
Ve senin hayranlık duyduğun, taklit etmeye çalıştığın…
Yaklaşık 200 milyon Arap…
İşte bu Araplar 8 milyon insan ile başa çıkamıyor…
Neden biliyor musun?
Çünkü Yahudilerin aklı olması gerektiği yerde…
Arapların ise .ükünün tepesinde…
Dur daha yetmedi…
Nobel ödüllerini duymuşluğun vardır umarım…
Doğru hatırlıyorsam eğer…
Bu ödüller 1901’de dağıtılmaya başlandığından beri…
104 Nobel ödülü Israil oğullarına…
14 ise Arap dünyasına verilmiştir…
8 milyona 104, 200 milyon insana 14!
Not: Bu soru salt erkeklere yönelik sorulmamıştır, ona
göre okunmasını rica ederim!
*
Ve yaşayarak öğreniyoruz ki
Din cahil
sofuların, yobazların eline bırakılamayacak kadar değerliymiş!
***
14.011.2014
Ne Dersim'i
ulan?
İnsanda ne terbiye bırakıyorlar, ne
sabır... "Kırk yıllık" Tunceli... Bir kaç tane zibidinin,
zübüğün... Girişimiyle isim değiştiriyor... Bilmem
kimlerin telkiniyle zamanında herifler devlete baş kaldırıyor...
Silaha sarılıyor... Devlet isyan girişimini bastırınca...
İsyancılar mağdur, devlet suçlu oluyor öyle mi?
Bu mantık
ile... İleride PKK'da haklı çıkarılacak... Adama ne derler
biliyor musunuz?
*
Büyük lokma ye büyük söz söyleme
Delikanlı ve bu yazıyı yazarken yorum
yapan hanım kızım, çünkü cahile söz anlatmak deveye hendek
atlatmaktan güçtür!
Kötü söz sahibine aittir derler…...
Mesleğimin bir getirisi olsa gerek bir
tezin antitezini de okumadan…
O konuda - etraflıca düşünmeden - bir
yargıya varmam!
Ancak…
Binlerce sayfa yazı yazmış…
Her ay ortalama 10000 kişinin
gerçek siteme girerek…
Yazdığım makalelerimi okuması…
Yetmedi sayısını unuttuğum…
Yayınlamış olduğum elektronik
kitapları indirerek kullanan…
İnsanların hatırına…
Cevap hakkımı kullanmak istiyorum
çünkü…
Sizlerin yazdığı yorumları
okuyarak yanlış saptamaların peşinden gitmesine gönlüm razı
gelmez!
Doğru hatırlıyorsam…
Kütüphanemde…
Son saydığımda 2000 civarında
gerçek, 50000 üzerinde elektronik kitap sahibiyim…
Haliyle kitaba sahip olmak yetmez,
okumak gerek!
Bu yüzden…
Size iki önerim var…
Biri diğerinden değerli…
Sayın Mehmet Aydoğdu’nun yazdığı:
İç isyanlar ve Şeyh Said İsyanı
Ve Sayın Prof. Dr. Ramazan
Demir’in web sitesi!
Özellikle Sayın Prof. Dr. Ramazan
Demir’in diğer yazdıklarını da okumanızı tavsiye ederim…
Şimdilik…
Feodalizmin Devlete isyanı: Dersim
Olayları 1 ve 2 linkini ekte yayınlıyorum…
http://www.r-demir.com/makalelergsboncekilergoster.aspx…
http://www.r-demir.com/makalelergsboncekilergoster.aspx…
Hani tavlada bir değim vardır…
Kazanan, tavlayı şak diye kapatır
ve kaybedene der ki…
Öğren de gel!
Öğrenin…
Tezi de, antitezi de…
Sonra sizlerle istediğiniz
zeminde, istediğiniz konuyu tartışmaya hazırım!
*
Fanatizm
Bir kaç satır yazı yazdım…
Kıyametler koptu!
Hay yazmaz olaydım… Hâlbuki anlayan
anlamıştı ne demek istediğimi… Ama bazı okuma özürlüler…
Yazdıklarımı nerden nereye çektiler… Ağızlarında geviş
getirdikleri sakız misali… Lafı ilgisi, alakası olmayan
yerlere çektiler!
Yok, biraz daha okumalıymışım… Yok,
Tunceli (Dersim) İsyanında neden asker ölmemişmiş… Yok,
kaçırılan – tecavüz edilen küçük kız çocukları… Ezilen
halklar… Yok, reklam yapıyormuşum Benim Almanya’da
yaşayıp Nazilerin Yahudi yakmasına kadar lafı getirdiler!
Ne yazsam, ne yanıt versem bilmem ki… İkna edebilir
miyim, somut deliler sunsam inanırlar mı bana? Mesela
delikanlı Tunceli isyanını, Sason isyanıyla karıştırması
muhtemeldir… Çok ama gerçekten çok araştırdım ve Dersim
isyanıyla ilgili ölü, yaralı, ele geçen silah vs. hakkında resmi
kayıtlara rastlayamadım. Gerçi benim bulamamam bir şey ifade
etmez ama… Yokken yok, yaratacak veya rivayetlere inanacak
kadar da safdillik yapamam! Matematik çok şeydir ama her şey
demek değildir, hele istatistik rakamlar hazırlayana göre
değişir. Buna rağmen Sason isyanıyla (Kasım ayı) ilgili birkaç
rakam vermekte fayda vardır: Jandarma 38 ölü 57 yaralı
Ordu 3 ölü 5 yaralı İsyancılar 273 ölü 52 yaralı Toplam
ele gecen silah 39 tüfek, 140 mermi Dediğim gibi Tunceliliye
ait rakamlar elimde yok ama o zamanın hükümeti olayları
bastırmak için bu kadar “yoğun” müdahale gereği duyduysa varın
isyanın boyutlarını siz düşünün. Kaldı ki Sason’da kasım ayında
ele geçen silah miktarı yanıltmasın sizi; bu mücadele iki
düzenli ordunun bir günlük zararı değil ki, bunca insan bir ay
içeresinde salt 39 tüfekle mi öldürülüp yaralandı?
Sonra
ırkçıymışım… Şahsıma hakaret! Eğer bende ırkçıysam… Ben ve
ailem yaşadığımız yerde insanlarımız tarafından genelde sayılır,
seviliriz… Neden biliyor musunuz? Çünkü hiç bir şekilde
ayrımcılık yapmayız… Hiç bir konuda!
Beyni yıkanmış…
Sabit fikirlerle mücadele etmenin en iyi yolu… Onlara ve
fikirlerine inanabilecek insanları eğitmekten geçer!
***
15.11.2014
İnsan ve ötesi
Siz şu dünyaya gelip, ömründe hiç hata yapmayanı gördünüz mü?
Mümkün müdür bu?
İnsan ufak tefekte olsa hata yapar…
Çünkü hatalar bir tür deneyimdir ve insanlar deneyimleriyle de
olgunlaşır!
Eh toplumlarda insanlardan oluştuğuna göre…
Toplumlarda hata yapar…
Hata bu hatalar cana bile mâl olur…
Siyasetçiler ve onlara inan, onları destekleyenler…
Hâkimler, savcılar, emniyet güçleri…
Hele beli bir gücü elinde bulundurarak güçsüzlere baskı yapana…
Zalim derler…
İnsanınız…
Yalnızca insan!
Bu haliyle bir mazeret, hele özür hiç olamaz…
Çünkü insan olmanın bir gereği de…
Geçmişin hatalarından ders çıkararak bu hataları tekrarlamamaktır!
Koskoca evrenin bile bir düzeni vardır…
Düzen bozulunca…
Hiç bir şey eskisi gibi “tıkır tıkır” işlemez…
Hayvanlar koklaşa koklaşa…
İnsanlar konuşa konuşa anlaşır der eskiler…
Ne güzel değil mi?
Ama konuşmanın bile adab-ı muaşereti (görgü kuralı) vardır…
-Hoşgörülü ve iyimser olmak…
-Eleştiriyi zamanında uygun bir dil ile yapmak…
-Verilen sözü tutmak
-Gerektiğinde özür dilemesini bilmek gibi!
Elinde somut, sağlam kanıtlar varsa eğer…
Gel konuşalım kardeşim, ben fikirlerimi değiştirmeye hazırım…
Büyük – küçük dinlemem…
Gerekirse senden özür bile dilerim…
Çünkü at gözlüğü ile dünyaya bakmanın kimseye bir faydası olmaz…
Ama…
Eğer böyle kanıtlara sahip değilsen ve ben sana delil sunabiliyorsam
eğer…
Aksi ispatlanana kadar sende bu delileri kabul etmek zorundasın!
Konuşalım…
Geçmişi, bugünü ve yarınları…
Nasıl bir dünyada yaşamak istediğimizi…
Birbirimizi ikna edelim. Boş lakırdılarla, soyut kavramlarla,
rivayetlerle değil…
Somut delilerle…
Ama adab-ı muaşereti göz ardı etmeden!
***
16.11.2014
Herkesin gördüğü bilgisi dâhilindedir
Dün
haberlerde yer aldı, yeni TOMA’lar geliyor…
Ne
diyelim…
Geleceği varsa göreceği de var!
Ancak
sayılara bakılınca…
İnsan
ister istemez önce bir duraksıyor…
Müneccim olmaya da gerek yok…
10
tane 20 tane değil ki…
251
tane alınacağı söyleniyor…
Demek
ki önümüzdeki zaman birimi…
Toplumun, en azından ama bir kısmının hoşuna gitmeyecek gelişmelere
gebe!
Sözde…
Askeri
vesayet vardı…
Asker
diye bir şey kalmadı…
Bir
devlet…
Bir
toplum kendi ordusunu çökertir mi?
Gördüğümüz gibi çökertebiliyor…
Ancak
hayatta - siyasette boşluk kabul etmez…
Birileri, bir şeyler gelir ve boşalan yer doldurulur…
Baskılar, dayatmalar, oldu - bittiler artacak…
Hazırlıklı olmakta fayda var…
Benden
söylemesi!
***
18.11.2014
Neden???
Türk milletinin tarihini...
Yetmedi Müslümanların tarihini...
O da yetmedi...
Doyumsuz pezevenkler...
Çaldıklarının gün geçtikçe rakamı nasıl
yükseliyorsa...
Yalanlarının, kanıtsız iddiaların çıtası da gittikçe yükseliyor!
Haddi farz edelim ki doğruyu
söylüyor...
İddialarını bilmem hangi Profesörlerine yani bilim adamı olması
gerekenlere...
Aslında doğruları - gerçekleri arayanlara dayandırıyor ...
Ya ben kaç tane akademisyenle
tanıştım... Adamlar
açık açık söylüyor AKP ile para uğruna o yolu beraber yürüdüklerini!
Yani para için kendini -
bilimini AKP'nin hizmetine sunanın...
İddialarına nereye kadar inanılabilir?
Kaldı ki batılı bilim adamları...
Mesela bugünün tıbbını...
Temelinin, kaidesinin Müslüman dünyasına
dayandırıyor... Para
pardon Araplar Müslüman değil mi?
Neden bu kadar yalan
söylemeye gerek duyuyorsun Recep...
Neden?
*
Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?
Hadi biri milletin gözünün içine baka baka milleti beceriyor…
Millette bundan hoşlanıyor olmalı ki…
Yoldaş bile a… koydu mu…
Ancak inliyor!?
Sevkler, renkler ve cinsel tercihler tartışılmazmış!?
Geçelim…
Bugün salı, gurup konuşmaları var…
Başından izleyemedim ama bende öyle bir intiba bıraktı ki…
Sanki Kılıçdaroğlu dört seneliğine Recep Tayyip denen soysuzdan
yetki istiyor…
Neler yapacak, neler; devlet nasıl yönetilirmiş millet görecekmiş
miş…
Allah, Allah…
Türkiye demokratik bir ülke değimliydi…
Ve yetkiyi cumhur vermiyor muydu?
Ha belki ileri demokrasilerde yetkiyi Cumhurun başı veriyordur…
Orasını bilemem tabii…
Diğeri…
Dört senede yine neler yapacakmış neler…
Atıp tutmak bedava nasılsa…
Ne bilgi, ne fikir…
Milletin önüne atıp tutmakla değil…
Somut önerilerle gidilir…
Mesela genç işsizler sorununu söyle çözmeyi düşünüyorum diye…
Kaldı ki, atıp tutmanın kitabını yazmış ile zaten yarışamazsın!
Bak az kalsın unutuyordum…
İçişleri zibidisi var ya…
Çözüm sürecinin çözümsüzlüğünü…
Döndü dolaştı…
Gezicilere bağladı…
Gezi yüzünden PKK itlerini Türkiye’den çekmeyi durdurmuş…
Yok, yok…
Bunlar ağzından çıkanı duymuyor…
Duysalar, böyle zırvalamazlar!
***
19.11.2014
Devlet ve ekonomik sistem
Temcit
pilavı misali ikide birde aynı şeyleri yazıyorsun diyeceksiniz ama…
Ortalıkta siyasetçi, parti lideri, dünya lideri falan diye dolaşan tiplere…
Söylemlerine bakınca yazmaktan, içimi dökmekten başka bir şey
gelmiyor elimden!
Geçenlerde Japonya ekonomisinde durgunluk yaşadığını ilan etti…
Türkiye’de Japon Yeni ile taksitle ev alanların sayısı oldukça
yüksekti…
Yen
yükselince faizler katlandı, birçok insan bu yükün altından
kalkamadı…
Anlayacağınız Yen mağduru, bankacıların “gazabına” uğrayan çok insan
var!
Yine
bir kaç gün önce bir önceki mahkemenin aksine…
Bir
üst mahkeme Türkiye’de bankacıların “gazabına” uğrayan mağdurların
aleyhine bir karar aldı…
Yok,
krediyi alan döviz kurunun değişebileceğini falan bilmeliymiş…
Akıl
var mantık var, bilgili – bilinçli insan haliyle bunun farkında
olabileceği gibi düşünmeyebilir de…
Finansman işleriyle uğraşan bankacı bunu anlaşılır bir dile
müşterisine anlatması gerekmiyor mu?
Anlayacağınız hırsızın hiç mi suçu yok meselesi!
Hâlbuki Almanya’da >>> geriye dönük <<< finansman işlerinde
müşterilerini…
“Yanlış” yönlendiren, haksız kazanç sağlayan bankacı ve çalıştığı
kurum sorumlu tutuluyor…
Gerçi
kanun yeni çıktı ama olsun…
Önemli
olan devlet denetim görevini ciddiye alıyor mu almıyor mu…
Haklıya haklı – haksıza haksız diyebiliyor mu meselesidir…
Siz
ona bakın!
Evet
devlet…
Ve bu
devleti yönetmekle sorumlu olanlar…
Sözüm
size; Üniversite dediğimiz salt çocukların üst düzey eğitim alma
yeri midir…
Gerçekten önemli olan çocukların başı örtülü -
başı açık, sakallı – sakalsız eğitim görmesi midir…
Yoksa
düşüncelerin, fikirlerin hürriyeti çerçevesinde…
Devletin her türlü teşvikiyle özgürce araştırılma, geliştirme
yapılan bir yer midir?
İngilizce innovation…
Türkçe
karşılığı olarak yenilik, değişiklik, icat veya buluş…
Üniversitelerde devletin “yönlendirmesi” ve teşvikiyle yapılan her
yeni icat, var olanın geliştirilerek daha verimli sonuçlar elde
edilmesini sağlayan “ürün” iç pazara ve daha da önemlisi dış pazara
yapılan ciddi bir hamledir. Ve bu hamle piyasada yeni iş sahaların
açılması demektir!
Kendi
cebini doldurmakla meşgul AKP’den geçtim…
Devlet
Bahçeliye, Kemal Kilçdaroğlu’na duyurulur!
*
Yetmezzzzzzzzzzzzzz
şimdi CNN'den
geçiyor... "Devlet" White Had hacker yetiştirerek...
Devlet kurumlarının güvenliğini sağlamaya çalışacakmış...
Birincisi hacker'i okulda yetiştiremezsin... Neden mi?
Çünkü iyi hacker... Olağanüstü bilgili bir insandır ve ayni
şekilde olağanüstü özveri sahibidir... Okulda yetiştireceğin
bu yapıya öyle kolay kolay sahip olabileceğini düşünemiyorum
bile. Hackerler gerçekten çok özel insanlardır! İki bundan
sonra savaşlar sanal ortamda da verilmektedir. Okulda yetişmiş,
teorisyen bir "hacker" bir ... yaramaz. "Sokaklarda" yetişmiş,
yakalanacağım korkusuyla pişmiş olması gerek. İyi hatta çok iyi
derecede hacker dünya çapında çok azdır. Devşirmenin, böyle bir
vurucu ve koruyucu timin kurulmasının yolları genelde
üniversiteden geçmez!
*
Kokusunun bu kadar çabuk çıkacağını düşünmemiştim
251 Tomanın alınması boşuna değildi... Yazmıştım...
Nedeni Topçu Kışlası!
Bilgeyle cahilin arasındaki en
belirgin fark ne diye sorsam... Şüphesiz birçok olguyu
sıralarsınız... Ama bence... Bilge bir engel ile
karşılaştığında mesela bir duvar... Kafasıyla o duvara vura
vura yıkmaya çalışmaz... Çünkü kendine zarar vereceğinin
bilincindedir... Cahil tam aksidir... Çünkü yıkacağına
inancı, özgüveni öylesine yüksektir ki... Kan revan içinde
kalsa da geri adim atmaz!
***
20.11.2014
Devlet ve ekonomik sistem II
Devlet
Bahçeli, Kemal Kılıçdaroğlu sesimi duyar mı bilmem ama…
Bildiğim bir şey varsa…
İnsanoğlu nedensiz parmağını bile oynatmadığıdır…
Sebepsiz kim ne yapmış şu dünyada…
Homer’in dizelerinden biliyoruz ki…
Bir
kadın yüzünden Truva savaşı çıkmıştır…
Bir
diploma sahibi olmaktır sebep…
Evladı
için didinmek…
İnançları yüzünden mücadele etmek…
Veya
paradır, servettir mesele…
…
Bazense salt vatan diye insanlar ölüme gitmemiş midir bu dünyada…
Sebepler muhteliftir…
Sonuçları ise hep aynı…
İnsan
harekete geçer…
Çünkü
bir dürtü gerek insana!
18.
yüzyılın sonlarına doğru İngiltere’de başlayan…
Sanayileşme devrimi ile insan yeni bir evreye girmiş…
İnsan
denen varlığın neler yapabileceği, nasıl acımasız olabileceği…
Daha
geniş kitlelere malum olmuştur…
Karl
Marx değilimdir bu sömürü düzenine başkaldıranlardan biri?
O bile
itiraf etme gereğini duymuştu…
Kapitalizmin en belirgin tarafı insanda hırs uyandırması…
Bu
uğruna kendisinden beklenmeyecek derecede girişkenlik…
Yeni
fikirlerle, icatlarla arz – talep yaratmasıdır!
Komünist ekonomik sistemin çökmesi bu yüzdendir…
Bu
sistemde yaşayan insanlar yeterince bencilleşemediği, sistem bireye
bu imkânı sunmadığı için Kapitalizme yenik düşmüştür. Ancak
günümüzde de görüldüğü gibi Kapitalizm vahşileştikçe
vahşileşmektedir. Bu da bu düzenin sonunu getirecek en büyük etken
olacaktır!
Kazanma, kazandıkça daha çok kazanma hırsını
frenleyemeyen sonunda paramparça olmaya mahkûmdur. Çünkü helal
kazanç, helal servet dediğin bugünden yarına veya “çok kısa sürede”
bir
araya gelmez! Gelirse de bunun düşmanı, çekemeyeni, kıskancı çok
olur. Yani adama öyle kolay kolay yedirmezler. Bu bireyler içinde
geçerlidir devletler içinde!
Peki,
hangi sistem uygulanmalıdır diye soranlara…
Tıpkı
dünyada çokça uygulanan temsili demokratik sistem gibi…
Ekonomik sistemlerde de tüm güzellikleri, iyi tarafları kapsayan bir
sistem yoktur…
Çaresiz…
İnsanlık daha iyi, adil bir düzen geliştirene kadar demokraside
olduğu gibi…
Serbest piyasa kuralarına…
Sanal ve vurgunculuğa açık borsa etkilerini
azaltan…
Ekonomide devlet denetimini de esas alarak uyacağız…
Çünkü
denetimsiz…
İnsanoğlunun insafına bırakılan bir ekonomi…
Doludizgin…
Gemi
azıya almış ata benzer!
***
22.11.2014
Sosyal devlet ve asalakların vitamin B’si
Bir dost rica etti…
Zaten yazmış olduğum - Devlet ve ekonomik sistem - bağlamında…
Üçüncü bir makale olarak yayınlamayı düşünüyordum…
Çünkü yazdıklarım aslında bir triloji olarak tasarlanmıştı…
Bir arkadaşın gönlünü kıracağıma, kafam kırılsın daha iyi!
Sokağa çıksanız…
On Almandan biri bilemedin ikisi bilirse gerçekten çok iyi…
Almanya ve demokrasi…
Almanya ve sosyal devlet…
Federal Almanya ve >>> milli birliği <<<…
Almanya ve ekonomik refahı…
Almanya ve kültürel – sanatsal, düşünsel gelişimi…
Almanya ve özgürlükler…
Neden Almanya 193 devlet içeresinde bu saydıklarım bakımından ön
sıralarda?
Genelde, sokaktaki Almanın bunları bilmemesine rağmen bu sistem
nasıl oluyor da çalışıyor?
Konuya geçmeden önce başka bir örnek daha vermek istiyorum…
Bizim ileri zekâlı…
İleri “demokrat” soytarılar tutturmuş yeni bir anayasa…
Sanki “yeni” bir anayasa sihirli bir değnek…
Ve Recep’im civanım bu değneği salladığında Türkiye Cumhuriyetinin
tüm sorunları bitecek!
İngiltere…
Yazılı bir anayasası yok…
Dünyanın dört bir tarafından insanlar…
Değişik kültürler, dünya görüşleri, dinler…
Ve hepsi bir çatı altında yuvarlanıp gidiyorlar…
1215 tarihli Magna Carta bu düzenin kaidesi…
Herkesin kabul ettiği ilkeler etrafında kenetlenmiş durumdalar…
Nedir bu ilkeler? Devletin birlik ve bütünlüğü, Meşruti Monarşi,
parlamentonun bağımsızlığı, temsili demokrasi ve hepsinin olmazsa
olmazı hukukun üstünlüğü ilkesi!
İşte bu ilkeler etrafında kilitlenen insanlar1
iyi kötü hayatlarını huzur ve nispi bir refah içeresinde
sürdürebiliyorlar.
Napolyon Bonapart…
Hani Para, Para, Para diyen…
Almanlara “ister – istemez” öyle bir iyilik yapmıştır ki…
Bugünlerde Almanya neyi temsil ediyorsa,
çoğunun temellerini onun attığını söyleyebiliriz. Birlik ve
bütünlüğünden tutun demokratik ve eşitçilik ilkelerine kadar
Napolyon’a borçludurlar. Ayrıntılarına girmeyeceğim isteyen
araştırıp öğrensin2. Çünkü konumuz soysal güvenlik, Alman
tarihi değil. Ancak ister istemez Almanlara geri dönmem gerekecek
çünkü bazı konularda “çağdaş”
insanlık gelişimine sağladıkları
katkılar küçümsenemeyecek derecededir. Sosyal kelimesinin Türkçe
karşılığı toplumsaldır, buna göre sosyal güvenlik dendiğinde bireyin
toplumun güvencesi altında olduğu anlamı çıkmaktadır. Ancak
hepimizin idrak edebileceği gibi bu tür güvence dünden – bugüne
dönüp dolaşıp para, para, paraya dayanmaktadır!
Öncelikle az bilinen ama konumuzla ilgili bir ayrıntıya değineceğim.
Sosyal güvenlik dendiğinde…
Batıda ilk sosyal güvenlik sisteminin korsanlar3
tarafından hayata geçirildiğini biliyor muydunuz?
Bir nevi emeklilik kasası oluşturan korsanlar sakatlanan, ölen veya
“iş” göremeyecek duruma düşenlere bu kasadan aylık bağlayarak
yaşamlarını idame etmelerini sağlıyorlardı.
Günümüzde bildiğimiz / tanıdığımız emeklilik
sistemi ise ilk defa Almanya’da 1889 yılında Bismarck tarafından
hayata geçirilmiştir4.
Şu yadsınamayacak bir gerçek ki sosyal güvenlik dendiğinde devlet
bütçesi için önemli bir harcama kalemi oluşturduğudur. Bu
harcamaların finansmanı için değişik yöntemler bulunmaktadır. Ben
Almanya’da uygulanan ve Türkiye içinde >>> çok <<< uygun bulduğum
bir yöntemi tanıtmakla yetineceğim. Bu yöntemin fikir babası Alexis
de Tocqueville’dir. Almanya’da Konrad Adenauer tarafından 1957
yılında uygulanmaya konmuştur. Türkçeye “nesiller sözleşmesi” diye
tercüme edebiliriz. Buna göre insan yaşamı üç evreye ayrılır.
Çocuklu / gençlik, Çalışma ve ihtiyarlık. Üç kadar çalışanın bir
emeklinin giderini karşılaması esas alınmaktadır. Bu sistemin en
önemli tarafı genç nüfus ve siyasetin bu gençlere iş imkân yaratma
sorumluluğudur. Bu sistem Almanya’da uzun süre işlemesine rağmen,
son yirmi – otuz yılda azalan doğumlar ve bu sistemin imkânlarını
suiistimal edenler Almanya’da sosyal güvenlik sisteminin “neredeyse
çöküşüne” meydan vermesi olmuştur. Buna rağmen gençlere iş imkân
sağlanabildiği taktirde bu tür bir “sözleşmenin” Türkiye Cumhuriyeti
ve genç nüfusu için olağanüstü imkanlar sunacağı kanısındayım.
Tabii AKP gibi üretmeden – tüketmeye, elde avuçta ne var ne yoksa
pazarlamaya - yandaş ve yoldaşa peşkeş çekmeye, karşılığı olmayan
yani birikimsiz borçlanmayı ekonomide esas alan bir anlayış ile
sosyal bir güvenliğin sağlanması gittikçe zorlaşacaktır.
Zorlanıyorlar da zaten, ileriki satırlarda akıl almaz para bulma
yöntemlerine de örnekler vereceğim.
Devletin gelir kaleminde en önemli hanelerden biri tahsis edilen
vergilerdir ancak hep bana Rabbena diyen bir toplumun oluşturduğu
devlet hazinesi oldukça boş kalmaya mahkûmdur. Çünkü önce ben
sonrası tufan diyen bir zihniyet hem ahlaki, hem de dini açıdan
taşınamaz bir durumdur. Böyle bir tutuma uzun vadede ne toplum nede
devlet dayanabilir. Buna Türkiye’de olduğu gibi emanete ihanet eden
siyasileri ve sorumluları da eklerseniz varın devlet kasasının
halini siz hayal edin!
Gelir olmayan yerde gider olabilir mi?
Olur, borç – harç olur o da ne zaman kadar?
Alacaklılar kapıya dayanana, elde avuçta satılacak bir şey kalmayana
kadar!
Benim gördüğüm kadarıyla Türkiye tamda bu
durumdadır veya bu duruma çok yaklaşmıştır. Pazarlamacı ustası
pazarlayacak bir şeyler bulamayınca halkı söğüşlemenin yeni
yollarını aramaya başlamıştır. Yurtdışı Türkler için “hayati öneme
sahip” bedeli askerlik5 yurt çapında uygulanmak istemesi
önemli bir gelir kaynağı teşkil etmesindendir. Veya yine yurtdışı
Türklere sağlanan Türkiye’den emeklilik hakkı, ancak bu Türkiye
bütçesini uzun vadede yıpratacak bir uygulamadır. Öde 15 – 20 bin €,
al ayada 1000 TL(!?)…
Ömür boyu oh ne güzel ama bunun birde sosyal harcamalar kısmı var ki
esas parayı o götürüyor. Yine kendimden örnek vermek istiyorum. 1989
parasıyla eşimin, oğlumun vefatı, benim yaklaşık bir seneye varan
hastane masraflarım 200.000 Mark! Ondan sonraki yıllarda benim için
sosyal sigortalar tarafından harcanan paralar bu hesaba dâhil
değildir. Kendi başıma kalsam, varımı yoğumu satsam, karşılanması,
imkân ve ihtimali olmayan bir masraf!
Birde badem bıyıklı “Müslümanların” bayıldığı ABD’ye bir bakın…
Barack Obama hakkında öyle veya böyle fikir sahibi olabilirsiniz…
Hayata geçirmeye çalıştığı sosyal güvenlik sistemi tamda böyle
durumlar için değimliydi?
Sen Amerika’da bir hastalan görürüm senin …!
Okuyoruz…
İzliyoruz…
Gün geçmiyor ki haber olmasın…
Türkiye’de temin edilemeyen, ödenmeyen ilaçlar…
Ameliyat - hastane masrafları, eczanelerin durumu…
Açlık sınırının altında emekli “ikramiyeleri”!
Ve…
Böyle sosyal güvenlik sistemlerinin birde asalakları vardır…
Mesela Almanya, Almanya olalı…
Böyle asalaklar görmedi…
Çocuk parası ödeniyor diye…
Köydeki muhtardan…
Köyde ne kadar çocuk varsa kendisinin diye resmi belgeler almak mı
istersiniz…
İşsizim diye iş bulma kurumuna gidip yardım “dilenirken” son model
Mercedes’e binmeye…
Sosyal kasadan, yani genelde belediyelerden…
Gelirim az, geçinemiyorum diyerek; giyim – kuşam, mutfak giderleri,
kira yardımı istemelere…
Bu arada Türkiye’de orda burada paraları istif, istif yığmalara
kadar her türlü dalavere, dolandırıcılık, hile – hurda var bazı
insan müsveddelerinde!
Günün sorusu:
Bilin bakalım bu saydığım “nadide” örnekleri en çok uygulamaya
çalışanlar hangi milletten?
Evet, maalesef!
Utanılacak bir durum!
Ancak zaman değişiyor…
Türk artık dere akarken bakmakla yetinmiyor…
“Hakkına” düşenden pay istiyor…
Ve bu pay ancak ve ancak arkanda dayıların, hısım – akraba, tanıdık
olduktan sonra artıyor…
Artık Almanya’da bile adamın olmadan işler yürümüyor…
Bu yüzden Almanlar buna Vitamin B diyorlar!
Kısadan hisse:
Sen önce toplum tarafından sana tanınan hakların beraberinde
getirdiği görevleri yerine getir…
Sonra…
Toplumdan güvence iste…
Sen görevini yerine getirdiğin halde…
Toplum senden gereken güvenceyi esirgiyorsa eğer…
Siyasete soyunanlardan hesap sor!
1. Bizde de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 6 ilkesi var, hem de ne
ilkeler ama kimin umurunda? Ve hatta bir kendini bilmez çıkmış bu –
zaman ve mekan’a – bağlı olmaya ilkelerin yeniden yorumlanması
gerektiğini iddia edebiliyor
2. Kimse beni Alman hayranı “Almancı” sanmasın. Keşke insanlık
gelişimine Türkler bu denli katkı sağlayabilseydi. Bazı örnekler
vermek istiyorum: Albert Einstein, Gutenberg, Konrad Zuse, Daniel
Gabriel Fahrenheit, Nikolaus Kopernikus, Johannes Kepler, Joseph von
Frauenhofer, Georg Simon Ohm, Philipp Reis, Nikolaus Otto, Heinrich
Hertz, Otto Lielienthal, Rudolf Disel, Wilhelm Conrad Röntgen vs.
vs. vs.!
3. Tarihte ilk defa korsanlardan milattan önce 1400 yılında Mısır’da
söz edilmektedir. Bahis ettiğim sosyal güvenlik sistemi ise Karibik
de 16. ve 18. Yüzyıl arasında faaliyet gösteren korsanlar tarafından
hayata geçirilmiştir.
4. Dünyadan ve Türkiye’den daha ayrıntılı
bilgi için bakınız:
http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/tarihce
5. İş yerini kaybetmek, 6 aydan fazla
Almanya’da ikamet etmemekle kaybedilen haklar vs.
***
25.11.2014
Muzdarip
şimdi haberlerden geçti...
Çin'den gelen ucuz ayakkabılar zehirli bir madde içeriyormuş..
Hadi sınırların kevgir... Güneydoğu'da devlet gücünün PKK'ya
geçmesi... Hırsızlıklara, yolsuzluklara... Kaçak AK
Saraylara, Yargıtay'ın iptal karalarına... Devlet hediyesi
lastik ayakkabılara... Devletin aleyhte çıkan tüm mahkeme
kararına rağmen... AKP bildiğini okumaya devam etmesine
"alıştık" diyelim... Ama bakanın çıkarak tüketicileri zehirli
ayakkabılar hakanda uyarması... Bunu yaparken şirket zarara
uğrar gerekçesiyle şirketin adını açıklamaması...
Ayakkabıların nerelerde olduğunu bilmediklerini söylemesi...
Bunu söylerken yüzünün kızarmaması bu zihniyetin devlet yönetme
ile Arap çöllerinde kabile yönetmeyi birbirine karıştırmış
olduğunu gösteriyor... Ancak eminim... Zehirli
ayakkabıların kutularının peşine düşmüşlerdir bile!
***
26.11.2014
Etme bulma
dünyası
Yazacağım fırsat olmadı... Kim ne
derse desin bu dünya etme bulma dünyasıdır... Hatta bana
bazen öyle geliyor ki... Sanki cennete, cehennemde bu
dünyada!
Amerika Birleşik Devletleri kaynıyor...
Kaynasın hatta daha beter olsun... Kim kimin ekmeğinde,
servetinde, huzurunda gözü varsa... Ettiğinden beter olsun!
Evet, ABD kaynıyor... Neden? Nerede adaletsizlik baş
gösterirse... Orası eninde sonunda kaynamaya, fokurdamaya
mahkumdur da ondan!
Yıllarca Türkiye Cumhuriyetinin...
Beyaz zencileri gibi kendini his edenler... Kanlı bir
mücadele demeyelim... Çünkü mücadele karşındakini korkutmak
ve baskıyla olmaz... Kanlı teröre baş vurdular... Ve
ABD'nin piçleri... Her şeye rağmen gerekeni yapmaya
çalışıyorlar... Hatta o kadar ileri gittiler ki... Yakında
Abdullah Öcalan'ı padişahin sağ eli ilan ederlerse şaşırmayın!
*
21. yüzyılın mühendisleri
Mühendisliği
Arthur M. Wellington* söyle tarif etmiştir: "Beceriksiz
birinin iki dolara kötü yaptığı bir şeyi bir dolara iyi yapma
sanatıdır."
Mühendisliğin birçok çeşidi olmasına
karşın... Beni ilgilendiren üç dalı vardır... İkisi
mesleğimle... Biri hobilerimden veya Türkçe olarak
uğraşlarımdan biri olan siyaset ile ilgilidir... İletişim
mühendisliği... Bilişim mühendisliği... Ve... Toplum
mühendisliği!
Toplum mühendisliği dendiğinde... Bence
Karl Popper'in eserlerini okumadan bu konuda pek bilgi sahibi
olamazsınız.. 17 yaşımdan beri siyasetle yakından
ilgiliyim... Yani tam 32 senedir... Çağdaş ama
özellikle... İleri demokrat bir toplum mühendisi...
Toplumu yozlaştırmak, duyarsızlaştırmak, bilinçaltına etki
etmek, dinamiklerini ortandan kaldırmak için öncellikle insanı
kimlik bunalımına sokarak, kültürel varlığını, tarihini, dini ve
ahlaki değerlerini sorgulamasına yol açar**... Sonra...
Evet, sonra bu tür oyunlara gelmeyecek kadar aklı başında
olanları bir şekilde, genelde bin bir türlü hile ile etkisiz
hale getir... Çünkü bu insanlar... Toplumu bu tür kirli
oyunlardan bilgi ve kapasiteleriyle koruyabilecek kişilerdir.
* ABD'li bir mühendis (1847-1895) ** Bizde konular
tartışmaya açılır!? Entel, dantel sazanlar zokayı hemen yutarak
oyuna alet olur
***
27.11.2014
Yaser Arafat
Öldü, öldürüldü…
Bu tartışmalar sürerken…
Bilim bu işe el attı!
Elde edilen sonuca değinmeden önce…
Gelin bir iki noktaya daha birlikte bakalım…
Kaleyi içten fetih etmelisin ki…
Öldürebilesin!
Bu siyasetle uğraşan ve beli bir noktaya gelen tüm
şahıslar için geçerlidir…
Özel korumalar, olağanüstü tedbirler…
Ancak…
Böyle insanların yakın çevresinde bile olsalar…
Gizli, saklı düşmanları vardır…
Bu düşmanlığın sebepleri muhtelif olabilir…
Ama hedef ortaktır…
Bu canın alınması!
Siyasi rakibinle başa çıkamıyorsan eğer bu kişiyi ortadan
kaldırılmak elzemdir!
Eh Türkiye’de siyasi yelpazeye bakınca…
Beceriksiz, pısırık…
Aslında parti liderliği ile yetinerek devlet yönetmeye
niyet olmayan herifleri de görünce…
İster istemez kulunuz, geçmişte de bugünde, bazı naçizane
önerilerde bulunmak zorunda kalıyor…
Mesela cam tozu!
Yaser Arafat…
Yüzde yüz ispatlanamasa bile büyük bir ihtimale bu
maddeyle öldürüldüğü düşünülmektedir.
Senede…
Dünya çapında bu maddeden 100 gram kadar üretildiği tahmin
edilmektedir. Dikkat yanlış okumuyorsunuz, bir tuz tanesinden bile
az bir miktarla insanı eşek cennetine gönderebilirsiniz! Radyoaktif
bir madde olan Polonium 210…
Hedefini
ve
etkisini asla şaşırmaz!
***
Siyasal İslam'a savaş ilanı
Sayın Prof.
Dr. Pekünlü... Gösterişle... Türkiye'de siyasal İslam'ın
simgesi türbanla Müslümanlık... Allah ile kul arasında
simsar olmaz... Göstermiş olduğunuz medeni cesaret... Ve
duruşunuzun sonuçlarına katlanma azminiz önünde saygıyla
eğiliyor... Sizin ve ailenizin, yakınlarınızın ve
sevenlerinizin yalnız olmadığınızı bilmenizi isterim.
Almanya'dan saygı ve sevgilerle
Önder
***
28.11.2014
Bunun farkında
mısınız?
Bir zibidi, sözde Müslümanın okuma
özgürlüğü... Mesela 301 kişinin sağlıklı koşullarda çalışma
ve yaşama özgürlüğünden daha mı değerli ki, türbanla okuma
özgürlüğünü engellediği gerekçesiyle bir insanı hapisse atarken
çok daha vahim suçlar atıf edilenler özgürlüğün tadını
çıkarıyor?
Artık tiksintim kalktı... Yazmaktan,
tekrarlamaktan usandım... Hırsızlığın, arsızlığın,
yüzsüzlüğün ve yalancılığın doruk noktasına varmış olan...
Devletin en tepesinde otururken... Yandaşı, yoldaşı milletin
bir tarafına bir şeyler koyarken... Salt kılık - kıyafet
kanunlarına riayet ettiği ve bu kanunlara uyulmasını istendiği
için bir insan nasıl mahkum edilir?
Geçenlerde...
Herhalde çokbilmiş gençlerden olsa gerek... Kadın, kız gibi
sıfatlar kullanmayacağım... Çünkü hemcinslerine hakaret olur
kanısındayım... Bana kendisinin emekçi olduğunu... Benim
gibi çok yazmaya fırsatı olmadığını belirtmişti... Ne diyeyim
bilmem ki... Gerçekten emekçi olsa... Yani para
kazanmak... Bir aile geçindirmek için bir taraflarının
terlediğine inanabilsem... Kendisinden özür bile dilerim
ama... Sanmıyorum, hatta kesinlikle inanmıyorum... Benim
gibi özürlü olduğu halde... 25 sene çalışsa da bu sözleri
söylemiş olsa gam yemeyeceğim... Bu yüzden... İster başı
açık, ister başı örtülü olsun... Bir paçavra...
Paçavradır!
Acaba sizde bunun farkında mısınız?
*
a benim akılsız evladım
Islamofobie ile
mücadele edilmeli diyorsun... İyide... Korkanları,
korkutulanları, tedirgin olanları ve tetikçileri görüp...
Azmedicileri görmemek olur mu?
***
30.11.2014
Sürü
psikolojisi ve yapay zekâ üzerine
“Eğer
yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan
saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan
uyduruyorlar1”
“İnsanlar arasında Allah'ı bırakıp da ona
ortak koşanlar vardır. Onları, Allah'ı severcesine severler.
Mü'minlerin Allah'a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir.
Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah'ın
olduğunu ve Allah'ın azabının pek şiddetli olduğunu bir
bilselerdi2“
İnsan… Gerçekten hayvandan daha mı
üstündür? İnsanlar ve hayvanlar âlemi birbirinden farklı
mıdır yoksa kesiştikleri noktalar var mıdır? Bu soruları hiç
kendinize sordunuz mu? Sorduysanız eğer, Birey olmadan kul
olunmaz başlıklı makalemde ne demek istediğimi anlamışsınızdır.
Anlamayanlar için başka örneklerle izah etmeye
çalışacağım... Önümüzde yine bir seçim var ve Türkiye yeniden
bir yol ayrımına gelecek… Tamam mı, devam mı diye kendine
soranlara bir nevi kılavuz olmasını istediğim için bu makaleyi
yazmaya karar verdim!
Cisco Visual Networking Index
Global Forecast and Service Adoption for 2013 to 2018 raporuna
göre internet trafiğinin 2018’e kadar 1,6 Zettabyte3 çıkması
beklenmekteymiş(!?) Ancak güvenilir kaynaklara dayanarak…
Şunu gönül rahatlığı ile yazabilirim… Tabii bunlar “resmi”
rakamlar değil ama bilginiz olsun diye yazıyorum daha şimdiden
bu rakama yaklaşmış bulunuyormuşuz. National Security Agency
(NSA) Utah’da yeni inşa etmiş olduğu merkezinin kayıt yapabilme
kapasitesinin, 5 Zettabyte ile 1 Yottabyte4 arasında olduğu
varsayılmaktadır. Yani NSA daha şimdilerden internetteki tüm
trafiği olduğu gibi kayıt ederek analiz yapabilme kabiliyetine
erişmiş bulunmaktadır. Bunları yazmakla size ne demek istediğimi
umarım anlamışsınızdır5.
Eminin dikkatinizi çekmiştir…
Binlerce kuşun havada adeta dansı… Sanki bir gövdenmişçesine,
bir yerden emir almış veya bir liderleri varmışçasına...
Yaptıkları manevralar ve sonunda aynı istikamette uçuşlarına
devam etmeleri… Tabiatın bir görsel şöleni!
Sizleri
fazla sıkmamak için konunun mutlaka bilmeniz gereken
kısımlarıyla yetinmeye çalışacağım… İnsanlar hiyerarşik bir
sistem içeresinde örgütlenmişlerdir, yani ast – üst ilişkisi
içeresinde yaşamaya alışıktırlar. Mesela kuşlarda öyle değildir,
buna rağmen binlercesi sanki birilerinden komut almışçasına
hareket etmektedir. Bunun nedeni “sürü psikolojisinin” hayvanlar
âlemine getirdiği avantajda6 yatmaktadır. Sürü içeresinde
“komşusundan” beslenme yeri öğrenme, tehlike anında sürü
içeresinde gizlenerek hayata kalma stratejisi bu davranışın
başlıca nedenidir.
Dikkat anlaması gerçekten zor kısmına
geliyoruz…
Ast – üst ilişkisi olmamasına rağmen her bir
kuş kendi başına karar vermektedir. Bu tespiti bir kenara
yazarak devam edelim. Örneğin kuş sürüsünün sağa mı yoksa sola
mı uçacağı her bir kuşun tek başına karar vermesi, bunun verilen
kararın diğerleri tarafından taklit edilerek veya kabul edilerek
de diyebiliriz topluca hareket etmelerine neden olur. Bu
davranış biçiminin yaşamsal önemi vardır, mesela bir atmaca
sürüye daldığında sürü dağılmayarak, sürüyü oluşturan her bir
kuşun hayatta kalma şansını arttırmasına vesile olur. Bu tür
bir örgütlenmenin gerçekleşmesi için tabiat olabildiğince basit
bir sistem hayata geçirmiştir. Sürü içeresinde, farz edelim ki
sürü 20000 kuştan oluşuyor, her kuş 5-6 kadar başka kuş ile
“iletişim – etkileşim” içeresindedir. Yani büyük sürü küçük
sürülere “ayrılarak” daha kolay hareket edebilecek hale
getirilmektedir7. Birçok “küçük sürünün birlikte” hareket etmesi
bütününü etkilemektedir. Burada bir parantez açarak siz değerli
okuyucularıma bir soru yönetmek istiyorum, bu davranış biçimi
size bir şey hatırlatıyor mu? Mesela PKK’yi bir bütün olarak
görüyoruz değil mi? Hâlbuki PKK’yi bir organizma olarak farz
ettiğimizde tümünün aslında küçük - küçük hücrelerden oluştuğunu
fark ederiz. Başka bir örnek, siyasal İslam’ın örgütlenme biçimi
de buna benzerdir “bütün, hücrelere ayrılarak kendi kararlarını
verirken” topluca hareket etmiş olurlar. Parantezi kapayarak
konumuza dönelim, keza karıncalarda da buna benzer bir davranış
biçimini gözlemleyebiliriz. İnsanlar ve insanların
oluşturduğu toplumlarda birlikte hareket edilse bile her bir
ferdin, ne kadar cahil olursa olsun, ortak hedef hakkında en
azından bir fikri olur ancak karıncalarda tablonun bütününü
gören yoktur. Karınca kraliçesi de buna dâhildir, buna rağmen
karıncaların oluşturduğu topluluk tabiatın örgütlenme
şaheserlerinden biridir. Bilim onlarca yıldır bu örgütlenmenin
nasıl işlediğini anlamaya çalışmaktadır. Mesela insanlarda
oluşan genel bir kanıya göre karıncalar çalışkandır, bu kanıyı
destekleyen masallar bile vardır veya Kur’an-ı Kerim de geçen
karınca duasını örnek gösterebiliriz ancak gerçekler pekte öyle
olmadığını göstermektedir. Karıncalar her zaman aynı
“çalışkanlıkla” hareket etmezler, daha doğrusu, gereksinimler
neyse ona göre hareket ederler. Buna bir nevi sürünün veya
topluluğun ortak aklıda diyebiliriz. Bir ferdin yanlış /
gereksiz bir kararının diğerleri tarafından taşınmamasıdır ve
mesele zamanlama ve eşiktir… Belirli bir oran bu eşiği
“eşzamanda” aştığında gerisi de eşiği aşanları taklit etmekte
bir mahsur görmez. Örnek olarak siyasal İslam’ın simgesi türbanı
gösterebiliriz. Başını o şekilde örtenlerin sayısı belirli bir
zaman biriminde artıkça çekincesi olanlar bile başını artık bu
şekilde bağlamakta bir mahsur görmezler.
Devam edecek…
1. En'âm Sûresi 6/116 http://kuran.diyanet.gov.tr 2.
Bakara Sûresi 165 3. 10 üslü 21 yani 21 sıfırlı bir sayı
4. 10 üslü 24 yani 24 sıfırlı bir sayı 5. Ek bir bilgi olsun
diye yazıyorum, bilime göre insan hafızası (hepsini kullanabilme
kabiliyetinde olsak) 2,5 Petabyte - yani 15 sıfırlı bir sayı –
kapasitesindeymiş. 6. yarar, çıkar, üstünlük 7. Bilişimde
karmaşık problemleri çözmek için sıkça kullanılan bir yöntemdir.
Bu yöntem ile Türkiye Cumhuriyetinin karmaşık sorunlarının da
çözülebileceği kanısındayım
***
01.12.2014
Mahşeri gördüm
Bugün mahşerin tadına bakma fırsatı buldum... Herhalde
mahşer günü geldiğinde buna benzer manzaralar yaşanacaktır...
Yarına Türkiye'ye uçacaktım... Sabah cebime mesaj gelmiş,
uçuş iptal... Alman havayollarının pilotları iki günlüğüne
greve girmiş... Telefonla havayollarına ulaşmanın imkânı
yok... Atladım arabaya doğru Frankfurt'ta... Aman Allah'ım
böyle bir kalabalık görmedim... Karıncalar misali sağ, sola,
aşağıya yukarıya koşuşturanlar... Görevliler kalabalık
karşısında çaresiz, kuyruk almış başını gidiyor... Dört, beş
televizyon çekim yapıyor... Çaresiz girdim kuyruğa, beş - on
dakika sonra gücüm tükendi... Kuyruktan çıkmak zorunda
kaldım, dinlendikten sonra tekrar girdim ama yok... Çaresiz
özürlüler ofisine giderek meramımı anlatmaya çalıştım ama...
Kim kime, dum duma... Bön bön arkama bakarak eve geri dönmek
zorunda kaldım!
Bilmem kaç senedir uçarım... Daha ilk
defa grev mağduriyeti yaşadım... Demem o ki... Gün
geldiğinde... Almanya gibi özürlülere karşı son derece has
has olan bir yerde bile... Düzen bir bozulmaya görsün, insan
kendinden başkasını görmüyor... Adeta can pazarı
yaşanırcasına bencilleşebiliyor!
***
02.12.2014
Ortalama
Yüzde 3'den bahis ediliyor... Küçücük küçücük partilerin
TBMM'ine girmesine vesile olur... Yüzde 10 AKP'yi iktidarda
tutu... Diğerlerine şans tanımadı... Seçim kanunun
"inceliklerinden" dolayı hiç bir zaman almadığı oyların
kendisine eklenmesi Türkiye Cumhuriyetini bitirme noktasına
getirdi... Yüzde 5... Demokratik bir toplum için iyi bir
oran gibi görünüyor... Türkiye için çok düşük bir oran...
7,5 gibi şimdilik yani önümüzdeki 10-15 yıl için... Toplum
demokrasinin değerini tam olarak algılayana kadar... İyi olur
düşüncesindeyim... Ondan sonra %5'e düşürülmeli!
*
Şuursuzluğun sınırı yoktur
Ekonomik
durum; kötü! Daha geçenlerde haberlerde yer aldı...
Almanya tarihinde bu sene ilk defa esnaf kazancında %3'lük bir
düşüşü hazım etmek zorunda... Dünyada genel tablo buna
benzer... Dolar'ın belirsizliği... Faiz endişesi...
Almanları dikkatli olmaya sevk ediyor!
Türkiye'de para
oluk oluk harcanıyor... İnsanlar günlük yaşıyor...
Yarınlar Allaha emanet... Uyan ey millet... Hani biri
vardı, milletin bir yerine bir şeyler koyacakmış... A...
koymakla yetinmiyorlar... Geleceğinin de a... koyuyorlar...
Deflasyon, enflasyon kimin umurunda!?
*
Gelinler ve kaynanalar
Tamam... Dün
dündür, bugün bugündür... Tamam... Geriye bakıp kalmak
doğru değildir... Tamam... Çağ değişiyor, zamana ayak
uydurmak gerek... Tamam... Bugünün gençleri farklı(!?)
Ama... Zaman değişebilir, renkler - zevkler değişebilir...
Ebedi olan Allah'tır... Ama insan, insan olalı... Saygı...
Saygının beraberinde getirdiği terbiyede zamansızdır!
*
Türkiye neden AB(D) standartlarına yaklaşamaz
Genelde AB üyesi ülkelerde bir işi o işin erbabı yapar...
İstisnalar burada da kaideyi bozmaz... Bu yüzden AB(D)'de
işgücü pahalıdır... Türkiye'de ve Ortadoğu'da... Bir işi o
işin erbabı olsun olmasın... Herkes yapabileceğini sanır...
Bu algıyla tutar üç beş "amele"... Ve başlar işe... Umumi
görünüm sanırım hepimizin malumudur!
Bu kafayı
değiştirmedikçe... Bizim bırak bilmem kimin standartlarını
yakalamayı... Türkiye Standartlar Enstitüsünün standartlarını
bile yerine getiremeyiz!
***
03.12.2014
Kestirmeden
eşek cennetine
Yok arkadaş... Yok öyle bir
şey!
30 kilometre hızla yapılan bir trafik kazasında...
Ölümcül yaralar alabileceğinizi biliyor muydunuz?
18
yaşımdan beri araba kullanırım... Sayısız kaza atlattım...
Can aldım, canımdan can verdim!
Avrupa'da "çiğnemediğim
asfalt" kalmadı... 100 binlerce kilometre gittim, yollarda on
binlerce şoförle karşılaştım... Ama böylesini görmedim...
Hangi hayvanlar... Bu öküzlere ehliyet veriyor?
İstanbul'dayım... E5'de seyir ediyorum, trafik bir açılıyor -
bir kilitleniyor... Topkapı arası trafik rahatladı... Sol
şeritteyiz... Önümdeki saate 100 kilometre hız yapıyor...
Genelde sürate bağlı 5-6 araba sığacak kadar mesafe bırakırım
önümdeki araca... Önümdeki birden bire... Gözle görülür
bir neden olmaksızın firene bastı... Bende acı bir fren
yaparak çarpmaktan kurtulduğumu sandığım anda dikiz aynasına
baktım... Siyah bir BMW son sürat arkamda... Frene
basarken lastiklerin sesini duydum... Son anda orta şeride
geçerek süratle yanımdan geçti... Allahtan orta şerit
boştu... Çarpışmadan kurtulduk... Önümdeki de sesi duyarak
korkmuş olmalı, gaza bastı... BMW sürat keserek ayni hizaya
gelmemizi bekledi... Kısa bir an birbirimize baktık oda bende
çok korkmuştuk... Selamlaştık bastı gaza gitti...
Dikkatinizi çekerim önümdeki 100, ben 100, arkamdaki en az 100
Arada sandviç olmak işten değil!
Eve gidene kadar dikkat
ettim... Otobandayız... Adı üstünde aracı solluyorsun...
Bunlar... Sağlıyor, solluyor, ellerinden gelse altımdan -
üstümden geçecekler... Hangi hayvanlar... Bu öküzlere
ehliyet veriyor?
***
04.12.2014
Kırılgan sekizli
Eskiden kırılgan
beşliydi... Şili, Arjantin ve Rusya'nın katılmasıyla...
Türkiye, Hindistan, Endonezya, Brezilya, ve Güney Afrika'nın
içinde yer aldığı ülkeler kırılgan sekizli gurubunu oluşturdu.
Ekonomisi diş etkenlere bağlı olan bu ülkeler sıcak para ile
işeyen ekonomileriyle devletler topluluğu içeresinde "özel" bir
yer almaktadır.
ABD'nin faizi yükseltmesi veya indirmesi
bu ülkeleri doğrudan etkilemektedir.
Hep yazarım...
karşılığı olmayan para harcanamaz diye... Dış borçlarını
mevcut rezervleri ile karşılayabilme güçlerine bakıldığında
Türkiye Kırılgan Sekizlinin en kırılganı olarak belirtiliyor.
Schorders'e göre Kırılgan Sekizli içinde rezervi borcunu
karşılayamayan tek ülke Türkiye. Türkiye'nin rezervi borcunun
0.9 katı (yani yüzde 90'ı) iken, bu rakam Şili'de 1.0,
Endonezya'da 1.1, Hindistan'da 1.2, Güney Afrika'da 1.2,
Macaristan'da 1.7, Brezilya'da 2.0 ve Polonya'da 2.1 olarak
ifade ediliyor.
***
09.12.2014
I'm back
Türkiye'den yeni geldim...
Türkiye'de yazmaya fırsattım olmadı... Önümüzdeki günlerde
gözlemlerim hakkında yazacağım!
Öncelikle iyi bir haber
ile başlamak istiyorum... Dikkat edin, iyi bakın... Hatta
"onların" kaleleri sayılacak semtlerde bile... Sokaklarda...
Yumurta kafalıların sayısı gözle görülecek biçimde azalmış!
Benim meselem başını örten insanla değil... Yüce dinimizi
kirli siyasi emelleri için kullananlarla!
Bu bağlamda...
İlk yorumumu da yapmak istiyorum... Yok efendim seçmeli
dersmiş... Yok atasının mezar taşını okuyamıyormuş... Yok
Osmanlıca aslında "eski" Türkçeymiş... ıvır zıvır... Yeter
be!!! Karşınızda çocuk mu var?
Atasının mezar taşında
gerçekten ne yazdığını okumak isteyen pezevenk... Bir yolunu
bulur ve okur!
Osmanlıca gerçekten "öz" Türkçe olsa...
Farsçanın Osmanlıcada işi ne? Türkçe ile Arapça - Farsça
fonetiği birbirine uyuyor mu ki... Osmanlıca, Türkçe olsun!
Seçmeli ders konusuna gelince... Bakın bu konuda pek
diyebileceğim bir şey yok... Ancak bariz bir şekilde...
Osmanlıyı hortlatma girişiminden başka bir şey olmadığını bilsem
bile... Az sayıda da olsa... Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve
arkadaşlarının kurmuş olduğu... Türkiye Cumhuriyetinin...
Osmanlıcayı çok iyi derecede bilen insanlara ihtiyacı var...
Bu lise eğitimi ile olmaz... Üniversitenin alanına girer...
Çünkü... Türkiye Cumhuriyeti Kronolojisi çalışmalarımda bunun
eksikliğini çok his ettim... Ancak sırf bu çalışmalar için
Osmanlıca öğrenmekte bana abeste iştigal geldi... Ölmüş,
bitmiş bir dilden kimseye fayda gelmez!
***
10.12.2014
Baba
İki çocuk babası... Uzaktan
görsen kendisini 16-17 yaşında sanırsın... Ufak - tefek,
sıska - cılız bir cüzse!
İki katlı bir evde
oturuyorlar... Hangisinin üste, hangisinin alta oturduğunun
bir önemi yok... Ev dökülüyor... Sabah kalkmış anasının
kapısını çalmış... Anne evde çocuklara yedirecek bir şeyler
kalmamış, parada yok... Ben bugün fazla mesaiye kalayım!
Çalışacağı... Aralıksız 24 saat... Aldığı ücret
askeri... İster inanın ister inanmayın... Öğleden sonra
birisi haberi olmaksızın, bilmeden yardım paketi getiriyor...
Anne paketi memnuniyetle kabul ediyor... Çünkü kendi
ellerinde avuçlarında yok ki evlatlarına, torunlarına yardım
etsinler!
Ümraniye... Eskiden, yani çocukluğumda hata
bugün bile... İstanbul'un varoşlarından saydığım bir yer...
Git, otur bir köşeye... Başla saymaya... Almanya'da bile
zor gördüğüm son model arabalar... Mercedes'inden -
Audi'sine... Ben senin adaletini, kalkınmanı bilmem ne
edeyim!
***
11.12.2014
Gün gelir lazım olur
İngilizlerin sevdiğim bir değimi vardır…
“Beer is the answer but i can't remember the question”
Soruyu hatırlayamayacağını ancak sorunun cevabının bira
olduğunu ifade eder…
Türk toplumu gibi…
Hani derler ya…
Balık hafızalıların oluşturduğu insan kitleleri için
birkaç tüyo vermek istiyorum…
Beşeri ilişkilerde güven esastır…
Peki, karşınızdakinin mesela yürekten güldüğünü…
Veya yalan söyleyip söylemediğini nasıl anlarsınız?
Bilim bunun cevabını vermektedir!
Konuya öncelikle bir tespit ile giriş
yapalım;
korku1 insan için yaşamsal
öneme sahiptir ve beynimizin alarm sistemidir. İstisnasız hepimiz,
her gün ölmektense aniden gelen bir ölümü tercih ederiz çünkü
belirsizliğin yaratığı korkuya, kaygıya tahammül edilmesi neredeyse
imkânsızdır!
Korku insanoğlunda üç çeşit tepkiye
neden olur:
mücadele, hareketsizlik2 ve
tehlikeden kaçış!
Çok sayıda seçenek insanı zorlar3,
hatta insan beyni bundan hoşnut olmaz çünkü insanın ne istediğini
bilmesi kadar, ne istemediğini, yaptığı tercihten dolayı pişman
olmaması da önemlidir4!
Ben dâhil, herkes algı yönetiminden
bahis ederken toplumun telkin ve bilinçaltı çalışmalar ile
yönlendirilebildiğini5 biliyor muydunuz? Bunu en iyi
bilenler arasında eğitimli pazarlamacılarda vardır. Konumuzun biraz
dışında kaldığı için bunu başka bir makaleye bırakmak istiyorum.
Hatırlı okuyucularım belki anımsayacaktır, zaman zaman
konu beyin olduğunda, yetişkin ve çocuk beyni arasında ama daha da
önemlisi çapraz /enine – boyuna düşünme üzerinde düşüncelerimi
belirtirim. Konu insan ama genelde siyaset, özelde ise Recep’im
civanım olunca da
çapraz /enine – boyuna düşünmekte
fayda vardır. Kendisine çeşitli lakaplar takılmasına karşın, kendi
ifadesiyle “ustalık dönemim” dediğinde “ustalığını” laf ebeliği ve sergilediği
artistik yetenek ile sınırlamakta fayda görüyorum. Ancak bu konuda o
kadar başarılı ki eline kolay kolay kimse su dökemez. Telkin ve algı
yönetimiyle toplumun bir kesimini yönlendirmesi konusunda gerçekten
usta!
Lafı fazla uzattım özür dilerim…
Konumuza dönelim…
Yalan!
İnsan ilk defa 6 aylık bebekken “yalan söylemeye” başlar,
bunu biliyor muydunuz?
Tabii ki 6 aylık bebek konuşamaz…
Ancak ağlaması, mız mızanamsı…
Her zaman altına yaptığından veya karnının acıktığından
değildir…
Bazen salt ilgi çekmek içinde ağlar veya mız mızlanır ve
bu insanın ilk ve masum yalanlarıdır!
İnsan büyüdükçe sıkça başvurduğu yalanlardan biride “sahte
tebessümdür” ve istisnasız hepimiz bu yalana başvururuz. Peki,
yürekten gülme ile yalandan bir “sırıtışı” nasıl ayırt edebiliriz?
Çok basit…
İnsan yürekten güldüğünde, göz
kenarlarında kırışıklıklar oluşur6 ve insan bu
kırışıklıkları bilinçli olarak etkileyemez. İspatlayamam tabii ama
sanırım “gözler yalan söylemez” değiminin aslı bu gerçeğe
dayanmaktadır. Gözler yalan söylemez ifadesinden çok yüz yalan
söylemez desek daha doğru olur kanısındayım çünkü bir yalancıyı
tanımanın yolu şüphelendiğiniz insanı dikkatli izlemekten geçer!?
Yani insan doğruyu söylerken farklı,
yalan konuşurken çok daha farklı hareketlerde, jestlerde bulunur7.
Ve bunu ister istemez yapar!
Mesela, bundan sonra dikkat edin;
Erdoğan ne zaman çok fazla el – kol hareketi yaparak konuşursa veya
sesini çok yükseltirse yalan söylüyordur. Dikkat edin muhtemelen
bana hak vereceksinizdir!
Bu makaleyi kaleme almamdaki amaç günümüz Türkiye’sinde
olup bitenleri daha iyi anlayabilmemiz, AKP seçmenini çok fazla
kınamamanız ve Recep Tayyip Erdoğan gibi yalancıların, din
simsarlarının foyasını, oynamaya çalıştıkları oyunları daha çabuk
kavramanız içindir.
1. İnsan beyninde bir bölge, daha geniş bilgi için bkz.
Amygdala (Türkçe: Amigdala)
2. İtirazınızı duyar gibiyim ama en azından kendinize
karşı dürüst olmakta fayda var diye düşünüyorum. AKP’ye karşı
gelemememizin bir nedeni de yaratılan korku imparatorluğudur
3. Hiç kendinize çok uzun zamandır Türk siyaset sahnesinin
aslında üç partiyle (BDP ve HDP kitle partisi saymadığım için mevzu
dışındadır) >>> sınırlandırıldığını <<< sordunuz mu? Ben size
muhtemel bir cevap vereyim; iyi, iyinin kötüsü ve kötü arasında
tercih yapmak zorunda kaldığınızda, bilgi ve bilinçten yoksun
kimseler ödeyeceği bedel çok fazla olmadıktan sonra tercihini her
zaman ”iyiden” yana kullanacaktır. Çünkü kötü söz konusu olamaz, iyi
ile iyinin kötüsü arasında fazla bir maliyet farkı olmadıktan sonra
tercihi iyi olacaktır. Yani mesele kendini iyi, esas rakibini kötü
göstermektedir. Ortadakinin bir önemi yoktur! İnsan beyni işte böyle
çalışır ve araştırmacılar / pazarlamacılar buna decoy efekti der.
4. Bu bağlamda psikologlar seçim / seçenek paradoksundan
bahis eder
5. Bilim dilinde seçim körlüğü yani
insanın tercihinin nedenlerini bilmemesine rağmen tercihinde haklı
olduğunu göstermek için bahaneler üretmesidir
6. İlk defa bilimsel olarak Guillaume Benjamin Duchenne
tarafından dillendirilmiştir.
7. Örnek olarak dudak ısırma, dudaklarını sıkma, el – kol
hareketleri, duruşu, ses tonu gibi
***
12.12.2014
Atatürk bir lider olmasına
karşın, Erdoğan neden bir lider değildir?
Şans
insanın yüzüne bir kez gülermiş derler…
Bence…
Bu
doğru değil (!) çünkü hazırlıklı olan ve fırsatları
değerlendirmesini bilenin kapısını şans en az bir kez daha çalar!
Atatürk’ü küçümseyen, Türk milletine hizmetlerini, yaratığı
fırsatları görmemezlikten gelerek Atatürk ve arkadaşlarını yok
saymaya çalışanlar hezeyanın âlâsını yaşıyorlar!
Gelin
ben size çok farklı bir açıdan bir insanın, toplumun neden doğru
insanına düşmesi gerektiğini anlatmaya çalışayım. Doğru insana
düşmeyenin ise neden perişanları oynadığını bu makaleyi okuduktan
sonra anlayacağınızı umuyorum. Değerli okuyucularım bilirler, çok
büyük sağlık sorunları yaşıyorum. Her ne kadar doğru bir kalp
uzmanına rastlamam 25 seneyi aşkın bir zaman sürmüş olsa bile konum
doktorlar değil, bildiğiniz alelade bir ayakkabı satıcısının bilgisi
olacak.
Tüm sağlık sorunlarım bir trafik kazasına
bağlı. Yoksa çok şükür grip bile olmuyorum. Vücudumda kırılmadık
kemik kalmadığından beni bir su yatağına bile yatıramamışlar.
Kıpırdatmadan uzun süre hasta yatağına bağlı kalmışım.
Ne
gariptir ki sırtımda değil ama topuklarım yatak yarası (Dekubitus)
oldu. Öyle ki topuk kemiklerim görünüyordu!
Anlayacağınız o gün bugündür çok büyük ayakkabı
sorunları yaşıyorum. Ne ortopedik ayakkabı ne terlik sorunlarıma
çare olabildi. Üstüne birde bir kaç yıl önce geçirdiğim Aort
ameliyatı eklenince ayakta durmam hepten sorun olmaya başladı1.
Anlaşılacağı üzere yürümek bana işkence oldu. Türkiye’deyken,
dikkatinizi çekerim Aralık ayındayız ve ayaklarımda çorap yok! Yoksa
terliklerle yürüyemiyorum, ayağımda terlikler bir ayakkabıcının
önünden geçiyorum. Ayaklarım donuyor, üşüyorum. Sırtımda kalın bir
mont ayaklarım çıplak…
Şıpıdık şıpıdık yürüyorum millet bana bakıyor,
utanıyorum. Ne olursa olsun gir şu ayakkabıcıya en azından bir bez
ayakkabı al çık dedim kendime. Satıcıya sorunlarımı anlattım,
gençliğimden beri bağcıksız ayakkabı giyerim ona göre modellere
bakıyorum. Yok, yok bir kaç adım sonra işim bitiyor.
Sonunda adam beni oturttu ve dedi ki:
“Bağcıklı
ayakkabı daha geniştir ve esner buna rağmen ayaklarınızı sımsıkı
sarar, bunu deneyin”
Arkadaş giymemle oh demem bir oldu! Yürüdüm bir aşağı bir yukarı,
dünyaya yeniden gelmiş gibi his ettim kendimi. Bunca senedir
Almanya’da dolaşmadığım ayakkabıcı kalmadı, ortopedi – doktor
giydiğim ayakkabılara bakarak, bir Allah’ın kulu da bana demedi ki
bağcıklı ayakkabı giy!
Yani
neymiş?
İnsan
adamına düşmeliymiş!
Atatürk ve arkadaşları…
Sorunları görmüş, gereken adımları atarak bir
milleti, bir çağdan başka bir çağa atlatmış, bunu yaparken,
etraflıca düşünerek, bilgi ve tecrübelere dayanarak, mümkün mertebe
öngörülerde bulunarak gereken adımları atmışlardır. Bu yüzden, her
şeye rağmen bu Cumhuriyet hala ayaktadır. Liderlik demek kendi bilgi
ve birikimine güvenerek, diğer toplumların – insanların aynı veya
benzeri konularda edindiği tecrübeleri de göz önünde bulundurarak
doğru öngörüde bulunabilmektir. Doğru öngörü ise ancak ve ancak bir
konunun son tahliline kadar düşünülerek alınabileceğin farkında
olmakla alınabilir. Aldığı kararların ardında dururken bunu inat
olsun diye veya dünyayı ben yarattım benden sonrası tufan diyerek
almamalı, dik duruşunun gerekçeli açıklamasını yapabilecek durumda
olmalıdır. Önce evrenin yaratıcı Allah sonra milletim diyerek karar
alan bir lider kararlarını revize (tekrar gözden geçirme) etme
ihtiyacı duymaz. Nitekim Atatürk’te de böyle olmuştur. Recep Tayyip
Erdoğan denen sözde “dünya liderine” bakınca 12 senede nelerin,
nelerin tekrar tekrar gözden geçirildiğini sizlerin hafızasına ve
taktirine bırakıyorum.
1. Genel olarak güçsüzlük, özelde ama
bacaklarımdaki güçsüzlük karşısında doktorlar çaresiz ve bunu açık
açık dile getiriyorlar. Göğüs kafesim açılarak müdahale edilmesi
gereken yere ulaşamadıkları için Aort müdahalesi sırtımdan yapıldı.
Doktorlara göre yaşadığım sorunlar ya Aort ameliyatı esnasında
omurganın makinalar vasıtasıyla “kenara” çekilmesi esnasında sinir
sıkışmasından dolayı yada ki, tecrübelerle sabit, geçirdiğim
ganglion kanaması (beyin kanaması) sonucu beynimde yaralanan kısmın
kabuk bağlayarak sinirlere baskı oluşturmasından ileri geliyormuş.
Yaklaşık bir sene önce yine “tesadüfen” bir doktor bana çok ağır
bir sara ilacı verdi – kabuk bağlayan yeri yumuşatıyormuş – o günden
beri en azından ağrılara dayanabiliyorum.
*
İşin özü
Ayaklar baş olunca dünya
tersine döner!
***
15.12.2014
Kinci orospu çocukları*
Orospu çocukları
kinci olurmuş... Yaşayarak... Ve hayretle izliyoruz...
Ancak... Unuttukları bir şey var... Başkaları da
kinlenebilir ve günü geldiğinde... Bu kini kusar!
Ne
demiş atalarımız: Keser döner, sap döner, gün gelir hesap
döner!
* Bu değimi kullandığım için sizlerden özür
dilerim
*
Paralel
Hırsız hiç utanmadan yine
televizyon kameraları önünde atıp - tutuyor... Paralel aşağı,
paralel yukarı... İyi de... Allah aşkı için paralel neydi?
Paralel geometrik bir terim olmakla birlikte... İki
çizginin uzunluğu boyunca yan yana yer almasını... Ve
çizgilerin uzunluğu boyunca eşit mesafede olması anlamında
kullanılmaktadır... Geometriğe Öklid vasıtasıyla girmişidir!
Matematiğin evrensel kurallarına... Mantığın ve
dürüstlüğün şaşmaz ilkelerine göre... İki çizgiden biri
Cemaat ise... Diğer çizgi kimi temsil ediyor... Hadi
diyelim ki iddia etikleri gibi kandırıldılar... Ki insan bu
kadar "saflığa" ancak çüş der... Biri ile "mücadele" ederken
eşit anlamdaki diğer çizgi ne olacak? Onunla kim mücadele
edecek?
*
Gız
Hülya..................
Sezen'den sonra sıra
sana geliyor... Söyle bakayım senin evin nasıl oluyor da...
Hırsızın sarayından daha şa şalı oluyor?
Diğeri milletin
parasıyla fink atıyor... Sen kimin parasıyla fink attın da
evin onunkinden daha şa şalı?
*
Seninki benden kara
Ah yüce Atatürk...
Gün geçmiyor ki senin değerini yüreğimin derinliklerinde...
Daha, daha, daha, daha da... Derin his etmeyeyim!
“Hepiniz millet vekili olabilirsiniz, Bakan olabilirsiniz; hatta
Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkar olamazsınız.”
Ne kadar doğru sözler değil mi dostlarım? Çıkıyor bir
Kadir, Hülya, Yavuz ve niceleri daha... Affedersiniz insanın
tuvalette çıkarmayacağı sesler çıkararak... Kafa
karıştırıyor... Ve birileri bunlara sanatçı yakıştırması
yapıyor!?
Atatürk... Boşuna Türk Dil Kurumuna önem
vermedi... Dilimiz... Maalesef sakız gibi... Nereye
çekersen, oraya!
Halbuki bakın Atatürk ne diyor:
“Sanat güzelliğin ifadesidir… Bu ifade söz ile olursa şiir,
nağme ile olursa musiki, nakş ile olursa ressamlık, oyma ile
olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık… olur.”
Vur kır veya haşin erkek ol... Al ağzına sakızı, affedersiniz
ineğin geviş getirdiği gibi geviş getir, oranı buranı teşhir
et... Bir iki mırıldan... Ondan sonra sanatçı ol... Vay
be bu kadar basit mi?
***
16.12.2014
Alnı secdeye ererken anası dolar tarafından bilmem ne
edilenler
Hayatımda bunca ülke gezdim...
Değişik milletlerden, kültürlerden insanlar tanıdım... Ama...
Türkler gibisi görmedim... Hüzünde neşe buluruz... Doğruyu
söyleyeni dokuz köyden kovarız... Dürüstü beceriksiz, pısırık
olarak nitelerken(!?) hırsıza alkış tutar... Başımıza "taç"
ederiz!
Diğerleri Mersine giderken... Bizim yolumuz
tersinedir... Dilimizden Allah kelimesi eksik kalmaz...
Ama... Allah yolunda her türlü pisliği yapmaktan da
çekinmeyiz!
Özgüvene sahip değiliz... Başkalarının
yaptığı mala rağbet ederken... Kendi ürettiğimizi yerden yere
vururuz... Neden?
Sağlam bir ekonomiye sahip olan bir
ülkede... Laf, kimin ağzından çıkarsa çıksın... Piyasalar
anında tepki vermez... Serinkanlılıkla gelişmeler beklenir...
Ondan sonra ne olacaksa olur... Bizde... Dolar anında
tavan yapar!
*
Arkadaş bu kafayı değiştirmediğin sürece senden adam
olmaz
Burası Almanya... Dünyanın sayılı
ekonomilerinden olan... Avrupa Birliğinin belkemiği ülke!
Dükkânın önünde sigara içiyorum... Öğle vakti...
Birden... Cankurtaranın siren sesi yeri göğü inletiyor...
Hızla yanımdan geçerken dikkatimi çekti... Cankurtaranın,
cankurtarana ihtiyacı var... Eski, boyası silik - neredeyse
üstündeki yazılar okunmayacak derecede... Evet, burası
Almanya... Dünyanın sayılı ekonomilerinden olan... Avrupa
Birliğinin belkemiği ülke!
Sıcak parayla... Haraç
mizaç sattıklarınla... Bugüne kadar "idare" ettin...
Dünyanın ekonomik durumu, gören göze malum... Bakalım sıcak
para kesilince, elde avuçta satılacak bir şey kalmayınca...
Ne olacak?
Avradını satmaya kalksan... Para etmez...
Gerini pazara çıkarsan... Kimse yan gözle bakmaz...
Kaçacak yer arayacaksın... Ama... Bu ülkede söz ve mevki
sahibi olsam... Seni yerin yedi kat dibinden çıkarır...
İbreti alem için... Boynundan değil... Bilmem nerenden
asarım!
***
17.12.2014
Camları -
kapıları sıkı sıkı kapatın
Bugün hırssızlar kol
geziyor... Camları - kapıları sıkı sıkı kapatın... Hırsız
varrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr!!!
*
BTK arşivinde esrarengiz yangın
"Dünya
Ticaret Merkezi'nin 6 ve 7'inci katında dün akşam çıkan yangınla
ilgili çarpıcı bir detay ortaya çıktı. Yangının çıktığı 7. katta
Bilgi Teknolojileri Kurumu’nun arşivi de yer alıyor. Burada çok
önemli davaların ve yürütülen soruşturmaların teknik takip
dökümleri ve dijital kayıtlarının tutulduğu belirtiliyor.
Sabotaj ihtimali üzerinde duruluyor."
Türkiye'de bu
imkanlar var mı bilmiyorum!
Birçok bilgisayar
kullanıcısının bilmediği bir gerçeği açıklamak istiyorum.
Ancak batılılar bu imkana sahip. Doğru hatırlıyorsam eğer 3000
derece ısıya kadar tahrip edilen bilgiler "geri
dönüştürülebiliyor" Kaldı ki bu gibi bilgilerin işini ciddiye
alan bilişimciler tarafından başka merkezlerde yedeklendiği
mutlaktır!
http://www.yenisafak.com.tr/gundem/btk-arsivinde-esrarengiz-yangin-2046673
***
18.12.2014
Ben bu yeniliklerden fena sıkıldım!
Mesleğim gelecek... Her altı ayda bir yenilenir... Hızlı
gelişir, yetişmekte bazen zorluk çekerim... Yeniliklere,
yenilemeye açık olmadığınız taktirde... Ya bu deveyi güder,
ya bu diyardan gidersiniz... Buna rağmen... Yeni CHP'den,
yeni Türkiye'den, Yeni Müslümanlıktan fena sıkıldım!
***
19.12.2014
Rüzgâr eken fırtına biçer
Şair “Ölümsüz aşk varda, ölmeyen âşık var mı?” diye sormuş…
Evet,
gün gelir insani olan her şey bir son bulur…
Baki
olan Allah’tır…
İnsanlar…
İnsanların oluşturduğu toplumlar…
Toplumların meydana getirdiği medeniyetler…
Her
şey bir gün gelir yok olur gider…
Çünkü
zaman görecelidir…
Bir
insan için 50, 80, 100 yıl çoktur…
İnsan
için uzun olan…
Evrenin sonsuzluğunda bir saliseden bile kısa!
Buna
rağmen…
Hatta
bu yüzden insan “sürekliliğe” önem verir…
Firavunların piramitleri…
Mayaların tapınakları…
Türklerin Orhun yazıtları…
Bazı
çok insani ve evrensel düşünceler, görüşler…
Kimi
sanat eseri…
Yüzlerce, binlerce yıldır insanoğlunun “sürekliliğe, ebediyete”
doğru yolculuğunun…
Küçücük birer ifadesi değil de nedir?
Hatta
insan…
Günümüzde teknoloji vasıtasıyla Yaradan’ı, tabiatı taklit etme
yolunda adımlar atarken…
Mevla’m insana kitaplarında ahlaklı olmayı, kendisi ve çevresi için
sorumluluk almayı önermektedir…
Ancak
insan dediğin…
Gerçekten bu önerilere kulak veriyor mu acaba?
İnsanların oluşturduğu toplumların kurduğu devletlerde…
Bu
“süreklilik, ebedilik” sınavında söz sahibi olma yarışındadırlar…
Ve
insanlık tarihi göstermiştir ki bu sonucu başından belli yarışın
bazı kuralları vardır…
Mesela
mutlak gücün yanında başka bir gücü kabul etmemesi…
Ekonomik, teknolojik ve askeri güç sayesinde kendi gücün
“devamlılığını” sağlamak gibi!
Bunun
yanı sıra…
Süreklilik, ebedilik ekseninde…
Siyasetten de yapılması gerekenler vardır…
Devletin devamlılığı ilkesi doğrultusunda…
Siyasi, felsefi veya hayat anlayışına bakılmaksızın başlatılan ve
sonucu devlet yararına olanın…
Kişiye, zümreye yani yöneticiye bakmaksızın…
Devam
edilerek arzulanan hedefe ulaştırılması!
İnanının öngöremedim…
Bağlantıları sezinleyemedim…
Kendime sordum…
Neden
diye…
Ama
kafa çalışmadı…
Putin…
Rusya’nın Kırım’ı ilhakı, Ukrayna ve doğalgaz mücadelesi…
Avrupa’nın Rusya’ya doğalgaz açısından bağımlılığı ve batılıların
ekonomik ambargosu…
“Durup
dururken” petrol fiyatlarının taban yapmasını mesela…
Dünya ekonomik durgunluğuna saydım…
Hâlbuki yanılmışım…
Hepsi
uzun vadeli Putin dolayısıyla Rusya’yı dize getirme stratejisinin
birer parçasıymış…
Çünkü
Rusya’nın önemli bir diğer gelir kaynağı petrol!
Başka
bir örnek…
Türkiye…
George
W. Bush’un fırlatmaları dünden bugüne iktidarda…
Hâlbuki Amerika Birleşik Devletlerinde iktidar değişikliği olmuş…
Siyasetten çok farklı bir kişi yönetime geçmişti…
Barack
Obama siyasi söylemiyle çok farklı bir portre çizerken…
Söylem
ve eylemleri birbirini tutmamaya başladı!
Özgürlük söylemiyle iktidara gelenler, her zaman özgürlükleri
beraberlerinde getirmezler…
Mesela
hala yürürlükte olan…
Amerika Birleşik Devletlerinin casuslukla mücadele kanununun
1917’den kalma olduğunu…
Gerçi
artık sağır sultan bile duydu ama ABD’nin “hala” dünya çapında…
Tüm
demokrasi, insan hakları, özgürlükler söylemlerine karşın işkence
merkezleri işlettiğini…
Veya…
ABD
tarihinde casuslukla suçlanan on kişiden yedisinin Barack Obama
zamanına denk geldiğini biliyor muydunuz? Başka bir soru:
Barack
Obama’nın meşhur “Yes we can” konuşmasını hatırladınız mı?
O
halde Barack Obama’nın, George W. Bush’tan ne farkı kaldı?
Fark
yok!
Çünkü ikisi de Amerika Birleşik Devletlerinin
“yüksek” menfaatleri doğrultusunda hareket etmek için Amerikan halkı
tarafından seçildiler!
Ve
bilgisayar dahası internet çağında…
Bir insanın hayatını sil baştan “düzenlemenin”
bir klavye tuşuna dokunmak kadar yakın olduğunun farkında mısınız?
İnsanı hükümetlerin zulmünden koruyabilecek yegâne gücün ülkesinin
ve bazen de dünya kamuoyunun oluşturabileceği “baskının”
farkında
olmanızda yarar var. Bu yüzden basın özgürlüğünün önemini idrak
ettiğinizi umuyorum.
Montesquieu bugünlerde yaşasaydı…
Demokrasilerde kuvvetler ayrılığı ilkesini geliştirirken…
Yasama, yürütme ve yargının bağımsızlığı ve denetlene bilirliğinin
yanı sıra dördüncü kuvvet olarak basın özgürlüğü ve bağımsızlığını
da bu ilkelere dâhil edeceğinden şüphem yok…
Çünkü
insanın ufku bilgisi oranında genişler!
Korkuyorum…
Cumhuriyetimiz ve insanlarımız, insanlık için…
Çünkü
hükümetler iktidarlarını sürdürmek için kendi derin devletlerini
yaratmaktan çekinmiyorlar…
Aynı
anda demokrasi ve derin devlet bağdaşmaz…
Birinden biri diğerine yol vermek zorunda
kalır!
Her
insanın içinde yer alan özgürlük dürtüsü çoğu zaman korkuyu yener
çünkü özgürlüğün bedelini ödemeye hazır olduğun oranda özgürsün!
***
20.12.2014
Özgürlük üzerine
Özgürlük;
Sınırsız olamaz…
Beraberinde hak ve ödevler getirir…
Toplumun hak ve ödevlerinin bilincinde olduğu ve
sorumluluğunu taşıdığı oranda yaşanasıdır…
Çizilen çerçeveler etrafında insanlara hürriyetin tadına
varma imkânı verir…
Düşünme, konuşma ve yazma hakkını içerir ama her hak
sonuna kadar kullanılmamalıdır…
Başkasının haklarına tecavüz
anlamında kullanılamaz…
…
…
…
Özgürlük herkesin ve her toplumun harcı değildir!
***
21.12.2014
Muhalefetin paraleli
Halk
mı? Ulusal mı?
(Y)
CHP mi? MHP mi?
AKP
mi? Cemaat mi?
Kim
kimin paraleli?
Kim
kimin hizmetinde, kim kime hizmet azminde beli değil?
Herkes
güya Türk milletinin…
Türkiyelilerin(!?)
Milletin hizmetinde(!)
Sağcı
mıyım haşa…
Solcu
muyum keza…
Bildiğim ve olduğum tek şey var…
Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’ün, ilke ve inkılaplarının savunucusu ve
hayranıyım!
Ulusal
kanal, Aydınlık gazetesi…
Yazarı
– çizeri…
İşçi
Partisi, Doğu Perinçek…
Sözde
özgür basın…
Halk
TV…
Görünüşte hepsi Atatürkçü…
Sizler
Atatürk’ün ne zaman bölüp - bölüştürdüğünü gördünüz, duydunuz?
Hiç
utanmadan…
Fikir
önderliği yapacağınıza…
Tek
vücut, tek yürek olacağınıza…
Birbirinizle uğraşıyorsunuz!
Benim
dediğim doğru…
Dediğim dedik…
Benim
yolumdan gitmezsen … git!
Bu mu
yani?
Beyler…
Saygıdeğer hanımlar…
Hayat
Beşiktaş’tan ibaret değil…
Hayat
salt siyah - beyaz değildir…
Arada
başka renklerde var…
Ve
hepsi birden yan yana, bir arada!
Bir
yandan büyük hırsız, soyguncu ve dolandırıcı…
Recep
Tayyip Erdoğan…
Öte
yandan Fethullah Gülen…
Diğer
taraftan PKK…
Millet
şaşkın, çaresiz, borç batağından…
Ve
sizler…
Sözüm
ona kanaat önderleri, büyük Atatürkçüler…
Vatanseverler(!?)
Siz
kendinizden başkasını sevmiyor…
Cebinizden başkasını düşünmüyorsunuz!
Yeter
artık…
Atı
alan Üsküdar’ı geçti…
Sorunlar bini aştı…
Halk
çözüm bekliyor…
Aklınızı başınıza alın!
***
22.12.2014
Dijital teknoloji, mantığı ve
2015 seçimleri
Bilişim teknolojisin genel hatlarıyla…
0 ve 1
yani elektrik var – yok…
Evet –
hayır, değildir - ve - veya – eşittir gibi devreler, mantıklar ile
çalışılır…
Bu
“basit” mantık sayesinde bilgisayar hızlıdır!
Gelenin dijital teknoloji mantığı vasıtasıyla sizinle bir “soru –
cevap oyunu” oynayalım, bakalım dijital mantık ile sizin mantığınız
hangi sonuca varacak?
Bir
zamanlar Recep Tayyip Erdoğan milli görüş çizgisinden gelerek Prof.
Dr. Necmettin Erbakan’ın sağ kolu olduğu zamanlar AB hakkında atıp
tutup, Hristiyan kulübü gibi ifadeler kullandı mı, kullanmadı mı?
AB’ye karşı mıydı, değil miydi?
Evet!
Kendi
olanakları yetişmediği için “hayırsever işadamlarının” parasıyla
çocuklarını Amerikalarda okuttu mu?
Evet!
Siyasete atılmadan önce refah düzeyi kısıtlı mıydı?
Evet!
Çocuklarının mesela gemicikleri var mıydı?
Hayır!
Bizler, başı örtülü bacılar, Müslümanlar bu
sistemin mağdurlarıyız diyerek oy avcılığına soyundu mu, soyunmadı
mı?
Evet!
Atatürk’ü, ilke ve inkılaplarını mağduriyetlerinin yegâne sebebi
olarak gösterdi mi, göstermedi mi?
Evet!
Recep
Tayyip Erdoğan ve AKP’si yüksek duvarlara, villalara, lüks arabalara
karşı mıydı?
Evet!
Recep
Tayyip Erdoğan ve AKP’si Türkiye’de gömlek değiştirme modası ile
siyasete atıldı mı?
Evet!
Recep
Tayyip Erdoğan ve AKP’si demokrasiyle yetinmeyerek >>> ileri
demokrasi <<< kavramını geliştirdi mi?
Evet!
İleri
demokrasi her ne ise, herkes bu ileri demokrasiden faydalanabildi
mi?
Hayır!
Recep
Tayyip Erdoğan ve AKP’si özgürlük, daha çok özgürlük yemiyle sazan
avına çıktı mı?
Evet!
Recep
Tayyip Erdoğan ve AKP’si irticanın odağında mı?
Evet!
Recep
Tayyip Erdoğan ve AKP’si Türk toplumunun bir kısmını Avrupa
Birliğine gireceğiz, bizi alacaklar, AB yolunda gereken reformları
yapıyor – hayata geçiriyoruz, hatta havai fişekler patlatarak göz
boyadılar, bir takım sazanlar bu yemi yuttular mı?
Evet!
Kâğıt
üzerinde refah düzeyimiz yükseldi, milli gelir artı, kişi
başi10000’a $ çıktı falan derken herkesin cebinde gerçekten 10000 $
var mıydı?
Hayır!
Müslümanlar faize karşı mıydı?
Evet!
Bankacılık sisteminde değişiklikler yaparak, kredi kartı ile yurtiçi
tüketimi artırdılar mı?
Evet!
Bu
sayede refah algısı değişti mi?
Evet!
Kredi
kartı borçlarını herkes ödeyebildi mi?
Hayır!
Sağlık
sisteminde yapılan değişikliklerle halkın bu konuda bir gelişme
kayıt edildiği algısını yaratılar mı?
Evet!
Sağlık
sisteminde yapılan değişikliklerin devamını ve sürekliliğini güvence
altına alabildiler mi?
Hayır!
Kamu
mallarını pazarlayarak kaynak yarattılar mı?
Evet!
Yeni
fabrikalar açılarak, tarım ve hayvancılık alanında atılımlar yaparak
işsizliği azalttılar mı?
Hayır!
Millet
Kurban
bayramlarında yerli hayvan alacak ve kesecek durumda mıdır?
Hayır!
Artık
yüksek duvarlar, villalar, lüks arabalar, uçaklar ve sarayların
ardında gizleniyor tüm bunların müptelası oluyorlar mı?
Evet!
Recep
Tayyip Erdoğan ve AKP’si ile Cemaat arasında bir fark var mı?
Hayır!
Recep
Tayyip Erdoğan ve AKP’si Türkiye Cumhuriyeti, Türk, Bayrak gibi
kavramlara savaş ilan etti mi?
Evet!
Terörist ilan ettikleriyle işbirliği yaptı, yapıyor mu?
Evet!
Türk’ün gözbebeği Mehmetçiği düşman, tehdit olarak gösterdi mi?
Evet!
Türk
milleti öngörü sahibi mi?
Hayır!
Türk
milleti bencil, menfaatperest ve işine gelmeyen konularda aptalı
oynuyor mu?
Evet!
Sonuç
itibarıyla bu soru cevap oyununu daha da sürdürebiliriz…
Ve son
soru…
2015’de hala bu partiyi, zihniyeti seçmekte ısrarcı mısınız?
Cevabınız evet ise kusura bakmayın bilişim
teknolojisi mantığı bu soru ve cevaplar karşısında sistemde Fatal
Error verir!
***
23.12.2014
Bildiklerimi anlatırım,
konuşurum ha!
Gerçekler acıdır...
Herkes
gerçeklerle yüzleşmekten hoşlanmaz...
Bazı
bilinmeyen, gizlenen gerçekler açıklandığında ardından büyük
arbedeler getirir!
Bazı
batılı ülkelerde hukuki açıdan hain ile muhbir - ihbarcı arasında
fark gözetilmektedir. Ve bu bence doğru bir yaklaşımdır. Hainlik
kelimesinin ardında kötü niyet saklıdır. Hâlbuki muhbirlik veya
ihbarcılık anlam itibarıyla haber vermeyi, bir durumu bildirmeyi
içerir!
Demokratik bir hukuk devletinde…
Yasalar herkes için geçerli olmalıdır, ilke budur!
Özellikle yasadışı bir faaliyeti yetkili kurumlara bildirmek aslında
bir vatandaşlık görevidir. Çünkü ancak bu sayede toplumsal düzen
korunabilir. Devlet her köşe başına bir polis, istihbaratçı veya
“devlet” adına maaşlı – maaşsız çalışan birisini dikecek olsa
otoriteleşir, bir baskı ve zulüm yönetimine dönüşür!
Kendini yasaların üzerinde gören, bulunduğu mevki itibarıyla bazı
özel, gizli bilgilere sahip devlet görevlileri ki adı üzerinde,
devlet görevlisi; yani devlet, dolayısıyla toplum için çalışan bir
kamu görevlisi yetkilerini, mevkiini kendi şahsi ikbali için
kullandığında yasalar karşısında suç işlemiş sayılır! İster sıfatı
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, Milletvekili, Devlet Memuru veya
vatandaş Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma olsun herkes yasalar önünde eşit
olmalıdır!
İşlenen bir suç ebedi gizli kalmaz, kalamaz ve mutlaka bir şekilde
başka birisine yansır ve bu kişi işlenen suçu sakladığında suç
ortağı olarak, suça iştirak etmiş olur. Ve bu kişi hesap verme
zamanı geldiğinde bilgisini kendi çıkarları doğrultusunda
açıklamakla tehdit ettiğinde…
Tüm
işlenen suçlara birde şantaj eklenmiş olur. Dünkü gelişmeleri bu
bağlamda değerlendirmenizin doğru olacağı kanısındayım.
***
24.12.2014
Peygamber efendimize haksızlık
etmeyelim
Bu
yazıyı kaleme almak için bugünü bekledim…
Bugün
ayın 24’dü…
Hristiyan âleminde Noel bayramı kutlanacak!
Elhamdülillah Müslüman bir ailenin Müslüman bir evladıyım…
“İyi”
bir Müslüman mıyım?
Kesinlikle hayır!
Ne
oruç tutarım, ne namaz kılar, Kur’an-ı Kerim’in emirlerini - biri
dışında - yerine getiririm…
“İyi”
bir insan mıyım?
Bilmiyorum, Allah’ın takdiri…
Ölünce
göreceğim!
Buna
rağmen…
Kelime-i şehadet getirenlerdenim!
Bazı
paylaşımlarda dikkatimi çekti…
Peygamber efendimizin küçük yaşta çocukla evlenmesi sert bir dil ile
kınanıyor…
Doğrudur…
“Çağdaş” bir insan olarak çocuk gelinlere bende karşı çıkıyorum…
Ancak
rahmetli eşimin bana İslamiyet ve cinsellik…
Peygamber Efendimizin bu konudaki görüşleri hakkında anlattıkları…
Ve
güvenilir kaynaklardan okuduklarım aklıma gelince duraksıyorum…
Duraksamak zorunda kalıyorum çünkü her şeyden önce insanız…
Yetiştiğimiz çevre bizi biz ederken…
Bilgimiz düzeyinde bilincimiz gelişenlerdeniz!
Miladi
takvime göre 2015 yılına girme arifesindeyiz…
Mesela
hala geçerliliğini koruyan Katolik ifadeye göre en az evlenme yaşı
kızlarda 14, erkeklerde 16. Lozan anlaşmasına göre Yunanistan’ın
Trakya bölgesinde Müslüman kızlar şeriata göre 10 yaşından itibaren
evlendirilebiliyor. Amerika Birleşik Devletlerinde, eyaletlere göre
değişen evlilik yaşı uygulamaları geçerliliğini koruyor (12 - 14 yaş
arası).
Lütfen
değerlendirmelerimizi yaparken elmayla – armudu, dün ile bugünü
birbirine katmayalım!
*
Almanya'da neler oluyor?
Bakıyorum da
basın birden bizlerle ilgilenmeye başladı... Yıllarca keriz
s.kenler anamızı ağlatı... Kimse sesini çıkarmadı...
Bizleri yaktılar, öldürdüler, aşağıladılar, hor gördüler,
kovdular, dövdüler... Kimse sesini çıkarmadı...
Türkiye'den oy için siyasi simsarlar yola döküldüler... Kimse
sesini çıkarmadı... Türkiye... Hatta canlarımız,
kanlarımız bizleri para makinesinden farklı görmedi...
Akılları sıra Almancı diyerek aşağıladılar... Kimse sesini
çıkarmadı... Ama sanıldığının aksine bizler sahipsiz
değiliz... Öncelikle kendi işimize kendimiz sahip çıkmayı
öğrendik sonra... Evet sonra yerli dostlar ve bizlerle
birlikte yaşayan başka yabancılar bizlere arka çıktılar!
Ancak... İğneyi başkasına, çuvaldızı kendimize batırmamız
lazım... 50 senedir burada yaşayıp da hala doğru dürüst
Almanca konuşamayanlar var... 50 senedir burada yaşayıp da
toplumun bireye sunduğu imkânları suiistimal edenler var...
50 senedir burada yaşayıp da çalışmayı g.tü yemediği için k.çını
devlete dayayan, sosyal yardıma bağlayanlar var... Var Allah
var... Ve sizler... Türkiye'dekiler... Savaştan kaçan,
mutlak ölümden çoluğunu çocuğunu kaçırmaya çalışan insanlar
işimizi elimizden alıyorlar, Türkçe bilmiyorlar, hırsızlık,
arsızlık, uğursuzluk yapıyorlar diye bir tarafınızı
yırtıyorsunuz!?
Bir durun hele... Daha kaç sene oldu?
Sen yüzyıllardır komşun olan mesela Kürt vatandaşına Türkçe
öğretememişsin... Dün gelene mi öğreteceksin?
Tutturmuşsun kafana göre bir Müslümanlık... Zorla başkalarına
kabul ettirmeye çalışıyorsun... Kitabına uygun yapsan,
batılılar hayvan değil... Amenna!
Kınamıyorum...
Kendi canım, malım tehlikede olsa bile... Kınamıyorum...
Az bile yapıyorlar!!!
***
26.12.2014
Çikolatavakya
ve Franz Kafka'ya atıfta bulunulan heykel
şu
çocuklar bir alem oluyorlar... Yeğenim kos koca kız oldu hala
dayday der bana... Küçükken dili dayı deme dönmüyordu, dayday
oldum!
Ablasından esinlenmiş olacak... Küçük herifimde
bana dada der... Çekoslovakya demeye dili dönmediği için
koskoca Çekoslovakya oldu... Çikolatavakya!
Ne zaman
Çikolatavakya'ya gideceğiz diye beni sızdırıp duruyordu...
Sonunda gittiler ve gördüler!
İki bölümde yayınlamayı
düşündüğüm... Öncellikle görme kabiliyetinizi ve birbiriyle
bağlantı kurma yeteneğinizi küçük bir sınavdan geçirdikten
sonra, sözde Müslüman olduklarını iddia ederek okumasını,
düşünmesini sevmeyen ve kulaktan dolma yalan - yanlış bilgilerle
yetinen insanlarımıza küçücük ders maiyetinde bir örnekle devam
ederek... Zihninizi, hayal gücünüzü "zorlamak" istiyorum!
Ekte yayınlamış olduğum resme bir dakika dikkatli bakmanızı
rica ediyorum... Size ne ifade ediyor? Sizde ne gibi
çağrışımlara neden oldu?
Aslında insanlığın içler acısı
halini anlatıyor... Dante'nin İlahi Komedyası misali...
Cehennem zebanilerinin insanlara ettikleri "çılgın" züllümü...
Günümüz Türkiye'sinin trajedik halini çok yalın bir dil ile
anlatıyor... Yeter ki görmesini bilelim!
Hz.
Mevlana'ya ait olduğu söylenen ama kesin olmayan bir deyim
vardır ya: Ne elbiseler gördüm içinde adam yok, ne adamlar
gördüm sırtında elbise yok Buna benzer bir durum işte...
Cüsse büyük, heybetli... Ama içi boş... Kafa yok, kafanın
olmadığı yerde beyin de olmaz... El, ayak buna keza... Ve
omuzlarında kendisinden çok daha küçük bir "adam"...
Tablonun bütünü "büyük adamın" hareket halinde olduğunu
gösteriyor... Eli, ayağı, kafası olmayan nasıl hareket eder?
Onu yöneten küçük "adam"... Büyük olanı, kendisi gibi büyük
olan yönetmelidir... Büyük olanı, küçük adamların* eline
verdin mi... Ne olur? Aslında hepimiz cevabı biliyoruz
değil mi?
*Homunkulus (cüce) Aslında hepimizin beyninin
bir yerinde böyle Homunkulus'lar vardır ve bizi yönetmeye
çalışır. Bu Homunkulus'larin panzehir'i mantık ve vicdandır!
***
27.12.2014
Allah adına Allahsızlık yapan kâfirler ve Astrolojik
saat
Ey yüce tanrım sen ne büyüksün... Senin
varlığını... Senin zarafetini... Senin her şeyi kavrayan,
kapsayan ruhunu... İnsana, hayvana, bitkiye kısaca canlıya -
cansıza… Yaratıklarına… Tanıdığın kendini geliştirme
fırsatlarını… His etmemek, görmemek için hayvandan aşağı
olmak lazım!
Ve hayvandan aşağı olanlarla mücadele
edeceğimi… Gönül gözümü açarak… Senin bana bahşettiğin
aklı, mümkün - mertebe kullanarak… Yaratıklarına tanıdığın
imkânlar dâhilinde… Ve salt senin men ettiklerine uymaya
çalışarak… Senin yolunda, sana kavuşmayı arzu ediyorum!
Allah’ım… Hayvandan aşağı olanlar seni, senin adını
kullanarak inkâr ederken… Senin koyduğun kurallara… Kendi
hasta ruhlarının, fantezilerinin dışkılarını eklerken… Ben…
Seyirci kalamam!
Ailece Prag sokaklarını arşınlarken…
Dikkatimi çekti birçok turistin arasında Türkçe konuşan insanlar
vardı… Hoşuma gitti, gurur duydum… Karl köprüsünün bir
tarafında, IV Karl heykelinin önünde çocuklara bir şey izah
ederken… Birisi “bu amca kim?” diye sordu… Bu soru sorma
şeklini, yaşına başına yakıştıramadığım bir hanımefendi
sormuştu… Gayriihtiyari “Avrupa’yı, Avrupa yapan kişi” diye
yanıtladım!*
Hep yazarçizerim… Batılıları anlamak için
aynaya bakmak gerek… Batılıları anlamak için onların yaşam
tarzına ve düşünce yapılarına vâkıf olmak gerek… Batılılar
hayvan veya hayvandan aşağı değiller… Biz neysek, onlarda o…
Aradaki fark… Onların birtakım engelleri aşarak…
Gutenberg sayesinde de dinlerini okuyarak anlamaya çalışmaları…
Düşünce hürriyetine, serbest çağrışıma, sanata… Ve insana
önem vererek yollarına devam etmeleridir… Bu hep böyle miydi?
Elbette hep böyle değildi… Bu uğurda çok kan, gözyaşı ve ter
döküldü… Ama sonunda “başardılar”… Bizler ise Miladi, Rumi
ve Hicri takvimler arasında sıkışmış biçareleriz!
Silkinmek gerek… Ayağa kalkarak geri kafalı din
bezirgânlarını… Çizmeye çalıştıkları sınırları aşarak…
Çıktıkları yere geri sokmak… Özgürlüğe kavuşmak gerek!
Günümüz Türkçesiyle… “Allah güzeldir ve güzeli sever”
deyimi İslamiyet’in estetiğe verdiği önemi dile getirmeye
çalışır. Güzel kelimesi Kur’an-ı Kerim de defalarca
zikredilmiştir. Mevla’m bu âlemde yarattığı hiç bir şeyi
ölçüsüz, dengesiz, biçimsiz veya gayesiz – gereksiz
yaratmamıştır. Ve insan kendini, yaşadığı çevreyi sanat ile
ifade etmeye çalışan yegâne canlıdır. Öyle inanıyorum ki…
Müslümanlığın geri kalmışlığının bir nedeni de yalan –
yanlış bilgilere dayanan fuzuli yasaklardır!
Canlı
resmedilmez… Canlıyı resmeden ahirette; haydi bakalım
çizdiğin, şekillendirdiğin canlıya can ver… Diye yasaklarla,
korkularla engellenmektedir… Hâlbuki Allah güzelin,
güzelliğin bizzat kendisidir… Onun yarattığı nasıl olurda
çirkin olabilir? Ben ve benim gibi düşünenler, Kur’an-ı
Kerim’i esas alan insanlarız… Kur’an-ı Kerim’in Ayetleri beni
ve benden olanı bağlar… Hadisler değil! Ayet ile Hadis
arasındaki farkı bilmeyen, öğrenmeyen hayvandan aşağı olandır…
Çünkü bilse, öğrense… Hadis dendiğinde önce kendisine bir
takım sorular sorar, bulduğu veya bulduğunu sandığı cevaplar
tatmin edici derecede değilse… Döner Kur’an-ı Kerim de ne
yazıyorsa onu esas alır!
Ve hayvandan aşağı olanlar…
Mesela Sümela Manastırında resmedilenlerin gözlerini oyarken…
Ekte yayınladıklarıma farklı gözlerle bakacağınıza inanmak
istiyorum! Gelelim sözde Müslümanların yaydığı başka bir
dedikoduya… Tek doğru, ezberlendiği için değişmeden günümüze
kadar gelebilen Allah’ın kelamı… Kur’an-ı Kerim’dir…
Tevrat, İncil değişime uğramış dolayısıyla ona inananlar
kâfirdir… Falan – filan zırvalarına… Bu arada… Ulan
şerefsiz, adi yaratık… Götünden uydurduğun yasaklara… Pis
günahınız boynunuza… Hadislere eklediklerin ne olacak?
Onları ne yapacağız?
Birçok yazımda daha değinmiştim…
Ezberlemek bir içeriğin yüzyıllar boyu değişime uğramamasına
engel değildir… En azından kelimeler yıllar içeresinde anlam
değişikliğine uğrayabilir… Tanrı sen leb demeden leblebi
diyeceğini bilir… Yüreğini kitap gibi okur… Bir yere neden
gittiğini, amellerini, niyetini bilir!
Almanların bir
deyimi vardır; “Bir resim bin kelime anlatır” Bir insan
Allah’ın yüceliğini, estetik anlayışını nasıl daha güzel ifade
edebilir? Aşağıda yayınladığım Michelangelo’nun Davut isimli
heykeline bir bakın ve elinizi vicdanınıza koyarak yanıtlayın,
güzel mi, değil mi? Allah güzel, yarattığı güzel… Pis
olan, olduğu her yeri kirleten biziz, insan! Ve pisliğimiz o
kadar ileri gidiyor ki… Ne hat, ne hudut, sınır tanımıyor…
Neymiş efendim, Avrupalılar Hristiyan kulübüymüş, Müslümanları
eziyormuş falan filan… Aklın nerede? Kafanı kullan, adam ol
ezdirme! Yok arkadaş, bu millet adam olmaz demeyin…
Atatürk bu millete güvendi, güvenmekte de haklıydı! Yeter ki bu
millete önderlik edecek doğru dürüst insanlar başa geçsin.
Bak Tuğrul’a, Alp Arslan’a, Bak Osman Gazi’ye… Bak Atatürk’e
ve ibret al!
Ne Karl köprüsü dün yapıldı… Nede
astrolojik saat dün meydana dikildi…
Devam edecek…
Önemli not: Yarına kadar size düşünmek için fırsat.
Astrolojik saat etrafındaki heykelciklere iyi bakın size ne
anlatıyorlar? Prag kentinin bir diğer özelliği “neredeyse
her köşe başında” bir kilisenin olmasıdır. Gördüğünüz Noel
ertesi saat 11 sularında bir ayine aittir. Demek ki neymiş? Salt
Müslüman dünyasında ibadet edilmiyormuş!
* IV Karl
Avrupa tarihinde çok önemli bir işlev görmüştür. Araştırıp
öğrenmenizi tavsiye ederim
*
Neredesin???
Nerede?
Bak memlekete hırsız kol geziyor... Bak
Cizre de resmen küçük boyutlu bir savaş yaşandı... Bak toprak
altında ve üstünde insanlar ölüyor... Bak gençler işsiz
güçsüz pinekliyor... Bak analar, babalar çaresiz ay sonunu
getiremiyor... Neredesin? Nerede?
Bak... Adam
kim... Dürüst kim diye... Hırsızın yamakları methiyeyeler
düzerken... Sen neredesin? Nerede?
Kılıçdaroğlu ve
Bahçeliyi... Y-CHP'yi, MHP'yi gören... Duyan var mı?
***
28.12.2014
Altın ve Türkiye'nin gerçek
ekonomik durumu
Ekonomi
okumadım...
İlla okumuş olmam da gerekmiyor...
Bazı temel bilgiler yeter!?
Buna karşın
ömrüm grafikleri okumakla geçti...
Bir ülkenin
ekonomisi güçlüyse, parası da diğer para birimlerine nazaran
güçlü olur. Bunun iyi ve kötü tarafları vardır, değinmeyeceğim
isteyen araştırıp öğrensin. Ancak milli para biriminin diğer
para birimlerine karşın sürekli değer kaybetmesinin iyiye işaret
olmadığını da taktir edersiniz.
Borsa...
Olmayanı, kısıtlı olanı var gibi
gösterip pazarlama sanatı...
Borsanın değer kazanmasının reel
ekonomi dediklerine yansıması da olur. İşsizlik azalır, kazanç
ve refah düzeyi yükselir vs.
Türkiye'deki gerçekler bunun tersini
göstermektedir!
Ve gelelim
meselenin bamteline...
Altın ezelden beri ekonominin
gidişatını gösteren bir değerdir. Artık ülke bazında değil dünya
çapında bir ekonomik gösterge olmuştur. Bu yüzden Türkiye'de
altın fiyatlarının yükselmesi illa Türk ekonomisinin durumunu
göstermemektedir. Ama genel ekonomik gidişat iyi değildir. Buna
rağmen her ülkenin merkez bankalarında belli oranda altın
rezervleri bulunur.
Bu arada rezerv dedikte aklıma geldi,
TUIK verilerine göre Türkiye bu yılın ilk dört ayında neden
altın stokunun yüzde onunu İsviçre'ye sattı?
Veeeeeee...
Bu satışı denetleyen Sayıştay...
Rezervlerimizde 3 tonluk altının
kaybolduğunu belirledi...
3 ton altın ne oldu?
Grafikler son
6 yıllın gelişmelerini göstermektedir. Kayıp haberleri
yalanlansa ne yazar? Kimin eli kimin cebinde?
***
29.04.2014
Kendine olan
saygını yitirme
Umudun ışığı tükenmeye başlasa
da... Kendine olan saygını yitirme... şair.... Eşkıya
dünyaya hükümdar olmaz dese de.. Ve eşkıya devlete hüküm etse
de... Umudunu tüketme... Kendine olan saygını yitirme...
Çıkmayan candan umut kesilmez... Mücadeleci ruhunu...
Sevgini... Kendine olan saygını yitirme!
***
30.12.2014
Niyetiniz yok pezevenkler bari bırakın başkası yapsın
Ezelden beri insanoğlu rakibini en zayıf anında veya en
zayıf tarafından vurmaya özen gösterir… Bu durum siyasette de
farklı değildir… Kaç aydan beri siyasi rakibinin en zayıf
anını lehlerine çeviremeyenler… Çevirmek istemeyenler(!)…
Niyetiniz yok pezevenkler bari bırakın başkası yapsın!!!
*
Megalomanyağın büyüğü – küçüğü yoktur
Çok şükür… Etraf sakinleşti artık herkes ağzına geleni
söylemiyor, yazıp – çizmiyor… Etraf sakinleştiğine göre artık
“iki satırda” ben yazabilirim!
Dünya tarihine
baktığınızda asırlar boyu megalomanyaklara rastlamanız
mümkündür… Yakın tarihte en kanlı ve hayalperest
megalomanyaklardan biri Hitler’di… Diktatörlüğün tabiatında
yatar büyüklük çılgınlığı!
Neler neler yazdınız AK Saray
hakkında… Vaat edilen ama hayata geçirilemeyen çılgın
projelerin, tesadüfen gerçekleşen en küçüğüne taktınız!
Yanlış anlaşılmasın… Sizleri kesinlikle kınamıyorum, hatta
çoğu zaman sizlerle hemfikirim… Ama… İşte bazı konularda
sizlerden farklı düşündüğümde oluyor!
Atatürk Orman
Çiftliğine… Bin küsur odalı sarayı dikti dikmesine… Ya bir
zamanlar Romanya Başbakanı Çavuşesku gibi kendisine beş bin
küsur odalı bir saray yaptırsaydı? Megalomanyağın büyüğü –
küçüğü yoktur diyeceksiniz… Doğru!
Ama
megalomanyakların ortak bir kaderi vardır… Hiç biri eceliyle
ölmedi!
Biraz daha sabır edin… Türkiyeli
megalomanyağın da akıbetini hep birlikte göreceğiz!
***
31.12.2014
Müslüman yılbaşı kutlamaz
Kim demiş onu?
Eğer Müslüman yılbaşını kutlarsa... Maazallah dünya batar!
Dünyanın dört bir tarafında insanlar "yeniyi" kutlar...
Yeni içinde umudu barındırır, iyi temennileri beraberinde
getirir... Hangi ana baba ilk doğan çocuğunun doğumunu
unutabilir? Hangimiz ilk aşkımızı, ilk öpücüğümüzü unuttuk?
Coğrafyaya, kültüre, kökene bakmaksızın... Neden insanlar
her yıl ilkbaharın gelişini kutlar? Umuttur... Allah hiç
bir kutsal kitabında sana nefes al demiyor... Allah hiç bir
kutsal kitabında sana dakikada 10-15 defa gözlerini aç kapa
demiyor... Allah sana daha neler neler demiyor... Ama sen
hepsini yine de yapıyorsun!
Yenidir, umuttur,
sevinçtir... Yapma! İnsanların sevinçlerini, umutlarını
kursağında bırakma... Ayıptır, günahtır, yapma!
Hepinizin yeni yıllını kutlar... Cümlemize öncellikle sağlık,
mutluluk... Az olanın bereketini görmenizi dilerim.
Not: Allah en kısa zamanda ülkemizin, dünyamızın huzur ve refaha
kavuşmasını nasip etsin.
***
|